| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1908) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .05.2019 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle teklif sahipleri adına, Sayın Şatıroğlu'na ve değerli bürokratlara da çok teşekkür ederiz.
Genel olarak, şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız diye düşünüyoruz: Yeni dönem, 27'nci Dönem başladığından beri bir izlenimim var, bu torba kanun tekliflerinde giderek eski metinlerdeki hataların düzeltilmesi yönünde ağırlıklı maddeler artıyor. Mesela burada da daha bu yılın ikinci ayında yapılmış bir düzenlemeyle ilgili tekrar bir düzenleme var. Demek ki burası çok önemli bir mutfak, Plan ve Bütçe Komisyonu; komisyonlar mutfak. Demek ki kanun yapma sürecinde, yasama sürecinin başladığı bürokraside de, komisyonlarda da ciddi, tutarlı, bütüncül bir çalışma yok. Bana öyle geliyor ki artık bir sorunun çözümünde bürokrasiyi aşmak Parlamentoyu aşmaktan çok daha zor. Bugün de tartışmalarımızdan bir tanesi buydu. Mesela Maliye bürokrasisi içinde bir konuyu çözmek o kadar zorlaşıyor ki, getirip bunu Parlamentoda bir yasal düzenlemeyle aşmak daha kolay geliyor ve bu ne yapıyor mesela bizi? Vergi muafiyetiyle ilgili yeni bir madde var, ben bu kurumla ilgili düzenleme ihtiyacından bahsetmiyorum, o ayrı bir şey. Fakat değerli arkadaşlar, bizim vergi sistemimiz kayboldu, yok böyle bir şey yani vergi sistemimizi yürütmek için artık yirmi beş yıllık Maliye mensuplarının, mali müşavirlerin bilgisi, birikimi yetmiyor çünkü artık kanunlara sığmıyor vergi. İşte, burada mali müşavirlikten gelme bir sürü değerli arkadaşlarımız da var. Vergiyi muafiyete, istisnalara boğduk. Neden? Çünkü bütüncül bir düzenleme yapmak yerine "Ne sorun var?" Ya, Maliye bürokrasisi içinde, bütüncül bir düzenleme yapmak yerine bunu Parlamentoya getiriyoruz, bugün olduğu gibi burada bir nokta düzeltme yapıyoruz. Nokta düzeltmeler o zaman bütüncül bozulmaya denk geliyor.
Yeni bir üniversite teklifi var. Tabii ki üniversitelere karşı olmak mümkün değil, biz bunu destekleyeceğiz; vakıf üniversitesi. YÖK'ün aslında tematik bir üniversite anlayışı vardı benim bildiğim kadarıyla ama bu üniversitede bakıyoruz ki hem diş hekimliği var hem sosyal bilimler var. Yani bu üniversite butik mi? Değil. Hacimli bir üniversite mi? O da değil yani kendi içerisinde konsept bütünlüğü yok. Biz genç bir nüfusa sahibiz, 25 milyon öğrencisi olan bir ülkeyiz biz yani 142 ülkenin nüfusundan kalabalık. Ama üniversitede de kalite sorunumuz daha derinden yürüyor, gerçekten derinden yürüyor ve maalesef siyaset hiç görülmediği şekilde üniversitelere nüfuz etmiş. Artık rektörlerin bir kısmının atanmasını sendikalar falan belirliyor yani artık rektörlerimiz ilçe başkanlarıyla muhatap olarak kadrolar gönderiyor.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nerede İsmail Hocam, hiç öyle bir şey yok.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bir sabrederseniz İbrahim Bey, bana gelirseniz ben size anlatırım. Ben ömrümün otuz altı yılını üniversitede geçirmiş bir akademisyenim, otuz altı yılını. Gelirseniz tek tek anlatırım. Atanan öğretim görevlisini ne rektör tanıyor ne dekan tanıyor ne bölüm başkanı tanıyor; bir referansla geliyor ve ona bir ders veriyorlar "Ben buraya gelirken böyle konuştum, ben bu derslere giremem." diyor. Siz hep rektörlerin makam odalarında ağırlandığınız için bunların farkında olmayabilirsiniz ama üniversiteler yara alırsa toplumu öldürürüz.
Olumlu şeyler yok mu? Tabii ki var, çok olumlu şeyler var ama bunları da görmek lazım. Biz burada bu üniversitenin kuruluşuna olumlu oy vereceğiz ama bu sorunu da görmezlikten gelemeyiz, yani burada bir problem var. Mesela biz bu Kültür Bakanlığının döner sermayesine de olumlu oy vermeyi düşünüyoruz ama bunlar çözmüyor sorunu. Bakın, inanın sorunu sorunlara yığarak geçiştiriyoruz, demek istediğim o. Türkiye'de ekonomik bir kriz yok, maalesef Türkiye'de yapısal bir tıkanma var, ekonomi bunun bir altı. Türkiye'de tam anlamıyla yapısal bir tıkanma var ve asla ekonomik kriz olarak tarif edilemez, ekonomik kriz bu yapısal tıkanmanın bir ayrı başlığı ve hep beraber bunun içindeyiz. İşte, bu ilk çeyrekteki veriler de ortada. Üst üste iki çeyrek küçülme ve "slumpflasyon" süreci içerisinde olduğumuz bir gerçek.
Ekonomi anlamında önemli bir şey daha var: Bakın, bizim 2001 krizinden itibaren Türkiye olarak çok yüksek maliyet ödeyerek düzelttiğimiz bir kamu dengesi vardı ve bakarsanız -önümüzde bir rapor var, sağ olsun, teşekkür ederiz arkadaşlara, bunu göndermişler- kamu gelir dengesinde bozulma çok hızlı ve çok müthiş bir bozulma var. 2018'in toplam bütün yılında verdiğimiz açığı ilk üç ayda verdik. Türkiye gelirlerinden mahrum. Zaten ithalatın düştüğü bir dönemde Türkiye'nin gelir açısından dengesizliği kaçınılmazdır çünkü Türkiye kamusal gelirlerini -işte Maliye de burada- ithalattan alınan vergiler üzerinden yoğunlukta alır. İthalat düştü ve düştüğü zaman iç denge, kamu maliyesi dengesi de bu anlamda bozulur.
Burada, Maden Tetkik ve Aramayla ilgili -Sayın Genel Müdür de bilgi verdi- düzenlemeler var; doğrusu ben yine de bu konuda çok mutmain olduğumu söyleyemem, diğerleri gibi mutmain olduğumu söyleyemem ama bu Emniyet Genel Müdürlüğü ve benzeri bu tür düzenlemelere de olumlu oy vermeyi düşünüyoruz.
Maddelere geçince de görüşlerimizi açıklayacağız ama şununla bitirmek istiyorum: Türkiye'nin çok ciddi anlamda bütüncül yasama tekliflerini görüşmesi lazım yani Türkiye hızla yapısal reform paketini hazırlayıp bunun üzerine gitmek zorunda. Bunu mutlaka yapacağız ve bunu göreceksiniz muhtemelen kendi yasama dönemimizde bizler yapacağız. Benim temennim bunu başkalarının önerileriyle değil Türkiye'yi düzeltmeyi kendimiz hazırlayalım, kendimiz yapalım diye hep bunu söylüyoruz yoksa yarın başka finansal kurumların önümüze koydukları listeyi takip etmek zorunda kalırız.
Teşekkür ederim.