| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/943) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 25 .04.2018 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sevgili Müsteşarım ve değerli arkadaşlarım; ben de Millî Eğitim Komisyonunun bu son toplantısında birlikte olmaktan büyük onur duyuyorum. Çok değerli katkılar verildi önceki toplantılarda da, bu toplantıda da. İyi ki varsınız diyorum her biriniz için.
İnşallah siyasi süreçlerde gene bir hadisişerif vardır "Herkes kaderine doğru akar." diye. Umuyorum ki kaderiniz Meclise doğru akar, gene inşallah birlikte oluşuruz, birlikte çalışmalar yaparız.
Sevgili Gaye Hanım'a yönelik bir yanlış anlaşılma olmuş olmalı zannediyorum. Eğer sokak hareketlenirse ilk durduracak olan Gaye Hocamdır, bunda hiç kuşku yoktur.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Ben öyle bir şey demedim Hocam. Sayın Vekil dinlememiş, kendi kafasında konuşmasını hazırlayıp...
LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Ben çok iyi dinledim kendisini. Sayın Hocam, bunu bana söylemeyin, bunu Gaye Hanım'a söyleyin.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Şöyle: Velev ki bu söz ağzından sarf edilmiş olsa bile, hepinizi temin ederim ki, bir hukuk dışı sokak hareketi olursa ilk karşı duracak olan Sevgili Gaye Hocamdır. Bunu ifade etmek için söyledim. Sehven böyle şeyler olabilir bazen.
Sevgili İrgil, eğer Nabi Hocam konuşmasaydı size misafir olacaktım biraz. Ama Nabi Hocam konuştu. Onu orada bırakalım.
Kuşkusuz diğer arkadaşların da konuşmalarıyla ilgili detaya asla girmeyeceğim çünkü bugünün çok güzel olmasını istiyor ve diliyorum ve arkadaşlarımın da o niyette olduklarından adım gibi eminim.
Efendim, "Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa hiçbir yere varamayız demektir." der İsmet Özel. Biz yolumuzun mutlaka birbirimizi anlamaktan geçmesi gerektiğine inanıyoruz. Şunu ifade etmeme izin verin: Şimdi bize zaman zaman çocuklarımız ve yetişkinlerimiz, biz onlara yaptığımız işleri anlattığımızda "Ağabey, bunları niye anlatıyorsunuz? Gelecek vizyonunuz, tasavvurunuz ne?" falan diye soruyorlar Biz de diyoruz ki: Ya, bizden önce de bu işlere vaziyet edenler vardı. Mukayese ettiğimizde, istatistiği konuşturduğumuzda arada fersah fersah mesafe var. Sevgili Balbay için özellikle ifade etmek istiyorum çünkü o siyaseti daha estetik yapma gayretine girmiş bir kardeşimiz.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - İyi ve güzel.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Şunun için söylüyorum, biz diyoruz ki: Mukayese edin, bakın. Diyorlar ki: "Efendim, bunlar bizim vergilerimizle yapılıyor, bunları yapmak zorundasınız." Doğru. Ama diyoruz: "Ya, herkes yapmak zorundaydı. Niye..." Yani, tamam, anladık da bir de öncekiyle kıyas edelim hizmetler bakımından dediğimizde "İktidarda kim var ağabey?" diye soruyorlar. Bununla şunu demek istiyorlar: "Eğer onlar da yapıyor olsaydı zaten iktidarda siz değil onlar olurdu, yapanlar olurdu." Yani, millet vicdanı, mahşeri vicdan gerçekten sosyal hayatta, siyasi hayatta, ekonomik hayatta ve dinî hayatta yüzde 100 hakemdir sevgili arkadaşlar.
Şimdi, bakınız, bu ideolojik olguları eğitim kurumlarımız sayesinde aşacağız, niteliğini de, niceliğini de eğitim kurumlarımız sayesinde hayata geçireceğiz. Hepinizi temin ederim ki bugün ülkemizin gayrisafi millî hasılası, fert başına düşen gelir düzeyi 25 bin-30 bin-40 bin dolar olsa arkadaşlar, ülkemizde bunlar hiç olmaz. Hiç kimse keskin ideolojik tavırlar sergilemez, bireysel haklar, özgürlükler çok öne geçer, STK'lar çok öne geçer. İşte, biz de tam buna koşmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.
Sevgili arkadaşlar, Ceyhun Hoca FETÖ'ye atıf yaptı. Şöyle bir tespitte bulunmama izin verin lütfen: Bu FETÖ denilen şebeke, arkadaşlar, ummadığımız kadar bizi, kimin kusuru varsa, her ne ise ama ummadığımız kadar zorda bıraktı. Sebep şu: Devletimizin ayarları bozuldu -bunu FETÖ yaptı bakın- ekonomimizin ayarları bozuldu, insan kaynağımızın ayarları bozuldu, okullarımızın ayarları bozuldu, ülkemizin ayarları bozuldu. Dolayısıyla, bunu topyekûn yeniden ayarlarına çekmek gerekiyor ama muhalefetiyle, iktidarıyla topyekûn hareket ederek... Yani, inanın, ülkemizde ayarı bozulmadık hiçbir şey bırakmadılar. Bu itibarla, bu konudaki mücadelede bütün arkadaşlarla el ele, birlik içinde, yani "Türkiye'nin fazlası var, eksiği yok." mantığı içinde...
Kamil Hoca bir sürü istatistik verdi. Onlara da girmeyeceğim ama bizim bütün derdimiz şu: Orada yanlışlar da olabilir. Bütün derdimiz mekanizma hantal kalmasın, yönetilebilir olsun. Yani bu tasarıyla biz "Efendim, şurası eksiktir, fazladır, kesirli, kusurludur.", arkadaşlarımızın kanaatlerinden, oraları da YÖK marifetiyle ikmal ederiz. Ama bütün derdimiz şu: Muhtemelen en kalabalık üniversitemiz İstanbul Üniversitemiz. Şimdi, 40 bine kadar tolore ederiz, yönetilebilir bir durumdur ama artık bir il nüfusu kadar nüfusu olan bir üniversiteyi, efendim, yardımcılarıyla bir rektörün ya da fakültelere ayrı ayrı dekan atamasıyla bir rektörün yönetme imkân ve ihtimali yoktur. Hocalarımın bir kısmı rektörlükten geliyorlar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Uludağ Üniversitesi 60 bin.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Dolayısıyla daha dinamik, daha hızlı, onu da bölmeyelim de yani, şöyle: Tematik üniversiteleri ayırarak, yani o isim altında bir ana şemsiye isim olsun onun altında yapalım. Peki, başka ne yapalım? Onu yaptık zaten sevgili arkadaşlar. İstanbul Üniversitesinin puanı, Boğaziçinin puanı, Gazinin puanı, efendim, falan yerde, Anadolu'daki bir üniversitemiz gibi değil. Çocuk emek vermiş, gayret etmiş, İstanbul Üniversitesine girmiş ve biz İstanbul Üniversitesine giren en son öğrenciyi aynı isimle mezun etmeden bunları yapmayacağız. Sonra gelen arkadaşlarımız, diğer dallarda ve isimlendirmelerde hareket etmiş olacak. Ayrıca, ben de isimlerin kaldırılmasına karşı olurum. Ben, bırakın onu, sokak isimlerinin, mahalle, yer isimlerinin... Ya, işte, ben Üsküdar'da oturuyorum, kardeşim niye bizim "Selamsız"ı beğenmiyorsunuz da "Solaksinan" yapıyorsunuz? Eğer arıza ve özür varsa birine "Solak" diyorsun, birine de "Selamsız" diyorsun. İki sıfat da sana göre eksiltiliyse... Ben bunu belediyemize de söyledim ve Selamsız'da Roman kardeşlerime konuşma yaparken gül çiçeği sordum, laleyi sordum, menekşeyi sordum, onların sarmalarını sordum ve sonra dedim ki: "Bak, bunlar bize yanlış yapıyor, belediye. Bizim adımız 'Selamsızlı Romanlar'dır." Böyle olmalı. Doğru bulmam.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Onun bir öyküsü var.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Yani elbette öyle, bunun bir hikâyesi var. Sevgili arkadaşlar, kuşkusuz ki üniversitelerimizin de böyle.
Şimdi, fazla mı uzadı Başkanım?
BAŞKAN - Toparlarsanız iyi olur Sayın Vekilim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Toparlayacağım.
Arkadaşlar, insanlık, bir sürü alt başlığı var ama üç büyük devrim yaşadı. Bunu algılama gayreti içinde olmaya çalışıyorum. Bunlardan birisi tarım devrimi, bin yıl sürdü. Birisi sanayi devrimi, üç yüz yıl sürdü. Bir diğeri internet devrimi, 1980'li yıllardan sonra başladı ve arkadaşlar bunun nerede, nasıl süreceği, duracağı belli değil. Şimdi, o zaman çağın trendlerini sayacağız. Bunların tamamı eğitimle sağlanıyor, tarım devrimi dâhil. İletişim, bilişim, teknoloji, özgürlükler ve kültür yönetimi. Eğer eğitim kurumlarımız bu trendleri toplumla paylaşarak, onu paydaş ederek ciddi projelerle hayata geçirmezse bu trendleri yönetemeyen hiçbir ülke medeniyet bileşkesinde kalamayacaktır. Buna göre çocuklarımızı... Eksiğimiz kusurumuz olabilir, Sayın Müsteşarımın gayretini biliyorum, YÖK'ümüzün gayretini biliyorum, ilgili arkadaşlarımın, Bakanlığımızın biliyorum. O itibarla zaten bu, bir istişare kurulu ayrıca. Burada yani herkes benim gibi düşünse çekilmez bu dünya gerçekten, çok farklı düşünceler, müzakereye sunacak, tartışılacak, çok farklı anlayışlar müzakereye açılacak, tartışılacak ve dünyada hiçbir topluma nasip olmayan, büyük zenginliğimiz olan gençlerimizi bu trendler doğrultusunda eğitmiş olacağız. Toparlıyorum Sayın Başkanım. Başka ülkelerin yer altı zenginlikleri var, yer üstü zenginlikleri var ama kıyamet nasıl gelecek biliyor musunuz Sevgili Balbay. Mesela bu konuda sizinle bir kanaatimi paylaşmak isterim. Avrupa artık insan olarak üremiyor, çoğalmıyor. Hani ayette diyor ya: "İşledikleriniz yüzünden karada, havada ve denizde bozulma meydana geldi." Biz hazırlıyoruz bakın arkadaşlar. Galiba kıyamet de böyle vuku bulacak, nesil bitecek, insanlık bitecek. İşte, elimizde en büyük başka dünya ülkelerinin, başka insanların -keşke onlarda da olsa- gerçekten imkân olarak ellerinde bulunmadığı ve bulunduramadıkları, çokta gıptayla bize baktıkları en büyük kaynağımız ve zenginliğimiz gençliğimizdir, gençlerimizdir. Bunun kıymetini bilmek lazım. Biz de var gücümüzle, bütün imkânlarımızla işte, bir hata olmasın diye müzakereye açarak, sizlerle de paylaşarak, paydaşlar edinerek bu kıymetli edinimimizi, en güçlü kaynağımızı, en büyük dinamizmimizi birlikte eğitmek için gayret sarf ediyoruz ve okullarımızı çoğaltıyoruz. Sadece nitelik, nicelik olarak değil başka donanımlar olarak da dünyayla rekabet edecek hâle sokmaya çalışıyoruz.
Bütün bunları yaparken sevgili arkadaşlar, şunu yapmamız iktiza ediyor, açık ifade ediyorum: Özgürlüğün kısıtlandığı yerde gelişme olmaz, eğitim hayatı daralır, ekonomik hayat daralır, siyasi hayat daralır, sosyal hayat daralır, uluslararası ilişkiler daralır. Bütün bunları daraltmamak için demokrasiyi görücü karşısına çıkarmak lazım. Hep birlikte gayretimiz bu. Sizi temin ederim ki arkadaşlar, şu örneğim bu konudaki talebimi, arzumu daha iyi anlatacaktır. Özgürlüğün daralması ayağı vuran ayakkabı gibidir.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Türkiye'nin tam şu andaki hâli. Araya girdim kusura bakmayın.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, bunu oylasak zannediyorum...
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Oylamayın, oylarsanız siz kazanırsınız.
İSMET UÇMA (İstanbul) - ...İrgil de buna karşı çıkar.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hocam, neyi oylarsak siz kazanırsınız.
MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - Ama biraz araya da karışalım yani.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Eyvallah efendim, eyvallah ama şununla toparlayalım.
CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hepsi çok güzeldi de bu biraz fazla kaçtı.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Bazen öyle de olacak.
Şimdi, şununla toparlayalım. Ayağı vuran ayakkabı sadece vurduğu ökçeyi rahatsız etmekle kalmaz, bütün vücudu rahatsız eder ve o vücut psikolojik olarak kendisini toparlayıp yeni bir iş için hayata kalkamaz. Dolayısıyla, demokrasiyi çoğaltmak, yatırımları çoğaltmak, kardeşliği çoğaltmak, okulları çoğaltmak, gençliğimizin en büyük değerimizin başka ülkelerde olmayan zenginliğimizin olduğunun bilinç ve duyarlılığından hareket ederek gelecek tasavvurumuzu, muhassalamızı ona göre planlamak hepimizin boynunun borcudur.
Bu duygu ve düşüncelerle Sayın Başkanımın hoşgörüsüne ve bütün üyelerimizin hoşgörüsüne teşekkür ediyorum, Sayın Müsteşarıma ve ekibine de çok teşekkür ediyorum. Efendim, saygılar sunuyorum, her gün böyle güzel olsun inşallah.