| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/944) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 03 .05.2018 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, oturuma başladığımızdan beri Komisyon içinde bir hareketlenme var, sürekli birileri giriyor, çıkıyor, yürüyor. Bununla ilgili bir uyarı yapar mısınız lütfen öncelikle? Sürekli bir hareketlenme var yani Sayın Zekeriya Temizel'e de ciddi bir saygısızlık yapıldığını düşünüyorum bu anlamda.
BAŞKAN - Görüşmeler devam ederken ikili görüşmelere ya da konuşmalara dikkat edelim değerli arkadaşlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tabii, görüşmelere faydası olacak bazı ikili şeyler olabiliyor, Bakanlık yetkililerini de o konuda hoş görmek lazım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama onlar aralarda yapılsın lütfen.
BAŞKAN - Sonuçta dinamik bir süreç var.
Buyurun Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hükûmetin dersini tam çalışıp gelmesi lazım. Burası ders çalışma yeriyse arada çalışmak lazım bunları.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz de zaman zaman konuşuyorsunuz mübarek, o kadar da değil, siz de konuşmuyor musunuz?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz de konuşuyorsunuz yani burada Komisyona en iyi şekilde cevap verebilmek adına, ortaya çıkan yeni düşüncelere...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, siz burada otursaydınız böyle konuşmazdınız.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Konuşurdum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Çünkü her an öyle bir hareketlenme var ki yani bakın, arkanızı bir dönün. Şu anda oturdu arkadaşlar ama...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şu anda tamam, eyvallah, tabii ki burası sohbet yeri değil ama arkadaşlar da burada önergelerle ilgili hazırlıkları yaparken bize de soru sorarlar, kendi aralarında da görüş alışverişi yaparlar ama sessiz ve en düşük sesle yapmak lazım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, ufak tefek şeyler olabilir ama çok büyük bir hareketlenme var yani bunu sizin de takdir etmeniz lazım.
BAŞKAN - Sayın Paylan, buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.
Herhâlde Plan ve Bütçe Komisyonu olarak ve 26'ncı Dönem Plan ve Bütçe Komisyonu olarak son toplantımızı yapıyoruz eğer bugün bitecekse. Zor bir dönem geçirdik, çalkantılı bir dönem geçirdik ve çalkantılı bir dönem sonucunda, belki de on beş yıllık AKP iktidarının son günlerinde... AKP, biliyorsunuz "Yasakları, yolsuzluğu ve yoksulluğu yok edeceğim." diye yani "3Y'yi bu ülkeden kaldıracağım." iddiasıyla on beş yıl önce iktidara geldi ve AKP iktidarının son günlerinde, yasaklar konusunda bir şey dememe gerek yok, Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan da olduk yani 2002 yılının yasaklar seviyesinden, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü veya pek çok özgürlük konusunda çok daha geri bir noktaya savrulduk maalesef.
Yolsuzluk konusunda, yine aynı şekilde, az önce Sayın Çevre Bakanımız itiraf etti, gidiyorlarmış, sıkıştırıyorlarmış işte "Bin lira ver, 5 bin lira ver." diye. Demek ki yolsuzluğun o küçük rakamlar dışında büyük rakamlarla da devam ettiği bir Türkiye'deyiz hâlâ. Ama yoksulluk konusunda arkadaşlar, evet, yiğidin hakkını teslim edelim, AKP'nin belli dönemlerinde, ilk dönemlerinde Gini katsayısı ve yoksulluk konusunda belli ilerlemeler kaydedilmişti ancak özellikle son yıllarda uygulanan yanlış siyasi ve ekonomik politikalar sonucunda yoksulluk konusunda da 90'ları aratır noktada yoksulluk göstergeleriyle karşı karşıyayız.
Özellikle uyardık AKP iktidarını, 2015 yılından sonra güvenlikçi politikalara saptıktan sonra, ülkemizi demokratik kriterlerden uzaklaştırma, Avrupa Birliği hikâyesinden uzaklaştırma noktasında defalarca uyardık, "Türkiye'nin bir hikâyesi var." dedik, "O hikâyeye halel getirirseniz Türkiye'de bütün dengeler şaşar, ülkemiz, evet, bir demokrasi hikâyesi olmaktan çıkar, aynı zamanda ekonomiye de bunun yansıması olur." dedik. Neden? Çünkü AKP iktidarının ilk döneminde, biliyorsunuz, Türkiye'nin bir Avrupa Birliği hikâyesi olmasıyla yurt dışından kaynak gelmeye başladı. AKP bu kaynağı ne yaptı? Tüketim ekonomisine çevirdi, borçlanmaya çevirdi, vatandaş borçlandı ve böylece o tüketim ekonomisi finanse edilebildi. Ancak, hikâye ortadan kalktığı zaman, 2015 sonrası, demokratik konuda pek çok noktada geri adımlar atıldıktan sonra değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, artık yabancı sermaye azalarak gelmeye başladı ya da gelen de daha büyük bedeller isteyerek gelmeye başladı yani sıcak para daha büyük faiz istemeye başladı çünkü risk görüyor gelen yabancı yatırımcı da -biliyorsunuz, geçenlerde teşvikler açıklandı- daha büyük teşvikler isteyerek yani kapitülasyonlar isteyerek gelmeye başladı ki kapitülasyonları da imzaladılar zaten geçenlerde, biliyorsunuz, 135 milyar liralık kapitülasyonlar imzalandı, imtiyazlar imzalandı çünkü normal yollardan yatırımcı gelmez oldu. Ve AKP iktidarı yalnızca büyüme hikâyesiyle "Ben büyüyeceğim, ben büyüyeceğim" ihtirasıyla bütün muslukları açtığı için kredi garanti fonlarını, bütün fonları açtı ve belli bir grup insana bunları yararlandırdı ancak geniş kesimler gelecek kaygısına düştüğü için arkadaşlar, şu anda bakın, sonuçlarını yaşıyoruz.
Şimdi seçime gidiyoruz, evet. İktidar seçim ekonomisi çerçevesinde belli vaatlerde bulunuyor, diyor ki: "Ben emeklilere 2 bin lira ikramiye vereceğim, bazı borçlardan vazgeçiyorum, vergi afları getiriyorum." Ancak, her attığınız adımın bir sonucu vardır. Kredi Garanti Fonu adımını attınız, o günlerde uyardık, dedik ki: Evet, bu ihtiyaç vardır, bir can suyu verme ihtiyacı vardır ancak bunun hemen ardından reformlar yapmazsanız bunun sonuçları olur. Yani, siz can suyunu piyasaya verebilirsiniz ama hemen ardından tekrar toparlayıcı reformlar yapılması lazım. Mesela, gelir vergisi reformunu yapmamız lazımdı, rant vergisi reformunu yapmamız lazımdı, servete duyarlı vergilendirmeyi yapmamız lazımdı yani maliyede genişlemeci politikaları atarken aynı zamanda da bunun maliye politikasını bozmayacak adımları atmamız gerekiyordu. Hiçbirini yapmadık, palyatif tedbirleri attık, dedik ki: "Bak, bunun sonucunda enflasyon yükselir, enflasyon, faizleri yükseltir, faiz, kurları yükseltir ve bir sarmala gireriz." dedik. Nitekim, bugün, şu anda -eğer ki konuşurken yükselmediyse- dolar kuru 4,22, euro 5,06, enflasyon TÜFE'de 11, ÜFE'de -üretici fiyatlarında- 16,5, faizler -mevduat faizleri- şu anda 16-17'ye çıkmış durumda, kredi faizleri 20-22'ye çıkmış durumda, işsizliğimiz 11 ve üzerinde, genç işsizliğimiz yüzde 20.
Değerli arkadaşlar, AKP bir enkaz bırakmıştır, hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda geriye bir enkaz bırakmıştır, gelecek kaygısı bırakmıştır. Gidin bakın, şu anda bütün anketlerde 1 numaralı sorun gelecek kaygısıdır, ekonomik anlamda kaygılardır, yarın ne olacak kaygısıdır, aşsız mı kalacağım, işsiz mi kalacağım kaygısıdır, gençlerin iş bulamama riskinin korkusunun kaygısıdır. Bütün bu kaygıların, korkuların sebebi de AKP'nin "Her şeyi ben palyatif tedbirlerle çözerim, reforma meforma gerek yok, özgürlüğe gerek yok, ben sopayla herkesi hizaya getiririm." anlayışıdır, bunlar bu ülkeyi bu hâle getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, AKP "Bunları ben palyatif tedbirlerle çözerim." dedi ancak artık hikâye bitti, şapka düştü, kel gözüktü. Borçlar, bakın, sürdürülemez duruma geldi. Özel sektör borçlarıyla ilgili, bunların sürdürülemeyeceğine dair her gün raporlar çıkıyor.
Sayın Maliye Bakanı, iki ay önce bir derecelendirme kuruluşu puanı düşürünce, ben, Genel Kurulda dedim ki: "Sayın Maliye Bakanı, size bir kuruluş daha sıfır notu verdi." Oradan bağırdı Sayın Maliye Bakanı "Bana ne o kuruluştan, biz onu takmayız, o bizim için çöp değerindedir." dedi; dolar kuru 3.72'ydi şimdi 4.16 oldu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sen de zil takıp oynadın mı?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Dün Standard&Poor's da puanı düşürdü. Şimdi Maliye Bakanı diyecek ki: "Bana ne o kuruluştan, ben onu takmam". Şöyle diyor Maliye Bakanı: "Hoca bana taktı." Hani çalışmayan öğrenci vardır ya, derslerini yapmayan, kaytaran öğrenci; sıfır alır, eve gider, velisi sorar, anası babası "Ne oldu oğlum, niye sıfır aldın?", "Hoca bana taktı." Bu Hükûmet de artık hep "Hoca bana taktı." diyen bir Hükûmet durumuna geldi. "Hoca bana taktı." diyor, başka bir şey demiyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Son toplantı anlayışla karşılıyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Dört yıl önce iyi puanlar verirken, hoca 9 verirken, 10 verirken "Hoca çok iyi." diyordu.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sen de S&P'yle beraber yatıp kalkıyorsun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır efendim...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, ümidini oraya mı bağladın? Hiçbir malzemen kalmadı, S&P'ye mi bağladın?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır...
Üç yıl önce 9'u 10'u alırken "Oo, hoca süper not verdi. Bravo hocaya." diyordunuz, hocayı alkışlıyordunuz, Standard&Poor's'u, Moodys'i alkışlıyordunuz. Şimdi, hoca sıfır verince "Hoca bana taktı." diyor.
Bakın, raporunu da okudum. Yanlış olan bir şey yok, bizim söylediğimiz şeyler. Hani siz içeride belki medyayı susturdunuz, her şey güllük gülistanlık göstermeye çalışıyorsunuz ama açığımız var, borcumuz var, dışarıdan kaynağa ihtiyacınız var. Bu yıl 230 milyar dolar para çevrilecek. Bunlar nereden finans edilecek? Yurt dışından finansörler bunu finanse edecekler. Bakacak ki notu sıfır. Ne yapacak? Size yüzde 3 yerine yüzde 6'yla borç verecek. Ve bu, ülkemizi daha büyük bir sarmala sokacak, çıkmaza sokacak. O açıdan "Biz bunları küçümsüyoruz, bize ne bu notlardan." demememiz lazım. Tabii ki belli operasyonlar söz konusu olabilir ancak bu operasyonlara da yol veren iktidarın bugüne kadar ülkemizi, "Türkiye" algısını bu kadar bozan siyasi ve ekonomik adımları yüzündendir arkadaşlar.
Şimdi, bu torbaya gelelim arkadaşlar. AKP bir yapılandırma vadediyor, diyor ki: "Arkadaş, ben, seçime elli gün kalmış, bütün borçları yapılandıracağım." Vallahi bu ilk kez oluyor olsaydı şu anda ihtiyaç derdim çünkü ülke büyük bir kriz içinde. Esnaf siftahsız dükkânını kapatıyor, işçi borcunu ödeyemiyor, emekli tüketici kredileri altında boğulmuş, herkes zor durumda, KOBİ'ler zor durumda. Herkes zor durumda böyle bir ihtiyaç var derdim ancak bakın, 2014'te 1, 2015'te 1, 2016'da 1, 2017'de 2 vergi affı yasası çıkardık arkadaşlar. Ve şimdi çıkacak vergi affı yasasıyla dört yılda 6 vergi affı çıkaran bir Hükûmetle karşı karşıyayız; dört yılda 6 arkadaşlar. Böyle bir şey dünya tarihinde görülmemiştir, yok, baktım, araştırdım yani böyle bir ülke var mı diye, dört yılda 6 vergi affı çıkaran; yok.
En son 2017'nin Kasım ayında Sayın Maliye Bakanı burada oturuyordu -tutanaklardan baktım- dedim ki: Bakın, martta vergi affı çıkardınız, altı ay sonra 1 tane daha vergi affı çıkarıyorsunuz. Sayın Bakan ne oluyor? "Bu son, bir daha olmayacak." dedi. Bakın, yalnızca bundan altı ay önce "bu son" diyen Maliye Bakanı hâlâ burada oturuyor. "Bir daha olmayacak." Ne oldu? "Biz bir düzenleme yaptık, zora giren vatandaş gelip başvuracak." dedi. Ne oldu? Seçime elli gün kala bir vergi affı daha.
Arkadaşlar, bakın, bütün bu 6 vergi affıyla ne yaptınız biliyor musunuz? Vergi ahlakını yok ettiniz. Ben size söyleyeyim, pek çok iş insanı tanıyorum, aynen şunu söylüyorlar: "Arkadaş, bankanın kredi faizi yüzde 20. Şimdi ben bankaya gitsem yüzde 20 kredi faizi istiyor, bir de teminat istiyor benden. E burada sıfır faizle bana kredi veren bir yapı var." Ne o? "Vergiler, SGK primleri, bütün bu vergileri ben ödemiyorum, ödeyemiyorum zaten." diyor. Ama ödeyecek olsa bile ödemiyor. Ne oluyor? Maliye Bakanı, vergi ahlakını Maliyenin bozduğu insanları vergi ahlaksızlığına itiyor ve sıfır faizli kredi veriyor. Altı ayda, sekiz ayda bir vergi yapılandırması, vergi affı çıkararak sıfır faizli kredi veriyor arkadaşlar.
Bakın, bu, vergi ahlakını bozmuştur. Bu Hükûmet, Türkiye insanının vergi ahlakını bozmuştur. "Ödeme arkadaş ya, nasıl olsa altı ay sonra bir daha çıkar vergi affı." dedirtiyor bu Hükûmet.
Şimdi, Maliye Bakanı şunu diyebilecek mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İkide bir "Maliye Bakanı" diyorsun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz iktidarda olmayacaksınız, o ayrı da. "Eğer iktidarda olursak bu son vergi affımız diyebilecek mi?" Diyemez çünkü yüzü yok. Altı ay önce dedi ki: "Bu son"
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Başkan, "yüzü yok" ne demek ya?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce "yok" dedi.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl bir yasama faaliyetidir?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yüzünüz yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kullandığı kelimelere bak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce "son" dediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yüzümüz de var. Alnımız açık.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce "son" dediniz Sayın Maliye Bakanı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İçeride diyorsun ki: "Ya biz bu işi daha da genişletelim." Kalkıp burada da diyorsun ki şöyle böyle. Bizim burada söylediğimizle içeride söylediğimiz aynı şey. Yapma!
GARO PAYLAN (İstanbul) - "Yüzünüz yok" hakaret değil ki. Altı ay önce "son" demişsiniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Allah, Allah... Nasıl bir laf bu böyle ya! Çok ayıp yani!
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce "son af" demişsiniz.
BAŞKAN - Sayın Paylan, onu düzeltelim.
Cevapları sonra hep birlikte verin Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Lütfen, bu ortamın... Gerçekten üzülüyorum yani. Son toplantıyı yapıyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bizim eleştiri hakkımız sonsuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eleştirilere açığım. Eleştirilere açığım ama...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce "son vergi affı" dediniz mi, demediniz mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hâlâ söylüyorum kardeşim. Aynı şeyi söylüyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Getirdiniz yasayı.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - 2018 yılından itibaren yapmış olduğumuz düzenleme nedeniyle artık af düzenlemesine ihtiyaç yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, aynı cümleyi altı ay önce de söylediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Söylüyorum ya... Yine söylüyorum...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Altı ay önce de söylediniz. Yapmayın Allah'ınızı severseniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, bakın, eleştirilerinize teşekkür ederim, sorun yok ama kullandığınız kelimeler gerçekten bu ortamın kabul edebileceği...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya Sayın Bakan, siyasi eleştiri yapıyorum, bir hakaret yapmıyorum.
BAŞKAN - Evet, bunları biraz daha seçerek konuşmakta fayda var.
Sayın Paylan, konuşmanızı devam ettirin. Cevapları sonra hep birlikte toptan alalım.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu cevap değil yani. Başka bir şey yani.
BAŞKAN - Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, altı ay önce "son vergi affı" dediniz, dört yılda 5 vergi affı...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu cümlelerinize bir şey demiyorum. "Yüzü yok" doğru bir cümle değil.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Son demeye yüzünüz yok dedim, onu dedim. Bu hakaret değil ki yani.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru bir cümle mi ya? Doğru bir kelime mi?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu siyasi eleştiridir.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben, şimdi sizin yüzünüzün hiç olmayacağı o kadar çok şey yazarım ki. Bırak yüzünü kaldırmamayı, yüzünü aşağı gömersin yani. Onları da ben mi söyleyeyim?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, siz yürütme makamısınız. Sizin konunuzla ilgili siyasi eleştiride bulunuyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Eleştiri değil bu, kusura bakma.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, vergi affı bir kez daha geldi. Kapsamını maddelerde tartışacağız arkadaşlar. Bakın ama şunu söyleyeyim: Bu iktidar yandaşlarını zenginleştirmiş bir iktidardır sonuç olarak. Ve bu vergi afları da yandaşlara yarayan vergi aflarıdır. Dar durumda olan esnafı, KOBİ'yi vareste tutarak bunları söylüyorum.
Peki, şu anda 81 milyon vatandaş darda; özellikle dar gelirliler, işçimiz, memurumuz, emeklimiz darda ve bunların kredi borçları var arkadaşlar. Tüketici kredileri var, kredi kartları borçları var. Şimdi, bu iktidar diyor ki: "Ben beş yıldır borcunu ödemeyenin faizinin yüzde 90'ını affedeceğim."
Sayın Bakan, siz de dinler misiniz...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Nasıl?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz diyorsunuz ki: "Biz vergilerin faizinin yüzde 90'ını affedeceğiz."
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peşin ödeme hâlinde.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet.
Şimdi, yalnız, bakın, büyük kuruluşlar bunu kötüye de kullanıyorlar; bunu biliyorsunuz. Mükerrer olarak vergi affından yararlanan binlerce, on binlerce kuruluş var. Bunu kötüye kullananlar var.
Şimdi, ben diyorum ki, mademki 81 milyon vatandaş sıkıntıda, bununla beraber, sosyal kesimleri de rahatlatacak bir adım atalım. Milyonlarca vatandaşımızın kredi kartı borcu var, icraya girmiş vatandaşlarımız var, tüketici kredisi borçları olanlar var. Gelin, şunu diyelim: Bu borcu olan vatandaşlarımızın da faizlerinin yüzde 90'ını affediyoruz. Gelin, diyelim. Hadi yapılandıralım vatandaşlarımızın borçlarını. Niye yalnızca küçük bir azınlığın borçlarını yapılandırıyoruz? Gelin, bütün vatandaşlarımızı rahatlatalım. Bakın, taban rahatlarsa o harcamaya başlar, gelecek kaygısı duymaz. Ama bu kadar darlanmış vatandaşlarımızın ekonomiyi canlandırmasını bekleyemeyiz.
Değerli arkadaşlar, bakın, eğer ki bu emekliye 2 bin lira ilave artış... Eğer ki buna karşı tedbirler almazsak Sayın Bakan, bilin ki eğer ki siz iktidarda kalırsanız veya biz iktidarda olursak, sonuçta...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İnanıyor musun söylediğine?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Elbette inanıyorum. Niye inanmayayım? Siz MHP'yle koalisyon yapacaksınız. Bakarsınız biz de koalisyon yaparız, belli mi olur?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kiminle yapacaksınız? Şimdiden bilelim.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizle yapabiliriz. Ne olacak Sayın Bakan? Yeter ki konuşup anlaşalım. Üç yıl önce beraberdik.
BAŞKAN - Görüşmeler çok farklı bir yere gitmeye başladı.
Evet, tasarıyla ilgili görüşlerinizi alalım Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz daldan dala konuyorsunuz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sizin konacak dalınız yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizin de yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yatacak yeriniz yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizin yok Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Konuşacak sözünüz yok. Ne olacak hâliniz?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizin yok.
Bakın, dün bir araya gelemeyenler bir araya geliyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Arkadaşlar, biz Cumhurbaşkanı adayımızı da öyle açıklayabiliyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Belli mi olur, gün ola harman ola. Milletin tercihidir, milletin tercihine saygılı olacaksınız Sayın Bakan, ne derse o.
Şimdi, bu tedbirleri alıyorsunuz ya, 2 bin lira veriyorsunuz, yapar 400 euro biliyor musunuz 2 bin lira. 400 euro vereceksiniz vatandaşa Sayın Bakan; çöp oldu artık, maalesef bin liralar pul oldu, pul. Ben diyorum ki: Kaşıkla verip kepçeyle almamak için bunun karşılığında tedbirler almamız lazım. Yani maliye politikasının... Niye dolar yükseldi, faizler yükseliyor? Çünkü şunu görüyor yatırımcı, diyor ki: "Arkadaş, maliye politikası gevşedi, bu ülke enflasyon-faiz-döviz kuru sarmalına girmiştir artık." O yüzden daha fazlasını istiyor. Biz maliye olarak, Türkiye'nin maliyesi olarak "Arkadaş, 110 milyar lira bütçe açığı değil, 50 milyar olacak." demeliyiz. Siz diyebilecek misiniz? Diyemeyeceksiniz çünkü gelir vergisi reformu yapmadınız, rant vergisi reformu yapmadınız, "İsrafı gidereceğim." diyemediniz, "İtibardan tasarruf olmaz arkadaş." dediniz. Bütçenin çok büyük bir bölümü israfa gidiyor, israf tedbirleri alamadınız ve şimdi bir şey vadediyorsunuz. Ne oluyor? Enflasyon yükseliyor, vadettiğiniz de pul oluyor, bir anlamı yok. Ey emekliler -buradan dinliyorlarsa, basın mensupları burada- bu verilen bin lira kaşıkla veriliyor ama kepçeyle geri alınacak, bunu bilin eğer yapısal tedbirleri, reformları yapamazsak.
Değerli arkadaşlar, biraz da imar affına gireyim. Sayın Bakan, imar affıyla ilgili, bakın, sizi defalarca uyardım. Bu ülkede gelir vergisi reformu yapılması lazım, bu çok önemli ama servet kalemleri de Türkiye'de vergilendirilmeli. Yani şunu söylüyoruz: Toplam bütün servetin yüzde 60'ı nüfusun yüzde 1'inin elinde. Bakın, yüzde 1 servetin yüzde 60'ına sahip ve bu servet de herkeste eşit olarak vergilendiriliyor. Yani bir tapusu olan da gidiyor, binde 2 emlak vergisi ödüyor, bin tapusu olan da gidip binde 2 emlak vergisi ödüyor. Bu da ne oluyor? Servet belli ellerde toplanmaya devam ediyor. Oysa yapmamız gereken, serveti gerçek anlamda değerlendirmek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - ...ve artan oranlı bu servete duyarlı vergilendirme yaratmak. Bu anlamda servet kalemlerinin belirlenmesi lazım. Bu imar affı bir fırsattır Sayın Bakan.
Bakın, servet kalemlerini siz etkin değerlendiremediniz. Ne oldu? Bazı belediyeler yüksek rakamlar yazdılar, sonra ne dediniz? Baskı oldu tabii ki, "Yüzde 50'den fazla artıramazsın arkadaş." oldu. İnanın, öyle yerler biliyorum ki değeri 5 milyon lira, şu anda emsal değeri 500 bin lira. Şimdi, bir de siz diyorsunuz ki: "Arkadaş, orada Boğaz'ı arkadan gören 2 dairen varsa, sen onu 8 katlı yapmışsan ben onun hepsini affedeceğim, yüzde 3'le vergilendireceğim." Belki orada 50 milyon liralık rant var, o gözüküyor 3 milyon lira, "Ben o 3 milyon lira üzerinden diğer dairelere yüzde 3 verirsem temize çıkaracağım." diyorsunuz.
Sayın Bakan, bakın, bu maddenin uygulanması için öncelikle bütün tespitlerin yapılması lazım net bir şekilde. Bütün emlak değerlerinin objektif değerlere göre bağımsız kuruluşlarca -belediyeler çünkü yapamazlar, belediye "Ya, ben oy alamam." diye gerçek anlamda değerlendiremiyor- değerlendirilmesi lazım. Sonra, tek bir dairesi mi var, o vatandaşa koruma getirmek lazım. Tek bir dairesi olan vatandaşın belli bir rakamın yani 1 milyon lira denebilir mesela, onun altında serveti olanların korumaya alınması lazım vergi artışından ama adamın milyarlarca liralık, trilyonlarca liralık serveti varsa bunun da artan oranlı olarak vergilendirilmesi lazım. Bu, imar affı için de geçerli Sayın Bakan. Diyelim ki 3 katlı binası var, diyorsunuz ki: "10 katlı yapmış, 7 dairesini de değerlendiriyorum." Emlak değeri çok düşükse siz onun üzerinden yüzde 3 alacaksınız.
Bir de bu yüzde 3'ün sabit yüzde 3 olması son derece adaletsizdir Sayın Bakan. Bakın, yüzde 3'ü artan oranlı yapmamız lazım yani belli bir orana kadar belki yüzde 1 yapmamız lazım. Diyelim ki 50 bin lira değerli bir dairesi varsa belki vatandaştan hiç vergi almamamız lazım veya sembolik yüzde 1 almamız lazım ama Boğaz'ı arkadan gören bir daire, diyelim ki 1 kat daha atmış, 2 milyon dolar ediyor, siz buna yüzde 3 derseniz onun 1 milyon 940 bin dolarını bedavadan temize çıkarmış olacaksınız yani bir kişiye çok büyük bir rantı emanet etmiş olacaksınız. Bu anlamda belli bir kıstas konulup artan oranlı vergilendirmeyi yapmamız lazım.
Daha sonra, Sayın Bakan, bu düzenleme kentsel dönüşümü yavaşlatır, buna emin olun. Çünkü vatandaş niye kentsel dönüşümü istiyordu? "3 katlı yerim var, 6 katlı yapmışım kaçak olarak, ben bu kentsel dönüşümü yapayım ki hepsini temize çıkarayım, 3 tane temiz dairem olsun." Şimdi, siz bu düzenlemeyle 6 kata birden eğer ki temiz kâğıdı verirseniz ne olacak? Vatandaş kentsel dönüşüm için daha az istekli olabilecek ve bu anlamda da kentsel dönüşümü yavaşlatıcı etkisi olabileceğini düşünüyorum. Bu anlamda da uyarıyorum sizi.
Diğer bir boyut: 3 katlı bir yer var, 10 kat yapmış ama depreme güvensiz Sayın Bakan, deprem güvencesi yok. Şimdi, deprem güvencesi olmayan bir yere siz yapı tescil belgesi verirseniz ne olacak? Vatandaş "Ne güzel ya, beni kimse yıkamaz." diyecek, verecek kiraya üst katları, kiralarını almaya devam edecek ama o içinde yaşayan, bir binada yaşayan 100 vatandaşın veya çürük binalarda yaşayan milyonlarca vatandaşımızın vebalini kim alacak arkadaşlar? Hangi biriniz alabileceksiniz bu vebali? Temize çıkarıyoruz farkında mısınız bu daireleri? Önce yapı denetimi yapılması lazım, o binaların bir "check-up"tan geçirilmesi lazım. Bir "check-up"tan geçirelim, eğer ki o binanın deprem güvencesi yoksa ona yapı kayıt belgesi vermeyelim. Yapı kayıt belgesi verdiğiniz anda temize çıkarırsınız ve Allah korusun, yarın öbür gün olabilecek bir depremde oralara belge vermiş bir iktidar olarak tarihe geçersiniz ve bu vebalin altında kalırsınız arkadaşlar. En azından bir "check-up" yapılması lazım. O bina 6 katı taşır mı arkadaş, depremde bu bina yıkılır mı yıkılmaz mı, ona göre bu yapı tescil belgelerinin verilmesi gerekir diyorum.
Ben bu torbanın da bir seçim torbası olduğunu görüyorum. Vatandaşlarımıza şunu diyorum: O emekli ikramiyelerini alın ama bu iktidara bir daha oy vermeyin. Eğer ki o emekli ikramiyesini alırsanız, bu iktidarı bir daha iktidara getirirseniz onları sizden misliyle bu iktidar geri alacaktır, emin olun.
Teşekkür ederim.