KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Meclis Başkan Vekilimiz, Sayıştayın ve Kamu Denetçiliği Kurumunun Sayın Başkanları; efendim, ben önce doğrudan bütçeyle ilgili başlamak istiyorum hem Sayıştayın hem Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesiyle. 2019 Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesinde yüzde 44'lük bir artış söz konusu ama 2020'de bu yüzde 2'ye, 2021'de de hatta eksi yüzde 1'e düşmüş yani böyle bir zıplama var. Öğleden sonra göreceğiz, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki gibi bir yükselme var yani iktisatta "zıplama" dediğimiz. Sayıştayda da aynı şey var. Mesela, Sayıştay da yüzde 33 artırmış 2019 bütçesini ama 2020 bütçesi yüzde 4, hatta 2021 bütçesi 2020 bütçesinin bile altında. Yani bu zıplamanın ve bunun devam etmemesinin nedenlerini gerçekten merak ediyorum. Çünkü bir kaynak kullanımı var. Eğer ihtiyaçsa devamlı mı, bir kerelik mi? Kamu Denetçiliği Kurumunda böyle bir şey yok. Kamu Denetçiliği Kurumunda yüzde 22'lik bir artışla, aşağı yukarı enflasyona uygun bir artışla bir devam söz konusu. Bütçe rakamlarıyla ilgili söylemek istediğim şey bu. Ama genel görüşme babında şunu söylemek istiyorum: Özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcisi Sayın İsmail Faruk Bey bir şey dedi ombudsmanlıkla, Sayıştayla ilgili, dedi ki: "Fonksiyonel değil." Çok doğru. Neden fonksiyonel değil? Bakın, ne diyor ombudsmanlığın kuruluş amacı: "Bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturmak suretiyle idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına, adalete, hukuka, hakkaniyete uygunluk denetimi yapar esasında ombudsmanlık." Ve çağdaş bir kurumdur, bizim açımızdan da tarihî bir kurumdur. İşlevsel midir? Üzüntüyle söylüyorum, işlevsel değil. Neden işlevsel değil? Bence bu tamamen kadrodan. Ben çok özür dilerim, Sayın Malkoç çok bilinen bir insan, benim 1980'lerden beri takip ettiğim, Türkiye'de Cumhurbaşkanlığına bile yakışan bir isim ama ombudsmanlığa bu tür olmaması gereken bir kadrodur yani idarecinin en sadık dava arkadaşıdır. Biz bu devletin kurumlarını... Bir devlette doğrusu sisteme... Sayıştay mesela, ne kadar geniş, eski bir geleneği vardır Türkiye'nin. Yani Türkiye, esasında bu anlamdaki kurumlarını çok etkinleştirerek sisteme ve devlete olan güveni artırması gerekirken maalesef güven eziliyor. Neden Sayıştay fonksiyonel değil, yetersizliği mi var? 4'üncü maddesi çok açık bir şekilde... Eğer ısrar ederse Varlık Fonu'na bile denetim yapabilir 4'üncü madde üzerinden. Yapması şart mıdır? Ayrı bir şey. Varlık Fonu çok çağdaş bir fondur, yapmaması doğru olabilir, bunlar ayrı şeyler ama fonksiyonel ama sessiz.

Burada bir şey var. Burada yargıyı ve adaleti... Burada mesela ombudsmanlık üzerinden gidersek vatandaşa karşı idareyle arasında bir arabuluculuk yapması lazım ama anlıyoruz ki idareyi koruma maksatlı bir organizasyon şekline dönüştürülüyor. Bu üzücü bir şey ve biz kendi kendimizi eritiyoruz bu anlamda söylemek gerekirse.

Millet Meclisiyle ilgili bir vurgu yapmak istiyorum, bu komisyon da dâhil olmak üzere, aynı zamanda Sayın Meclis Başkanının vekili sıfatıyla Sayın Şentop da buradayken. Şimdi, bakın, efendim, ben bunu daha önce bu Komisyonda gündeme getirdim. 24 Haziran seçimleri bir millî irade ortaya koydu, bir Meclis ortaya koydu. Aslında sabahtan beri veyahut da bir iki saattir Meclisteki ikinci ve üçüncü partinin konuşmalarından da, hatta AK PARTİ'nin kendi konuşmalarından da biz hâlâ 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarına vâkıf olmuş değiliz diye düşünüyorum. Hâlâ AK PAKTİ'ye iktidar partisi muamelesi yapıyoruz. Evet, bunu AK PARTİ kendi yapıyor ama diğer partiler daha fazla yapıyor gibi geliyor, doğrudan Cumhurbaşkanına yükleniliyor. Aslında böyle bir durum yok. Ne var? Genel Kurul AK PARTİ'ye ve hiçbir partiye birinci parti vermiş ama çoğunluk vermemiş. Öyle değil mi? Genel Kurulda birinci partinin gücü bir kanunu veya kararı geçirmeye yeterli değil ama şimdi, bakın, bu Genel Kurul üzerinden komisyonlar yapmışız biz. 18 komisyonun 16'sında AK PARTİ yarı yarıya yani AK PARTİ'nin komisyon üyeleri isterse bir kararın geçmesini engelliyor. Yani Genel Kurula yansımış millî iradeyi komisyonlara yansıtamıyoruz. Sadece KİT ve Güvenlik ve İstihbarat, bu komisyonlarda AK PARTİ yarıdan bir fazla. Doğru olan da Plan ve Bütçe Komisyonda da birinci parti çoğunluk olmadığı müddetçe yarıdan bir az olmalıdır. Yani bu çarpma, bölme, toplama, işlemiyle millî iradeyi çarpıtamayız. Şimdi, burada, mesela Sayın Şentop Genel Kurulu yönetirken Sayın Bilgiç kadar "kabul" "ret" diyemiyor. Neden diyemiyor? Çünkü AK PARTİ'nin oyları yetmeyebiliyor ama Sayın Bilgiç ondan çok daha "kabul" "ret" diyebiliyor. Neden diyebiliyor? Ne yaparsanız yapın geçemiyorsunuz.

BAŞKAN - Hatta el kaldırıp kaldırmadığına da bakmıyoruz değil mi?

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Ona bile bakmıyor. Ben dedim ki: "Bu maddelere 'evet' dedik." dedim, zabıtlarda ortaya çıkıyor. Neden bu rahatlık var? Bu rahatlık adaletsiz dağılımdan var. Bunu lütfen çok acil bir şekilde değiştirin ve bunun değişmesine de AK PARTİ ve Sayın Başkan ve Sayın Başkan Vekilinin liderlik yapmasını istiyoruz. Aksi takdirde bakın, millî iradeyi saptırmış oluruz. Varsa bir yanlış bunu lütfen düzeltin. Burada çok matematiksel formüller var, herkesin oyunun bir olması... Yani eşittir ama 1'le çarpılması gerekmiyor. Milletvekili sayısı partinin milletvekili sayısı kadarla çarpılması yeterli. Bunun düzeltilmesi gerekiyor aksi takdirde komisyonlar millî iradeyi yansıtmayan bir şekilde toplanmış olduğunu ve oluşturulmuş olduğunu ve fonksiyonel olmadığını söylememiz gerekiyor.

Ben bu duygularla, inşallah, önümüzdeki dönemde daha iyi bir Meclis, daha iyi bir Sayıştay, daha iyi bir Kamu Denetim Kurumu ve daha iyi bir Türkiye olması temennileriyle saygılar sunuyorum.