| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında Mutabakat Zaptı ve Mutabakat Zaptında Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1542) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .02.2019 |
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.
Öncelikle ben de eskiden Bağdat'ta büyükelçi olarak görev yaptığım için Sayın Bakan Yardımcısına olan sempatim ve empatim sadece bir meslektaş olmanın ötesinde, bir de Bağdat kulübü üyesi olmaktan kaynaklanıyor; bunu vurgulamak isterim.
BAŞKAN - Bu kulübün bir üyesi de benim, biliyorsunuz.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Siz Bağdat'ta bulunmadınız ama.
BAŞKAN - Bulundum.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Ama büyükelçi olarak bulunmadınız.
BAŞKAN - Olsun, başkâtiptim.
AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Peki, sizi ortak üye olarak kabul ediyoruz.
Sayın Bakan Yardımcısının söylediklerine aynen katılıyorum. Özellikle de Devlet Su İşleri Genel Müdürümüzün ifadelerini büyük bir dikkatle dinledim, ona da katılıyorum. Türkiye su zengini bir ülke değil ancak güney komşularımız Irak ve Suriye, Türkiye'yi su zengini bir ülke zannediyorlar ve öyle algılıyorlar. Dolayısıyla bunu, bu iki ülkeye çok net bir şekilde anlatmamız gerekiyor.
Bir de baraj yapımını ve bizim barajlarımızı kendilerine su gitmesine bir engel olarak görüyorlar. Hâlbuki bu anlaşmanın da önemli unsurlarından bir tanesini aslında suyu israf etmemek ve su kullanımını öğrenmek şeklinde anlıyorum, nitekim Sayın Bakan Yardımcısının ifadelerinde de bunlar vardı. Hem Irak'ın hem Suriye'nin suyu mantıklı ve rasyonel bir şekilde kullanmayı öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bu anlaşmanın da aslında buna faydası olacağını umuyorum.
Ancak tabii bazı konulara da dikkat çekmek gerektiği düşüncesindeyiz. Her ne kadar bu anlaşma Türkiye ile Irak arasında imzalanan bir anlaşma ise de 2 nehir var, Fırat ve Dicle Nehirleri ve Fırat ve Dicle Nehirlerinden yararlanan üçüncü bir ülke daha var, o da Suriye. Dolayısıyla anlaşmada bazı atıflar var 3'üncü ülkeye, Suriye'ye. Örneğin 2'nci maddenin (a) fıkrasında şöyle bir ifade var, aynı maddenin (f) ve (h) fıkralarında da yine Suriye'yle eş güdüm vurgulanıyor: "Bütün bu hususlarla Suriye tarafıyla da eş güdüm ve iş birliği sağlanacaktır." Şimdi, bu, "Suriye tarafından" neyi anlıyoruz acaba? Çünkü sürekli olarak siyasi iktidar Şam yönetimini tanımadığını, Suriye tarafı olarak bir muhatap olmadığını, Suriye tarafıyla kastedilenin de bu şartlar altında ne olduğunun anlaşılamadığını dikkatinize getirmek isterim. Türkiye, mademki Şam'daki Büyükelçiliği şu anda faaliyette değil, bu anlaşmayla kayıt altına alınan ve Suriye tarafıyla Fırat ve Dicle'nin sularının kullanımı konusunda eş güdüm ve iş birliğini sağlamayı öngören hususları hangi mekanizmalardan yararlanarak yapacaktır? Tabii, Suriye'yle diyalog konusunu sürekli olarak dile getiren bir parti olarak bunu özellikle öğrenmeyi arzu ediyorum çünkü Adana Mutabakatı'ndan söz edildiği zaman ki Adana Mutabakatı'nın tabii burada konuyla doğrudan ilgisi yok, o sadece terörle mücadele konusunda ortak bir çalışmayı zapta alan bir mutabakattır ancak bunlar dile getirildiğinde şu şekilde bir ifadede bulunuldu: "İstihbarat örgütlerimiz arasında düşük diplomasi yapılmaktadır." dendi. Acaba su konusunda da mı istihbarat örgütleri birbirleriyle konuşacaklar ve suyu da mı istihbarat örgütleri yönetecekler, açıkçası bunu anlamak isterim.
Ayrıca, yine 2'nci maddede "Türkiye nehir sularını hakça ve makul biçimde Irak'a bırakacaktır." diye bir ifade yer alıyor. Bu "hakça ve makul biçimde"den kasıt nedir, bunu kim, nasıl ölçecektir? Bu "hakça ve makul" ifadesinin bir ölçüsü var mıdır?
Bir de Ilısu Barajı'nın durumunu da tabii bu konuda dikkate getirmek gerekir diye düşünüyorum. Dicle Nehri üzerinde inşa ettiğimiz ve su dolumuna da başladığımız Ilısu Barajı'nın durumu bu anlaşma çerçevesinde nasıl değerlendirilecek? Çünkü böyle bir ifade ya da Ilısu'yla ilgili bir atıf yok.
Burada, dediğim gibi, olumlu gördüğümüz hususu da vurgulamak isterim. Irak'taki sulama şebekelerinin, özellikle içme suyu şebekelerinin ve arıtma tesislerinin inşasına yönelik ihalelere Türk şirketlerinin davet edilmesi ve bunun bu anlaşmayla garanti altına alınması çok olumlu bir gelişme. Hem Sayın Bakan Yardımcısının hem de benim de orada büyükelçi olarak görev yaptığım dönemde hatırladığımız konular, Irak'ın bu konuda ciddi bir eğitime ihtiyaç duymasıdır. Bu vesileyle bu anlaşma sayesinde bunun da sağlanacak olması önemli. Bunları dile getirmek istedim.
Çok teşekkür ederim.