| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 02 .10.2019 |
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan Yardımcısı, çok değerli milletvekilleri, yüksek yargı organlarımızın değerli temsilcileri, bürokrasimizin ve basınımızın değerli temsilcileri; ben de herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Bir on dakika içinde toparlayacağım ben, uzun tutmayacağım çünkü Komisyon üyelerimiz zaten ayrıntılı değerlendirmeler yapacaklar.
Bir reforma ihtiyacımız gerçekten çok var ama reforma, hukuk devletine, bağımsız ve tarafsız yargıya. Zaten genel gerekçede başlarken ilk cümle hak ve özgürlüklerin korunması, bağımsız ve tarafsız yargı vurgusu yapılmış. Bunu ancak Anayasa değişikliğiyle sağlayabiliriz, bunu hepimiz biliyoruz çünkü hak ve özgürlükler Anayasa'da yazılı. Bağımsız ve tarafsız yargı Anayasa'da yazılı, bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis edecek Hâkimler Savcılar Kurulu Anayasa'da düzenleniyor ama strateji belgesinin hiçbir paketinde herhangi bir Anayasa değişikliği olmayacak, bunu biliyoruz, onun için bu bir reform değil. Bizler hukukçuyuz, samimi olmamız lazım, açık olmamız lazım, kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz lazım. Bu paketler belli kanunlarda, bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun teklifleri. Bu bir reform değil ama bir reforma gerçekten çok ihtiyacımız var. Neden var? 16 Nisan 2017 tarihli referandumda kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" adı altında başka bir rejime geçildi. Yani Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmedi, başka bir sisteme geçti; devletin tüm organları, devletin tüm kurumları yürütmenin başına, bir kişiye bağlandı. Onun için çok ciddi sorunlar yaşıyoruz hukuk devletinde, adalette. Kanun önünde eşitlik yok artık. Çok ciddi bir araştırma yapılmış, soruyorlar vatandaşlara, diyorlar ki: "Sade bir vatandaşla, dar gelirli bir vatandaşla statüsü yüksek, güçlü, zengin, ekonomisi yüksek bir vatandaş arasında -yani halk arasındaki tabirle- ensesi kalın birisi ile sade bir vatandaş sizce mahkemeler önünde eşit olarak yargılanır mı?" Yüzde 79,5 yani yaklaşık yüzde 80 "hayır" diyor. Neden "hayır" diyor bu kadar yüksek oranda insan? Demek ki kanun önünde eşitliği yok etmişiz, adalete olan güveni yok etmişiz. Başkanlık sistemleri hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki parlamenter sisteme göre çok daha sert kuvvetler ayrılığını gerektirdiği hâlde biz tam tersini yaptık. Kuvvetleri bir kişide topladık, onun için bu sorunları yaşıyoruz. Aslında sorun sistemin ta kendisinde ve bu sistemle Türkiye adalet sorununu da, bağımsız ve tarafsız yargı sorununu da, ekonomik sorunlarını da, siyasi sorunlarını da çözemiyor, çözemeyecek göreceksiniz, umarım biz yanılırız. Ama biz bunları referandum sürecinde de Anayasa Komisyonunda da çok samimiyetle paylaşmıştık ama maalesef dikkate alınmadı.
16 Nisan 2017 tarihindeki referandum OHAL'de gerçekleşti. Anayasa'daki hak ve özgürlüklerin askıya alındığı bir dönemde gerçekleşti. OHAL şartlarında, olağanüstü hâlde bir sistem değişikliği, Anayasa değişikliği doğru mudur? OHAL döneminde, olağanüstü hâl döneminde seçim yapmak doğru mudur? Değildir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu doğru kabul edilmez. OHAL'i kaldırırsınız, ondan sonra Anayasa değişikliği de yaparsınız, referandum da yaparsınız, seçim de yaparsınız, onun için hâlâ meşruiyet tartışmaları yapılıyor. Şeklen legal görünebilir ama Anayasa'yı araç olarak kullanan iktidarlar suistimalci Anayasa değişiklikleriyle otoriter bir sistemi meşrulaştıramazlar. Türkiye onun için bu ağır sorunları yaşıyor, onun için bir yargı reformuna gerçekten ihtiyaç var ve bu konuda samimiysek gelin Anayasa değişikliklerini gerçekleştirelim. Hâkimler Savcılar Kurulunun yapısını yeniden düzenleyelim, yargıç güvencesini gerçek anlamda Anayasa'da teminat altına alalım. Eğer samimiysek yapmamız gereken bunlar çünkü bağımsızlık ve tarafsızlık çok zedelendi.
24 Hazirandan sonra bu suistimalci Anayasa değişikliğiyle birlikte seçilen Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı oldu. Artık parlamenter sistemdeki herhangi bir siyasi partiyle bağı olmayan bir Cumhurbaşkanımız yok, bir siyasi partinin genel başkanı olan yani yürütmeyi tek başına temsil eden bir kişi var. Şimdi, ben çok samimi olarak soruyorum, siyaseten değil, bir hukukçu olarak soruyorum. Bir siyasi parti genel başkanı huzurunda yüksek yargı organlarının başkanları ayağa kalkmaz, dünyanın hiçbir yerinde olmaz bu. Bir yürütmenin başı bir yere girdiği zaman orada yüksek yargı organlarının başkanları oturuyorsa ayağa kalkmaz çünkü yargı bağımsız ve tarafsız olmanın yanında bağımsız ve tarafsız gözükmek zorundadır. Zaten gözükmediğiniz hâlde adaleti de yok ediyorsunuz, adalete olan güveni yok ediyorsunuz. Bir siyasi parti genel başkanının huzurunda hâkim, savcı kurası çekilmez. Bir siyasi parti genel başkanının huzurunda adli yıl açılışı yapılmaz çünkü öyle bir Cumhurbaşkanı yarattınız. Bunu 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle çoğunluk yarattı ve ondan sonra da işte reform, adalet, bunları daha çok tartışacağız.
Metinle ilgili birkaç düşüncemi paylaşıp bitireceğim Sayın Başkan. Bakın, kanunlardaki olumlu değişiklikler tabii ki desteklenecek. Uzun süredir çalışıldığı ifade ediliyor ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin ikinci büyük partisi olarak bizimle hiç kimse çalışmadı, bize hiç kimse görüş sormadı. 23 Eylülde bir taslak metin sunuldu, ondan sonra da AK PARTİ Grubundan hukukçu arkadaşlarla bir toplantı yaptık, o kadar. 23 Eylülde yani işte ne kadar? On gün önce, 23 Eylülde ilk defa taslak bir metin sunuldu bize. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ikinci büyük partisiyiz. Dokuz ay çalışıldığı söyleniyor, tüm paydaşlarla çalışıldığı söyleniyor, demek ki o paydaşlar içinde biz görülmemişiz ama buna rağmen katkılarımızı sunacağız, eksikliklerin giderilmesi için çaba sarf edeceğiz.
Pasaportların iadesi konusu... Anayasa'nın 23'üncü maddesini hepimiz biliyoruz, okumaya gerek yok. Siz hâkim kararı olmadan bir vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğünü sınırlayamazsınız. Anayasa'da yazıyor bu, bununla ilgili bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yok ki. OHAL döneminde hak ve özgürlükleri askıya aldınız, OHAL kalktığı anda Anayasa'ya göre zaten bu pasaportların iade edilmesi lazım. İlk defa pasaport verilmesinden bahsetmiyoruz, alınan pasaportların iadesinden bahsediyoruz. Yani Anayasa'nın bu hükmü ortada dururken kanun düzenlemesine gerek bile yok yani Anayasa'ya aykırı ve Anayasa'nın çok gerisinde bir metin reform olarak sunuluyor.
Onun dışında Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2'nci maddesine bir cümle eklendi, sayın vekilimiz de vurgu yaptı. Önemli olan zihniyet, 301'inci maddenin (3)'üncü fıkrası.
BAŞKAN - 218.
MUHARREM ERKEK (Ç
anakkale) - Aynen şunu yazıyor, mevcut Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesi Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Başkasında da var, onu demek istiyorum.
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Mevcut Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinin (3)'üncü fıkrası -sayın milletvekilimiz de bahsetti- aynen şunu yazıyor. "Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz." Ama oluşturuyor, 301'inci maddeden herkes ceza alıyor, eleştiri amacıyla bir düşünce açıklaması yapmış, burada yazdığı hâlde... Şimdi bunu oraya ekledik, bu bir reform değil ki yani Türk Ceza Kanunu'nda zaten mevcutta yazan bir cümleyi aldık, başka bir kanuna koyduk.
285'inci madde bahsedildiği için okuyorum: "Soruşturmanın gizliliğini ihlal." Birçok gazeteci ceza aldı bu maddeden. Bakın, 285'inci maddenin son fıkrası, (6)'ncı fıkrası; "Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın haber konusu yapılması suç oluşturmaz." Şimdi bunu almışız aynen "haber verme sınırını aşmayan..." Şöyle bir yazmışız metne, zaten var bu, zaten var bunlar. Ama sorun uygulamada çünkü yargı yürütmenin tahakkümü altında, asıl sorunumuz bu. Bağımsız ve tarafsız değil, bugün yargıçlar ve savcılar dahi, Hâkimler Savcılar Kurulunun bu yapısı değişmediği sürece kimse bizden adalet, kahramanlık beklemesin diyor. Bunları Adalet Komisyonunda paylaşmamız gerekir, burada konuşmamız gerekir, onun için arz ediyorum.
BAŞKAN - Muharrem Bey, zaten başka komisyonla...
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Samimi olarak, hukukçu olarak düşüncelerimi paylaşıyorum. Gerçek anlamda bir reforma çok ihtiyaç var, adalete ihtiyaç var çünkü adalet yoksa aş, iş, ekmek de yok. Hava gibidir, su gibidir adalet, bunu hepimiz çok çok iyi biliyoruz.
Bakın, dendi ki meslektaşlarımıza hususi pasaport verilmesi; çok mutluluk verici bir şey. Bu madem bu kadar önemliydi, bizzat tarafımca hazırlanan ve ilk imzası benim olan 2015 yılında Meclise sunduğumuz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sunduğumuz kanun teklifi var on beş yılını tamamlayan avukatlara hususi pasaport verilmesiyle ilgili. Niye gündeme alınmadı? Niye gündeme alınmadı, şimdi bu reform mu? Hususi pasaport verilmesi meslektaşlarımıza çok önemli ama çok daha önemli bir şey var, hukukçular çok iyi bilir: Ceza yargılamasında silahların eşitliği. Bunu sağlıyor muyuz? Nasıl yasama, yürütme, yargı demokrasinin olmazsa olmazıysa sav, savunma, karar da adaletin olmazsa olmazı, silahların eşitliğini sağlıyor muyuz? Bugün ceza yargılamalarında duruşmalarda sanık ile avukatı yan yana dahi oturamıyor. Hâkim bir şey soruyor sanığa, sanık ile avukatı arasında 20 metre mesafe var. Bakıyor sanık avukatına, irtibat dahi kuramıyor. Bunu dahi yapamamışız, iddia makamıyla karar organı hâlâ yukarıda, savunma aşağıda. Silahların eşitliği için bir düzenleme getiriyor muyuz? Reform budur. Hususi pasaport verelim, güzel, biz zaten destekliyoruz, destekleyeceğiz de ama çok daha önemli konular var.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102'nci maddesi; tutuklulukta geçen sürelerde hiçbir değişiklik yok. Soruşturma evresinde soruşturma evresine ilişkin bir düzenleme yapılmış ama o süreler de çok uzun, altı ay, bir yıl, iki yıl. Soruşturma için çok uzun, bunlar kısaltılmalı, Komisyonumuz bunu tekrar değerlendirmeli, belki bu da üç ay, altı ay, bir yıl şeklinde olmalı. Yani bir düzenleme geliyor -taslak metinde- yani 1215 yılındaki Magna Carta'dan daha geride bence, daha geride. Bunları hak etmiyoruz, çok daha ileri düzenlemeler yapmalıyız; hukuk için, adalet için bunları yapmalıyız. OHAL KHK'leriyle ihraç edildi kamu görevlileri; haklarında suç duyurusunda bulunuldu, yargılandılar, beraat ettiler. Eğer bir insan mahkeme kararıyla suçsuzluğunu ortaya koyuyorsa o insan görevine iade edilmeli. Bunlar yok Strateji Belgesi'nde, herhâlde olmayacak gibi de duruyor. O zaman biz tüm adaletsizlikleri adaletle ortadan kaldırmayacaksak bu çalışmanın anlamı ne? O zaman bu reform değil. Bunları Komisyonumuzun takdirlerine sunuyoruz ki komisyon çalışmalarında bunlar değerlendirilebilir diye.
Daha çok notum var ama zaman almamak için geçiyorum.
Ben Komisyonumuza bütün çalışmalarında başarılar diliyorum. Gelin, gerçek anlamda bir reform için Anayasa değişikliklerini cesaretle yapalım çünkü kuvvetler ayrılığı yoksa hukuk devleti yok, hukuk devleti de yoksa adalet yok.
Çok teşekkür ediyorum.