KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Mustafa Bey'in izniyle saçmalama hakkımı kullanarak şu cümleyi kurmak istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın bilgisi dâhilinde olmadan bu teklif buraya gelmedi, bunu biliyoruz. Ama şu anda Meclis, iradesini ortaya koydu; Cumhurbaşkanı Anayasa'ya göre kullanması gereken hakkını, görevini kullandı ve bunu veto etti dolayısıyla şekli şartlara da uygun. Ancak dediğim gibi, sağa sola çekmeye de gerek yok. Ama Cumhurbaşkanının bilgisi olmadan bu buraya gelmedi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biz Cumhurbaşkanımızla hiç konuşmadık. Öyle bir şey yok, hiç alakası yok.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Dinleyelim Sayın Aydemir.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Siz konuşmadınız, kanun teklifini hazırlayanlar konuştu. Neyse, bir yere çekmeyelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İmzalayan biziz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Tamam, peki.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kendi partinizin Genel Başkanının haberi yok mu?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Lütfen, dinleyelim.

CAHİT ARI (Antalya) - O zaman devam edin, ısrar edin Sayın Vekilim; görüşünüzde ısrarcı olun.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, tamam, dinleyelim bir.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Biz muhalefet olarak, İYİ PARTİ olarak -arkadaşlarımın adına konuşma hakkım yok ama- olduğumuz yerde duruyoruz. Bu düzenlemenin doğru olmadığını söyledik, hâlâ da doğru olmadığını söylüyoruz. Maalesef, Türkiye'de şöyle bir alışkanlık var: Maslahat, kurala her zaman tercih ediliyor. Bir iş yapıyoruz, o işin birtakım sonuçları ortaya çıkıyor, yapmazsak birtakım sıkıntılar çıkacak; o sıkıntıların kısa vadede üstesinden gelmek için kuralları esnetiyoruz, eğiyoruz, büküyoruz. Şu anda karşı karşıya olduğumuz sorun da böyle bir durumdan kaynaklanıyor. Keşke ortaya konulan kurallar da zamanında takip edilseydi ve üzerlerine baskı yapılsaydı, niye yapmadıkları sorulsaydı da bu iş buraya gelmeseydi ama artık ok yaydan çıkmış, buraya kadar geldi. Dolayısıyla bu saatten sonra söylenecek bir şey de yok. Biz, dediğim gibi, bu düzenlemeyle ilgili olarak başta ne söylediysek şu anda onu söylüyoruz; doğru değil, dolayısıyla bunun çıkarılması gerekir, bunun ortadan kaldırılması gerekir. Fakat süre dolmuş, yapılmayan iş var, dolayısıyla bu arada bu zehir bacadan çıkıyor, ilgilinin yapma isteği yok, arzusu yok, mazeret olarak da "Ekonomik gücüm yok." diyor ama bu tarafta da sağlık meselesi var, Cumhurbaşkanımızın vetosu var; olayı nasıl halledeceğiz, bu son derece önemli bir konu.

Sonuç itibarıyla biz olduğumuz yerde duruyoruz. Bu 50'nci madde çıkarılmalı ama zamana yayılmamalı bu; altı ay, bir sene sürüncemede bırakılıp bunlar bu zehri saçmaya devam etmemeli. İki ayda mı yapılacak, bir ayda mı yapılacak, ne yapılacaksa yapılsın ve bu iş bitsin.

Ben şu örneği vermiştim: 150 bin TL kredi ödeme kapasitesi olan birisine banka 100 bin TL kredi tahsis ediyor; günü geliyor, ana parayı, faizi ödeyemiyor, bu sorun elbette kreditörün sorunu. Banka 100 bin lira vermiş, 150 bin lira borç ödeme kapasitesi var; o kreditörün sorunu, haczeder. Ama 150 bin TL kredi ödeme kapasiteliye 100 milyon TL kredi verirseniz o bankaların sorunu hâle geliyor. Dolayısıyla bu şirketler bize toplum olarak diyorlar ki: "Ya benim dediğimi yapın ya da elektriksiz kalırsınız." İşi o noktaya kadar getirmişler. Ama biz elektriksiz kalmadan bunların bu görevlerini yerine getirmesini sağlamanın yollarını aramak, bulmak zorundayız.

Teşekkür ediyorum.