KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Genel Müdür; sunuşunuzda 30 bin Demiryolcu ailesi adına bütün bu çalışmalar atıf yapıyorsunuz. Ben de bütün Demiryolu emekçilerini öncelikle hem selamlıyorum hem bu çalışmalarından dolayı hepsine teşekkür ediyorum.

Şimdi, bütün bu büyük projelerde, özellikle çalışanlarınızın, emekçilerinizin payı var, emeği var. Dolayısıyla bir kamu kurumu olarak onların bu yapılan projelerde ve çalışmalarda sözünün mutlaka bir yeri var. Ben Birleşik Taşımacılık Sendikasından özellikle onların bu alandaki sorunları, önerileri nedir diye özellikle sordum. Şimdi, demir yolları serbestleştirme adı altında, Sayın bakan böyle ifade ediyor, bir özelleştirme kapsamında çalışmalar olduğunu biliyoruz ve bütün bu özelleştirilen kurumlarda ilk mağdur olan çalışanlar oluyor. Hem örgütlü yapıları hem kazanılmış hakları, işte bu kârlılık, benzeri türde şeyler adına açıkça güme gidiyor, tehdit ediliyor. Bu açıdan onlar da yani bu politikalar da personele, çalışan emekçilere ne kadar, nasıl yansıyacak, bu kaygıları taşıyorlar. Bu açıdan değerlendirmenizi öğrenmek istiyorum.

Bir diğer şey, yine bu sendikal camiadan gelen şey, bütün kamu teşebbüslerinde görülen siyasi kadrolaşma. Yine sizden önce burada zannederim, Devlet Hava Meydanları İşletmesine dair bir şeydi, yani siyasi iktidarın fişlemesi, çok açık, işte şurada şu görüştendir, şöyle gitmeli, şöyle kalmalı, benzeri türde şey. Yani demin siyasetin bu alana yön vermesinden konuşuldu, siyaset bu yönüyle de etkide bulunuyor kamu kurumlarına. Bir örnek veriliyor mesela buradaki kadrolaşma ve siyasi mülahazalarla hareket etme açısından, Adana trafik müdürü emekli olmuş, yerine normalde onun yardımcısının gelmesi beklenirken, yani liyakat açısından ve mutat işleyiş açısından, ataması yapılmamış. İşte, derler ki: "Bizim üyemiz olduğu için, Alevi olduğu için bu yapılmıyor." Şimdi bu tabii kabul edilebilecek bir şey değil dersiniz yani normalde kimseye görüşleri nedeniyle, inançları nedeniyle, tercihleri nedeniyle, özel hayatı nedeniyle bu türden muamele yapılmaması gerekir ama gerçek hayatta böyle olmuyor, bu açıdan bir bilgilenme istiyoruz.

Son bir diğer şey de tabii, bu yüksek hızlı tren hatları büyük bir atılım, büyük bir hamle olarak, ulaşımı ve toplumsal hayatı kolaylaştırıcı bir adım olarak hayatımıza girdi ama şöyle şeyler de tabii gerekli altyapı ve güvenlikli bir ortam sağlanıp sağlanmadığı hep ciddi bir şey, soru ve şüphe taşıyor. Şimdi son bu Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren hattında işte Gebze-Köseköy hattında sinyalizasyon olmadığı ve bir risk taşıdığı söyleniyor. Bu açıdan nedir değerlendirmeniz, bunları da öğrenmek istiyoruz.

Tabii, yani modernizasyon, teknolojiden yararlanma, çağın gereklerini yapma, bunları yine işte bir millî ön sıfatı ekleyerek, millî tren benzeri türdeki değerlendirmeler, bu siyasi iktidarın bir tercihi tabii, bir toplumsal proje ve bir söylem olarak çokça millî irade... Millî kavramına fazlasıyla başvurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu ne kadar gereklidir? Yani millî tren, falan böyle ifadelerle bir ulusal duygu ve ruh yaratılmak için mi bunlar tercih ediliyor? Bunları da anlamakta zorlanıyorum ama belki de siz anlayacağımız şekilde bize bunu izah edebilirsiniz.

Teşekkür ediyorum emeğiniz ve bundan sonraki çalışmalarınız için.