KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkanım, değerli üyeler; saygıyla selamlıyorum.

Burada aslında mutabakatla çıkarılması gereken bir kanun teklifi var önümüzde ama anladığım kadarıyla yine tartışmalar yaşanıyor. Hâlbuki işin taraflarının görüşü tamamen yansımış olsa herhâlde bu tartışmayı yapmayız diye düşünüyorum.

Tabii, burada, kanunlarda subjektif maddeler olmamalı. Bir kere, temel hareket noktamız objektif olması şeklinde olmalı. Burada bazı maddeleri incelediğimizde -maddelere girmiyoruz ama bu sözümü desteklemek amacıyla söylüyorum- mesela 5'inci madde, mesela 9'uncu madde "Bakanlık yapabilir, yapar." filan gibi ifadeler içeren maddeler.

Şimdi, böyle bir kanun görüşülürken böylesine subjektif ifadelerin bu kanun içerisinde yer alması elbette on altı yıldır yaşadıklarımızı değerlendirdiğimizde, düşündüğümüzde şahsen beni huylandırır çünkü kamuda bu işlerin nasıl yürüdüğünü, nasıl yönetildiğini yıllardır biliyorum, merak edenlere de örnekleriyle tek tek anlatırım, kanunlara rağmen hangi suistimallerin yaşandığını, çıkartılan yönetmeliklerin hangi yandaşı koruma amacıyla kullanıldığını tek tek örneklerle anlatabilirim. Ona gerek görmüyorum burada. Bunu tartışmak bile artık abesle iştigaldir, bunlar artık ayyuka çıkmış şeyler Türkiye'de maalesef, üzülerek söylüyorum, bundan da bir mutluluk duymuyorum. İnsanlar hangi sektörde olursa olsun, bakın, şunu görmek zorundayız Değerli Başkanım: Her insan, iktidara yakın olmadan hiçbir şey yapılamayacağına bu ülkede inanıyor, beyinlerde bu var. Ben sanatçılarda da bunu görüyorum. Televizyonda, aslında belki de gönlünden başka şeyler geçen sanatçıların bile dillerinden başka ifadeler döküldüğünü görüyorum. Çünkü kendilerine bir yer bulabilmek için başka bir çıkış noktası sanatçılar da bulamaz hâle geldi. Mesela elimde benim TESİYAP'ın, Televizyon ve Sinema Filmleri Yapımcıları Meslek Birliğinin değerlendirmesi var, onlar da mutlaka bu kanunun subjektif tarafını görmüştür ama onları yazmamışlar. Belki onlar da endişe duydular.

Maddelerini tek tek görüşeceğiz ama burada her hâkimiyet benim elimde olsun, sonunda kararı ben vereyim mantığıyla yapılmış bir kanunun bu ruhu kabul edilemez, asla doğru değil. Bu kanunda bu var, bu ruh var. 5 ve 9'uncu maddede benim görebildiğim, diğer maddelerde de vardır. Hüseyin Yayman kardeşim bunu iyi niyetle yapmış olabilir ama buradaki subjektif durumu herhâlde Hüseyin Bey de kabul edecektir. Yetki sınırsız olmaz, o yetkinin nasıl kullanılacağının tanımının yapılması lazım, burada bu yok. "Bakanlık verir." Kime verir kardeşim? Neye göre verir? "Kaşını beğenmedi, gözünü beğenmedi, bıyığını beğenmedi, vermez." sonucunu buradan çıkarabiliriz.

Dolayısıyla Türkiye'de sanatın... Benim de hoşuma gitmeyen sanat ürünleri olmayabilir ama benim hoşuma gitmeyen bir şeyin yasaklanması da doğru değildir. İlla benim hoşuma gitmesi, benim fikriyatıma, dünya görüşüme uygun olması gerekmez çünkü herkesin benim gibi düşünmek gibi bir mecburiyeti yok. Ben Hüseyin Yayman'dan şahsen bu subjektif maddeleri daha objektif kriterlere dayandırmasını beklerdim. Bu yön eksik.

Diğer yönleriyle ilgili, tabii burada sektörün görüşlerini mutlaka almışsınızdır, onu ben saygıyla karşılıyorum. Birazdan sektör temsilcilerimizi de dinleyeceğiz ama burada gelin, bu subjektif yönlerini törpüleyelim. Kanun yapılırken sadece belli bir siyasi iktidarın inhisarının ebediyen süreceği mantığı üzerine bina edilemez. Yarın siz gidersiniz, başkası gelir, başkası istismar eder. Yani bu istismar alanlarını, bu delikleri tıkamamız gerekir. Maddeler üzerinde de görüşlerimizi mutlaka ifade edeceğiz, teklifler vereceğiz.

Saygılar sunuyorum.