| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman ve Su İşleri Bakanlığı c)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu ç)Orman Genel Müdürlüğü d)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü e) Meteoroloji Genel Müdürlüğü f)Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 13 .11.2019 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, sevgili milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; 2020 yılının bütçesi, bütçe süreci tekrar hayırlı olsun. İnşallah ülkemizin kaynaklarını çok daha etkin kullanacak bir çalışma şekliyle sonuçlanır.
Öncelikle, tabii, Sayın Bakan sunumunda değil ama belki cevaplama konuşmasında değinecektir Sayıştay raporlarına, çok sayıda arkadaş da değinecek. Ben özellikle de biraz ekonomik konulara, daha ziyade rakamlara değinmek istiyorum ama bir şey çok dikkatimi çekti bu Sayıştay raporlarıyla ilgili; özellikle hastalıklı hayvan ithalatı. Hastalıklı hayvan ithalatının Sayıştay raporunda yer alacak büyüklükte olması gerçekten birçok açından önemli yani bütün 82 milyonun sağlığı açısından ve nasıl bir denetim mekanizmasına sahip olduğumuzun da çok açık göstergesi. Mesela, çok basit örnek, 2018 yılında Romanya'dan giriş yapan 13.420 büyükbaş hayvanın 1.637 tanesi karantinada hastalıktan dolayı ölmüş. Ya, bu ithalatın yüzde 15'ine denk geliyor. Yani biz eğer bunu kapatamıyorsak, bunu denetleyemiyorsak Türkiye olarak gerçekten çok "vah" dememiz gerek.
Şimdi, tarım sektörü olarak baktığımızda, öncelikle tarımsal alanların bir düşüşü söz konusu. 2008'le karşılaştırdığımızda, hatta 2002'yle karşılaştırdığımızda tarımsal alanların 27 milyar hektardan 23,4'e düştüğünü görüyoruz.
Bir başka konu: SGK'ye kayıtlı çiftçi sayımız 2008'de yaklaşık 1 milyon 127 binken 697 bine düşüyor tarım sektöründe. Yani biz biliyoruz ki Türkiye'de istihdamda 21,5 milyon SGK'ye kayıtlı çalışan var, aşağı yukarı 6-6,5 milyon da kayıtsız çalışan var. Bu kayıtsız çalışanların önemli bir kısmının tarım sektöründe olduğunu biliyoruz ama tarım sektöründeki kayıtlı kısmın da düştüğünü buradan bir defa daha görüyoruz.
Bir başka konu iç ticaret hadleriyle de alakalı ve tarım sektörünün toplam olarak ekonomide aldığı payla alakalı. Yani mesela, 1998'de yaklaşık olarak millî gelirin 12,5'u tarım sektörüne aitken 2017'de 6,10; 2018 itibarıyla da 5,70 civarlarında. Bunu şöyle diyebiliriz belki: "Ya, millî gelir çok arttı ve bu millî gelir artışından tarımsal kesime düşen pay eksildi." gibi bir şey söylenebilir ama bu iddia da doğru olmaz. Şöyle bir örnek yaparsak: Mesela, 2008'de tarım sektörünün payı yüzde 7,5'muş, 2008'de fert başına millî gelir 10.500 dolar, 2019 yani bugün itibarıyla 9 bin dolar fert başına millî gelir, tarımın payı da 5,70. Yani millî gelir büyüklüğü içerisindeki tarım sektörünün küçülmesi değil, millî gelirle beraber küçülmesi ve millî gelirden daha fazla küçülmesi söz konusu, aşağı yukarı üçte 1'lik bir küçülme söz konusu tarım sektöründe. Tabii ki bunun sonuçları var yani ekilen alanlara baktığımızda da buğdayda aşağı yukarı 93 milyon dekardan 72'ye düşmüşüz. Keza arpada 36 milyondan 26 milyona düşmüşüz, şeker pancarında da 3 milyon 700 binden 2 milyon 900 bin civarına düşmüşüz. Bu çerçevede, bir örnek olarak çok millî yemeğimiz kuru fasulyede de ciddi bir ithalatçı olmuşuz herhâlde, ya kuru fasulye yemeyi artırdık ya da para kazandırmıyor herhâlde kuru fasulye. 51 milyon dolarlık bir kuru fasulye ithalatımız gözüküyor 2017 yılında, 2018 yılında da 36 bin ton kuru fasulye ithalatına karşılık şimdilik 40 milyon dolar civarında bir ödememiz söz konusu. Bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum yani dikkat çekici bir anekdot olarak söylüyorum. Yani Türkiye'de kuru fasulyenin ithal edilmesi bizim Türkiye açısından ilginç. Yani bunu ilginç bir not olarak düşmek istiyorum burada.
Şimdi, tarımsal üretim ve girdi maliyetleri ilişkisine baktığımızda, Sayın Bakan, özellikle 2017'den sonra ciddi bir iç ticaret hadlerinde kötüleşme var yani 2017'den sonra. Şimdi, mesela, sulama suyu elektriği yüzde 68 zamlanmış, üre fiyatları yüzde 67 zamlanmış bu tarihler içerisinde, 2017-2019, mazot yüzde 46 zamlanmış, buğday yüzde 43 bir artış yapmış. Girdi maliyetleri ile fiyatlar arasında gerçekten ciddi bir sıkıntı var.
Diğer yandan, toplam tarım desteğinin de, bu konu tartışmalı... Avrupa Birliği bazında açıklama, tanımlamalarla Anayasa'dan kaynaklanan o millî gelirin yüzde 1'lik destek mecburiyeti tartışılıyor ama bunun da çok düştüğü gözüküyor yani en iyi ihtimalle 0,60'larda, hatta son 2019 yılında sıfır o yani yüzde 1'in altında, binde 3,8'lere düştüğü hesaplanıyor. Bu, gerçekten çiftçinin kamudan bir alacak birikimi, bunun da herhâlde yaklaşık olarak 40 milyar liranın üzerinde bir alacak birikimi, hatta bazı hesaplara göre 70 milyar, bazı hesaplar biraz daha bunun üzerinde bir açıklama ifade ediyor ve bu çerçevede bir borçluluk söz konusu oluyor. Özellikle iç ticaret hadlerinde mesela sanayiyle tarımı karşılaştırdığımızda da 2017 yılından itibaren tarım üretim endeksinde bir düşüş var iç ticaret hadlerinde, sanayide. Yani aslında iç ticaret hadleri bakımından 2003'ten 2017'ye kadar başa baş bir gelişme var ama 2017'den itibaren tarımın aleyhinde ciddi bir gelişme söz konusu. Bilhassa da burada çok ciddi bir tarım girdisi olarak mazot fiyatlarında 2002'den itibaren yüzde 454'lük bir artış dikkate alınarak bu, maliyet ve fiyat arasındaki fark olarak karşımıza çıkıyor.
Bir başka ilginç veri. Türkiye'de gıda fiyatları dünya gıda fiyatlarının daha üzerinde artıyor gözüküyor. Yani 2018 sonu itibarıyla baktığımızda, Türkiye'de Gıda Fiyat Endeksi'nde aşağı yukarı 100 puanlık bir artış söz konusu ama Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi'nde ciddi bir artış bile yok yani dünya gıda fiyatlarında ciddi bir artış bile söz konusu değil ama bizde 100 puanlık bir artış var. O zaman bizim tarım politikamızı, ithalat politikamızı, üretim politikamızı sorgulamamız gerekiyor yani bizim daha pahalı bir gıda tüketimine sahip olmamız gibi bir durum söz konusu ki bu, o zaman politikaların ciddi eleştirisine neden olur.
Mesela, başka bir satın alma gücü açısından, Sayın Bakanım, 2009 yılında bir velinin çocuğunun eğitim maliyetleri için 92 litre süt satması gerekirken bugün 130 litre süt satması gerekiyor. Türkiye'deki eğitimin durumu ve eğitim maliyetlerinin yükseleceğini dikkate alarak esasen, işte tarım sektöründen kopuş, yeni neslin tarım sektörüne girmeyişini buralarda aramak lazım. Yani hayvancılık ve süt hayvancılığı yapan biri, besleyeceği inekleri çocuklarının eğitimi nedeniyle, aynı eğitim nedeniyle daha fazla artırmak durumunda. Buralarda, özellikle de günümüzde eğitimin ve bilimin servetin kaynağı olduğu bir dönemde, bu farkları ciddi takip etmek ve burada bir fark yaratmamak, aslında daha da tersine bazı desteklerle, eğitim destekleriyle buradaki eğitim maliyetlerini azaltmak gerekiyor. Mesela, ben şahsen tarım sektöründe küçük ailelere yani tarımda küçük ve orta ölçekli ailelere bizzat buna fokuslanan bir eğitim destek paketinin olabileceğini düşünüyorum çünkü buralar eğitimde daha fazla... Bunlar eğitildiği takdirde hem daha fazla katma değerli bir üretim yapacaklardır hem de toplumumuzun eğitim seviyesi daha da yükselecektir. Mesela 2,5 milyon civarında bir çiftçi ailesi var. Biz geçen gün arkadaşlarla bunu konuştuk, bununla ilgili politikalar çalışıyoruz. Aslında her ailede 1 kişi tarım meslek lisesi mezunu olmalı, bunu sağlamalıyız. Bu ne demek biliyor muyuz arkadaşlar? Senede 100 bin mezun versek yirmi beş yılda tamamlıyoruz. Bakın ne Eğitim Bakanımız ne bir başka bakanımız ne de siyasetimiz, bugün siz değil, genel olarak on yıldır bunu hiç konuşmuyoruz. Biz kendi çalışmalarımız çerçevesinde bunları gündeme getirdik, toplumla paylaşacağız inşallah 30 Kasımda Adana'da, bekleriz, bir tarım sempozyumumuz var. Adana'da "Tarımda Türkiye'nin Yönü" diye bir tarım sempozyumumuz var.
Şimdi bir okullaşmaya başlasak ne zaman mezun verebiliriz? Ama yılda 100 bin tarım meslek liseli veya meslek yüksekokulu mezunu yapsak, Türkiye'de her aileye 1 tarım meslek lisesi mensubunu ancak yirmi beş yılda yapabiliyoruz, çok önemli bence. Zaten sanayide bunu yapamadık, sanayide Almanya sınıfında bir meslek eğitimi Türkiye'de sadece Bursa'da var, BUTGEM; sadece o çerçevede, bu da özel sektörün yapıp şimdi, Ticaret ve Sanayi Odasına naklettiği. Bu çok önemli hani "Burası önemli." dediniz ya burası gerçekten önemli. Biz eleştiriyoruz ama hepimiz, bu eleştirilerle belki terörist ve benzeri iddialara da sebep olabiliyoruz ama bunlar hep iyi niyetli politika üretimleri. Ben olsam şuradaki Komisyonda -AK PARTİ, MHP hepsi dâhil- gerçekten bunu tartışacak zeminler düzenlerim çünkü burada birçok insan -biraz önce CHP sözcüsü de- anlıyorum ki çok ciddi emekler vermişler bu sektöre. Bu, yeni gelişen bilişim sektörü gibi değil ki insanların yüzyıllarca birikip gelmiş sorunlarının özeti.
Efendim, bu anlamda mesela yine maliyetler gerçekten çok ciddi şekilde tarımın aleyhine. Mesela, üre 2002'de 237 liraymış ton olarak, şimdi 3.400 lira olmuş. Amonyum sülfat 162 liraymış 2.500 lira olmuş. Süt yemi tonu 2008'de 534 liraymış 3 bin lira olmuş. Besi yemi 523 liraymış 2.800 lira olmuş. Etlik piliç yemi 784 liraymış 4 bin lira olmuş. Maliyetlerin bu kadar kontrol edilemediği yerde bu iş olmaz.
Sayın Bakan ve değerli bürokrat arkadaşlar; ben tarımla ilgili başka bir şey söyleyeyim, ben liberal ekonomiciyim ama tarım asla piyasanın dalgalanmalarına teslim edilemez. Biz Türkiye'de bir tarım politikası üreteceksek, lütfen bir temsilcinizi 30 Kasımda gönderin, Adana'da Çukurova Belediyesinin salonunda küçük ve orta ölçekli işletmelere zarar yazmayan bir politika koymamız lazım.
Bir politikanızı, bir gelişmeyi de takdirle burada belirtmek istiyorum: Büyük sermayeyi tarıma sokmamız lazım, aynı sanayi gibi. Küçük ve orta ölçekli işletmeler ve büyük işletmelerde olduğu gibi tarıma bunu yapmamız lazım yani büyük sermayeyi. Mesela Bingöl'de çok güzel bir yatırım oluşturdunuz, Bingöl'e bir Bursalı firmayı 20 bin baş süt hayvancılığı ve bin ton süt üretim... Bunun faydası nedir biliyor musunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Başkan Lütfi Elvan geçti)
BAŞKAN - Buyurun.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - İstihdamı da buradan artırabiliriz, şöyle bir faydası var: Şimdi, Sayın Bakan veya ben bir tarım işletmesi açsak 100 hayvanlı veya 200 hayvanlı, insanlar burada çalışmayı arzu etmiyorlar çünkü uzun süreli istikbal görmüyorlar. Ama markalı firmalar olursa mesela Bingöl'deki gibi, SÜTAŞ gibi ne bileyim büyük firmalar olursa o zaman insanlar burada istihdam edilmek için siyasileri bile araya koyuyorlar. Çünkü o, güven veriyor yani kamu gücü gibi güven veriyor. Mesela Muş'u söyleyeyim size Sayın Bakanım, 1 milyon 670 bin dönüm bir ova var ve burada karpuz var, burada kavun var, burada üzüm var ve buradan Karasu, Murat ve Fırat geçiyor. Ya Muş, değerli arkadaşlar, millî gelir bakımından Türkiye'nin sondan 3'üncü şehri. Biz istiyoruz ki coğrafya kaderimiz olsun bizim, coğrafya kaderimiz olsa ne Erzurum orada öyle olur ne de Muş burada böyle olur. Bu konuda ortak politika üretelim yani bu politikaların üretilmesinde lütfen ortak... Bu, inşallah, siyasal iklim değişir bize nasip olur ama bunu beklemenin gereği yok, bunlar nihayetinde yürüyen bir devlet ve milletin meselesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bitiriyorum efendim.
Bunlarla ilgili şimdi bir araştırma var, yeni bir araştırma, 81 ilde 644 ilçe, 3.100 çiftçiyle ilgili bir araştırma yapılmış. Ben bunun sonuçlarını paylaşayım: Çiftçilerin yüzde 80'i -kararsızlar dağıtıldıktan sonra- tarım politikalarından, devlet politikalarından memnun değil, yaklaşık yüzde 50'si de kooperatif üyesi ama bunların da yüzde 58'i buradan memnun değil çünkü etkin olarak görmüyorlar.
Bir başka konu, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne göre 2 milyon 200 bin, 2 buçuk milyon çiftçi bulunuyor ama bunların 800 bini tarımdan çıkmak üzere yani yaklaşık yüzde 40'ı üretime devam etmeyecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bir başka konu, efendim, bu Tarım Kredi Kooperatiflerinde kredilendirme konusunda ve tarım kredileri konusunda tam bir keşmekeş yaşandığı ve bunun da üretime çok yansımadığı şeklinde.
Ben teşekkür ederim, saygılar sunarım, hayırlı olsun.