KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Et ve Süt Kurumu tarafından 27 Eylül 2018'de 300 tır kemiksiz sığır eti ilanı verildi ve bir gün sonra son teklif günü olarak duyuruldu. Kamu İhale Kanunu'ndaki yedi günlük süre hiçe sayılıp bu uygulamayı gerektirecek aceleciliğin gerekçesi neydi? Kimdi bu 300 tır löp eti ülkemize satanlar? Löp et yani kemiksiz et, uzmanların ifadesiyle, menşei zor belirlenen etlerdendir. Bu etlerin içeriği, kontrolü nasıl yapılmıştır? Nerede, hangi hayvan kesimiyle bu etler ülkemize getirilip nerede, kime satılmıştır? Bu etlerin içine at, eşek, domuz katılsa kim, nasıl ayırt edecektir? Tek tek löp eti kontrol edebilecek bir mekanizma keşfedilmiş midir? Bakanlık olarak laboratuvarlara gönderilen et numunelerinin ulusal ve uluslararası metotlarla analizi yapılmakta olup analizlere göre, analiz süresi 1 gün ile 10 arasında değiştiğini ifade ediyorsunuz. Oysa uygulamada 2017 yılında 29 Ağustos 2017 günü ithal edilen karkas etin dahi bozuk olduğunu 5 Ocak 2018 yılında kamuoyuna açıkladınız. Kasım ayında, bu konuda tarafıma ulaşan bilgilerle yaptığım basın toplantısında bu konunun varlığını dile getirmiştim. Sayın Bakan, sonuçta "Kontrol ediyoruz." diyeceksiniz ama Bakanlığınızın Et ve Süt Kurumunun Millî Savunma Bakanlığına satışını yaptığı etlerden bazılarının analizlerinin olumsuz çıktığı için iade edildiği Sayıştayın raporlarında dahi yer alıyor. Bu anlamda, analizleri mutlaka yeniden değerlendirip gerekirse sisteminizi değiştirmeniz gerekir.

Ne yediğimizi ne içtiğimizi bilmez hâle getirdiniz. Gıdayla ilgili ciddi sorunlar vardır. Gıda denetimleri yetersizdir. Merdiven altı üretimler artmıştır. Gıda denetiminde zorunlu portör muayenesi ve akciğer filmi uygulamasının kaldırılması kayıt dışı çalışmayı hortlatmış ve ucuz işçi olarak kaçak göçmenleri dahi çalıştıranların varlığı riskin başlangıç noktasıdır. Sütsüz peynir, şekerli bal, nişasta bazlı şurup, menşei belirsiz et ve yalnız yem olarak izin verilip gıdada rastlanan GDO'lu ürünler gibi kamuoyuna yansıyan gıda sorunları artmıştır. Denetimde belediye zabıtalarına ortadan kaldırılan yetkileri mutlaka geri verilmelidir. Hileli ürün satan, kaçak domuz eti yediren işletmede yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır. Ülkemizde sürekli, düzenli hileli denetim sonuçları kamuoyuna duyurulmalıdır.

Sayın Bakan, brusella, tüberküloz, koyun çiçeği gibi hayvan hastalıklarının, insana bulaşabilen zoonoz hastalıkların ülke genelinde insana bulaşmışlığının takibi ihtiyaç durumundadır. İthal hayvanla gelen hastalıkların yanında Et ve Süt Kurumunun Haymana'daki hayvan barındırma alanında rastlanan şapın o bölgenin karantina bölgesi olduğu ve o yolla da oluştuğu iddiası da ayrıca kaygı vericidir. Bakanlıkta yapılan yapı değişiklikleriyle öncelikli süreç bilgilerinin takip edilmediği iddialarına da açıklık getirilmelidir. Ülkemize ithal et ve hayvan satan firmalar, getirenler ticari sır olmaktan çıkarılmalıdır. Ucuz et yediremediniz ama et için yeterince kaygı ürettiğinizi söyleyebilirim.

Sayın Bakan, sorunları aşmak için her köye bir veteriner ve ziraat mühendisi atayın. Atama bekleyen veteriner, su ürünleri mühendisi, gıda mühendisi, ziraat mühendisi sizden açıklama beklemektedir. Atama bekleyenlerin 2019 yılı içinde ne kadar alınacağı açıklanmalıdır.

Ayrıca tarımda, bilimsel tarıma geçilmesi, aile tipi işletmelerin desteklenmesi şarttır. Müthiş fedakâr, üretken, toprağına bağlı çiftçilerimiz var, her soruna rağmen hayvancılığa devam eden besicilerimiz var; Bakanlıkta işini iyi yapan, çalışan veteriner, ziraat mühendisi, teknisyen, memur, işçilerimiz var ama 2002'den bugüne kadar çözümü ithalde arayan, yanlış tarım politikalarıyla tarım ve hayvancılığa darbe vuran bakanlar ve AKP politikaları da var. 2000'li yıllara kadar kendi kendine yeten bu ülkeyi bu hâle getirmeyi nasıl başardınız?

Tarım alanlarında 4 milyon hektara yakın daralma var. Meralar yok ediliyor. Hayvancılık on iki ay ahırda yemle yapılır hâle geldi. Neyi "Düzeltiyoruz." dediyseniz onu dağıttınız, yok ettiniz. TİGEM, Et ve Süt Kurumu, TMO gibi kuruluşları on altı yıl sonra yeniden fark ediyorsunuz. Hatta, TİGEM arazilerini "Bu işi yapamıyoruz." diye özel sektöre devrederken şimdi, Sudan'da Sudan çiftçisiyle, işçisiyle domates, hıyar üretip ülkemize ithal edeceksiniz. Bu dahi başlı başına irdelenip düşünülecek bir durumdur.

Şeker pancarı çiftçisi, tütün çiftçisi dâhil üreticisi, çiftçisi, besicisi "Yandım!" diye bağırıyor. Tohumdan ilaç ve gübreye, mazota kadar üretim aşamasında her girdi pahalı, aynı zamanda ithal. Çiftçiyi son krizle ekim yapamaz noktaya getiriyorsunuz.

Topraktan ilaca, gübreye çiftçinin bilinçlendirilmesi yetersizdir. Desteklerden doğal iklim koşulları, zararlılarda Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dâhil olanlar yararlanabilmektedir. Genelde çiftçiler yeterli desteği alamamaktadır.

Krediye erişmede sorunlar vardır. Sulama suyunu enerjiyle çıkaran çiftçi, elektrik beledini ödemekte zorlanmaktadır. Borç faizleri, icralık çiftçi sayısını artırmıştır. Çiftçi çocukları bile tarım sektöründen uzaklaşmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - ...çünkü emeğinin, harcamasının karşılığını alamamaktadır. GDO'lu ürünlerle ilgili bir tane...

Çok önemli Sayın Başkan, çok önemli.

BAŞKAN - Dur, senin mikrofonun açayım, öleceksin valla, o kadar hızlı konuştun ki.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - GDO'yla ilgili Biyogüvenlik Kurulu var. Bunun yapısı özerk kılınmalıdır çünkü burada bakanlıklardan gelen temsilcilerin, baktım, İngilizce dahi yabancı dil olarak yazılı değil. Bu, Türkiye için önemlidir. GDO'lu ürünler konusunu dile getireyim.