| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/944) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .05.2018 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonun sayın üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokrat ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(1/944) esas numaralı Tasarı'nın geneli üzerinde görüşlerimizi aktarmadan önce bazı hususlar üzerindeki beyanlarımı ifade etmek istiyorum.
Özellikle siyasi, sosyal, ekonomik anlamda uzlaşmanın gerekli olduğunu her fırsatta, her konuşmamda, gerek burada gerek Genel Kurulda gerekse dışarıda ifade ediyorum. Gerçekten ülkenin içinde bulunduğu şartları dikkate aldığımızda, asgari müştereklerde uzlaşmanın gerekli olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Ülkemiz açısından önümüzdeki uzun bir süre yorucu ve yıpratıcı bir süreç var. Ülkemiz aleyhine kurgulanan, bununla da kalmayıp tedavüle sürülen siyasi ve ekonomik operasyonlar günbegün derinlik, etkinlik ve ivme kazanıyor. Döviz, faiz, sıcak para üzerinden gerçekten Türk milleti ambargoya alınıyor. Türkiye yüksek risk ve tehditlerin yörüngesinde, çekim alanında. Ülke devamlı yargılanıyor, karalanıyor; hasar alması için eş zamanlı, eş anlı faaliyetler yürütülüyor. Türkiye'nin bu ağırlığın altında fazla kalmaması lazım.
Seçim sürecine giden yolda toplumsal, ekonomik ve siyasi dinamikleri etkileyen çok sayıda menfi faktörler var, nüks ediyor. Türkiye'nin bekası açısından hasıl olan millî mutabakatın titizlikle korunması ve hedeflere varılması lazım. Önümüzde kontrol edilemeyen, beklenmedik birtakım olumsuz gelişmelerin ortaya çıkma ihtimali ise asla göz ardı edilmemeli. Kaldı ki bunun pek çok emaresi de şu anda belirginleşiyor. Seçim sürecine tesir eden faktörlerin başında, Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası ilişkileri ile bunların sosyal, siyasal ve askerî yansımaları geliyor.
Bir diğer tayin edici husus, ekonomik göstergeler ve Hükûmetin bu konuda alacağı tedbirler. Bu nedenle vatandaşların rahatlatılması açısından birtakım tedbirlerin alınması gerekliliği de ortada. Özellikle son dönemde ekonomideki gelişmelere dikkat çekmek ve buradan hareketle ekonomide makrodengelerde olumsuz gelişmelerin ekonomiyi nasıl etkileyebileceği üzerinde durmak istiyorum. Türkiye ekonomisiyle ilgili bir süredir dikkat çekilen hususları ele aldığımızda bunların makroekonomik problemlerin daha çok dile getirilir olması, enflasyon görünümünün olumlu yönde gelişmemesi, Türk lirasının değer kaybı ve yüksek volatilitesi, Türkiye'nin kamu maliyesinde meydana gelen birtakım olumsuz gelişmeler, ekonominin aşırı ısındığına dair eleştiriler, özel sektörün yüksek borç yükü, dövizle borçlanmaya birtakım tahditlerin getirilmesi, tüm bunlara ekonominin artan dış finansman ihtiyacı eklenince ekonomide beklentilerin daha da belirginleştiğini görüyoruz. Bu gündemde kamuoyunun gündemine daha yoğun bir şekilde de taşınıyor. Maalesef bu manzara dış mahfilleri de harekete geçirmiş durumda. 15 Temmuzdan bu yana Türkiye ekonomisini güçsüzleştirme, kırılganlıklarını derinleştirme yönünde her fırsatı kullananların ekmeğine de bu vasıflarla yağ sürüyoruz.
Bilindiği gibi, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da yakın zamanda kredi notuyla ilgili birtakım olumsuz not düşürmelere girişti. Dünya ekonomisinde parasal sıkılaştırmaya gidilirken ekonomide kırılganlıkları giderecek mali disiplin, bir fiyat istikrarını kontrol altında tutacak, hızlı değil sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayacak, normalleştirici, dengeleyici politikalar uygulama ihtiyacı ortada.
Şimdi, bütçe açığının yılın ilk üç ayında yüzde 30'un üzerinde artış gösterdiği, faiz dışı açığın arttığı, enflasyonun yapışkanlık gösterdiği, çift hanenin altına gerilememesi, enflasyonda kur geçirgenliğinin hissedilmeye başlanması bunlar arasında sayılabilir. Merkez Bankası, parasal sıkılaştırma sinyalleri verirken maliye politikası alanında buna ters bir uygulama veya istikamette genişletici politikalar hem para politikasının etkinliğini azaltabiliyor hem de enflasyonla mücadele konusunda birtakım kaygıları sürdürüyor, artırıyor. Cari açık ve dış ticaret açığı hızla yükseliyor, cari açık 2018 şubat ayında yıllık bazda 53 milyar dolara yani yurt içi hasılanın yüzde 5,5'ine ulaşıyor. Dış ticaret açığı nisan ayında büyük bir hızla artmaya devam ediyor, yüzde 30'un üzerinde. 2018'in ilk dört ayında dış ticaret açığı yüzde 55 artmış. İhracat sadece yüzde 9 civarında artıyor, ithalat artışı yüzde 20'lerde. Maalesef iyi bir gidişata işaret etmiyor. Buralarda birtakım tedbirlerin alınması da gerekiyor. Özel sektörün borçları sıkıntılı bir boyuta ulaşmış. Faizler ve risk primi son aylarda hızlı yükselmede. Merkez Bankası, temel fonlama maliyeti olan geç likidite penceresi fonlama faizi yüzde 13,5'a yükselmiş. Kurlarda dalga boyu yükselmekte, öngörülebilirliğin azaldığını ifade etmek mümkün. Kurlarda dalgalanma giderek artan bir ivme kazanıyor. Yılbaşından bu yana yükseliş yüzde 10'un üzerinde ve 4,20 seviyelerine gelmiş. Hızlı değer kaybı gerçekten yatırımcıların ve yatırım kararlarının beklemeye alınmasına neden olabilir. Üretimin ve ihracatın yüksek ithal girdi bağımlılığı dolayısıyla ihracata doğrudan ve yüksek bir pozitif etki de yaratamadığı maalesef gözleniyor. Artan ithal fiyatları maliyetleri yükseltiyor.
Yüksek büyüme, makro dengesizlikleri de beraberinde ortaya çıkarabiliyor. 2017 yılında büyüme iç talep kaynaklı gerçekleşti. Net ihracatın katkısı binde 1'ler düzeyinde, yatırımın katkısı yüzde 2,2. Dördüncü çeyrekte net ihracatın katkısı maalesef eksi 3,4'tü. Yatırım artışı yüzde 7,3'ken yatırımlar içinde yüzde 35,3 payı olan makine ve tesisat yatırımlarının artışı binde 7'ler civarında. Burada benim özellikle belirtmek istediğim istatistik enstitüsünden de biz bu yatırımların tefrikinin kamu özel ayrımında yapılamadığına dair beyanlardan ben şahsen rahatsızım.
Kurum temsilcisinin burada ifade ettiği gerekçeye baktığımız zaman, bunun en azından şu kadarının böyle, şu kadarının böyle denebilecek kamu özel projelerle ilgili birtakım endişelerini beyan etti. Bunu bile vermiş olsalardı rahatlıkla değerlendirme imkânı bulur, kamuoyu önündeki olumsuz söylentileri de ortadan kaldırmış olabilirdik.
İnşaat yatırımlarının payı aşağı yukarı yüzde 60'ları bulmuş vaziyette. Makine ve tesisat yatırımlarının üçüncü ve dördüncü çeyrekteki büyümeye başladığına, inşaat büyümesininse dördüncü çeyrekte hız kestiğine dikkat çekebiliriz. Burada görüşeceğimiz imar affı düzenlemesinin bu gelişmelerle ilgisi var mıdır diye vatandaş soruyorlar, bunu tartışabiliriz.
Şimdi, kanun tasarısının geneli üzerinde bir değerlendirme yapmak gerekirse ekonomide böyle hassas bir dönemden geçilirken özellikle kamu maliyesi, mali disiplinin bozulmasına imkân verilmemesi gerekir. Esasen gelir artırıcı önlemlerle birlikte sosyal koruma önlemleri de burada yer alıyor. Görüşmekte olduğumuz tasarının vergi ve imar düzenlemelerinin yanı sıra kayıt dışılığı engellemek üzere getirilen düzenlemeler, yaşlılık aylığının yükseltilmesi, emeklilere ikramiye verilmesi gibi partilerin seçim beyannamelerinde yer alan düzenlemelere de yer verilmiş durumda. Bu düzenlemenin seçim torbası diye kategorize edilmesi bazılarınca mümkün olabilir. Bazı partilerin seçim vaatlerinin benzeri de olabilir. Bunların bütün hepsinin burada değerlendirilmesinde yarar olduğu kanaatindeyim. Umudumuz bu düzenlemelerin kamu mali yapısının güçlendirilmesine katkı sağlaması, vatandaşlarımızın uzun süren mağduriyetlerinin giderilmesi, sosyal koruma ödeneklerinin güçlendirilmesi yönünde ülkemize ve ekonomimize katkı sağlamasıdır.
Tasarıyla getirilen düzenlemelere bakacak olursak, geniş anlamda kamuya olan borçlara -burada vergi, SSK, prim alacak ve cezaları, belediye özel idarelere olan borçlar, idari para cezaları, trafik cezaları, RTÜK cezaları gibi- af ve yapılandırma düzenlemeleri getiriliyor. Yanlış saymadıysam bu düzenlemeler AKP Hükûmetlerinin -geçen defa söyledim, Sayın Bakan daha fazla söyledi- sekizinci veya daha fazla vergi affı ve yapılandırma düzenlemeleridir. Bunlardan 31/3/2018 tarihine kadar olan toplam 183 milyar Türk lirası alacağın yapılandırılacağı ortaya çıkıyor. Bunların 119 milyar Türk lirası vergi, 64 milyar Türk lirası SGK, prim alacağı olduğu bizzat Sayın Bakan tarafından açıklandı.
Son olarak, 2017 yılında mayıs ve ekim aylarında iki düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeler son bir yıl içinde üçüncü yapılandırma düzenlemesi. Önceki yapılandırmalardan faydalanan ancak ödemesini aksatanlara da af ve yeniden yapılandırma imkânı getirilerek âdeta yapılandırmanın da yapılandırması şeklinde bir düzenleme de ortaya çıkıyor. Burada oluşan algı ve manzara, maalesef tartışmaya açık.
Milliyetçi Hareket Partisinin vergi affı yapılandırmaları konusundaki görüşleri belli. Bu tutumumuzu muhafaza ediyoruz. Bizi endişeye sevk eden, yapılandırma ve af düzenlemelerine giderek daha sık fasılalarla ihtiyaç duyulması ve kapsamının da her defasında genişletilmeye çalışılmasıdır. Daha önce iki yılda bir yapılan düzenlemeler neredeyse altı ayda bir yapılmaya başlandı. Bu durum, maalesef mükelleflerin vergi davranışları üzerinde olumsuzluklar yaratacak. Af ve yapılandırma beklentisiyle vergi ödememe, erteleme, öteleme gibi eğilimleri körükleyebilir. Hükûmet geçen yapılandırmadan ne kadar tahsilat yaptı? Bundan ne kadar tahsilat bekleniyor? Geçmiş yapılandırmalar sorunu ne kadar çözdü? Ağırlaşan sorunun bölümleri var mıydı? Maalesef, yapılandırma düzenlemeleri performansı da sıklığına bağlı olarak değişiyor, negatif yönde gelişiyor diye düşünebiliriz. Öyle bir noktada mükelleflerde yapılandırmaya ve aflara karşı kayıtsızlık ve duyarsızlık, bir sonraki affı bekleme eğilimleri bile gündeme gelebiliyor. İmar konusunda mevcut ihtilafların sulh yoluyla çözülmesi için af düzenlemesi de getiriliyor. Sayın Başbakan bunu "barış" diye nitelendirdi. "Teknik olarak devletin bir af ve uzlaşma düzenlemesi. Vatandaş devletle helalleşiyor." diyor Sayın Bakan Özhaseki. Esasen devlet de vatandaşla helalleşiyor ama arada kimin hakkı yıllarca gittiği için kayboluyor, bunun da bir muhasebesinin ortaya konulması lazım. Mutlaka vatandaşlara bir iyilik, kolaylığın olduğu kesin ama bunun mükerrer defalar devam etmemesi de gerekir. Ama şu anda buna da taraftar olduğumuzu söylemeyi ihmal etmek istemiyorum.
Tabii ki kamu maliyesi açısından beklenen tarafları da var olayın. Öncelikle belediyeler arsa üzerinden değil, konut üzerinden alacak, ilave vergi gelirleri elde edecek. Bu düzenlemeyle 40-50 milyar Türk lirası gelir beklendiği söyleniyor. Bu bedelin depreme hazırlık için, kentsel dönüşüm için kullanılacağı da söyleniyor. Bizatihi deprem riski olan yapıların ruhsat alması söz konusu olabilecek mi, bunlara da bakmak lazım. Kaçak yapıların ruhsata kavuşturulmasında da çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyoruz. Sebepsiz zenginleşmeye, rant ve servet transferine engel olunması da gerekiyor. Geçmişte yapılan imar afları maalesef eşitsizlik ve adaletsizliklere yol açmış, belirli kesimlerin hızlı ve haksız zenginleşmesine neden olmuştur. Bu düzenlemelerin çok dikkatli tasarlanmaya, uygulanmaya ihtiyacı vardır. Bazı yerlerde yasal zemine kavuşturulması için özel düzenlemelerin yapıldığı görülüyor. Bu konuda daha detaylı açıklamanın yapılması gerekli olduğuna inanıyoruz.
Emeklilere verilen bayram ikramiyesi de Milliyetçi Hareket Partisinin 7 Haziran ve 1 Kasım seçim beyannamelerinde kısmen yer alan bir husus ancak bayram ikramiyesi şeklinde değil, iki aylık net asgari ücret tutarında mart ve eylül aylarında emekli destek ödeneği verilmesi düşünülmüştür. Yaşlılık aylığının 500 TL'ye yükseltilmesine bakılınca, yaşlılık aylığı 2015 yılında 300 TL olarak belirlenmişti. Dolayısıyla enflasyon göz önüne alındığında 500 TL'ye çıkarılmasının uygun olduğu düşünülmektedir. Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamelerinde ayrıca muhtaç ailelere en az bir ferdi iş bulana kadar 700 TL aile desteği önerilmişti. Hilalkart, kira yardımı olmak üzere pek çok sosyal destek de öngörülmüştü.
Şimdilik sözlerimi burada bitirmek istiyorum. Maddeler bazında, maddelere geçtiğimiz zaman görüşlerimizi tekrar ifade edeceğimizi beyan etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum, heyete saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.