KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşım Yunus Emre'nin de belirttiği gibi bu anlaşma bizim için fevkalade önemli idam cezasının uygulanması bakımından. Ben öncelikle, Pakistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bilhassa Gaziantep'te çok yoğun bir muhabbete dönüşmüş olmasını öğrenmekten büyük memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Potansiyel büyükelçi olduğumu da ortaya koymuş oluyorum bu vesileyle.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Şimdiden tebrik ederiz sizi.

BAŞKAN - Cevabı Urduca alabilirsiniz.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Şöyle bir deneyimimi paylaşmak isterim, özellikle Adalet Bakanlığı yetkilileriyle: 2000 yılında Özbekistan'ın o zamanki Cumhurbaşkanına suikast girişiminde bulunmaktan suçlu olduğu ileri sürülen 2 Özbek vatandaşı Türkiye'de yakalandı ve bu 2 kişinin Özbekistan'a iadesi için Özbekistan çok ciddi bir şekilde Türkiye'ye baskı yapmaya başladı. O sıralarda zaten Türkiye ile Özbekistan arasındaki ilişkiler pek de iyi değildi ancak bu olay Türkiye-Özbekistan ilişkilerinin daha da kötüleşmesine yol açtı. Bizim bu iadeyi gerçekleştiremememizin başlıca nedenini de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış olmamız ortaya çıkarmıştı. Avrupa Konseyinden çok ciddi baskılar geldi ve bir yandan Özbekistan'la ilişkileri bozmamak, bir yandan da Avrupa Konseyindeki ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış olmamızdan dolayı üzerimize almış olduğumuz yükümlülükleri nasıl bağdaştırırız diye ciddi bir çabaya girdik. O zaman şöyle bir anlayışa vardık: Özbekistan Hükûmetinden resmî olarak bu 2 kişinin iade edildikleri takdirde idam cezasına tabi olmayacaklarına dair bir yazılı taahhüt aldık. Tabii, bunu Avrupa Konseyine kabul ettirmek çok kolay olmadı çünkü böyle bir taahhüdün ne kadar tutulacağı da hiçbir zaman bir güvence ve garanti içermiyordu. Ancak biz bunu kullanarak Avrupa Konseyini ikna etmeye çalıştık ve aşağı yukarı üç aya yakın bir süre bu mücadele devam ettikten sonra bu 2 Özbek vatandaşını Özbekistan'a iade ettik. İade ederken de bu şahısların Özbekistan'a gittikten sonra akıbetlerini de büyükelçiliğimiz üzerinden takip edeceğimizi yine Özbekistan tarafına belirttik ve bu takipte de ısrarlı olduğumuzu ayrıca Avrupa Konseyine de bir gerekçe olarak anlattık. Tabii, on dokuz yıl önce olan bir olaydan söz ediyorum, herkesin hafızasında veya kayıtlarda bu net olarak olmayabilir. Acıklı olan, bu 2 Özbek vatandaşı Özbekistan'a iade edildikten sonra kayboldular, bir daha da kendileriyle ilgili pek bir haber alınamadı. Onun için bizim böyle bir anlaşma imzalamamız hâlinde muhatabımızın ceza yasalarında idam cezasının bulunması, suçluların iadesi gündeme geldiğinde bizi Avrupa Konseyi açısından ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yükümlülüklerimiz açısından, biraz evvel Yunus Emre'nin de belirttiği gibi, çok ciddi şekilde zorlayacaktır. Bunun önleminin nasıl alınacağını sormak isterim.

Ayrıca, bu anlaşmanın içeriğine bakıldığında, bu anlaşmada temel olarak hükümlü naklinin gerçekleşmesinin hangi şartlarda mümkün olduğu ve naklin, talep eden ve kendisinden talep edilen ülkeyle infaz rejimi yönünden sonuçları düzenlenmiş. Anlaşma, naklin şartları, bilgi sağlama yükümlülüğü iletecek belgeler, belgelerin tasdiki, istemler, cevaplar gibi konuları ihtiva ediyor ve hükümlülerin de cezalarını kendi ülkelerinde çekmelerine imkân tanıyor. Ancak hükümlü ve devlet arasında olası bir uzlaşmazlığın nasıl çözüleceği hakkında bir açıklık bulamadık. Tabii, bu vesileyle de ister istemez aklımıza Türkiye'de hüküm giymiş kaç Pakistan vatandaşının olduğu sorusu geliyor. Aynı şekilde, Pakistan'da hüküm giymiş ve Türkiye'ye iade bekleyen Türk vatandaşlarının sayısı kaçtır, bunu öğrenmek isteriz. Bir de anlaşma metninde anlaşmanın geçerlilik süresine ilişkin bir ifade bulunmuyor. Biz açıkçası, bütün bu gerekçelerle bu anlaşmaya şerh koyacağımızı burada belirtmek isteriz.

Teşekkür ederim.