| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri a)Ticaret Bakanlığı b)Ekonomi Bakanlığı c)Rekabet Kurumu ç)Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .11.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de benden önceki arkadaşlarım gibi Değerli Bakanım, sizi, yardımcılarınızı, Değerli Rekabet Kurulu Başkanımızı, bürokratları, basın mensuplarını saygıyla selamlıyorum.
Ben de işe şuradan başlamak istiyorum: Sunumuzun 18'inci sayfasında "İhracat miktar endeksi yılın ilk sekiz ayında yüzde 8,5 oranında artmıştır. 2019 yılı ilk sekiz ay için küresel emtia fiyatları yüzde 6,9 gerilemiştir." ifadeleri var. Şimdi, dış ticaret hadleri ülkenin refahı açısından, dış ticaret teorisi açısından son derece önemli. Dolayısıyla bu endeksteki gelişmeler bizim dünya ticaretinden ne kadar pay aldığımızı ve aldığımız payı da ne kadar mal satarak elde ettiğimizi gösteren bir uygulama. Dolayısıyla burada ilk söylediğiniz "İhracat miktar endeksi yılın ilk sekiz ayında yüzde 8,5 oranında artmıştır." dan biz anlıyoruz daha fazla mal satmışız. Buradan biz daha fazla mal mı elde ettik yoksa aynı miktar dövizi kazanabilmek için daha fazla mal mı satmak zorunda kaldık, bunun arasında çok büyük bir fark var. Dolayısıyla dış ticaret hadleriyle ilgili olarak bir bilgi verirseniz bizim burada kazancımız nedir, ne değildir, bunu bir görmek istiyorum ben şahsen.
Buna ilave olarak, bu konuyla ilgili olarak -geçen sene de aynı soruyu sormuştum, değişik ortamlarda yıl içerisinde yine sormaya devam ettim fakat hiçbir yerden de cevap gelmedi- bizim ihracatımızın içindeki ithalatın payı nedir yani bizim ihracatımızın katma değeri nedir? 2018 yılındaki 168 milyar dolarlık ihracatın katma değeri nedir? Bu ülke 82 milyonla kaç milyar dolara çalışıyor? Bunun yapılabilmesi bence o kadar zor bir şey değil. Gerek sizin kurumunuzda gerek Hazinede gerekse Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında bu işi yapabilecek, becerebilecek eleman var. Fakat bunun da ötesinde kimin elinde bu imkân var? Gerek parasal kaynakları gerekse oradaki danışmanlarından gördüğüm kadarıyla bunu yapabilecek güçte ve kabiliyette. Lütfen, bir talimat verin, bundan sonra her ay ihracatla ilgili olarak kim değişik illere gidip orada açıklamalarda bulunuyorsa -Türk milleti şunu da duymak istiyor artık, bunu da görsün- "Şu kadar ihracat yaptık, bunun şu kadarında ithalat girdisi var dolayısıyla şu kadar net kârdayız." gibi bir şey öğrenelim. Bu, son derece önemli bir şey.
Onun dışında, Gümrük Birliği ve serbest ticaret anlaşmalarına değindiniz fakat bu konuda burada çok fazla bir şey yok. Dolayısıyla benim şahsi kanaatim, gümrük birliğinin uygulamaya konulduğu günden bugüne kadar Türk sanayisi bundan faydalandı yani Türkiye'nin aleyhine olmadı bu fakat gelinen noktada, artık aleyhimize işliyor. Siz de bunun yeniden gözden geçirilmesiyle ilgili olarak ilgili tarafta da bir istek ve arzu olduğunu söylediniz. Dolayısıyla bu serbest ticaret anlaşmalarında bizim ülkemize Avrupa Birliği üzerinden ucuza mal satacak bir durum ortaya çıkacak gibi görülüyor. Bununla ilgili olarak da bir bilgi verirseniz son derece memnun olurum.
Bir başka konu: Yine, Brexit'e değindiniz. Şimdi, raporunuzda, sunumunuzda değindiniz, toplam ihracatımızda en büyük ikinci paydaş İngiltere, Birleşik Krallık. Şu anda TEPAV'ın yaptığı bir araştırmaya göre eğer İngiltere "no deal" şeklinde bir anlaşmayla ayrılırsa İngiltere'yle olan ticaretimizin yüzde 70'i bu işten olumsuz etkilenecek. Bunun da iki ana etki alanı, süreci var: Bunlardan bir tanesi direkt olanı, diğeri de "indirect" olanı. Direkt olanı şu: İngiltere Türkiye'ye daha yüksek gümrük vergisi uygulamak zorunda kalacak, buradan bir zarar göreceğiz. İkinci, "indirect" etkisi de İngiltere'nin bizimle birlikte İngiltere'ye mal satan rakiplerimize daha düşük gümrük vergisi uygulayacağı dolayısıyla Türkiye ihracatının da oradan bir zarar göreceği gündeme getiriliyor, konuşuluyor; onların bulgusu bu yönde. Bu konuda eğer bir açıklamada bulunursanız yine memnun olurum.
Bir başka husus: Sayın Başkanım, bu sadece sizin kurumunuzla ilgili değil; Sayın Bakanım, sizinle ilgili değil, geçen sene de bu sene de dâhil bugüne kadar hiçbir bakan gelip burada kendi kurumuyla, bakanlığıyla ilgili olarak hazırlanan Sayıştay raporlarına dair otomatik olarak bir şey söylemedi. Yani hiçbir bakan "Sayıştay bizim kurumumuzla ilgili olarak şöyle şöyle bir rapor düzenledi, bunun içerisinde şöyle şöyle bulgular var. Bu bulgularla ilgili olarak biz şunları şunları yaptık." gibi hiçbir şey söylemedi ve dolayısıyla aslında ben bu eleştiriyi size, kürsüye, Komisyon Başkanıma yöneltiyorum. Bakanlardan bu da istensin, sunumlarının içerisinde bu bulgularla ilgili ne yapıldı, ne yapılacak, o konuda da bir şey istiyorum. Bugüne kadar siz dâhil bundan sonra gelecek bakanlara da söylemiştik, geçen sene de hiçbir şey söylenmedi; böyle bir eleştirim var.
Onun dışında, bir başka konu Rekabet Kuruluyla ilgili. Buna "evet" veya "hayır" şeklinde şimdi mi cevap verirsiniz yoksa bu görüşmeler bittikten sonra toptan cevap verme aşamasında mı verirsiniz, bilmiyorum. Sayın Başkanım, sorum şu: Yani şu anda Türkiye'deki basın sektöründeki yazılı, basılı, sözlü, sesli, görüntülü tümünü aldığımızda konsantrasyon oranının bir monopolü yaratıp yaratmadığını düşünüyor musunuz? Yani bir monopol durumu söz konusu mu burada? Bu konuda da bir bilgi verirseniz memnun olurum.
Son olarak şunu söyleyeceğim: Şu anda ülkemiz ödemeler sistemi üzerinden zaman zaman özellikle "stratejik ortağımız" denilen Amerika Birleşik Devletleri tarafından haksız ve yersiz olarak tehdit ediliyor, ödemeler sistemi üzerinden tehdit ediliyor. Bu, ahlaksız, etik de değil, doğru da değil, uluslararası yerleşik hukuk kurallarına da uygun değil ama böyle bir durum ortaya çıktığında bizim ülkemizin yöneticilerinin buna karşı olan tavrı şu: Yaparlarsa yapsınlar ama biz de ulusal paramızla ticaret yapmayı geliştirelim. Buna bu şekilde cevap verelim." Ve dolayısıyla 28 Aralık 2016 Döviz Bozdur Kampanyası sırasında böyle bir durum ortaya atıldı, denildi ki: "Artık, bundan sonra biz ulusal paralarımızla ticaret yapacağız." Ben Rusya Merkez Bankasının yakınlarda açıkladığı bir veri setinden bu konuyla ilgili olarak kendim bir araştırma yaptım, bunu şu anda sizinle paylaşmayacağım ama bu konuda sizin özellikle Rusya'yla... Önce şunu söyleyeyim: Dünya genelinde Türkiye'nin dış âlemle olan ticaretinde karşılıklı olarak Türk lirasının bugünkü rolü nedir, ne kadar ithalatımızı Türk lirasıyla ödüyor, ne kadar ihracatımızda Türk lirası alıyoruz? Özellikle ihracatımızda Türk lirası almamız doğru mu? Bununla ilgili olarak Rusya Merkez Bankasının açıkladığı birtakım rakamlar var, ben bir çalışma yaptım bir arkadaşımla beraber, bunu paylaşabilirim ama bu konuda da sizden şunu istiyorum: Şu andaki son durum nedir? Rusya ile bizim 20 milyar dolara yakın dış ticaret hacmimiz var; 3,5 milyar doları bizim ihracatımız, geriye kalan onların bize olan ithalatı. Yani burada biz gerçekten ulusal parayla bir şey yapıyor muyuz, bir alışveriş yapıyor muyuz? Bunun önemi şuradan kaynaklanıyor: Biz bunu destekliyoruz ve desteklemek zorundayız. Maalesef rezerv paraya sahip olan ülkeler -ki şu anda Amerika Birleşik Devletleri doları bu rezerv para- ülkelerin başında Demokles'in kılıcı gibi sallanıyor, ülkeleri tehdit ediyor ve gerçekten de önemli bir sömürü aracı. Yani bu kelimeyi ben her yerde kullanmak istemem ama maalesef bu böyle. 19'uncu yüzyılın sonlarında, Birinci Dünya Harbi öncesinde sterlindi, İkinci Dünya Harbi'nden sonra da Amerika Birleşik Devletleri bugün dünya ödeme sistemlerini de dünya ticaretini de domine etmiş vaziyette. Amerika Birleşik Devletleri'nin global üretimdeki payı yüzde 15, dünya ticaretindeki payı yüzde 10 fakat gelişmekte olan ülkelerin ihraç ettikleri borçlanma enstrümanlarının 2/3'ü Amerikan dolarında, 70'e yakın ülke parasını Amerikan dolarına "peg" etmiş vaziyette.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)
BAŞKAN - Sayın Yılmaz, lütfen tamamlar mısınız.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Tamamlayacağım.
Bu sizin de sorununuz değil, İngiltere'nin de sorunu, Türkiye'nin de sorunu, bizim de sorunumuz. Dolayısıyla biz bu ulusal parayla ticaret yapma işini destekliyoruz. Fakat sorun şu: Sorun, ülkenin başı bir derde girdiğinde, bir yerden bir sıkıştığımızda "Aha şunu yaparız, aha bunu yaparız..." Sokaktaki vatandaş da gerçekten anlıyor gibi bir çıkış yolumuz var zannediyor. Yok böyle bir şey. Dolayısıyla, bunun altı boş. Bu umutları doldurulabilir hâle getirmeniz lazım ki vatandaş, ülkenin başı derde girdiğinde Hükûmetin arkasında durabilecek noktaya gelsin. Altı boş olup bir şey yapamadığınız zaman hayal kırıklığı ortaya çıkacak. Dolayısıyla, bu konuda da bir bilgi verirseniz, dünya ticaretinde, şu anda Türkiye'nin ticaretinde ne kadar TL kullanıyoruz, ne kadar TL'yle ödeme yapıyoruz?
Teşekkür ediyorum.