KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli kurum yöneticileri; hepinizi selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Atatürk Orman Çiftliği ve Müdürlüğünün çalışmaları özellikle Türkiye kamuoyunda bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanlığı sarayı üzerinden yani Başbakanlık yerleşkesine tahsis edilmiş ama şimdi, bugünün söylemiyle, belki de "Başkanlık Külliyesi" diyebileceğimiz bir yapı nedeniyle fazlasıyla tartışılıyor ve gündem yapılıyor. Tabii, niçin gündem yapılıyor? Bir kötüye kullanım, amaç dışı kullanım olarak tartışılıyor. Bu son halka gibi görünüyor ama anlıyoruz ki Sayın eski Bakan Ertuğrul Günay'ın verdiği bilgilerden ve çok değerli bir öz eleştirel yaklaşımından da anladığımız gibi Atatürk Orman Çiftliği 50'li yıllardan bu yana aslında hep bir kötüye kullanılmış, amaç dışı kullanılmış ve bu amaca aykırı tahsisler yapılmış ve böyle, âdeta hani, parsel parsel satılmış, özelleştirmeci, piyasacı ve sermaye sınıfının, onun iktidar, devlet yönetimi anlayışının gereği olarak halkın, doğal yaşamın, toplumun ihtiyaçları hiçe sayılarak böyle ufalana ufalana bugüne kadar gelmiş. Aslında, herhâlde esas üzerinde durulması gereken ve dersler çıkarılması gereken yön bu olsa gerek.

Şimdi, bu Başkanlık sarayıyla ilgili hep söyleniyor: Orman Bakanlığının arazisi üzerine ve bir yürütmenin tasarrufu olarak yapılmıştı deniyor. İşte, son, Sayıştayın verdiği bilgi, sadece Orman Bakanlığı arazisi değil yani AOÇ'den oraya devredilen, tahsis edilen alan dışında da bir kiralanan bölüm, 60 dönüm artı 63 dönümlük iki alan da, arazi de bu Başkanlık sarayına kiralanmış. Dolayısıyla, kamuoyundaki tartışmalar ve sorgulamalar bir haklılık, bir karşılığı var görünüyor; bir husus bu.

Şimdi, tabii, Ankara halkına yani Atatürk'ün zamanında yeşil alan ve buranın, bu çorak arazinin yeşillendirilmesi, başkentin yaşanabilir bir kent olarak dizayn edilmesi açısından hayal ettiği ve gerçekleştirdiği bu çiftliğin bugün bu hâle getirilmesiyle Ankara halkına ve tabii ki aslında bütün yurttaşlara karşı bir suç işlenmiş ve bu suç hep işte, 50'li yıllardan bu yana böyle teselsül etmiş, bugüne kadar bütün iktidarlar tarafından yürütmenin ihtiyacı, özel sektörün ihtiyacı, rant çevrelerinin ihtiyacı, bütün bunlar çerçevesinde peşkeş çekilmiş. Özellikle, daha önceki konuşmalarda dile getirilen ve Ankara Mimarlar Odası, TMMOB'un da dava açtığı bu Gazi Üniversitesine tahsis edilen alanın daha sonradan üniversite yapılacak diye TOKİ'ye devredilmesi ama burada da TOKİ'nin bütün yapılarında olduğu gibi, AOÇ'nin kuruluş amacı dışında, işte, konut, ticari faaliyet benzeri türdeki bir planlamayla karşımıza çıkması ve bu plana karşı dava açılmış olması; bunlar bu kötüye kullanımın ve bu rantçı, peşkeşçi anlayışın aslında çarpıcı örneği.

Şimdi, yine, Ertuğrul Günay Vekilime burada atıf yapacağım, gerçekten öz eleştirel bir değerlendirme yaptı, zamanında Başbakanlık yerleşkesi olarak yani kiralık binalardan kurtulmak, Ankara'nın trafiğini rahatlatmak gibi gerekçelerle, makul, anlaşılabilir gibi görünen gerekçelerle, ama yanlış bir tercih tabii Atatürk Orman Çiftliği arazisine, yeşil bir alana bunun yapılıyor olması. Kaldı ki, Orman Bakanlığına devredildiğinde de herhâlde burada bu tarzda yerleşkeler yapılsın diye bu devir yapılmamıştır. Herhâlde ağaçlandırma için, yine Atatürk Orman Çiftliğinin kuruluş amacına uygunluk içerisinde bir devir zamanında düşünülmüştür ama bunların bugün olmadığını hep görüyoruz. Yani bu Hükûmetin içerisinde görev yapmış bir bakan arkadaşımızın, özellikle mutfaktan birisinin bu değerlendirmelerini dikkate almak ve hâlâ da ders çıkartmak gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi, Gazi Üniversitesindeki durum açısından önceki Sayıştay raporlarına ve buradaki tartışmalara, değerlendirmelere bağlı olarak gündemden çıkartılmış ama sorun gündemden çıkmamış çünkü orada yine Ankara nazım planına bağlı olarak birtakım iptaller, yargılamalar, benzeri olmuş ama en son yine Mimarlar Odası, çok yakın, 13 Ocak 2015 tarihinde dava açmış yani bu askıya çıkartılan, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğündeki askıya çıkartılan nazım imar plan değişikliğine karşı çünkü Atatürk Orman Çiftliğinin bu yeşil alan vasfından çıkartılması ve demin de söylediğim gibi, Ankara halkına karşı işlenen bu suç devam etmekte. O nedenle, kamuoyunda da işte kaçak saray, benzeri türlü, belki de birçok insanın vicdanını sızlatan bu şekilde tartışmalar süregitmekte. Buradan bir sonuç çıkartmak gerekiyor hem tabii, Komisyonun denetim yetkisini, Sayıştay raporları benzeri şeyi de dikkate almak açısından. Yani binalar yapıldı "Yaptık, oldu, bitti." denecek şeyler değil tabii ki. Bütün bir toplumun ve kamu yetkisi kullananların buradaki kanuna aykırılıkları, kişi yaşamı, doğal yaşamı, yaşam hakkına dönük ihlalleri ortadan kaldıracak bir mücadeleyi sürdürmek gerekiyor. Bu, Atatürk'ün vasiyetine, onun mirasına, onun işte Türkiye toplumuna yaptığı bağış ve geriye bıraktığı değerlere sahip çıkmak adına da bir görev. Ötesinde, bugünkü bu yağmacı, rantçı, "yaptım oldu" türden yönetim anlayışlarına karşı da bir sorumluluk gereği dile getirmek ve üzerinde durmak gerekiyor.

Evet, benim, Atatürk Orman Çiftliğiyle ilgili özellikle de kamuoyundaki son tartışmalardan sonra dile getireceğim şeyler bunlar. Hiçbir şey geçmişte kalmamalı ve bugün devam etmekte olan bu suçların üzerine gidilmesi gerekir. Atatürk Orman Çiftliği ağaçlandırma esaslı yani Ankara'nın yeşil bir vahaya, havzaya kavuşması, Ankara halkının nefes alabileceği bir alan olarak korunması yönünde titizlikle durulmalı diyorum.

Teşekkür ediyorum.