KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanım, şahsınızda bakan yardımcılarını ve bürokrat arkadaşları saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bizim toplum olarak son zamanlarda şöyle bir hastalığımız var, olageldi, olmaya da devam ediyor: Bir sorunu yaratıyoruz, ondan sonra o sorunu çözmek için birtakım tedbirler alıyoruz fakat o sorunu çözerken yeni sorunların tohumunu ekiyoruz ve yolumuza böylece devam ediyoruz. Şu anda tartışmakta olduğumuz sorunların önemli bir kısmı geçmişte yaptığımızı düşündüğümüz birtakım hataların sonucu. Sebebi tartışmıyoruz, sonuçları tartışıyoruz. Efendim, Soçi'de toplantı, Astana'da toplandı, Cenevre'de toplantı, Amerika'ya gidip gelmeler, Moskova'ya gidip gelmeler ve bütün bunların sonucunda bir şeyler yaptığımızı sanıyoruz ve ondan sonra diyor: "İşte, şu kadar milyar doları Suriye'den gelen sığınmacılara harcadık. Onların şu kadar, şöyle şöyle şöyle sorunları var." Bütün bunların sonucunda biz, son sekiz yıldır bir şeyler oldu, onun sonucunu tartışıyoruz, hiçbir zaman sebebini tartışmıyoruz. Biz neredeydik ve oradan niçin buraya geldik de şimdi bunları tartışıyoruz? Niçin 40 milyarı harcadık veyahut da harcamaya devam edeceğiz? Niçin karşı taraftan mektup alıyoruz ve mektup gönderiyoruz? Yani burada da şunu söyleyeyim: Kanuni Sultan Süleyman Fransuva'ya mektup yazardı, biz şu anda Trump'tan mektup alır noktaya geldik. Bütün bunların sonucunda -dediğim gibi- biz şu anda havanda su dövüyoruz. Evet, geldiğimiz nokta itibarıyla bir güvenlik sorunuyla karşı karşıyayız, mutlaka üzerine gidilmeli. Bu çerçevede, ordumuzun yaptığı eylemler, hareketler vesaireler de doğru ve yerinde, yapılmaya da devam edilmeli çünkü bir güvenlik sorunu var fakat bunların hepsi sonuç. Bizim derdimiz neydi ki...

2010 yılında ben 5 kez Şam'a gittim. Orada gördüm ki ilişkiler o kadar hızlı gelişiyordu ki zamanın Suriye Başbakanı, Merkez Bankası Başkanı olarak beni kabul etti. Suriye Merkez Bankasını Türkiye'ye çağırdık. Birtakım eğitim faaliyetlerine başladık. Gümrüklerden giren çıkan insan sayısı belliydi, bir ara 750 binlere kadar da çıkmıştı. Şunu yaptık, dedik ki: "Kilis'ten eline taşı al, Şam'a at, düşer fakat Kilis'teki tüccar, Suriye'den aldığı malın bedelini ödeyebilmek için 7 bin kilometre uzaktaki Amerika New York'taki dolar hesabından para ödüyor. Niye biz bunları yapalım? Halkımızdan halkımıza bir empati geliştirelim, sempati geliştirelim." "Bunları yapmak kolay değil, evet, bunlar biraz hayali işler ama en azından bunları yapalım." dedik, Schengen'den hareketle "Şamgen" diye bir ödemeler sistemi kurmaya yöneldik ve bunun için de adımlar attık. Olur muydu? Olması çok zordu, biliyorum yani neyle karşılaşacağımızı biliyorum ama en azından bir duygusal bağ geliştirip Türkiyeli ile Suriyeli arasında, Şamlı arasında, Lübnanlı arasında, Kudüslü arasında bir şey geliştirmekti ama işler birdenbire tersine döndü. Bu el kimin eliydi; kimdi, neydi? Kendi tarlasını eken, kendi evinin bahçesini yapan, kümesindeki tavuğunun yumurtasını yiyen bu insanları biz niye yerinden yurdundan ettik, hangi el buna dokundu; bizim bunu tartışmamız lazım. Nereden nereye geldik? Şu anda biz sonucu tartışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yılmaz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Bakanım, benim sizden istediğim tek cevap şu, sorduğum soru şu: Niçin biz 2012'de, her şey yolunda giderken hangi el, hangi telkinle işleri bu noktaya getirdik, benim öğrenmek istediğim bu, yoksa Soçi'ye gidildi, Astana'ya gidildi, şu anda Anayasa yazılıyor, efendim "Biz sığınmacılara 40 milyar dolar ödedik, harcayacağız, harcamaya devam edeceğiz." Bütün bunlar teferruat, önemli teferruat ama işin özü, esası; niçin, hangi el bunu yaptı? Suriye'de o zaman bir rejim vardı ve rejim tek adam rejimiydi; siyasi partiler yoktu, sivil toplum kuruluşlarına izin verilmiyordu, özgürlükler yoktu vesaire yoktu. Peki, etrafına bakalım; Suudi Arabistan'da var mı, dostumuz Katar'da var mı, Birleşik Arap Emirlikleri'nde var mı, Ürdün'de var mı? Yani kim bize bu telkini yaptı veyahut da hangi akıllı içimizden çıktı da biz buraya müdahil olduk ve 5,5-6 milyon insanı yerinden yurdundan ettik ve bunun cezasını şu anda çekiyoruz. Sizden tek sorum budur ve cevabını da iki kelimeyle istiyorum: Kim bunu yaptı, niye yaptı?

Teşekkür ediyorum.