KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, biraz evvel iktidar temsilcisi milletvekilimizin konuşmasını dinledikten sonra, inanın, hakikaten de üzüldüm. Üzüldüğüm yerler var, sevindiğim yerler var. Üzüldüğüm husus şudur ki: Mahkemeyi kurmuş Sayın Vekilimiz, kararı vermiş, kalemi kırmış. Henüz daha hâkimin karşısına geçmemiş, bir duruşma olmamış, dava aşamasına gelmemiş bir olayda kararı vermiş, Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer'i terör örgütü üyesi olarak ilan etmiş durumda. Bu, üzüldüğümüz nokta. Bu Meclis çatısı altında bu konuşmanın yapılmaması lazımdı. Sevindiğimiz nokta da Gençliğe Hitabeye yer vermesine sevindik. Tamamını bir kere daha okumasını tavsiye ederiz, özellikle "memleketi idare edenler" kısmı vardır; onu bir kere daha okursanız sevinirim.

Şimdi, bütçe hakkı demokrasilerde olan bir şeydir ve biz de bugün 2025 bütçesinden konuşuyoruz ancak kayyumların gölgesinde biz bütçe tartışmaları yapmaktayız. Ben birazcık bilgi vermek isterim hem milletvekilimize, diğer milletvekillerimize. Biliyorsunuz -Türkiye'nin en büyük ilçesi, yaklaşık 1,5 milyon insanın yaşadığı- Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer geçtiğimiz günlerde sabahın saat beş buçuğunda yatak odasında gözaltına alındı ve eş zamanlı bir şekilde, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Esenyurt Belediyesine koçbaşıyla, kapıları kırmak suretiyle kolluk kuvvetleri geldiler, arama yaptılar. Arama esnasında usule uygun davranmayarak avukatı sokmadılar ve usulsüzce delil topladılar. Burada amaç belliydi, Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer'i itibarsızlaştırmak için yapmışlardı bunu. Esasında bu hâl ve hareketler bize çok yabancı değil; bu tutum, bu davranışlar bize çok yabancı değil. Biz bunları geçmişte yaşamıştık. Ergenekon, Balyoz kumpaslarında bize buna benzer eylemler içerisinde bulunulmuştu. O zamanki savcı Zekeriya Öz bugün nerede diye sormak istiyorum ben sayın milletvekilimize ve bahsettiğimiz kişi Ahmet Özer 200'ün üzerinde bilimsel makale yazmış, 30'un üzerinde kitap yazmış bir bilim insanı, dekanlık yapmış, rektörlük yapmış, GAP Belediyeler Birliği Genel Sekreterliği yapmış, yıllarca bu görevlerde bulunmuş ve aday olmak için de Seçim Kurulundan temiz kâğıdı almış ve mart seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi adayı olmuş, on yıldan beri de Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapmakta olan bir bilim insanı.

Şimdi, bu iddianamede bu suç unsurlarına baktınız mı bilmiyorum ama şöyle söyleyeyim size: Aynı iddialarla, bu salonda bulunan herkes ama herkes terör örgütüne üyelikten tutuklanabilir. Niçin yapılmış? Mesela, Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer'e birisi telefon açıyor, diyor ki: "'Mehmet Kaya' diye birisi var, bunun annesi ölmüş, bir taziyede bulunur musunuz?" Ben milletvekiliyim, sizler de milletvekilisiniz. Günde en az 3 veya 4 defa böyle telefonlarla ben karşı karşıya kalıyorum; tanımadığım, bilmediğim insanları arıyorum ve taziyelerimi iletiyorum. Siz de yapıyorsunuzdur aynısını. Yani sizin aradığınız, taziyelerinizi ilettiğiniz bir insanın kardeşinin, oğlunun, gelininin Fetullahçı terör örgütü üyesi olup olmadığını siz nereden bileceksiniz, nereden bileceksiniz? Yani sırf bu sebeple bu salonda bulunan herkes terör örgütü üyeliğinden gözaltına alınabilir, tutuklanabilir. On yıl öncesi, on iki yıl öncesi yaptığı iddia edilen görüşmelerden, KCK sorumlusuyla yapmış olduğu görüşmelerden dolayı şu anda tutuklu durumda Belediye Başkanı. E, aynı tarihlerde, bakıyorsunuz, o insanla yani KCK yöneticisi olan insanla Adalet ve Kalkınma Partisinin o günkü Genel Başkan Yardımcısı, bugünkü milletvekili, o günkü milletvekili, bugün Varlık Fonunda bulunan, Turkcell Yönetim Kurulunda olan kişi yemek yemişler; bunlar da mı terörist şu anda? Aynı şeyler, değişen bir şey yok. 600 küsur kişiyle, terörle irtibatlı olan, iltisaklı 600 küsur kişiyle telefon görüşmesi yapmış. Bakın, rakamlara bakın, ne kadar büyük rakam olursa o kadar inandırıcı. Ya, buraya, bu Meclise daha geçmişte Süleyman Soylu geldi, "İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 1.300 tane terörist var; şu kadarı FETÖ'cü, şu kadarı şundan, şu kadarı bundan." dedi, bir tanesini bulamadılar, bakın, bir tanesini bulamadılar.

Bunlar yetmiyor, daha sonra da, Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk... Bir rekor kırılıyor arkadaşlar. Adam 3 defa seçiliyor ve üçünde de kayyum atanıyor. Bunlar demokratik bir ülkede yaşanacak hususlar değildir ve böylesi bir ortamda, kayyumların gölgesinde bütçe görüşmeleri yapmak da işin aslına bakılırsa anlamsız kalmaktadır ama biraz da bütçeden bahsedeceğiz.

Sayın Bakan, 993.720 kişilik kapasiteyle dünyanın en büyük yurt kapasitesine ulaştığımızdan bahsetmişti. 862 tane yurt varmış; 2002'de bu kapasite 182 binmiş, 190 tane de yurtmuş. Yıllar içerisindeki yurt sayılarına ve kapasitelerine baktığımız zaman, 2015-2016 yılında 450 bin olan yurt kapasitesi 2016-2017'de birden bire 612 bine çıkmış yani 162 binlik bir artış var, yurt sayısı da 592'den 748'e çıkmış, 156 tane bir yıl içerisinde yurt olmuş. Bakıyorsunuz bu nasıl olmuş diye. Bakıyorsunuz, bu yurtlardan 131 tanesi Fetullahçı terör örgütüne ait yurtlara el konulması sayesinde olmuş. Yani o tarihte, bakın, bu darbenin yapıldığı tarihte 821 tane Fetullahçı terör örgütüne ait yurt varmış, 821 tane, bizim şu anda yurt sayımız 862 ve siz bu 821 tane yurdun 131 tanesini devletleştirmişsiniz, Kredi Yurtlar Kurumunun devlet yurduna dönüştürmüşsünüz. Peki, ben bir soru sormak istiyorum: Bu 690 tane yurt ne oldu? Yani 821 tane yurda el konulmuş, 690 tane yurt ne oldu, kimlere tahsis edildi? Bakıyorsunuz yani basında bir çalışma yaptığımız zaman, bunların genelde TÜRGEV, Ensar gibi yandaş vakıflara ve cemaatlere, cemiyetlere verildiklerini görmekteyiz. Ben bunun rakamını öğrenmek istiyorum. Bu 690 tane yurt kimlere tahsis edildi, hangi cemaatlere, hangi vakıflara tahsis edildi diye soruyorum. Daha önemli soru, neden böyle bir şey yaptınız? Yani neden tamamını devlet yurdu hâline getirmediniz? Bana kalırsa bu da önemli bir soru.

Bir de şunu yapıyorsunuz: FETÖ'den aldığınız yurtları bu vakıflara, derneklere, cemaatlere vermişsiniz, daha sonra bu yurtlara da yani bu cemaatlere vermiş olduğunuz yurtlara -ki bunlar ücretli, özel yurt, para karşılığında hizmet veriyorlar- öğrencilerin daha sağlıklı ortamda barınmaları için, dengeli beslenmeleri için beslenme ve barınma yardımı yapıyorsunuz. Aktaracağınız kaynak da 2024-2028 yıllarında tam 14 milyar lira para. Bakın, bu çok ciddi bir para ve siz bunu özel kurumlara gönderiyorsunuz; bu da ciddi bir çelişkidir.

Burs ücretlerinden bahsediliyor. Geçen sene Mecliste burs müjdesini vermiştiniz, 1.250 liraydı galiba, 2 bin liraya çıkarmıştınız lisans öğrencilerine ve devamlı 2002 atfı var; “2002'de 45 liraydı, bugün 2.000 liraya geldi.” E, bir çeyrek altın hesabı yaptığımız zaman, 2002 yılında 45 lira öğrenci bursu alan bir üniversite öğrencisi gidip kuyumcudan 1,5 çeyrek altın alabiliyormuş yani iki aylığıyla 3 altın alabiliyormuş daha doğrusu. Bugün 1,5 çeyrek 7.500 lira yapıyor ve önümüzdeki yıl yani 2024-2025 eğitim öğretim yılında burs ücretleri ne kadar olacak? Bu vasıtayla bize açıklarsanız seviniriz.

Gençlerin durumundan biraz bahsetmek istiyorum, arkadaşlarımız bahsetti. Bugün gençlerimizin yüzde 70'i ülkede çağdaş ve iyi bir eğitim verilmediğini düşünmekte. Türkiye'de insanların düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edemediğini söyleyen gençlerin oranı yüzde 65. “Gelecekte şu ankinden daha iyi şartlarda yaşayacağım.” diyenler sadece yüzde 36. Yurt dışına gitmek isteyenler kimi araştırmada yüzde 60, kimi araştırmada yüzde 70. Yüzde 55'i beslenme giderlerini karşılayamadıklarından bahsediyor. Ve en kötü şeylerden bir tanesi “Mutlu musunuz?” diye sorulan soruya “Mutluyum.” diye cevap verenlerin oranı yüzde 17,3. Gençliğin durumu ne yazık ki bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Toparlıyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bir de şöyle bir sıkıntı var: Evet, Türkiye'nin birçok yerinde yurt açılmış ancak bir dengesizlik var. Mesela, Manisa’da öğrenci sayısının yüzde 32'sini barındıracak kadar yurdumuz varken İstanbul'da öğrenci sayısının ancak yüzde 6’sı için yurt yapılmış. Ankara'da bu rakam yüzde 13, İzmir'de bu rakam yüzde 18; zaten en büyük problem burada. Yani Manisa’da şu anda doluluk oranı yüzde 87 ancak biliyoruz ki İzmir'de, İstanbul'da, Ankara'da yedek bekleyen on binlerce insan var. Bunun rakamını merak ediyoruz; şu anda İzmir, İstanbul ve Ankara'da yedek bekleyen, başvurduğu hâlde yerleşemeyen -3 il için söylüyorum- öğrenci sayısı ne kadardır?

Teşekkür ederim.