KOMİSYON KONUŞMASI

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcım, yüksek yargı organlarımızın ve Bakanlığımızın değerli temsilcileri, basınımızın ve Meclisimizin değerli çalışanları; ben de hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Söylenen şeyleri tekrar etmeyeceğim tekrara kaçmamak için. Biraz sistem eleştirisi yapmak istiyorum. Gerçekten, adalete ve yargıya olan güvenin çok sarsıldığı bir dönemdeyiz. Bu bir gerçek, bunu yargıçlar da söylüyorlar, bunu bizler de görüyoruz, bunu araştırmalar da ortaya koyuyor. İşte, hukukun üstünlüğü endeksinde kaçıncı sırada olduğumuz söylendi. Son beş yılda 50 basamak birden düşmüşüz. Bu çok çarpıcı bir şey yani yanılmıyorsam 59'uncu sıradaydık, 109'a gerilemişiz. 50 basamak birden düşmek gerçekten... Dünyada bir örneği var mı bilmiyorum.

Temel haklardan bahsedildi. Temel haklar konusunda da 122'nci sıradayız -ya 122 ya 123- çok ciddi bir sorun. Ayrıca, Hükûmetin gücünün denetlenebilmesi, hükûmetin gücünün sınırlandırılması açısından da -ki bu, demokrasi açısından, adalet açısından çok önemli- yine 122 ya da 123'üncü sıralardayız yani son sıralardayız.

Bunların hepsi gösteriyor ki sorunlarımız, adalette ve yargıdaki sorunlarımız azalmamış, büyümüş. Onun için zaten bir Yargı Reformu Strateji Belgesi paylaşılıyor. Yalnız, samimiyetle şunu söyleyeyim: Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlanırken o sekiz aylık, dokuz aylık veya işte on aylık süreçte katılımcılık sağlanmadı. Mesela, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye'nin 2'nci büyük partisi olarak o süreçte bizimle hiç kimse bir şey paylaşmadı, hiç kimse. Barolarla da yanılmıyorsam, yarım ya da bir gün bir çalışma yapıldı, baroların ifadeleri. Meclise, Meclis Başkanlığına geldiği zaman ancak, Komisyona geldiği zaman ancak biz gördük ve o zaman fikir alışverişinde bulunuldu, ancak o aşamada ama o uzun süreçte değil. Ve bu strateji belgesini biz niçin eleştirdik, olumlu değişiklikler yok mu? Tabii ki var ama bir reform değil. Yani bunu hukukçu olarak söylüyorum, siyaseten söylemiyorum, samimiyetle söylüyorum; bu, bir reform değil. Reform olabilmesi için çok ciddi Anayasa değişikliklerine ihtiyaç var çünkü bağımsız ve tarafsız yargıyı, hukuk devletini ancak Anayasa'da güvence altına alabilirsiniz. İşte Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi, coğrafi teminat, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, bunlar ancak Anayasa'da güvence altına alınabilir.

Şimdi, mesela, meslektaşlarımız, avukatlara yeşil pasaport... Önemli, 2015'te milletvekili seçildiğimiz zaman, bizim ilk Meclise sunduğumuz kanun tekliflerinden biriydi avukatlara, meslektaşlarımıza yeşil pasaport; 2015'te sunmuştuk bunu zaten. Önemli ama çok daha önemli şeyler var, mesela, silahların eşitliği. Sayın Bakanın da meslektaşımız olduğu için çok iyi bildiği bir konu, hukukçuların çok yakından bildiği bir konu. Silahların eşitliği sağlanmadan... Avukatlar açısından bu çok daha önemli. Yani iddia makamı ile savunma makamı arasında çok ciddi eşitsizlikler var ve savunma, yargının kurucu unsuru değil uygulamada, uygulamada değil.

Şimdi, öyle bir tablo ki bunun için yargılamadan örnekler vermeyeceğim, birçok örnek verildi.

Şimdi, bakıyoruz sokaktaki insan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım efendim.

Buyurun.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Efendim, bizim süremiz ne kadar?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Beş dakika efendim.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Peki.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - On dakika...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Kimin adına aldı?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Benim adıma alsın, tamam, sorun yok.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ha, sizin adınıza aldı, tamam, peki.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Öyle bir şey yok ama...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Yok, ama öyle bir şey yok. Sayın Sındır, yani öyle bir şey yok.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tamam, benim adıma alsın.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Veriyorsanız beş dakikanızı...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ben beş dakikamı veriyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Tamam, memnuniyetle.

Buyurun efendim.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Çok teşekkür ediyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Genel Başkan Yardımcımız yani.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Yani tamam da on dakika diye... Ya olabilir, Genel Başkan Yardımcısı olması, onun ayrıcalıklı olmasını gerektirmez bu Komisyonda.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Yok, yok, bir ayrıcalık talebimiz yok zaten.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yok, bu konuda mutabık kaldığımızı düşünüyordum da o yüzden.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Yok, hayır efendim. Genel Başkan Yardımcısı olması ayrıcalıklı bir konuma gelmesini gerektirmiyor yani. Herkes eşit burada.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Tamam, Sayın Başkan, sorun değil efendim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye efendim, ben size ilave süre vereceğim.

Buyurun, siz devam edin.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, sokaktaki insan adalete güvenmiyor, bu bir gerçek. Yani ben bunu size bir eleştiri olarak sunmuyorum, bu sadece sizin sorununuz değil tek başına; bu, uzun yıllardır gelen, yapısal reformların yapılmaması sebebiyle yaşadığımız bir şey. Strateji belgesinde de yapısal bir reform yok. Olumlu değişiklikleri zaten destekliyoruz ama yapmamız gereken asıl çok köklü şeyler var reform istiyorsak.

Şimdi, niçin bu duruma geldik, özellikle son dört beş yılda? Çok samimi olarak bizim görüşümüz -tabii, burada bir temel görüş farklılığımız var- şuna inanıyoruz biz: 16 Nisan 2017 tarihli referandumda Türkiye bir parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmedi, monokrasiye geçti. Bu, bir gerçek yani bugün yaşanan bir monokrasi, demokratik bir başkanlık sistem değil. Çünkü demokratik bir başkanlık sistemi olsa örneğin Amerika'daki gibi -ki bizim hedefimiz Amerika olmamalı Kıta Avrupası olmalı, parlamenter sistemi geliştirmek olmalı- mesela, demokratik bir başkanlık sistemi olsa artık başkan tamamen yürütmeyi temsil ettiği için ve parlamenter sistemdeki hiçbir siyasi partiyle bağı olmayan... Tarafsız bir Cumhurbaşkanı artık olmadığı için... Mesela, yüksek yargıçlar hiçbir ortamda, hiçbir yerde başkanın önünde ayağa kalkmazlar; bu, doğru bir şey değil. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda yüksek yargı mensupları ayağa kalkmaz. Ben bunu bir hukukçu olarak söylüyorum, samimiyetle söylüyorum. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda adli yıl açılışı yapılmaz. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda adli hâkim, savcı kuraları çekilmez. Çünkü artık o, parlamenter sistemin cumhurbaşkanı değil; yasama, yürütme, yargı tamamen yürütmeyi temsil ediyor. Ya, bu sistemi siz kabul ettiniz, siz getirdiniz. Amerika'da Başkanın karşısında hâkim ve savcılar ayağı kalkmaz. Şimdi, bu kuvvetler ayrılığını yıktığı için... Bir de Parlamentoda da ağırlığı var, siyasi parti genel başkanı, çok sayıda milletvekili var. Kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde hukuk devletinden bahsedemeyiz. Bunları düzeltmemiz lazım. Çünkü "başkan" deniyor, "başkanlık sistemi" deniyor ama yaşadığımız, bir başkanlık sistemi değil; başka bir şey yaşıyoruz ve onun için adaleti tesis edemiyoruz, onun için adaleti tecelli ettirmiyoruz ve adalet olmadığı için, hukuk devleti olmadığı için işte ekonomik kriz de büyüyor çünkü adalet yoksa aş, iş, ekmek de yok, ekonomik büyüme de yok ve bundan hepimiz sorumluyuz; yüksek yargı organı mensupları da sorumlu, hep birlikte sorumluyuz çünkü millet gerçekten ağır sorunlarla karşı karşıya ve bunların temelinde ciddi adaletsizlik yatıyor.

Bakın, çok önemli konular var ama atlayayım, zaten biz çalışmamızda ayrıntılı çözüm önerilerimizi de sunduk, yapılması gerekenleri.

Sayın Bakan konuşmasında da vurguladı, 15 Temmuz, evet, önemli. O, şehitlerimizin, gazi yakınlarımızın bir emaneti çünkü 15 Temmuz gecesi millet topladı herkesi sokaktan, herkes onurlu bir direniş gösterdi ama o emanete uygun hareket ediliyor mu, çok ciddi şüpheler var. İşte, FETÖ borsası tartışmaları... Onun dışında, bakıyoruz, FETÖ'ye ciddi finansal destek sağlamış, ciddi yardımlarda bulunmuş, ciddi ilişkileri olan büyük iş adamları mesela yargıdan kurtuluyor, bir şekilde kurtuluyor. İsim vermek istemiyorum ve bunları samimiyetle söylüyorum adalet için. Bakıyoruz, garibanlar cezaevinde ama güçlü olanlar dışarıda. Sayın Bakanın da çok önemli bir ifadesi oldu "Yani düne kadar FETÖ'cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar, bugün çıkıp bize FETÖ'yle mücadele dersi vermeye kalkışmasın." dedi. Bir ülkenin, ülkemizin Adalet Bakanı böyle bir cümle söylüyorsa, bu çok önemli, bunun üzerine gitmeliyiz çünkü FETÖ'nün siyasi ayağı aydınlanmadı, FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmadı; her ayağı ortaya çıkarıldı ama siyasi ayak ortaya çıkarılmadı, işte onun için adalete olan güven temelinden sarsılıyor. Çok basit bir örnek vereyim: İstifa ettirildi birçok belediye başkanı, FETÖ'yle iltisaklı oldukları iddiasıyla -söylendi bu açık açık- ama yargılanmadılar, yargılanmadılar, yargıdan muaf tutuldular. Neden? Daha başka, çok somut örnek var ama süremiz kısıtlı. Bu konuda samimi olarak bir mücadele verilecekse biz bu mücadeleye Parlamentoda da her platformda da ciddi destek vermeye hazırız.

Uygulamada ciddi sorunlar var. Bunları hep birlikte düzeltebiliriz. Yargıtayda çok sayıda hâkim kürsüde görev yapmadan Yargıtaya geldi, Yargıtay Kanunu'ndaki değişiklik sebebiyle. Yanılmıyorsam, eskiden, en az beş yıl kürsüde görev yapmak gerekiyordu Yargıtayda tetkik hâkimi olabilmek için. Tekrar buna dönülmesi lazım. Daire başkanları konusunda, süreler kısaltıldı. Tekrar eski sürelere dönülmesi lazım nitelik açısından. Strateji belgesi açıklandığı günden üç gün sonra hukuk fakültesi açıldı, üç gün sonra. Hukuk fakültesi sayılarından şikâyet ediyoruz, eleştiriyoruz, "Nitelik sorunumuz var." diyoruz. Demek ki planlama yapmıyoruz, planlamamız yok. Yapısal reformlar düşünmüyoruz, eğitim ile istihdam arasında bir planlama yapmıyoruz, günlük ihtiyaçları karşılamak üzere bir strateji...

Bu sistemde bir de ne oldu, 16 Nisan 2017 referandumundan sonra? Tam bir keyfilik hâkim oldu, şeffaflık kayboldu, kimse hesap vermiyor, soru soruyoruz, bilgi alamıyoruz. Mesela basit bir örnek -şimdi Adalet Bakanlığının bütçesini görüştüğümüz için- Yargıtay binasının ihalesi... Mesela, biz Yargıtayın, Adalet Bakanlığının veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sitesine girdiğimizde o ihalenin ayrıntılarını görmeliyiz, görmeliyiz. Yani göremiyorsunuz; soruyorsunuz, cevap da alamıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen tamamlayalım efendim konuşmamızı.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Bu keyfîliğe de bir son vermek lazım. Bakın, Duverger'in çok güzel bir sözü var "Demokrasisi gelişmemiş, demokrasisi tüm kural ve kurumlarıyla oturmamış toplumlarda, devletlerde başkanlık türü sistemler çılgınlıktır." diyor. Türkiye, maalesef, bu çılgınlığa imza attı. Bu çılgınlıktan dönmediğimiz sürece bu sistemde ne adaleti sağlayabiliriz ne de bu vatandaşın ağır sorunlarını çözebiliriz. Tüm adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldırmak dileğiyle çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum efendim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Teşekkür ediyorum efendim.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Türk milletinin yüzde 52'si çılgın mı?

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - OHAL'de yapıldı efendim o seçim. OHAL şartlarında yapılan seçimlerde demokrasi tartışması her zaman olur.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, değerli arkadaşlar, şimdi...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Türk milletinin yüzde 50'si çılgın mı Beyefendi?

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Hayır, onu demiyorum, referandumdan bahsediyorum ben.

ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Millet OHAL'de de bu hâlde de doğru kararı verir.

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Milletin yüzde 52'sine çılgın diyorsunuz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Anayasa hukukçuları ne diyor? "Suistimalci anayasa..."

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen Sayın Erkek...

Evet, değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Tatlıoğlu...

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Milletin yüzde 52'sine "çılgın" diyorsunuz.

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Hayır, onu demiyorum, "O teklifi OHAL'de dayatanlar çılgınlık yaptı." diyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kimse kimseye dayatmadı.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - OHAL'de...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Erkek...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Hayır, soru sorduğu için cevap veriyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir...

MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Siz OHAL şartlarında bir Anayasa değişikliğini, sistem değişikliğini doğru buluyor musunuz? OHAL'i kaldırırsınız, o zaman...