| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/926) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .03.2018 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Son cümleden başlayayım.
Sayın Başkanım, niye geceler, ne oldu? Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, milletvekilleri insan. Çalışıyoruz. Yangından mal mı kaçırıyoruz? Yirmi saat nasıl mesai yaptırılır insanlara? Yirmi saatten sonra ortaya çıkan olayların birinci derece sorumlusu -buna sebep- bu yirmi saat burada çalışmayı kim yaptıysa sorumlusu odur.
BAŞKAN - Benim, biliyorum efendim, doğru!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nedir bu yani, ne yapıyoruz arkadaşlar ya, niye sesiniz çıkmıyor ya? İktidar partisi milletvekilleri, herkes bir şey söylesin; niye bu gece bu kanunu bitirmek zorundayız?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bizim sesimizi bize bırakın ya, siz söyleyeceğinizi söyleyin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Size bırakıyoruz.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Evet, sesimizi bize bırakın siz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya arkadaş, yani size hiçbir şey söylenmeyecek mi?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Size bir şey söylenmeyecek mi?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu Meclis söylenme yeridir. Biz söyleyeceğiz, yanlış şeyler de söyleyeceğiz, siz de söyleyeceksiniz; bu, budur. Niye sinirleniyorsunuz ki, niye bu kadar gerginlik arkadaş?
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Niye sinirlenme olarak algılıyorsunuz? Size karşı bir yorum yapıldığında hep böyle mi algılıyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizden rica ediyoruz, bu, gece yirmi saat çalışma yanlıştır. Bu gerçekten insanın beden sağlığını, ruh sağlığını bozar, sağlıklı kararlar alınmaz, sonunda tatsız olaylar olur.
BAŞKAN - Yok, on dört-on beş saatte keseceğim ben, sorun yok!
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu yanlıştır, bunu söylüyorum. Buna katılmıyorsanız katılmayın.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Katılmıyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O nedenle şimdi "Paylan'ın önerisine katılacağım." diyeceğim, Sayın Bakan diyecek ki "Sen Paylan'ın avukatı mısın?"
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya Sayın Vekilim, alınganlık gösterme.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya arkadaşlar, yani biz birbirimizin düşüncelerine katılamayacak mıyız? Yani burada ne var bunda, bunda büyük bir yanlışlık mı var?
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Alınganlık gösterme, katılıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya konuşuyorum arkadaş, ne var ya! Dinle bir. Biraz sonra söz alırsın, konuşursun; nasıl olsa "Gece de çalışacağız." diyor Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanla başlamışken devam edeyim. Moddy's filan soru sordum ben, kimseye avukatlık yapmadım, dedim ki: "Türkiye Cumhuriyeti devleti, Maliye Bakanlığı bu uluslararası derecelendirme kuruluşlarına bu yaptıkları işten dolayı bir ödeme yapıyor mu yapmıyor mu? Bu kuruluşlardan biri Moddy's midir?" diye sordum, yazılı da sormuştum Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - E bunda ne var yani o zaman niye öfkeleniyorsunuz? Siz Moddy's'i eleştireceksiniz, biz de diyeceğiz ki "Arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti devleti böyle uzayda falan, kapıları kapatmış bir ülke değil. Dünyada ne oluyor ne olmuyor her şey Türkiye'de de oluyor. Türkiye'de olanlar dünyayı, dünyada olanlar Türkiye'yi ilgilendiriyor. Dolayısıyla bu kuruluşlar önemli. Bu kuruluşların verdiği raporları dünya dikkate alıyor dolayısıyla bizim de dikkate almamız gerekir." söylememiz gayrimillî mi yapar bizi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Dünya da o raporları dikkate almadı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, gayrimillî yapıyorsa bu gayrimillî kuruluşlara niçin bizim vergilerimizden ödeme yapıyorsunuz Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yatırım kuruluşlarının raporlarına bak, kimse dikkate almıyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Güzel de, almıyor da niye ödeme yapıyorsunuz bu kuruluşlara o zaman; bizim paramızı, vergilerimizi niye oraya veriyorsunuz Sayın Bakanım? Dolayısıyla burasını konuşacağız.
Şimdi, Haluk Ayhan, tabii hassas bir konu. Biraz evvel ifade edildi, biz insanız, milletvekilleriyiz; geçmişte, bugün, yarın da yanlışlar yapmışızdır, yapabiliriz de ama sözlü olarak yani söz olarak yapılan yanlışların, eğer yanlışsa...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - İsmimi zikrettiniz, bana mı söylüyorsunuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, evet.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ne söylüyorsunuz bana?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim, biraz evvel konuştunuz ya.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Ben size bir şey konuşmadım ya.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben de size konuşmayım o zaman, ortaya konuşayım.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Benim ismimden bahsettiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam söylemiyorum isminizi.
Arkadaşın ismini geri alıyorum, genel olarak söylüyorum. Birisi yanlış şeyler yapabilir, söyleyebilir; bu, sözdür. Sözün karşılığı sözdür değerli arkadaşlarım. Türkiye Büyük Millet Meclisinde -geçmişte de olmuştur, bugün de olmaktadır- bu şiddet olayları, saldırılar, kaba kuvvet kullanmak, bunlar yanlıştır.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Edebi, ahlakı aşan seviyedeki...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunlar yanlıştır.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - O zaman önce onu kınayın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kınadık.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Kınayın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaşım...
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Daha da uzatmayın, tamam.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yahu, nerede nasıl konuşacağıma ben karar veririm.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Her gün her tarafı şekillendirmeye çalışıyorsunuz, yapmayın.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Mevzu neyse onu konuşalım.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu ne ya, bu nasıl bir tavır ya!
Bakın, ben konuşuyorum, hiç kimsenin damarına falan basmıyorum, öyle bir şey yapmıyorum. Diyorum ki...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Benim ismimle başladın, "Damarına basmıyorum." diyorsun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya geri aldım arkadaş, senin ismini kullanmıyorum, kullanmıyorum senin ismini, sizin isminiz kullanılamaz; geri aldım, geri aldım. Ama şunu söylüyorum...
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Tahrik ede ede değil mi?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya niye tahrik oluyorsun arkadaş? Konuşulabilir, hadi siz söylemezsiniz biz yanlış şeyler yapabiliriz çünkü biz insanlarız, insanlar eksiktir, böyledir insanlar. Boş bulunuruz, yirmi saat çalışırız, bir şey söyleriz, yanlış bir şey olur bu. Nitekim İç Tüzük de -doğru yanlış, katılırsınız katılmazsınız- böyle yanlışlıklar yapıldığında nasıl karar alınacağını, ne yapılacağını öngörmüş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da bu konuda bir işlem ihdas etmiştir. Dolayısıyla bunlar bittikten sonra saldırılar, fiziksel şiddet kullanmalar kabul edilemez. Şu grup ya da bu grup yaptı demiyorum ama son günlerde Mecliste birkaç kere böyle olaylar oldu; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmıyor, bunlardan uzak durmamız gerekiyor.
Bir son cümle: Netice itibarıyla en ağır eleştiriye bile yine konuşarak en ağır eleştiri yapılır, biter, böyle olması gerekiyor.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; şimdi, görüşmekte olduğumuz KDV'yle ilgili bu yasa tasarısı Cemal Öztürk kardeşimizin ifade ettiği gibi öyle büyük bir reform filan değil. Cemal Bey şöyle bir şey söyledi ve Hükûmet partisinin mensupları da sık sık şöyle söylerler: "Biz 2003'ten bu yana sayısız reform yaptık." Ya arkadaşlar, sayısız yapılan şeyler reform değildir. Sizin en önemli probleminiz ve inandırıcılığınızı zedeleyen problemlerden bir tanesi de çok sık reform yapmanızdır. Bırakın sık sık reformlar, ekonomiyle ilgili sık sık yasa çıkarma o uluslararası arenalarda aleyhte kullanılır, güveni bozucu, sarsıcı olarak nitelendirilir. "Sık sık reform yapmayın, aman gözünüzü seveyim, ekonomiyi olumsuz etkilersiniz." bu da reform değildir ama hiçbir şey yapmıyor da değil. Bu KDV'yle ilgili -işte 1985'te mi çıkmıştı KDV- otuz üç seneden beri uygulanan bu yasayla ilgili birikmiş -sizin döneminizde, başka dönemlerde- dünya kadar sorun var. Bu sorunlardan bazılarına el atılıyor, bu şekilde bakmak gerekiyor "Büyük bir reformdur." demek yanlış olur.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; önce bu vergi adaletiyle ilgili birkaç bir şey söylememiz gerekiyor. Yani Sayın Bakan bu yasayı takdim ederken, amaçları sıralarken söyledikleri arasında bu adaletle ilgili çok fazla bir şey yok ama bir vergi düzenlemesi yaptığımız zaman bütün dünyada, bütün dünyada bakın, en zengin insanlar çıkıyor diyor ki: "Vergi adaletsizliği var." Dünyanın en büyük servet sahipleri, birinci, ikinci sırada olanlar bile çıkıyor "Şu sebepten dolayı daha fazla vergi vermemiz gerekiyor." "Daha az vergi vermemiz gerekiyor." gibi vergi adaleti tartışılıyor. Dolayısıyla vergiyle ilgili bir düzenleme, hadi Cemal kardeşimizin dediği gibi reform niteliğinde bir düzenleme yaparken bu düzenleme vergi adaletini ne kadar etkiliyor etkilemiyor buna bakmak gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bu KDV'yle ilgili Türkiye'de uygulanan sistem geçmişte defalarca eleştirilmiştir. Verginin vergilendirildiği bir tuhaf vergi sistemi. Bakın, bizim 2016-2017 arasında devletin topladığı bütün vergilerde artış var. 459 milyar TL'den 536 milyar TL'ye yükselmiş. Gelir vergisi de 96,5 milyar TL'den 112,4 milyar TL'ye çıkmış, yüzde 16,5 artış var. Kurumlar vergisinde yüzde 23 artış var. İşte dâhilde alınan KDV'de, ÖTV'de falan hepsinde artış var. Fakat şöyle verginin yapısına baktığınız zaman esas vergiler dolaylı vergilerdir. "Ya, bu çok eleştirildi, çok konuşuldu. Ne yapalım yani devletin başka çaresi yoktur. Türkiye ekonomisi çok -on altı senedir reformlar yapılıyor nasıl oluyor, niye böyle bir dönüşüm oluşmadı, o da bir şey o ayrı bir konu- büyük bir dönüşüm olmadıktan sonra vergi adaletiyle ilgili ciddi, büyük işler yapmamız mümkün değil. Çünkü bu vergileri toplamazsak devlet de devam edemez, bağış verilemez." falan diye bir sürü şeyler söylüyorlar. Ama on altı seneden beri de... Sayın Cemal Öztürk, sen kızmıyorsun bana hep sana hitap ederek söyleyeyim eski hukukta...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok, kızmıyorum. Sürekli reform yapıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nedense bu dünya kadar sayısız reform arasında bir büyük reformu kaptıramadınız, ki Türkiye'nin vergi sisteminde vergi adaletini getirebileceğimiz bir değişiklik yapabilelim; olmadı on altı seneden beri.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu düzenleme vergi adaletiyle ilgili ciddi bir iş yapmıyor yani böyle bir düşüncesi, böyle bir niyeti de yok. Şimdi, en azından KDV'yle ilgili büyük bir düzenleme reform tarzı niteliğinde -tırnak içinde- düzenleme yaparken vergi işine bir el atardık değilim mi yani vergiden vergi? Şimdi, KDV Kanunu'nun 24'üncü maddesini biliyorsunuz, "Teslim alanın gösterdiği yere kadar satıcı tarafından yapılan taşıma, yükleme ve boşaltma giderleri -ekliyor ana gidere- ambalaj giderleri, sigorta, komisyon ve benzeri gider karşılıkları ile vergi, resim, harç, pay, fon karşılığı gibi unsurlar." Ya, daha evvel 10 liralık mal almışım, neyse hizmet yapmışım, buna vergi, ÖTV tahakkuk etmiş, ödemişim vergiyi. Geliyor, ana para ile ÖTV'yi topluyor ve bunun üzerinden KDV ödeyeceksiniz diyor. İşte, Deli Dumrul filan bir sürü laflar ediliyor. Sayın Bakanım, gerçekten yaptığımız işin halk nezdinde bir karşılık bulması için, "Biz iyi niyetle reform niteliğinde değişiklikler yapıyoruz ve bunlar ileride Türkiye'de adil bir vergi sisteminin inşa edilmesinde katkı sağlayacak değişiklikler." diyebilmemiz için böyle temel konulara bir el atmak gerekiyor. Demokrasinin en temel şeyi vergiler nasıl toplanıyor, kimden toplanıyor, ne kadar vergi verilecek ve bu vergiler nasıl harcanacak? Yani vergi verenlerin hepsi merak eder, nereye harcanıyor bu vergiler? Gerçekten bizim verdiğimiz bu vergiler yatırımlara, istihdama ne kadar etki ediyor? Uyguladığımız vergi sistemi, o ülkenin ekonomisi üreten ekonomi mi oluyor, üretimden giderek uzaklaşan bir ekonomi mi oluyor? Bütün bunlar çok önemli. Vergi politikalarımız ekonomik politikaların en temel göstergelerinden biridir. Topladığımız vergilerin yapısı da en temel ekonomik göstergelerden biridir. Siz ise bu yasa dâhil, bugüne kadar, özellikle son zamanlarda yapmış olduğunuz -ki ben panik tarzında yapılan değişiklikler diyorum- değişikliklerde bu konuyla ilgili yasal düzenlemeler yapmak ya da başka kararlar yaparken sizi harekete geçiren temel şey birinci sırada büyüme. Yani büyümeyle ilgili, büyümeye ne katkı sağlayacak? İstihdamla ilgili, işsizlikle ilgili diğer konuların hepsi ayrıntılar oluyor. Büyüme olduğu zaman bitiyor iş. Büyümeyle ilgili de kalıcı ve sürdürülebilir, ciddi bir rakam da esasen yok. Olsaydı Sayın Cumhurbaşkanı ve hepiniz üçüncü çeyrekteki 11,1'lik büyüme sadece onu söylüyor. İşte, biz 11,1 büyüdük. Geçmişte neydi, bundan sonra ne olacak? Bunlarla ilgili de herhangi bir projeksiyon yapılmıyor.
Değerli arkadaşlarım, maddelere gelince tek tek düşüncelerimizi açıklamaya çalışacağız. Elbette başta konuşmama başlarken ifade ettiğim gibi, bu tasarıda bizim de destekleyeceğimiz birtakım maddeler var. Ama çok ciddi problemler var. Bu istisna konusu, tamam işte vergi istisnaları getiriyorsunuz. Bunun bir kısmı vatandaşı rahatlatmak için yapılıyor, özellikle büyük bir kısmı da yatırım ortamı dediğiniz yani büyümeyi teşvik etsin, yatırım ortamı iyileşsin, istihdam artsın bu amaçla yaptığınız değişiklikler oluyor. Ama bazı şeyler var, bu istisnaları anlamakta zorluk çekiyoruz.
Şimdi, ben arkadaşlarıma söyledim, "KDV'yle ilgili bugüne kadar getirilen istisnaların bir listesini yapın." dedim. Onlarca istisna var. Neredeyse artık şöyle bir şey dersek büyük bir vergi kaybı olmayacak: Sayın Bakanım, KDV'yi kaldırın, KDV diye bir vergi olmasın. Bu kadar masraf, defter, kalem, muhasebecilerin uğraşmasına filan gerek yok. Bu kadar istisnalardan sonra tamamen kaldırırsanız hiçbir problem kalmaz.
Şimdi, yeni istisnalar getiriliyor. Bu istisnaların arasında "Araplara" diye bir gazeteci yazı yazmış, "Araplara istisna" diye yazı yazmış, onu şey olarak söylüyorum. Neyse sağlık hizmetlerine getirilen istisnadan gümrüksüz mağazalara getirilen istisnaya kadar, derneklere, vakıflara getirilen istisnaya kadar. Ama çok önemli, ciddi bir toplumsal sorun var ki bu hiç aklınıza gelmiyor. Bu konuyla ilgili, ilgili meslek kuruluşları aradığı için burada üzerinde durmak istiyorum. Sayın Bakanım, sanatçılarla ilgili, yazarlarla ilgili Türkiye'de ciddi bir problem var. Türkiye'de gerçekten bir insan sıradan yazarlıkla -eğer büyük gazetelerde şurada, burada köşe möşe filan değilse onları atıyorum- geçinmesi mümkün değil bu sistemde. Niye mümkün değil? Çünkü yüzde 17 stopaj, stopajla beraber birleştirip bir KDV alıyorsunuz, ondan sonrada orada -zaten teliflerin durumu nedir- insanların geçinmesi falan mümkün değil. Hem yazarlar için aynı şey söz konusu hem de mütercimler için aynı şey söz konusu. Yani toplumu rahatlatmak... Bunlar az bir sayıda filan değil ve bu sadece o grup insanın geçimiyle ilgili bir şey söylemiyorum. Bu, Türkiye'de kitapların fiyatı, ne kadar çok kitap yazılacak, ne kadar çok tercüme edilecek bunlarla da ilgilidir ve sürekli üzerinde durduğumuz "Ya, biz ekonomide en temel şeyi yapamıyoruz katma değer üretemiyoruz." Üretemiyoruz, böyle olduğu zaman da ihracat ettiğimiz 100 liralık malın 70 liralık kısmını dışarıdan alıyoruz. Dolayısıyla, hiçbir işe de yaramıyor, cari açık da veriyoruz. Bu işin ortadan kalkabilmesi için katma değer üretmemiz gerekiyor. Bunun için de eğitim diyoruz. İşte, eğitimle direkt ilgili bir konudur ama bu konuyla ilgili herhangi bir şey maalesef yapılmıyor.
Sayın Başkan, sözümü de uzattım maddeler gelince yine maddelerle ilgili düşüncelerimizi ifade etmeye çalışacağım. Hayırlı olur inşallah.
Teşekkür ederim.