KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütün arkadaşları saygıyla selamlıyorum.

Bence şu anda görüştüğümüz kanun tasarısı gerçekten hiç azımsanmayacak, hafife alınmayacak çok olumlu düzenlemeler içermektedir. Benim eşim de çalışıyor, benim eşim de öğretmen, memur. Mesela çerçeve tasarının 2'nci madde gerekçesinde: "...aylıksız izinde geçirdikleri sürelerin kademe ve derece intibakında değerlendirilir." Bu çok önemli bir düzenleme yani sadece bu bile başlı başına bir olay, başlı başına bir değişiklik ve yirmi dört aylık iznin, aylıksız iznin, ücretsiz iznin değerlendirilmesi, bu anlamda değerlendirilmesi erken emeklilikle ilgili bugüne kadar Türkiye'nin tartıştığı bir sürü meseleyi, bir sürü sorunu çözen ciddi bir düzenleme.

Bunun dışında, yani devam ediyorum, aileyle ilgili söylenen şeyler oldu. Tabii, herkes siyaseten topluma, kadına ve aileye farklı bakıyor. Biz aileyi bir elmanın erkek ve kadın olarak yarısı gibi görüyoruz. Bir erkek olarak konuşuyorum yani işin özünde insan vardır, temelde insan ve bir aile düşündüğümüzde onun yarısı erkek yarısı kadındır, sorumluluklar ve görevler buna göre taksim edilmiştir. Yani bir erkek çocuk doğuramaz ama kadın çocuğu doğurur, anadır, onu büyütür ve bu sorumluluk ona aittir. Erkek ne yapar?

Oradan işaret etmeyin, sıranız geldiğinde konuşursunuz.

TÜRKİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI CANAN GÜLLÜ - Gözümün içine baka baka "Anneye aittir." diye söylüyorsunuz da.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Hayır, hayır, siz sıranız geldiğinde... Biz sizi dinliyoruz, beni dinlemediniz o zaman. Doğurmak ayrı bir şeydir, ona bakmak, büyütmek ayrı bir şeydir, doğurmak sadece annelere ait olan bir şeydir ve bununla ilgili kanunun düzenleme yapması ve anneyi koruması gerekir. Bu hem istihdamda böyledir hem gebelik sırasında böyledir hem doğumdan sonra böyledir. Bu kanun tam da bunu düzenliyor.

Şimdi, özel istihdam bürolarıyla ilgili husus, tabii, burada konuşurken üslup olarak bence çok ağır ifadeler kullanıldı. Mesela vekilim dedi ki: "İşte, akşam eve..." Yani bu üslubu kabul etmek istemiyorum ben, böyle bir şey olmaz. Yani bir kadın iş bulacak diye... Hayır efendim, böyle bir şey olmaz, bunun ifadesi bile doğru değil. Şimdi, burada yapılması gereken hadise... Şimdi, ben avukatım, yirmi seneye yakın da avukatlık yaptım. Mesela bölgemde turizm sektörü var, turizm sektöründe mevsimlik olarak çalışma şartları var, çalışılan süreler belirli. Şimdi, eğer özel istihdam büroları tesis edilmiş olsaydı Türkiye'de, bu insanlar yedi ay çalışıp beş ay işsiz dolaşmayacaklardı. Neden? Çünkü kalifiye eleman bu bürolar vasıtasıyla yetiştirilmiş olacaktı ve o bürolara bağlı olarak sözleşme yapılmış olması nedeniyle ihtiyaç duyulduğunda -ki zaten bu Avrupa'daki örneklerinden de bu şekilde olduğu çok rahat bir şekilde anlaşılıyor- tekrar aynı insanlar istihdam edilmek üzere çağrılacaklardı, kayıt olacaktı çünkü kanunun düzenlemesinden de çok rahat anlaşılıyor; geçici özel istihdam bürolarıyla işçiler sözleşme imzalıyorlar. Yani sözleşme imzalamak bir sosyal güvence altına girmek demektir, prim ödenmesi demektir, ücret alması demektir. Çalışmaya devam ederken yedi ay işveren iş verdi ve yedi ay sonunda işi bitti, iş süresi sona erdi, tam beş ay boyunca bu işten mahrum kalacak şekilde devam edecekler. Ama böyle bir düzenleme bunun altyapısını oluşturacak. Tabii, ilk gelen şekliyle, "Kanunla ne alakası var?" noktasında, kanunda zaten açıkça belirtilmiş; "...doğum, analık ve süt izni ile ücretsiz izin hâllerinde izin süresince" diye belirtmek suretiyle de bunun hangi amaçla bu kanuna koyulduğu ve ilintisinin ne olduğu ortada, yani bunu anlamak da çok zor değil.

Yani şimdi yapılan işlerin tabii ki eleştirilebilir tarafları var ama AK PARTİ on iki yıl süresince yani partimiz ülkede daha önce hiç kimsenin aklına gelmeyen ya da bahis konusu bile etmediği meseleleri cesaretle çözme noktasında girişimlerde bulunmuş, kanun tasarıları çıkarmış. Uygulamadan kaynaklı sıkıntılar var mı? Evet, olabilir, bu kim iktidarda olursa olsun böyledir ama önemli olan bunun samimi bir şekilde uygulamasını takip etmek, olumlu sonuçlar almak, eğer uygulamada bir aksaklık meydana geliyorsa, onu da Parlamento olarak, vekiller olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hemen gereğini yapmak ve düzeltmektir. İşte, sonsuza kadar uygulanabilecek bir kanun yöntemi zaten kanun yapma tekniğinde yoktur, kazuistik yöntemle kanun yapma tekniği yoktur. Kanunlar çıkarılır, mümkün olduğu kadar geniş vizyonla çıkarılır uygulama imkânı bulabilsin diye ve bu devam ederken herhangi bir arıza, aksaklık ya da uygulamadan kaynaklı problemler varsa onlar değerlendirilir ve hangi noktalarda çözüm üretilebileceğine bakılır.

Yani gündemdeki kanunu KEFEK'in, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun yeni üyesi olarak ve kendi bakış açımızdan değerlendirmek istedim.

Teşekkür ederim.