KOMİSYON KONUŞMASI

GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI AHMET EŞREF FAKIBABA (Şanlıurfa) - Ben teşekkür ederim Hocam.

Biz tabii, Hocamla Urfa'da -Başhekim olarak- beraber çalıştık ve Urfa'ya çok emeği vardır. Urfalı olarak da özellikle teşekkür ediyorum.

Şimdi, tabii, IPARD 2005 yılında başlamış ve o zaman 42 ili seçmişler. Biz 2011 yılında 1'inci IPARD programını başlatmışız. Emin olun burada AB'nin seçtiği iller var, seçtiği illerin özellikleri var, bazı şartları var ve o şartlardan dolayı da 42 il, mesela Malatya'yı koymuş ama Bingöl'ü koymamış. Bana kalmış olsa ben Bingöl'ü koyarım, daha mantıklı geliyor. Ama bu seçim hakkı bizde olan bir olay değil gerçekten. 42 il ve biz 1'inci IPARD programını bitirdik, 2018, 2019 ve 2020 tekrar 2'nci IPARD programına başlıyoruz. Ancak diğer 39 ilde bu sefer Bakanlığımızın kırsal desteklemeleri var. Biz mümkün olduğu kadar onlara destek verirken bu sefer IPARD'da olmayanlara kesin 20 lira veriyoruz. Aradaki o dengesizliği dengeli bir hâle getirebilmek için yani IPARD programında olmayan 39 ilimizi biz IPARD programında olandan çok daha, yüzde 100 daha fazla destekleyerek o aradaki adaletsizliği bir ölçüde gidermeye çalışıyoruz. Mesela IPARD'a seçilme kriterleri, 2005 yılında Avrupa Birliğinden elemanlar gelmiş, diyorlar ki: Bir defa, illerin seçim analizlerinde, ilk önce kırsal nüfusu ne kadar? Daha sonraki aşamalarda gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı paylar ne kadar? Kırsaldan göç oranı nedir? İlin tarımsal gelişme potansiyeli gibi hedef daha da daraltılmış yani hedef koymuşlar, bu hedefe göre de hiç bizim yetkimiz olmadan 42 tane ili koymuşlar. Bakın, yine bir şey var, 2016 yılında IPARD 2 oluşturulurken il sayısının 81 ile çıkarılması için AB komisyonuyla yoğun görüşmeler yapmış benden önceki arkadaşımız -sağ olsun- ama kabul edilmemiş. Ha, biz ne yapıyoruz? 39 ile Tarım Bakanlığı olarak daha fazla, yüzde 100 daha fazla destek vererek hiç olmazsa aradaki o dengesizliği kapatmaya çalışıyoruz. Gönül ister ki tabii, IPARD keşke 81 ilde olsaydı.

TİGEM konusunda esasında o şeyde haklısınız Hocam yani öyle bir algı var. Sanki TİGEM'lerin kapısı kapatılmış, halkın giremeyeceği bir yer olmuş. Arkadaşlarımız veya sizler geldiğiniz zaman ben Bakan olarak gidiyorum, yani orası sizlerin yeri, alın çoluk çocuğunuzu falan getirin, yemeklerimiz gayet iyi, az bir ücret var. Bunu çok değerlendirebilirsiniz. Yani biraz da doğru, yıllardan beri bir algı var ama bakın, bu TİGEM algısını... Bu 300 koyun, 250 bin düve, 250 köy gibi en önemli projelerin başında bu TİGEM geliyor. İnşallah en kısa zamanda Bakanlığımızın değerli arkadaşları bu konuda TİGEM'de nasıl bir değişim olacak onu açıklayacaklardır. Hakikaten hantal bir yapı var. Bu hantal yapıyla... 30 milyar Türk lirası değerinde bir yapıya sahip TİGEM şu anda. Ha, bunun hakkını verebiliyor muyuz? Vallahi bana göre de tam değil ama inşallah vermek için çok büyük gayretlerimiz var ve bunu inşallah kısa zamanda da göreceğinize inanıyorum.

Mültecilerle ilgili olarak yine arkadaşlar not veriyorlar. FAO ile Bakanlığımız Suriyeli mültecilere yönelik proje yürütüyor. 2017 yılında ilk aşaması bitti, 2018'de de devam ediyor. 900 kişi eğitildi. Tabii, Hükûmet olarak da yani Allah var, hakikaten çok önem veriyoruz, onlar bizim kardeşlerimiz. Ekmeğimizi paylaşıyoruz yani bir Şanlıurfa, bir Gaziantep, bir Hatay, bir Kilis; ekmeğimizi paylaştık yani o insanlar da bizim kardeşlerimiz, elimizden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Neticede, velhasıl ben şunu söylemek istiyorum: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olarak Türkiye'nin önünün açık olduğunu -çok samimi- ve tabii, bu eğitimler, bu destekler bilinçli bir şekilde verildiği takdirde muhakkak ve muhakkak çok ileri bir şekilde ivme kazanacağını, her geçen gün daha iyiye gideceğini ben görüyorum ve bundan da büyük mutluluk duyuyorum. Özellikle hayvancılık ve tarıma gençlerimizin çok sahip çıkması, kadınlarımızın sahip çıkması. Ve öyle arkadaşlar görüyorum ki Amerika'da lisansını yapmış ama çok güzel bir çiftlik yapmış ve ondan çok güzel paralar kazandığını söylüyor. Gittiğimiz her yerde birkaç örnek yani küçük ölçekli işletmeler, orta boylu işletmeler, büyük işletmeler gördüğümüz zaman basında yazıldığı gibi tarımın kötü olmadığını, tarımın önünün çok açık olduğunu... Hakkâri'de mesela bir kadın kooperatifi gördük, gerçekten mükemmeldi, görülmeye değerdi. Ayşe Hanım da benden sonra gitmiş, görmüş. Yani biz elimizden geldiği kadar...

O bütçe konusunda Hocam, esasında Hükûmet olarak bizim şurada bana göre -hata da demeyeceğim de- bir organizasyon eksikliğimiz var. Yani normalde bakın, desteği veriyor Hocam, koyun da veriyor, keçi de veriyor ama o Tarım Bakanlığında gözükmüyor. Enerjide biz veriyoruz, enerjiyi ne için veriyoruz biz? Üretim olsun diye veriyoruz. Sadece belirli illerde 600-700 milyon lira biz enerji desteği veriyoruz, sadece bir ilde. Yani bunları yan yana getirdiğimizde, topladığımızda emin olun güneş enerjisinden tutun, elektrik enerjisinden tutun, DSİ'nin yaptığı işlerden tutun, Orman Bakanlığı, Aile Bakanlığı... Bir bakıyorum ki Aile Bakanlığı da tarımla ilgili destekler veriyor. Hâlbuki bunlar ortak havuzda toplanmış olsa emin olun bunların miktarı Hocam, samimi olarak söylüyorum, bana inanmanızı istiyorum, birin üzerinde, birin üzerinde. Ama biz maalesef bunu yapamıyoruz yani biz bunu ortak havuzda toplayıp tarıma ne destek verdiğimizi bence çok iyi bir şekilde hazırlanıp anlatmamız lazım. Yani il özel idareleri veriyor, belediyeler veriyor, Orman Bakanlığı veriyor, efendim, Sosyal Güvenlik Kurumu veriyor, İçişleri Bakanlığı veriyor, Hazine veriyor, her biri veriyor ama sadece Tarım Bakanlığına baktığınız zaman orada bir eksiklik görülüyor. Bunlar ortak havuzda toplandığında... Yani ben Sayın Başbakana bunu arz etmem lazım, emin olun bu bir noktayı geçecektir, yüzde 1'i geçecektir. Bunu da çok samimiyetimle söylemek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.