KOMİSYON KONUŞMASI

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Saraçoğlu'na çok teşekkür ederim.

Yalnız böyle çok değişik, çok karışık bir şeyler oldu, her şey birbirine girdi gibi geldi ya da en azından ben öyle anladım. Şimdi şunu söyleyeyim her zaman beslenmeyle ilgili değişik kavramlar vardır, mesela bir müddet insanlar uzun süre diyelim çavdar yerse ondan sonra çavdarın çok kötü olduğu, buğdayın iyi olduğu ya da uzun süre buğday yerse daha sonra çavdarın iyi olduğu gibi böyle değişik akımlar vardır. Son zamanlarda bir bilim adamımızın şeker üzerine çok değişik görüşleri var. O hâle geldi ki insanlar tamamen şekeri terk etme yoluna gitti, gebelerde yapılması gereken şeker testleri yapılmaz oldu yani böyle, toplumun o ruhunu yakaladığınız zaman böyle değişik bir alan açılıyor, değişik bir yol ortaya çıkıyor. Örneğin havucun oligohidramniyos'u düzelttiğine dair dünyada bir tane veri yok, bir tane bana örnek gösterin kabul edeceğim. Sizin şu Elsevier dediğiniz, dergi değildir, o yayın grubunun adıdır.

PROF. DR. İBRAHİM ADNAN SARAÇOĞLU - "Phytomedicine" diye yazıyor.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Phytomedicine doğru ama Elsevier derginin ismi değildir.

Ayrıca, şimdi öyle bir hâle geldik ki 1940 ile 2000 arasındaki bitkileri biz ortaya çıkarır ve literatürü karıştırırsak, kayıtları karıştırırsak şu andaki tüm dertlere çare bulunacak gibi geldi. Ben şunu biliyorum, 1980'lerde bilgiye yedi yılda 2'ye katlanıyordu, 1990'larda beş yılda 2'ye katlanmaya başlandı, şu anda ne kadar olduğunu kimse hesap edemiyor. Dolayısıyla sizin orada göstermiş olduğunuz 60 yıllık bir zaman "zone"unu incelemekle de şu andaki herhâlde bir yıllık falan bilgi sistemini, şu andaki bilgi sistemine denk gelen bir "zone"u incelemiş olacağız.

Burada Tarım Bakanlığından gelen hanımefendiler var beyefendiler var onlar, daha iyi söyleyecektir, ben de bir çiftçi çocuğum. Şimdi herkes ağzını açtığı zaman işte "buğdaylar ilaçlanmasın" "gübre verilmesin" falan bunu söylüyorlar ama 1970'ten şimdiye kadar buğday tarımında en az -kuru ziraat için söylüyorum- yüzde 40, yüzde 60 bir artış olmuştur. Bu yanlışsa "yanlış" deyin lütfen. Bunlar, o ilaçların yabani bitkilere karşı -herbisitlerin- kullanılması gübre sayesinde olmuştur. Dünyada bir de artan bir nüfus var, ülkemizde de nüfus artıyor, her yerde de artıyor. Hani ilaca karşıyım, tamam, gübreye karşıyım, tamam, bu insanlar neyle beslenecekler? O zaman iş şuna gelecek, insanlar hiç çalışmasın, uğraşmasın, kendi beslenecekleri kadar buğdayları eksinler, karınlarını doyursunlar. Yani bu

nu sizin şahsınızda söylemiyorum ama genel olarak günümüzde böyle bir şey var, burada büyük bir handikap var. Eğer ki nüfus artıyorsa tabii ki insanların ihtiyacı olan gıdanın da artması lazım. Bunun için de zaman zaman gübre de kullanmak gerekebilir, ilaç da kullanmak gerekebilir. Doğru, bunların yarattıkları bir sıkıntı vardır, onun da üstesinden gelmek lazım. Bu tıpkı şuna benziyor: Eskiten ata binerdik, giderdik, gelirdik, şimdi uçağa biniyoruz, gemiye biniyoruz, arabaya biniyoruz, kazalar oluyor. O zaman arabaya binmeyelim mi, gemiye binmeyelim mi, uçağa binmeyelim mi gibi bir şey oluyor. Ama insanoğlu ne yapıyor? Onun da çaresini arıyor, kazaların önüne geçmeye çalışıyor yani bu dünyanın bir gidişatıdır, dünyanın bir gelişmesidir, bu değişime karşı durulamaz ama değişimin insanlara zarar vermemesiyle azami fayda getirecek şey neyse, tedbirler neyse onların alınması da tabii ki gereklidir, ona da söyleyecek bir şey yok.

Şimdi, bu toplantı tamamen bir bilimsel toplantı, ben öyle görüyorum. Tabii ki herkesin bir dinî inancı var, bunu burada sorgulayacak değiliz. Bu, işte ayetleri falan buraya getirip bağlamanız, sonra bu bitkilerle falan birleştirmeniz açıkça söyleyeyim, ben sizi bir bilim adamı olarak görüyorum, biraz tuhafıma gitti. Yani burada Diyanetle ilgili bir şey görüşeceksek, dinle ilgili bir şey görüşeceksek...

REFİK ÖZEN (Bursa) - Ayetler bilime karşı mıdır ya? Siz bir bilim insanısınız, böyle bir yorum yapmanızı esefle kınıyorum.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Şimdi iş bambaşka bir yere gitmesin. Eğer bunlarla ilgili dinin bilim üzerine olan etkisini tartışacaksak Diyanet İşleri Başkanına yazalım bu konuda...

REFİK ÖZEN (Bursa) - Ayetler...

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Müsaade buyurun bitireyim.

REFİK ÖZEN (Bursa) - Alakası yok yani.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Bunu çok iyi bilen insanlar gelsinler anlatsınlar.

REFİK ÖZEN (Bursa) - Tıbbi ve aromatik bitkileri konuşuyoruz, bu meseleyle alakalı konuşacaksak konuşalım, zaman kaybetmeyelim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Evet, ben de ona vurgu yapıyorum.

REFİK ÖZEN (Bursa) - Ayetler ile tıbbın karşı karşıya getirildiğini iddia etmeniz çok saçma.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Ben öyle bir iddiada bulunmadım.

REFİK ÖZEN (Bursa) - Öyle bir iddiada bulunuyorsunuz.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Siz öyle anlamışsınız. Benim öyle bir iddiam yok.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kabukcuoğlu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Evet bu buğdaylarla ilgili geçmişteki buğdaylar şöyleydi böyleydi... Ama onların verimliği de çok düşüktü, 1'e 10 bile değildi. Hani, o buğdaylara dönersek bu işle ilgilenen ziraat mühendisleri ya da Tarım Bakanlığını yetkilileri o zaman bize bilgi versinler, şu andaki ekilen modern buğdaylar, işte 1'e 15 veren, 1'e 20 veren buğdaylar bunlar piyasadan kaldırılsın. 1'e 10, 1'e 5 veren buğdaylar ne olacaksa artık onlara yönelmek lazım. Yani bir toplumun ihtiyaçları var, dünyanın gerçekleri var. Doğru, o buğdaylar belki çok iyidir. Şunu söyleyebilirim: Hani bizim eski kültür ırkı büyükbaş hayvanlar, işte 300 kilo falan gelir, eti çok lezzetlidir ama şu anda kültür ırkları işte 600 kilo geliyor, 500 kilo geliyor, eti o kadar lezzetli değildir yalnız bu insanların da bir şekilde protein ihtiyacını karşılamak lazım. O yüzden de kültür ırkındaki hayvanlar tercih edilir duruma geldi, tüm dünyada böyle.

Teşekkür ederim Başkanım.