| Komisyon Adı | : | (10 / 361, 405, 406, 407, 410) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş'ın, Düzce Üniversitesi olarak Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması Projesi kapsamında geleneksel ve tamamlayıcı tıp ve tarımsal atıkların endüstriyel ürüne dönüştürülmesi konusunda yaptıkları çalışmalar ve öneriler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 24 .10.2019 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum sayın sunuculara, konuşmacılara. Çok sağ olsunlar.
Şimdi, Sayın Hocam, çok büyük emekler vermişsiniz, uğraşmışsınız. Şimdi burada kullandığınız aslında iki tane sihirli sözcük var: Birincisi "Klinik ve preklinik çalışmalar." Zaten bunlar olmadıktan sonra ne söylerseniz ne aklın süzgecinden geçmesine gerek var ne de dünyada kabul görür.
DÜZCE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. HALİL İBRAHİM UĞRAŞ - Kesinlikle.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Şu anda bir rüzgâr esiyor, bu rüzgârın önünde herkes gidiyor ve o rüzgâra göre bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama bu rüzgârlar değiştikten sonra bunlar sağlam temellere oturmayan, bilimsel temeli olmayan şeyler olduğu için bunlar da çok çok değişecektir.
Şimdi, gıda takviyesine, yiyeceklere katılmasına falan söyleyecek bir şey yok, bunlar uygulansın, yapılsın. Zaten bazıları klasikleşmiş kullanılıyor. Ama siz ne bileyim "Falan bitkiyi tansiyon ilacı olarak kullanmaya çalışıyorum." derseniz zaten bunun yolu belli. Dünyada bunu yapmışlar, bunlar on yıl, on beş yıl zaman alıyor, belirli bir mali bütçesi var. Onun neticesinde de ortaya bir ilaç çıkardığınız zaman bunu dünya da kabul ediyor, siz de kabul ediyorsunuz, her yer kabul ediyor. Bunlarda problem yok. Tabii, şimdi, sizden sonra gelen gelenekselci arkadaşlar var, hep de size söylemek istemiyorum, biraz da onlara laf kalsın diye onu söyleyeceğim. Şimdi, eğer çalışmanın, emeğin yerine, uğraşmanın yerine başka şeyler koyarsanız, birtakım metafizik şeyler ortaya getirirseniz takip ediyorsunuz -yani bunu burada bulunanların hoşgörüsüne sığınarak söylüyorum- ondan sonra bir prezervatifi pazara çıkartırlar, derler ki: "Şu şu özellikleri var." Bu işi eğer o mecraya getirirseniz öyle gider ama bunu bilimsel temellere yaslarsanız, bilimsel temellerle devam ederseniz yaptığınız işler hem kalıcı olur hem dünya tarafından kabul görür hem de insanlığa bir hizmet yapmış olursunuz.
Şimdi, "Bizim üniversitelere para veriyorlar." Ama bu, dünyada da böyle. Dünyada da bir defa bilim insanının neye çalışacağı konusunda bir baskı yoktur.
DÜZCE ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. HALİL İBRAHİM UĞRAŞ - "Baskı" demedim Hocam, yanlış anlaşılmasın. Kontrol, yönlendirme.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Ya da yönlendirme yoktur ya da kontrol yoktur. Öncelikli alanlara katılıyorum, öncelik olması lazım ama şimdi, siz bunu verip de "Şunun dışında bir çalışma yapamazsınız." demezsiniz. Zaten şu andaki üniversitelerimizin içinde bulunduğu durum çok hüsran verici, çok hüzün verici. Bugün adam hukuk fakültesini bitiriyor, imtihana girecek. Diyor ki: "Sen şu puanın altındaysan ya da ilk 100 bine girmediysen, 120 bine giremediysen alamayız biz seni hukuk fakültesine." Yani bu ülkenin eğitiminin kendi kendine inkârı. Mademki bazı liselere güvenmiyorsanız, oradakiler hukuk fakültesine girecek nitelikte öğrenci yetiştirmiyorsa bunun sorumlusu kamu otoritesidir, eğitim otoritesidir. Yani bu oradaki öğrenciyi cezalandırmaktır. Mesela bizimkiler ortalama, siz daha iyi bilirsiniz, bunu bizim bilimsel yayınlar yayın başına 8 atıf alırken gelişmiş ülkelerde 25 atıf alıyor. Bu şu demektir: Kendimiz çalıyoruz, kendimiz oynuyoruz. Hele hele eminim, şu çalışmalar ilerledikten sonra bu 8 atıf herhâlde 4'e, 5'e düşecek ama yine de çalışmalarınızı takdir edilecek bir tarafı var tabii, bölgeye eğilmişsiniz, emek vermişsiniz ve Düzce civarını kalkındırıcı çalışmalarda bulunuyorsunuz, bundan dolayı, bu emeklerinizden dolayı kutlarım sizi. Ama dilerim ki daha pozitif ve bilimsel yanlara kayarsınız.
Teşekkür ederim.