Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2341) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .05.2018 |
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan; ben, birkaç noktada Garo Paylan arkadaşımızın yaptığı sunuma bir iki katkıda bulunmak istiyorum, o yüzden tekrardan kaçınacağım fakat şunu tekrardan kaçınamayacağım: Hakikaten bu genel gerekçenin ilk cümlesinin -mümkünse kendi iyiliğiniz için- buradan çıkartılmasını öneriyorum. Böyle bir gerekçe olabilir mi arkadaşlar? "Cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçim sürecinde toplumu ilgilendirdiği için bunları, bu kanunları bir an önce çıkartmalıyız." Böyle bir şey olur mu? Bir kanunun gerekçesi "Seçim var, kanun çıkartıyoruz." olamaz. Ama isterseniz bırakın kalsın, ben bütün seçim boyunca bunu değerlendireceğim, hiç şüpheniz olmasın.
BAŞKAN - Bence değerlendirin siz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Başkan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çıkarmıyorsunuz siz.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bu avansı kabul ediyorum teşekkür ederim. Yani böyle bir yasa yapma gerekçesi olmaz.
BAŞKAN - Bu kadar şeffaf, berrak...
GARO PAYLAN (İstanbul) - İkrar yani itiraf...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ama oldu, işte bu da oldu.
Evet, bu, tabii, bizzat bu, kendisi bir semptom yani yasa çıkartırken aslında gerçek ihtiyaçlar, toplumsal ihtiyaçlar değil, Hükûmetin ihtiyaçlarının ve Hükûmetin siyasi ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulduğunu ortaya koyuyor ve bunun doğrudan doğruya yaşadığımız baskın seçim sürecinin dinamiklerinden çıktığını hep beraber anlıyoruz. O yüzden buradaki iktisadi gerekçelendirmeler, işte buna örneğin maliyenin, ekonominin, idarenin işleyişi bakımından gerekçe göstermek ya da itiraz etmek bu birinci gerekçe dolayısıyla tamamen anlamsızlaşıyor. Öyle görüyorum ki biz ne dersek diyelim sonuçta bu kararla gelen bu teklif buradan çıkacak. Fakat bu çerçevede birkaç noktaya işaret etmek isterim. Belki de bu sayede yurttaşlarımıza bir yararımız olabilir bu hızlı geçiş sırasında.
En önemlisi, bence, bu çiftçilerin elektrik dağıtım şirketlerine olan borçları bahsinin şimdiki hâlinden, öngörülen hâlinden çıkartılması mümkün olabilir çünkü öngörülen hâli şu: Çiftçiye yapılan yardımın elektrik şirketlerine eğer çiftçi borçluysa aktarılmasından ibaret yani devlet çiftçiye değil, elektrik dağıtım şirketlerine para ödeyecek, çiftçi de bir yargı sürecinin dışına çıkmış olacak. Çiftçinin bu işten kazancı sadece böyle olamaz, böyle bırakılamaz. Yani "Seni suçlu olarak dolaşmaktan, kanundan kaçmaktan, haciz vesaire gibi tehditlerden kurtarıyoruz ama senin için tahsis ettiğimiz desteği elektrik dağıtım şirketlerine veriyoruz, sen de kurtuluyorsun, şirket de kurtuluyor." dendiğinde bu çiftçi için bir kurtuluş değil çünkü aslında bu sürüncemede bırakabilirdi bu borç meselesini. O kadar kesin değil bu yıl kendisinden bunların alınabileceği. O nedenle şöyle yapılabilir: Bence elektrik dağıtım şirketlerine olan borcu kamu üstlenebilir, çiftçilerin de bu borcunu affedebilir, pekâlâ bu mümkün. Dolayısıyla sonuçta bütün destek elektrik şirketine gideceğine göre hiçbir desteğe uğramamış olacak. Bence, bu, çiftçilerin son derece aleyhine bir durum. Devlet elektrik dağıtım şirketlerini kollamış olacak. Bu değişiklik önergesini vereceğiz yani bunu lütfen göz önüne alın, çiftçilerin hakikaten bir faydası olsun. Hakikaten hani düşünsünler "Yani borcumuz ortadan kalktı, böylelikle biz siyaseten durumu bir daha değerlendirelim." diye. Tabii, ben onlara diyeceğim ki "Bize verin." Bakalım kime karar verecekler?
Sayın Bakan, sevgili arkadaşlar; ikinci mesele: Bu Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte büyükşehir belediyesi tarafından üstlenilen kamusal ulaşım hizmetlerinin özel şirketlere ya da kooperatiflere verilmesi konusunda belediyelere bir -ne diyelim- imkân tanınması ya da yol gösterilmesi. Ben doğrusu burada uzaklık gerekçe gösterilerek, merkeze uzaklık gerekçe gösterilerek, aslında yeni ulaşım hatları açılarak bu ulaşım hatlarının özelleştirilmesi yoluna gidilmesi yani ulaşımda kâr esasının tekrar, yeniden üretilmesi sonucunu verdiğini düşünüyorum. Ben derim ki: Gelin, burada da büyükşehir belediyeleri belki ilçe belediyeleriyle bu işi paylaşarak, ortaklaşarak kamu hizmetlerinin kamuda kalması ve kâr amaçlı, kâr eksenli şirket ya da kooperatiflere bu işin aktarılmamasını sağlayabilirler. Hepiniz biliyorsunuz -dolmuşla artık seyahat ediyor musunuz bilmiyorum, şehir içi otobüslere biniyor musunuz bilmiyorum- fakat özel halk otobüsleri ile belediye otobüsleri arasındaki en önemli fark, belediye otobüslerinin güzergâhtaki bütün duraklarda durması, özel halk otobüslerinin sadece çok müşteri olan duraklarda durması, pek çok durağı es geçmesidir. Çok açık bir biçimde kârlılık, çok para kazanma ulaşıma damgasını vurduğundan yurttaşlar ile özel halk otobüsleri ya da dolmuş şebekeleri arasında daimi bir gerilim ve çatışma vardır. Belediye otobüsleri ile diğer kâr amacı gözetmeyen ulaşım araçlarında bu çelişki yoktur. Ben o nedenle kentsel gerilimi yeniden üreten ve kâr eksenli bu yaklaşımın, esasen esnaf kooperatiflerini ve özellikle şoför esnafının durumunu göz önünde tuttuğunu ama herhangi bir binek aracına sahip olmayan, daima kamu ulaşım araçlarından istifade etmek zorunda kalan büyük çoğunluğu hesaba katmadığını düşünüyorum. Bu açıdan da burada belki madde geliştirilerek, mümkün olan bütün durumlarda büyükşehir belediyelerinin ulaştırma hizmetlerini ilçe belediyeleriyle, belde belediyeleriyle paylaşarak bu yükü dağıtmasının yolunu açmak ve bu ulaşımı kamusal merkezli tutmak önemli olabilir.
Üçüncü üzerinde durmak istediğim konu: Bu Atatürk Orman Çiftliği meselesi. Şimdi, bu Atatürk Orman Çiftliğinin mevzuatı ile belediyenin ve merkezî Hükûmetin Atatürk Orman Çiftliği arazisi ve müştemilatı üzerindeki tasarrufları her seferinde yasayla çatışıyor. Bu yasa da değiştirilemeyeceği için, yani bir kere doğrudan doğruya öngörülmüş maksatlarla tahsis edilmiş arazilerin yasanın etrafından dolaşarak yeniden ve yeniden paylaştırılmasının aslında Ankara'nın orta yerinde artık kalmış olan bu hem verimli bir tarım arazisi hem geniş bir yeşil alanın maksadına uygun olmayarak kullanılması için özel şirketlere, belediyenin özel şirketlere kiralaması için belediyeye kiralanması yolundan vazgeçilmesi ve burada Atatürk Orman Çiftliğinin Atatürk'e ait olup olmamasından daha önemli olarak kent ortasında geniş, bütün yurttaşlar tarafından kolayca erişilebilir ve değerlendirilebilir bir yeşil alan olarak muhafazası konusunda Meclisin irade göstermesinin belediyenin oradaki battal olmuş yatırımını kurtarmaktan daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü nihayet bu projenin tamamından vazgeçilebilir, orada gerçekleştirilmiş olan tesisler ortadan kaldırılabilir, yıkılabilir. İnanın, uzun vadede orayı sürdürmekten çok daha kârlı bir iş yapmış olacağız kamu sağlığına katkısı bakımından. Burada, bir kentsel arazi rantının doğup özel ellerde paylaşılmasındansa bunun kamuda kalmasını sağladığımız için -eğer salt ekonomik terimlerle düşünecek olsak bile- bunun çok daha yararlı ve kârlı olacağını söylemek isterim.
Tabii, sarmalık kıyılmış tütün mamulü üretim tesislerinin tam ve yeni teknolojiyle kurulması şartından geçici olarak vazgeçilmiş olması Adıyaman, Urfa ve Bitlis'teki tütün üreticileri bakımından bir anlık bir ferahlama sağlamış olması...
BAŞKAN - Geçici değil o.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Biz öyle okuyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Erteleniyor.
BAŞKAN - Yok, yok. Şehirler açısından geçici değil.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Tartışırken tekrar döneriz buraya. Fakat bunun için bu tütün üreticilerini geçtiğimiz yıl aylar boyu ayağa kaldırmak yerine, onlara danışarak bu yasa gündeme getirilmiş olsaydı bambaşka bir biçimde bu yasa...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye geri adım atıyorsunuz?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Geri adım atmıyoruz.
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Sayın Bakanım, lütfen...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bu yasa bambaşka bir biçimde çıkabilirdi ya da bir yasa çıkarmak yerine başka bir düzenleme yapılabilirdi. Evet, zararın bir tarafından dönülmüş oluyor ama ben yine de bunu yaparken esasen üreticilerin tam olarak ne istediğini Komisyonumuzun bilmediğini düşünüyorum. Bununla ilgili bir araştırma yapmadık, elimizde veriler yok. Ne yazık ki böyle bir gelip geçici iş yapacağız ama umarım, hiç değilse seçim sayesinde bir yükten belki kısmen kurtulmanın memnuniyeti içinde olabilirler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Sevgili arkadaşlar, Garo Paylan arkadaşımız ifade etti, ben de altını çizeyim. Bu işin içinden böyle çıkamayacağız besbelli. Sonuçta, şöyle ya da böyle sandığa gidilecek, halkın kararı sorulacak. Belki de bütün bu kanun tasarılarından sonra şöyle bir kanun tasarısıyla da gelebilirdiniz: Aslında, seçime giderken en çok ihtiyacımız olan şey oydu; olağanüstü hâlin kaldırılması, bütün yurttaşların sandığa erişiminin önünün çok daha genişletilmesi, propaganda yasaklarının son bulması ve tabii, Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılması. İnanın, bundan doğabilecek döviz endeksindeki değişiklik belki de size umduğunuzdan çok daha fazla kamu kaynağı sağlayabilirdi.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ama bunu, öyle görüyorum ki 25 Hazirandan sonra sizlere danışarak yapacağız Sayın Başkan.