| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Avrupa Birliği Bakanlığı ç)Türk Akreditasyon Kurumu d)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .11.2018 |
BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bütün katılımcıları saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, uzun bir süredir Bakanlığınız uzun vadeli ve istikrarlı bir politika izlemek yerine gündelik, iç siyasetten doğrudan etkilenen ve buna göre pozisyon alan bir dış politikayı gündeminde tutuyor. Bunda elbette Suriye'de sekizinci senesine giren iç savaşın sonunda Emevi Camisi'nde namaz kılma hedefinin gerçekleşmemesinin etkisi olmakla birlikte bize göre ana motivasyon kaynağı, Bakanlığınızın artık diplomasinin her alanında kendini Kürt karşıtlığı bakanlığı olarak kodlamasında yatıyor. Tabii, bunun farklı platformlarda siyasi sonuçlarıyla karşılaşmak mümkün ama son olarak Afrin işgalinde de görüldüğü üzere insani sonuçlarıyla da karşı karşıyayız. Nitekim şu an Afrin'den, 150 binden fazla Kürt yerinden yurdundan edilmiş, mülteci konumuna düşmüştür. Toprakları, varlıkları ise IŞİD artı ÖSO çetelerince pay edilmiştir, pay edilmeye devam edilmektedir.
Sayın Bakan, öte yandan Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın ardından mülteci sorunu ve mültecilerin statüsü tüm dünyada ve Türkiye'de farklı bir boyuta taşındı. İç savaşın başlamasının ardından geçen yedi senede Türkiye, tarihinde hiç olmadığı kadar yabancıyı farklı bir statüyle, misafir statüsüyle topraklarına kabul etti. Avrupa'ya kaçak yollarla transit geçişin olmasının da etkisiyle bugün Türkiye'de yaşayan Suriyeli sayısı neredeyse 4 milyona ulaştı. Bir ülkenin bu kadar büyük bir insan topluluğunu kendi sınırları içerisine dâhil etmesi elbette çok önemlidir ancak Suriye'de nüfusun yarısından fazlasının mülteci statüsüne girmesinde Hükûmetinizin sorumluluğu nedir? Bunu artık yüksek sesle hep birlikte tartışmanın zamanı geldi de geçiyor.
Sayın Bakan, uzun yıllardır yaşadıkları ülkeyi, o ülkeye dair emperyalist müdahaleler, doğal afetler, iç savaş, etnik, dinî, cinsel yönelim kimliği, dünya görüşü gibi Cenevre Sözleşmesi'ndeki temel kriterler sebebiyle, böylesi temel ayrılıklar sebebiyle, dünyadaki kıyım politikaları sebebiyle terk etmek durumunda kalan kişiler nedeniyle mültecilik dünya çapında çözüm bekleyen en önemli sorunlardan biri hâlindedir. Türkiye açısından bakarsak, öncelikle büyük Çerkes göçü, Halepçe Katliamı ve Körfez Savaşı sonrasında yaşanan Kürt göçü, Suriye'deki iç savaştan önce Türkiye'nin karşıladığı göçler olmuştur.
Uluslararası göçlerle birlikte mültecilerin korunması, sığınma politikaları ve göç etmek zorunda kalan insanların yaşam koşulları, geldikleri ülkenin toplumsal koşullarına entegrasyonları dikkate alındığında bu göçler beraberinde pek çok riski getirmişlerdir. Bu risklerin en başında, bize göre, mülteci ve sığınmacıların insani yaşama koşullarına sahip olmamaları geliyor. Nitekim, çok istisnai örnekler haricinde Türkiye'deki mülteci ve sığınmacıların toplumun en alt sınıfı gibi muamele gördükleri çok açıktır. Toplumun yoksul kesimi Suriyelilerden oluşmakta; en ağır işlerde ve en düşük ücretlerde Suriyeliler çalıştırılmakta, kadınlar cinsel şiddetin ilk hedefi olmakta, çocuklar istismarın hedefi olmaktadır. En basit adli bir vakada bile Suriyeliler, nefret suçlarının, linç girişimlerinin hedefi olmaktadırlar. Bu olumsuz tablo Suriyelileri misafir olarak görmenin bir sonucudur. Suriyelileri misafir olarak görmek onlara hukuki bir statü sağlamamaktır. 4 milyon insandan bahsediyoruz, artık devletin ve toplumun bir arada yaşamayı tartışması gerekmektedir.
Sayın Bakan, Suriyeliler özelinde Hükûmetinizin mültecilere yönelik bir an önce atması gereken adımlar aslında var. Bunlar 6458 sayılı Yasa'da tanımlanan geçici koruma statüsü yerine mülteci, vatandaşlık statüsü isteyen ve koşulları sağlanan kişilere ise vatandaşlık statüsünün tanınmasıyla ilgilidir. Mülteciler için bu ülkenin asli unsuru olmalarının yasal güvencelerini sağlamak için somut ve gerçekçi politikalar üretilmelidir. Cenevre Sözleşmesi'ndeki coğrafi çekince şartı artık kaldırılmalıdır. Mültecilerin ucuz iş gücü olarak görülmelerine izin verilmemeli, kayıt dışı istihdam edilmeleri engellenmelidir. Hiçbir insani yanı olmayan Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Özellikle toplumu yönlendirme gücü olan kamu görevlilerinin nefret dilini kullanmalarına müsaade edilmemelidir. Ege Denizi'nin her sene binlerce insanın mezarı olmasına neden olan insan kaçakçıları adalet önünde hesap vermelidir ve en önemlisi de Suriye'yle resmî düzeyde ilişkiler başlatılmalı, Kürt karşıtlığına son verilmelidir.
Sizlerden bu sorularımıza somut yanıtlarını ve görüşlerinizi beklediğimi söyleyerek bitiriyorum.
Teşekkür ederim.