| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2596) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 11 .02.2020 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.
Ben kısaca değinmek istiyorum, önce bir konuyu vurgulamak istiyorum. Son dönemin bir özelliği var, bu da kamu hesaplarında şeffaflığın artık giderek tükenmesi. Önce, bu, TÜİK ve benzeri kurumlarda gitti makyajlama; şimdi de maalesef, hazine-Merkez Bankası, hazine-kamu bankaları arasındaki hesapları takip etmekte, iz sürmekte çok zorluk çekiliyor.
Ya, mesela, bu şartlı ödemeleri kamu hesaplarında takip etmemiz mümkün değil. Bursa'daki şehir hastanesi dâhil Türkiye'deki şehir hastanelerine Sağlık Bakanlığı ne kadar kira ödüyor, bunu bilemiyoruz, kimse de bilmiyor yani bu kanun teklifine imza atanlar da bilmiyor, Sağlık Bakanı da bilmiyor, en azından bu şekilde bilmiyor.
Bunu niçin söylüyorum? Gerçekten böyle bir tablo var. Bunun altında bankaların takipteki alacakları yüzde 6 gibi ama gerçek... İşte bu, özellikle, artık Türkiye'nin gündemi. Bu konuda çok ciddi paneller yapılıyor; yüzde 9'u geçtiği, önemli bir kısmının yüzdürüldüğü, sadece enerji sektörünün 47 milyar dolarlık bir kredi stokunun donma tehlikesini gördüğü... Bunları niçin söylüyorum? Bunları çok kötü bir imaj oluşturduğunuz için söylemiyorum. Bunların gerçek rakamlar üzerinden ve tablo üzerinden tartışılması gerektiğine inanıyorum çünkü bütün sorunlar Türkiye'nin sorunu, hepimizin sorunu. Bunları "Efendim, dengelendik."le kapatmak da doğru değil, "Her şey kötü." diyerek kapatmak da doğru değil. Ama teklifi getirenler hep dengeleniyor, "Hep kötü" dersek bir yerde bulunamıyoruz. Nerede bulunuyoruz? 1960'tan itibaren beşer yıllık dönemlerle Türkiye ekonomisini ele aldığımızda 2016-2020 yılı en kötü 11'inci. Sadece 1976 ile 1980 arasından iyi 3,3'lük büyümeyle, ona da 2020'yi yüzde 3'lük bir büyümeye tekabül edersek. İşsizlikte zaten bütün zamanların en kötü on yılı ve beş yılı, bütün zamanların hiç istisnasız. 1960'tan itibaren planlı dönem yani kayıtlı döneme baktığımızda bu böyle. CDS'e bakıyoruz, CDS 300'ün altına düştü, doğru ama OECD'de CDS'i 100'ün üzerinde olan 2 ülke var, biri Güney Afrika, 167; diğeri de Türkiye, 297. Artık bunlar bitmiş yani bundan on beş... 2007'lerde, 2010'larda Türkiye birçok ülkeden daha iyi, yine AK PARTİ dönemi. Ama bugün, Türkiye, maalesef OECD'de faizde de ekonomik ana makro göstergelerde maalesef olumsuz. Bunu görmeden hareket etmek, dengelenmekse o zaman bu denge herhâlde biraz olumlunun dışında kuruluyor.
Şimdi, bu kanun teklifiyle ilgili olumlu şeyler var. Gerçekten, 10, 11, 14, 15, 16, 17, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 30, 36 ve 37'nci maddeler...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Hepsini de de çık işin içinden. Neredeyse hepsini saydın İsmail Bey.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Kusura bakma...
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Estağfurullah.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Öztürk, insicamı bozmayalım, söz vereceğim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Yok, sağ olsun, o bozmuyor. Ayrıca, bozarsa da fındık gönderiyor ve telafi ediyoruz.
Teşekkür ediyoruz.
Şimdi, düzeltilmesi ve yapılması gerekli şeyler var, bazı regülasyonlar var, bunlar doğru ama 3'üncü, 4'üncü ve 5'inci maddelerde biz bankacılık işlemlerinde Varlık Fonundaki bankalarda ayrımcılık yapıyoruz. Öyle yapmıyor muyuz? Yani "Öz kaynakları yüzde 25 oranında tek bir gruba kredi verebilir." demiyor muyuz? Diyoruz. Bu ayrımcılık değil mi? Bunu dışarıdaki bankalara yapmıyoruz yani Varlık Fonu'nun dışındaki.
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Herkes için geçerli...
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bir gruba Varlık Fonundaki bankalar yüzde 25'in üzerinde bir kredi verebiliyor mu? Bazı kamu bankalarına bir ayrımcılık getiriyor muyuz bu düzenlemeyle? Bazı faizsiz bankacılık dediğimiz kurumlara bir ayrıcalık getiriyor muyuz?
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Hayır, hayır.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Getiriyoruz ama ya.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İsmail Bey, ne getirip götürdüğünü 4'üncü madde...
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Yo, yo, benim dediğim ile o ayrı bir şey, benim dediğim o değil ya.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Kurum bir düzenleme yapacak, yönetmelik getirecek, o yönetmelikte göreceğiz ne olacağını, burada göremiyoruz. Kurul kanuna ne kadar sadık kalırsa olmayacak gibi fakat burada onu göremiyoruz. Kurulun ne yapacağını bilmiyoruz. Kurul bizi aşacak ve bunu yapacak, kredi genişlemesi yapacak.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Evet, bu çerçevede, mesela 31 ile 34'üncü madde proje finansmanı... Esasında proje finansmanı konusuna baktığımızda, bu, proje finansmanı yeni bir düzenleme, doğru bir düzenleme, uygun bir düzenleme, doğru. Ya, esasında metinler masumdur. Mesela, derler ki: "Dünyanın en demokratik ve en özgürlükçü metni Sovyet Anayasası'dır." Ama bu, Stalin'i demokratik özgürlükçü yapmadı. Aslında bu metin kabul edilebilir bir metin -proje finansmanı- ama bu proje finansmanı Kanal İstanbul için düzenleniyorsa şurada bir kayıt için şunu söylemek istiyorum: Çok değerli arkadaşlar, Kanal İstanbul Projesi'ne çevresel nedenlerle çok karşıyız. Montrö nedeniyle devlete ve bütün kurumlara temkin tavsiye ediyoruz. Ama bu proje asla ve kata bir devlet projesi değil. Sayın Bakana da imkân bulduğumda söylediğim için söylüyorum, bu projeyi kamu projesi yapacak hiçbir özellik yok, bu proje mega bir şehir projesi. Dolayısıyla, bu projenin, nihayetinde kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi veya geçiş garantili bir sistemle finanse edilmesi gerçekten hak değil, adalet değil ve doğru değil. Bu projede, bakın, 1 milyon 670 bin metrekare bir imar alanı söz konusu. 30 milyon metrekare el değiştirmiş ve bu proje -biz üzerinde çalıştığımız için söylüyorum- yaklaşık 800 milyar liralık bir değer artışı ortaya koyuyor. Dönümü 10 bin lira olan yerlerin 1 milyon lira ve sonra da 10 milyon liraya gidişi söz konusu. Bu projenin buradaki ranttan finanse edilmesi doğru. Şimdi, burada bir finansman toplayarak bu projeyi finanse edip ama bunlara ödemeleri geçiş garantili bir sistemle yaparsak bu tamamen şuna geliyor, vergilerle orada arazi ve gayrimenkul yatırımı yapanların cebine kaynak aktarmak. Ben de şunu çok açık söylüyorum: Sayın Berat Albayrak'ın oradan arazi alması bir ahlak meselesidir. Bunu da not düşüyorum; tam bir ahlak meselesidir, ahlak sorunudur bir bakanın oradan arazi almış olması, çok net söylüyorum.
Şimdi, bakın, Sayın Bakan da bana burasının bu şekilde finanse edilmesinin kendi hesaplarına göre 1 milyar dolarlık bir yıllık geliri olduğunu söyledi. Asla ve kata bu projede böyle bir gelir yok. Bu projenin bütün rakamları, bütün verileri açık. Ayırarak söylemek istiyorum, bir Osmangazi Köprüsü'nün geçiş garantili sistemle finanse edilmesinin mantıken bir zararı yok. Bizim orada karşı olduğumuz şey bunun ihale süreci. Ama burada bu mantık da yanlış çünkü burada bunu finanse edecek bir gelir de yok, bir kamu menfaati de yok. O nedenle, burada, bunun, bu proje finansmanıyla elde edilecek finansmana, bu finansmanı ortaya koyanlara daha sonra ödenecek paranın, gelirin geçiş garantili bir sistemle sağlanması, vergilerle burada yatırım yapanlara kaynak aktarmak demektir ve tam bir sömürü projesi olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.