| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı c)Mesleki Yeterlilik Kurumu ç) Devlet Personel Başkanlığı d)Sosyal Güvenlik Kurumu e) Türkiye İş Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 19 .11.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, şahsınızda yardımcılarınızı, bürokrat arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum ve bütçenizin de hayırlı olmasını diliyorum.
Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük popülizmdir. Popülizmin nerede başlayıp nerede biteceği kestirilemez ve sonuçta da toplum, kim başlattığına bakmaksızın herkes bundan zarar görür. Dolayısıyla bizim ayağı yere basan, sağlam verilere dayalı rakamlarla ve tercihlerimiz doğrultusunda konuşmamız ve toplumla bu şekilde iletişim kurmamızın herkesin hayrına olacağını düşünüyorum.
Şimdi, sunumunuzda, şu kitapçıkta EYT yok, 63 tane fotoğrafınızı saydım yani bunun içinde fotoğrafınızın olması bir kabahat mi, ayıp bir şey mi? Hayır, ne kabahat ne günah, bir şey değil ama hoş bir şey değil. Bunlara sizin ihtiyacınızın olmaması gerekirdi diye düşünüyorum.
Şimdi, toplumların tahmin edilebilir olması lazım yani ileriye doğru baktığımızda belirliliğin olması lazım. Şimdi, EYT'lilerle ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız 700 milyar TL'lik bir maliyetten söz etti. Eğer bu gerçekten böyleyse bunun altından kalkmak için... Zaten biz denizi bitirmişiz yani eğer bu kadar bir birikim varsa 700 milyar liralık bu işin sonuna gelmişiz ve bunun çözümünü zaten aramamız lazım. Ama ben bunun, bu rakamın doğru olduğuna inanmıyorum, rastgele söylenmiş bir laf ama şunun da farkındayım ki bu toplumda sizin Bakanlığınız ve üniversite vesaireler bu grup insanla bir iletişime girip bunların sayısının kaç olduğunu, yıllara sâri olarak ne kadar, kaç kişiden oluştuğunu ve dolayısıyla bunun toplam maliyetinin ne olacağı konusunda ortaya net bir şey konulmalı, siyasi iradenin de kendi tercihleri doğrultusunda "Ben bunu yaparım." veya "Yapmam." diye bir tercihte bulunması da gayet doğal. Nitekim Cumhurbaşkanımız da dedi ki: "Ben bu işi yapmam ve siyasi bedeline de katlanırım." Gayet doğal, siyasi bir tercih bu. Ama bilmediğimiz bir şey var: Kör dövüşü yapıyoruz. Bu insanlar gerçekten kaç kişi? Yıllara sâri olarak dağılımları ne kadar ve dolayısıyla da yıllar itibarıyla bütçenin üzerine yükü ne olacak? Bunu bilsek ve buna göre tartışsak son derece faydalı olacak ama bizde, kamuoyunda böyle bir bilgi yok. Dolayısıyla yapılması gereken şey, siyasi tercih doğrultusunda tercihlerinizi yapın ama doğru rakamın ne olduğunu lütfen toplumla paylaşın. Bu insanların yaşları 40'ın üzerinde, 50'ye doğru gitmiş. Eğer devlet bu insanları bir belirlilik çerçevesinde "Sen işe girdiğin gün ben şöyle şöyle bir düzenleme yaptım ve dolayısıyla sen yirmi sene sonra, otuz sene sonra şöyle şu noktaya geleceksin." deyip insanlar buna göre bir plan, proje yaptılar ve hayatlarını buna göre organize ettilerse ve yolun ortasında da birtakım kurallar değiştirildiyse o zaman bunun da açıklanması lazım. Dolayısıyla, bu insanları doğrudan doğruya suçlamanın vesairenin bir anlamı yok. Dolayısıyla onlar şu anda bence ortaya çıkmış müktesep haklarının peşinde. Eğer Türkiye'nin imkânları buna izin vermiyorsa bunu o zaman açık ve net olarak kamuoyuyla paylaşın. Belki de ben de sizin arkanızda duracağım, diyeceğim ki: Popülizm kötü bir şey; ülke bu yükü kaldıramaz, dolayısıyla yapılan iş doğrudur. Ama böyle bir şey yok. Kör dövüşüdür gidiyor, yaparsın yapmazsın... Bu insanlara hakları verilmeli ama verilmemesi için tercihiniz neyse de bunun rakamının ne olduğunu bizim bilmemiz lazım. Dolayısıyla baştan "EYT'liler haksızdır vesairedir." diyerek elimizin tersiyle itmek hiçbir zaman doğru bir şey değil. Bu insanlarla doğru, sağlıklı bir iletişim kurulması gerekir diye düşünüyorum.
İkinci bir husus, Sayıştay raporunda Bakanlığınızla ilgili olarak birtakım bulgular var. Ben bulguların neye tekabül ettiğinden ziyade uzun vadede neye işaret ettiği üzerinde durmak istiyorum. Mesela birileri bir hakka sahip, vefat ediyor, onun mirasçılarına -siz belki bunun farkında değilsiniz yani kurum olarak farkında değilsiniz, olabilir, insan hatasıdır- bir ödeme yapıyorsunuz ve bu ödemeyi insanlar o hak sahibinin ölmesine rağmen raporlamıyor. "Bu kişi öldü, dolayısıyla ben bunun hakkını almıyorum." demiyor, sizin yaptığınız ödemeyi alıyor.
Öbür taraftan, Sağlık Bakanlığınca, engelli sağlık kurulu raporu verip tabanında kayıtlı bulunmayan kişiler ile kaydı olup ağır engelli olmayan kişilerle ilgili onlarca ödeme yapılmış. Yani aylık olarak birisinde 62 bin, eğer 18 yaş altını da katarsak ve 65 yaş üzerini de katarsak 130 bine çıkıyor; her ay 130 bin kişiye ödeme yapılmış. Benim buradan çıkardığım sonuç şu: Yani burada birileri rapor alıyor. Aldığı rapor bir yerde kayıtlı değil. Başka bir yere gidiyor, başka bir yerden rapor alıyor. O rapor ilk aldığı raporun tam tersi, hak etmiyor ama hak ettiriliyor. Veren var, alan var yani burada, ortada bir yolsuzluk, bir usulsüzlük var. Bunun tamamı insan hatasından kaynaklanan bir husus değil ve buradan da şuraya gelmek istiyorum: Demek ki bizim üzerinde oturduğumuz zemindeki moral değerlerimiz, ahlaki değerlerimiz çok güçlü değil. Bu toplum bir riyakârlık içerisinde yaşıyor. Bu riyakârlık da şu: Efendim, Kanuni Sultan Süleyman Mohaç Meydan Muharebesi'ne giderken Macaristan'daki Osmanlı askeri girdiği üzüm bağından aldığı salkımın yerine parasını asıp gidiyor. Çocuklarımıza bunu öğretiyoruz. Fatih Sultan Mehmet -geçen sene de söyledim bunu, bir kere daha tekrar ediyorum- Edirne'de İstanbul'u fethetmek için karar aldığında dükkân sahibi diyor ki: "Ben siftah yaptım, sen komşu dükkâna git." Böyle bir ahlakı yükseltmek için kullanıyoruz, çocuklarımıza bunu öğretiyoruz ama geldiğimiz nokta itibarıyla üzerinde oturduğumuz ahlaki, moral değerler maalesef bir bataklık. Yani eğer... İnsanımız bize gelip "Benim babam, annem, akrabam veyahut da kardeşim, şu yardımı alıyordu ama o vefat etti, dolayısıyla biz bunu hak etmiyoruz." diyemiyor ve bunu alıyorsa gerçekten acıklı bir şey. Yani bunun üzerine düşünmek lazım, buradan da gelmek istediğim nokta şu: Sayın Bakanım, şimdi biz konuşacağız, akşam saat onda, on birde sıra size gelecek, siz orada konuşacaksınız, yine icraatın içinden şeklinde bir sunum yapacaksınız, benim söylediğim güme gidecek, cevap da vermeyeceksiniz, vermeyebilirsiniz ama ben şunu söylüyorum, diyorum ki: Bu yaptıklarınız, söyledikleriniz şuna tekabül ediyor: Bu riyakârlıktan lütfen vazgeçelim. Burada bir usulsüzlük var, bir yolsuzluk var. Bu, üzerine oturduğumuz ahlaki zeminin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Ben oradan şuna geliyorum: Siz şu anda Türkiye'deki fakirlik fukaralık meselesini çözmüyorsunuz, onunla mücadele etmiyorsunuz, siyaseten bunu yönetiyorsunuz. Son derece önemli bir şey söylüyorum, eminim, bana verdiğiniz cevapta da bunun böyle olmadığını söyleyeceksiniz ama bana inandırıcı bir şey söylemeniz lazım. Şu sunumuza baktığımda yani sunumunuzun içerisinde yok yok. Bunun içerisinde malzeme çok, tahlil yok, terkip yok. Ve ben buradaki malzemenin içerisinden bir sosyal politika türetemem ve üretemem. Dolayısıyla mesela şunu beklerdim ben: YEP'teki 2020, 2021, 2022'de öngörülen büyüme rakamlarından hareketle işsizliğin nereye geleceği, kaç kişinin daha ilave iş bulacağı, dolayısıyla bu ilave yaratılan işsizlik sonunda aktif-pasif dengesinin nereye geleceği; bütün bunları bize söyleyebilmeliydiniz.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Onun adına "kalkınma planı" diyoruz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Kalkınır efendim, kalkınır. Türkiye'de bu birikim var. Efendim...
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Ona "kalkınma planı" diyoruz, siz benden daha iyi biliyorsunuz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hayır efendim. Bir yıllık şeyin içerisinde bunlar yapılabilir, bunlar yapılamaz değil. Türkiye'nin bu birikimi var. Eski Hazinede de var, Merkez Bankasında da var, her yerde bu birikim var; üniversitelerde de var, kusura bakmayın.
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Yapılamaz değil, o sunum bütçe sunumuydu.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - O zaman onu 2020 bütçesi içerisinde de yapabilirdiniz. Her neyse...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, soruları alın, hep beraber cevaplayın.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bu bir nakısa, bu bir eksiklik. Bunu bu şekilde belirledikten sonra söyleyeceğim şey şu: Efendim, şimdi, son günlerde ekonomik nedenlerden dolayı intihar olayları arttı deniliyor. Bunun tamamen ekonomik sorunlardan meydana gelip gelmediği falan da tabii, itiraz edebilirsiniz, tartışabilirsiniz fakat Dünya Sağlık Örgütünün bu konuyla ilgili olarak bir araştırması var. Şu tablo da dünyada harita üzerinde intihar olaylarının hangi ülkelerde nasıl olduğunu gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, buyurun tamamlayın.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Tamamlıyorum.
Bunun dışında, özellikle 20-25 yaş grubunda yani bizim -24-25 yaş genç işsizlik- ne işte ne eğitimde dediğimiz grupta dünyada ortalama olarak intihar sayısı çok fazla. Bizim burada şu anda yüzde 27,4 dediğimiz, ne eğitimde ne işte dediğimiz insanlara dikkat etmek lazım. Tabii, bu intihar olayı çok tartışılıyor çünkü bire bir Avrupa'daki bir intihar motivasyon ile Türkiye'deki veyahut da İslam ülkelerindeki intihar motivasyonu aynı şeyler değil, birebir bunun aynısı olmayabilir. Ama şu bir gerçek ki bu yaş grubunda intihar olayları çok daha yüksek.
Bunun dışında yine başka bir şey: 15-29 yaş arasında, kadın-erkek arasındaki dağılımları da burada var. Dolayısıyla bunun üzerinde dikkatlice düşünmeniz lazım çünkü işsizlik oranlarının alt bileşenlerine girdiğimizde karşımıza çok önemli tablolar çıkıyor. Şu anda her 4 işsizden 1'i uzun dönemli işsiz. Uzun dönemli işsiz, örneğin, üç yıldan fazla işsiz kalıp iş arayanların sayısı toplam işsizlerin içerisinde 27 bin; bir iki ay içerisinde 244 bin. Dolayısıyla bu işi ciddiye almanızı istiyorum, bu iş son derece önemli. Dolayısıyla global rakamlarla vesaireyle "Şu kadar istihdam yarattık, vesaire yaptık." deyip... Şurada anlaşamıyoruz: Türkiye İstatistik Kurumunun on gün önce açıkladığı rakam üzerinden tartışma çıkartıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bir arkadaşımız, bir tarihi alıyor, öbür tarihe gidiyor fakat onun üzerinde niye konuşmuyoruz? Dolayısıyla Türkiye İstatistik Kurumunun bu rakamların üzerinde düşünülmesi gerekir ve bunu yaparken de -son olarak, tekrar başa dönüyorum ve diyorum ki- lütfen Türkiye'deki fukaralık fakirlik işini çözmeye çalışın, niyetiniz bu olsun. Bence siz şu anda bu olayı yönetiyorsunuz. Yani yönetmekten kastım da şu: Bunun arkasında bir oy deposu var ve kaynaklar buna kullanılıyor.
Teşekkür ediyorum.