KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bizim Komisyon üyemiz aslında neler yapılması gerektiğini sosyolojik olarak biraz ifade etmişti. Yani bu, mesele sadece bir kanun, bir hukuk meselesi değil. Ben de bir hukukçuyum, bir avukat olarak da söylüyorum. Aslında bu, toplumsal, çok derinlere inilmesi gereken bir mevzu yani ders kitaplarından televizyon programına, verilen eğitimlerin boyutu, ailenin biçimleniş şekli, aileye atfedilen rol, kadınlara atfedilen rol vesaire diye aslında çok derinlikli, üzerinde çalışılması gerekilen bir mevzu. Bu birkısmı ve bunun için de özellikle çocuk alanında, kadın alanında yıllardır büyük tecrübelerle, birikimlerle çalışma yapan kurumlar var. Bir kısmı kapatıldı KHK'lerle ama hâlâ bir kısmı çalışmalarını yürütüyor. Aslında bu çalışma yapılırken bence onlardan da destek alınabilirdi. Çünkü ben şu masanın etrafındaki herkesin temel amacının gerçekten çocukları korumak olduğuna inanmak istiyorum. Yani az önce AKP'li arkadaşımız bambaşka bir şey söyledi ama herkesin temel amacının bu olması gerektiğini düşünüyorum ve bunun için de yol ve yöntem belirlerken en sağlıklı yol ve yöntemi belirlememiz gerekiyor. Kimden destek almamız gerekiyorsa, bunun sonucunda nasıl iyi bir yere varacaksak o yol ve yöntemle gitmek gerekiyor. Onun için belki o kurumlardan da ayrıca destek fikir alınabilir çünkü yıllardır bu işi yapıyorlar.

Şimdi, bu cezalarla ilgili temel eleştirimizi biraz açmak gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi, maddede, bir defa, 15 yaşını doldurmuş çocuklarla ilgili bir düzenleme yok yani bir değişiklik getirilmemiş. Yani 15 yaşında, 16 yaşında, öğretmeninin tecavüzüne uğrayan ya da işte babasının arkadaşının tecavüzüne uğrayan bir çocuk olursa ve eğer şikâyet edilirse fail iki yıl ile beş yıl arasında ceza alacak; şikâyet edilirse yani şikâyete tabi tutulmuş.

Şimdi, daha başka bir şey: Özellikle bu 12, 15 ve 18 yaş aralıklarının getirilmesi yapılabilir, tabii ki yapılabilir ama uygulamadaki algı çok daha farklı. Aslında bizim itirazımız da bu yönde. "12 ile 15 yaş arası" dediğinde, sanki orada eğer bir rıza varsa bu cezalandırılmayacak gibi bir algı oluşuyor uygulamada. Çünkü mesele sadece yasa çıkarmak değil, bir de uygulamadaki sıkıntıları biliyoruz. Aslında burada çok büyük değişikliklere de gidilmiyor, biraz daha uygulama perçinlenmeye çalışılıyor.

Şimdi, bir örnek daha vereyim bu yaş meselesine: Bakın, 15 yaşını doldurmuş çocuğa babası tecavüz ederse on yıl ile on beş yıl arasında ceza alacak. Ama o "akran hukuku" dediğimiz mesele işte bu. Diyelim ki 14 yaşındaki erkek çocuğu yine 13 ya da 14 yaşındaki bir çocuğu istismar ettiğinde -artık hangisinin mağdur, hangisinin fail olduğu belli olmayan bir ilişki tarzıdır bu- on altı yıl ile kırk yıl arası ceza alıyor. Bakın, aradaki akran hukukunun değerlendirilmesi gerektiği eleştirimiz bundan geliyor.

Bir daha gidelim: 11 yaşındaki iki çocuğun cinsel ilişki içerisinde olması, otuz ila kırk yıl arasında bir ceza gerektiriyor. İşte mesele, bizim tartıştığımız ve eleştirdiğimiz nokta bu. Yani babasının cezasının daha fazla olması gerekirken ya da aradaki yaş farkı büyüdükçe ceza miktarının artması gerekirken çocuklar arasındaki cinsel ilişki çok daha büyük cezalara bağlanıyor. Bakın, ben bir hukukçu olarak bunun örneğini de gördüm: 8 yaşındaki 2 çocuk arasında cinsel bir birliktelik vardı; hangisinin mağdur, hangisinin fail olduğu belli değildi. Pedagoglar da bu yönde raporlar düzenlemişti ama doğal olarak erkek fail olarak kabul edildi ve çok yüksek bir ceza verildi. Bir defa, burada, bu düzenlemeyle ilgili bir değişikliğe gitmek gerekiyor. Bu yasadaki temel sıkıntılardan biri bu, aslında bizim temel eleştirimiz biraz bu.

BENNUR KARABURUN (Bursa) - 8 yaşındaki biri mi ceza aldı?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Evet.

BENNUR KARABURUN (Bursa) - Ama kanunen alamaz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Vardı, var. Yok, yok, ben şu anki düzenleme için söylemiyorum, daha önceden.

BAŞKAN -Önceden işte 12 yaş -hukukçu arkadaşlar ve bürokratlar da burada- 12 yaş altı ceza alamıyor zaten.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hangi mahkeme vermiş?

BAŞKAN - Yani burada bir şey var, ya siz eksik biliyorsunuz ya da orada bir şey var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - 11 yaş altı cezasız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - 11'miydi? O zaman 11'di, ben yanlış hatırlıyor olabilirim.

BAŞKAN - Ona göre girsin kayıtlara. Burada öyle bir ceza yok hukukumuzda.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yok, 11 olabilir, ben yanlış hatırlıyor olabilirim.

BAŞKAN - "8 yaş" dediniz Sayın Acar ya...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yanlış hatırlıyor olabilirim dedim, düzelttim yani insanın hatasından dönmesi de bir erdemdir. Görün yani siz de.

BAŞKAN - Ama çok fark var da arada, o yüzden. 1-2 yaş olsa anlayacağım.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır, şimdi, 11 yaş da çok küçük bir yaştır, onu da belirtmek gerekir.

BAŞKAN -8-11, 3 yaş, evet.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben yaşadım. Bu, üç dört yıl evvelki bir olaydı o açıdan söylüyorum. İsterseniz Batman Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyayı da ayrıca buraya getirebilirim.

BAŞKAN - Tamam, toparlayalım.

Son bir dakikanız, buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır, bizim temel eleştirimiz bu yönde yani bu akranlık meselesindeki eleştirimiz bu, yoksa cezasızlıkla ilgili bir şeyi savunduğumuzdan değil.

Ayrıca, yayın yasağıyla ilgili de bizim bu kanunla ilgili temel bir eleştirimiz var. Şimdi, yayın yasağında normalde zaten sadece çocukların baş harfleri kullanılarak yayın yapılıyor yani çocukların ismi, soy ismi, olayın içeriğiyle vesaire ilgili bir yayın yapılmıyor. Ama tamamen yayın yasağı getirilmesi durumunda, aslında topluma verilen denetim görevi tamamen elinden alınmış oluyor. Çünkü toplumsal muhalefet diye bir olay var, bunun yarattığı bir baskı var.

BAŞKAN - Adresi belli oluyor orada.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın şöyle yapılabilir: Baş harfi gizli tutularak, belki adresi gizli tutularak ama bu olayların topluma yansımaması durumunda -biz gördük- topluma yansımayan, kamuoyuna mal olmayan durumlarda hiçbir şekilde cezalandırılmadı. Çünkü, mahkeme de kendisi bu konuda, en az cezayı verme konusunda bir ruh hâli içerisinde olup ceza vermiyor.

BAŞKAN - Anlaşılmıştır. Son cümle...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bunlarla ilgili, işte bu temel, bütün eleştirilerimiz çerçevesinde düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi hâlde, bir değişiklik olacak, doğru; bir ceza yükseltme olacak, doğru ama bir amaca hizmet etmeyecek.

Son bir cümle söyleyip bitireceğim bu kimyasal hadım meselesiyle ilgili.

BAŞKAN - Hadım değil "kastrasyon" adı, düzeltelim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İşte her neyse adı.

BAŞKAN - "Hadım" demek, tamamen cinsel işlevlerinin olmaması demek, "kastrasyon" baskılanması demek. Kayda girsin diye söylüyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Neyse, bastırılması diyelim.

BAŞKAN - Neyse olur mu? Çok farklı.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) -Hayır, hayır, şöyle; tamamen birbirinden farklı bile olsa şöyle bir durum: Eğer biz bunu bir hastalık olarak tanımlayıp bir tedavi yöntemine...

BAŞKAN - Hastalık boyutu olanlar için düşünülmüş bir ek düzenlemedir.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Eğer izin verirseniz, daha sonra açıklama yaparsınız. Ben sadece kendi fikrimi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Tamam, buyurun, hadi...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Düzeltme şeyi...

BAŞKAN - Ama yanlış giriyor kayda, sizi düzeltiyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır ama bırakın, ben söyleyeyim, siz sonra cevabınızı verirsiniz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Neyi kastettiği anlaşılıyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - "Hastalık" demiyoruz zaten.

BAŞKAN - Size ne oldu Sayın Altaca ya? Lütfen.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - "Yanlış girmesin." diyorsunuz ya...

BAŞKAN - Yanlışlık olmasın, kendi için söylüyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır ama eğer izin verirseniz kendimi ifade edeceğim.

BAŞKAN - Tamam, buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, bunu bir hastalık olarak tanımlamak zaten temel bir sıkıntı çünkü bir cezasızlığı getirecek bir durum. Bu bir hastalık değildir, bu bir şiddet yöntemidir. "Cinsel şiddet" diye bir şiddet yöntemi var, bu bir cinsel şiddet yöntemidir. Diyelim ki cinsellik boyutunu düşürdünüz ama şiddet boyutu hâlâ devam edecek bir yöntemdir. O açıdan zaten kadın kurumları, şu anda mevcut toplumsal yapıların hepsi buna eleştiri sunuyorlar, diyorlar ki: "Bu bir yöntem değil." Hatta toplumda normalleştiren, bunu tedavi edebilecek bir hâle getirebilecek bir bakış açısı kazandırılabilir. Bu da normal değil. Bunu normalleştiren, dediğim gibi hastalık, mide ağrısı gibi, baş ağrısı gibi tedavi edilebilecek bir durum gibi ifade etmemek gerekiyor. Daha farklı yol ve yöntemlerle, gerçekten toplumun bakış açısını değiştirerek, gerçekten çocukların 18 yaşına kadar bedenlerinin dokunulmaz olduğunu hem onlara ifade edip hem topluma benimseterek bu sorunla başa çıkabiliriz aslında biz. Ve bence medya da bunun bir ayağıdır, medyanın da bu konuda yoğun olarak çalışması gerekiyor. Meselenin üstünü kapatmak değil, daha fazla üstüne gidip daha fazla aslında o yönde çalışma yapanları geri adım attıracak, onları sindirecek yol ve yöntemler bulmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Tamam, teşekkür ederiz.

Sayın Kılıç'a...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Kimyasal hadım ile hadım farklı şey, kimyasal hadım ile kastrasyon aynı şey.

BAŞKAN - Hayır, değil. Buna yetkililer cevap verecek, aramızda tıp doktorları var.

Şimdi, arkadaşlar, burada bu 7 maddelik düzenlenmenin bir kısmını alıp diğerlerini yok saymak, sadece onun üzerine oturtarak yorum yapmak yanlış. Şiddetle ilgili mücadele bütüncül bir yaklaşımı gerektiriyor; ceza kısmı var, tedavi... Yani bunu hastalık boyutuyla yapanlar var...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İşte hastalık değil.

BAŞKAN - Hastalık boyutuyla yapanlara bir şey yapmayacak mısınız?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır, bunun hastalık boyutu ne?

BAŞKAN - Bunu hastalık boyutuyla yapanlar da var. Hukukçular var, araştırmalar var. Hastalık boyutuyla yapanlar...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - "Ben hastayım, gelip tedavi olmak istiyorum." der, o ayrı.

BAŞKAN - Sayın Acar, dinler misiniz. Dinledim ben sizi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ama hani böyle bir hastalık gibi normalleştirmemek gerekiyor bunu.