| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Halk Bankası AŞ Genel Müdürlüğünün 2015 ve 2016 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2018 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kamu bankalarının varlık nedeni ve temel sorumluluğu, faaliyetleri sırasında kamu yararını gözetmektir. Bu kapsamda, Halk Bankasının geleneksel işlevi ülkemizde esnaf, sanatkâr ve KOBİ'lerimize uygun şartlarda kredi imkânı sunmaktır. Zira bu kesimin ülkemizin ekonomisindeki yeri gerek üretim açısından gerekse istihdam açısından son derece önemlidir.
Ayrıca, ülke genelinde en küçük yerleşim birimlerine kadar yayılmış olan esnaf ve KOBİ'lerimiz toplumsal dokumuz ve kültürel mirasımızın da önemli unsurlarıdır. Bu sebeple, esnaf ve KOBİ'lerin finansal olarak desteklenmesi ve daha verimli ekonomik birimler hâline gelebilmesi için bunlara gerekli desteğin sağlanması Halk Bankasının öncelikli, hatta yegâne amacı olmalıdır.
Hepimizin bildiği gibi, her ne kadar da bankacılar esnafı gözettiği gibi bütün ticari mevduat içerisinde diğerleriyle ilgili de "Biz bankayız, onlarla da her türlü faaliyetimizi aynı oranda devam ettiririz." dese bile, Halk Bankasının hisselerinin tamamı Hazineye ait olmasından dolayı böyle özel de bir görevi var.
Oranlarına çok fazla girmek istemiyorum. Her geçen yıla göre arttığından bahsetti Sayın Genel Müdürümüz. Ama özellikle bu ilk 100 müşteri veya ilk 125 müşterinin toplam kredi içerisindeki faaliyetinin çok yüksek olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Benim bu konudaki önerim şu: Belli oktandaki kredilerin üzerindeki miktarların diğer bankalarla konsorsiyum hâlinde verilmesi, dolayısıyla riskin bu manada paylaşılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyim. Bu manada da bu yönde hareket edilmesinin daha faydalı olacağı kanaatindeyim.
Aynı şekilde, kurumsal ve ticari kredilerin -5.400 firma yaklaşık- toplam krediler içindeki payı yüzde 41,4. Yani 495 bin toplam müşterinin içerisindeki 5.400 firmaya sağlanan krediler toplam kredilerin yüzde 41,4'ünü oluşturuyor. Bu oranlara bakıldığında, kredi verilen KOBİ ve esnaf sayısı oldukça yüksek olmasına rağmen bankanın daha ziyade büyük ölçekli firmaları finanse ettiği anlaşılmaktadır.
Ayrıca, bankanın ilk 100 firmaya verdiği ticari kredilerin toplam kredilere oranı da yüzde 36. İlk 150 firmanın toplam riski de yaklaşık 46,4 milyar ve 150'nci firmanın riski de 105 milyon TL'dir. Bu rakamlar yüksek bir yoğunlaşmaya işaret etmektedir.
Devamında, yine, Sayıştay raporlarında ikinci grup yakın izlemedeki krediler 2015 sonu itibarıyla 2014 yılına göre yüzde 117 artarak 3,4 milyar TL olmuştur. Bunun 2,8 milyar TL'si sadece 324 firmaya verilmiş olan ve 1 milyon TL üstündeki kredilerden kaynaklanmaktadır. Bu büyük artışın sebebi nedir? Bu büyük artışın çok büyük kısmının az sayıda büyük firmadan kaynaklanmasının sebebi nedir? Bu artışın 1,3 milyar TL'si, Marmara kurumsal şubesinin 4, Çukurambar şubesinin 1, Antalya ticari şubesinin de 1 adet olmak üzere toplam 6 tane firmadan kaynaklanmaktadır.
Esnaf ve sanatkârlara kullandırılan Hazine faiz destekli toplam kredi tutarı 2015 sonu itibarıyla 16,2 milyar, bu kredilerin toplam nakdî krediler içindeki payı da yüzde 13'tür. Bankanın en çok kredi desteği verdiği sektör hizmet sektörüdür. Toplam 75,7 milyar TL olan ticari kredilerin 43,2 milyar TL'si yani yüzde 57'si hizmet sektörüne verilmiştir; bunun 20,6 milyarı, yüzde 27'si de imalat sektörüne verilmiştir.
Yani, buradan, özellikle ülkemizin geçtiği şu zor şartlar da göz önünde bulundurulduğu takdirde... İnanın, bugün icra dairelerinde inanılmaz takipler var, konkordato şirketlerinin önünde de kuyruk var. Tam da bugün bizim... Ben de geldiğim sektör itibarıyla küçük işletmelerden geliyorum, onlara vekâleten buradayız. Hepsi bugün buradaki görüşmelerimizden beklediği önemli bir şey var, o da piyasaya para şarjının ve bu kredilerin devamlılığının sağlanması. Yani bankacıların temel manada yaptığı güneşli günde şemsiye tutma işinin yağmurlu günde de devam etmesi en büyük arzuları. Devlet bankalarının böyle de bir görevi var. Bu geçiş dönemlerinde piyasaya ciddi oranda sahip çıkmalı, destek olmalı. Sizin belirttiğiniz gibi esnafın, ödeme güçlüğü içerisine düşen esnafın makinelerini sökmek yerine onlara işletme kredileri vererek varlıklarının devam ettirilmesi.
Aynı şekilde, bankanın özellikle reklam faaliyetleri belli oranlarda belli gruplara yönlendirilmiş. Bizim istediğimiz özetle şu: Reklam bütçeniz ne kadar? Bunları hangi sektörlerde; gazetedir, televizyondur; hangi kurum ve kuruluşlara verdiğinizi ben yazılı olarak istiyorum.
Devamında, İstanbul Finans Merkezi 2009 yılında başladı, on yıldır da devam ediyor. Bu proje ne durumda? Devam ediyor mu? Sonuç ne oldu? Bununla ilgili de hepimize açıklayıcı bilgi verirseniz memnun oluruz.
Yine, bu, araç kiralama meselesi, arkadaşlarımız gündeme getirdi. Bunu anlarız. Mevduat yapan kurumlara belli oranlarda reklamsal mahiyette de olsa araç desteği verebilirsiniz ama Sayıştay raporlarında sizde mevduat desteği olmayan farklı kurumlara da mesela 2015 sonu itibarıyla 54 araç mevduat değerlendirme şartı olmaksızın kira, yakıt gibi masrafları bankaya ait olmak üzere Başbakanlık, Hazine Müsteşarlığı ve Özelleştirme İdaresi gibi kurumlara tahsis edilmiş. Bu şekilde tahsis edilen araç sayısı 2013 yılında 32, 2014 yılında 49; artık 2015, 2016, 2017, 2018'de neyse bunu da bu şekilde görmek istiyoruz.
Devamında, benim de, söylediğiniz gibi, bu... "İnternet işlemleri üzerinden döviz kurunda işlemler yapıldı." dediniz. Bu konuda 2 tane servis sağlayıcı, Bloomberg ve Reuters'ten bahsettiniz. "Zaten 2 tane önemli kurum var, biz de hizmeti bunlardan alıyoruz." dediniz. Peki, 2 tane hizmet sağlayıcı olduğuna göre o gün demek ki bizden başkalarına da bu hizmeti veriyorlar diye ben düşünüyorum ama sadece bizim sistemimizde arıza oldu, diğer sistemlerde bir arıza oldu mu? Yani madem bu kadar yaygın, bu kadar bu hizmeti veren neredeyse tekel gibi bir kurumsa neden sadece... O gün o hizmeti alan başka kurumlar vardı, olması lazım. Onlarda da bu tür sorunların yaşanması lazım. Sadece neden bizde yaşandı?
Devamında, bu, engellilerle ilgili ben bugün saat onda bir basın toplantısı düzenlemiştim. Yani engellilerin toplumun içerisinde bir yeri olması lazım. Bu konuyla ilgili özellikle devlet kurumlarının yüzde 3'u tutturamıyor, bundan dolayı da ceza ödüyor şeklini benim bir milletvekili olarak kabullenmem mümkün değil. Eğer siz bu konuyla ilgili bulamıyorsanız ben size yarın istediğiniz miktarda engelli göndermeye hazırım. Bu konuyla ilgili bize dünya kadar müracaat varken hakikaten bundan dolayı ceza ödemek, yani ne bileyim, burada kelimelerle ben ifade edemiyorum. Dolayısıyla Sayın Genel Müdürden de, sadece Genel Müdürümüzden değil, biz buraya çağırdığımız bütün KİT Komisyonlarından engelliler lehine söz alarak gönderiyoruz. Sayın Genel Müdürüm, buradan da ben yüzde 3'e razı değilim. Yani siz yüzde 3'ü tamamlamaya çalışıyorsunuz, bu konuda en az yüzde 4 olsun, 5 olsun.
Geçen Samsun'da böyle bir derneği ziyaret ettim, söylediği kelime şuydu: "Gelin, şu bizim tekerlekli sandalyemize siz de binin, bir yirmi dört saatinizi burada geçirin, ondan sonra ne istiyorsanız onu yapın." Hakikaten yani durum bu kadar vahimken bizim bunu cezayla geçiştirmemiz doğru değil. Ben Sayın Genel Müdürden minimum, bırakın yüzde 3'ü, 4'ü, 5'i hedeflemesini özellikle rica ediyorum. Ben şahsen bundan sonraki toplantılarda da bunu takip edeceğim.
Yeri gelmişken, tabii, diğer kurumlar da bununla ilgili özellikle İŞKUR'dan eleman istiyorlar, üç ay deneme süresi var, o deneme süresi içerisinde de bunların primlerini devlet ödüyor. Üç ay sonra diyor ki: "Sen benim istediğim evsafta eleman değilsin, sen git, öbürü gelsin. O gitsin, öbürü gelsin." Yani biz engellileri topluma kazandıralım derken ötekileştiriyoruz. Bugün milyonlarca engellinin olduğu bir ülkede... Ki yarın hepimiz onların yerinde olabiliriz, hepimiz bir engelli namzedi de olabiliriz. Bunun daha ciddiyetle, daha bir hassasiyetle takip edilmesinde fayda görüyorum.
Devamında, yine, elektrik elektronik mühendislerimiz, iktisatçılarımız... Artık mühendisler dernek kurmaya başladılar. Yani ha bire devletten mühendislerle ilgili sınavlar açılsın istiyorlar. Mimarlara açılan kontenjan 49, elektrik elektronik mühendislerine açılan rakamlar komik. Ben şöyle biraz CV'lere baktım, arkadaşlarımızın önemli bir kısmı da biraz mühendis kökenli olanlar var. Bu kurumda yetişmiş elemanlarımızı başkalarına kaptırmayalım. Şu içinde bulunduğumuz durum itibarıyla inanın işsizlik her geçen gün... Özellikle vasıflı gençlerdeki işsizlik oranı, her ne kadar devletin verdiği rakamlar 11-12 olsa bile gençlerdeki işsizlik oranı daha yüksek, 20'lerin üzerinde. Bunlarla ilgili de bir alan açılması... Yani ben bir bankanın kâr etmesini her zaman isterim, izlerim, takip ederim ama ben onun istihdamına da bakarım. Yani bizim devlet kurumlarımızın böyle bir görevi de var. Sağladığı istihdam da önemlidir, bilfiil kendi verdiği iş imkânı da önemlidir. Desteklediği kurum ve alanlar da önemlidir.
Bunun yanı sıra, açılan şubelere baktığımız zaman, gözünüz hep Batı'da, Doğu'yla ilgili hiçbir şube faaliyetinizin olmadığını gördüm. Yani Balkanları düşündünüz, Avrupa'ya doğru gittiniz, sanki biraz da şöyle Doğu'ya doğru baksanız. Asya'yla ilgili bir faaliyetinize ben burada rastlamadım. Yani bugün herkesin artık Batı'da kaynakların bittiğini, herkesin yönünü Doğu'ya döndüğü bir ortamda... Ki biz iş dünyasından arkadaşlarımıza da hep bunu söylüyoruz. Bugün Batı ülkeleri de... Orta Asya'da Türkmenistan'da Özbekistan'da Kazakistan'da o coğrafyada daha yer altı kaynaklarının tamamı ekonomiye kazandırılmadığı gibi şu an bizim de iş adamlarımızın önemli yönü Asya'ya doğru. Ben Türkmenistan'da bir süre kaldım, 600 tane firma vardı. Sizin ilgi alanınıza girmedi ama 2010, 2011, 2012 yıllarında dünyada en fazla müteahhitlik hizmetlerinin verildiği yani ihale aldığımız ülke Türkmenistan'dı. Şu anda Kazakistan ve Özbekistan'a uçakların hepsi dolu gidiyor. Biz o bölgelerle iki yönlü ticaret yapıyoruz. Onlara, aynı zamanda, aldığımız işlerle ilgili ürünleri de Türkiye'den gönderiyoruz. Yani hem işi yaptığımız gibi, ikincisi o işi ifa ederken de kullanılan malzemelerin tamamını Türkiye'den gönderiyoruz. Yine devamında önemli oranda Türk televizyonları oralarda takip ediliyor, Türkçe alabildiğine gelişiyor, belli oranda da onlarla anlaşabildiğimiz için onlar da alışverişlerinin önemli bir kısmını Türkiye'den yapıyorlar. Şimdi İran'a da belli yaptırımlar uygulandığını düşünürseniz o bölgeyle ilgili ticaret hacmimizin çok yukarılara doğru çekilmesi lazım.
Üç ayaklı bir sacayağı düşünürsek, finans boyutu, imalat boyutu, pazarlama boyutu dersek iş adamlarının hemen yanı başında finansmancılarının da olması lazım. Yurt dışında uzun yıllar kalan bir arkadaşınız olarak şöyle söyleyebilirim: Her gittikleri yere finansmanlarıyla beraber gidiyorlar yani bir ülkede biz ihaleye gidiyoruz, onların hemen yanı başında Almanların, Fransızların kendi devlet bankaları var. Onların verdikleri kredilerle oluşturdukları imkânlarla iş alma şansları bizden daha yüksek. Dolayısıyla Halk Bankası da yani ticareti hep içeride çevirirken ülkenin bugün özellikle dış borçlarını çevirebilmesi için çok ciddi oranda dövize ihtiyacı var. Bunun da anlamı şu: Biz her alanda ihracat yapmalıyız, her alanda özellikle yurt dışında projelere imza atmamız lazım. Bunların desteklenmesi için de iş adamlarımızın hemen yanı başında bankaların olması lazım. Hem ihracatın desteklenmesi lazım hem de özellikle yurt dışında verilen mektuplar konusu var. Bunlarla ilgili...
BAŞKAN - Sayın Yaşar, toparlayabilir miyiz.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkanım, her zaman bankacılarımızı bulamıyoruz, sizi her zaman buluruz, problem yok.
BAŞKAN - Arkadaşlar da bize de gelsin fırsat, biz de konuşalım diyorlar da çünkü zaman kısıtlı.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Peki, şimdi, sektörden geldiğimiz için bu hakkımızı kullanalım. Ben bir zamanlar ticaret odasında, sanayi odasında, dış ekonomik ilişkilerde... Yani oturduğumuz zaman dert çok, bulmuşken anlatalım. Ama özel şartlarda...
BAŞKAN - Sayın Genel Müdürümüz de müsait zaten, istediğiniz zaman hem sizin yanınıza da gelir siz de gidersiniz, karşılıklı iletişim hâlinde daha güzel olur.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Peki, yani muhalefetin sesini kesmek için kibarca böyle söylüyorsunuz.
Ben arkadaşların da hakkını gasbetmemek üzere şimdilik sonlandırıyorum.
Teşekkür ediyorum.