Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/926) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 14 .03.2018 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Musa Bey'le başlamak istiyorum.
Arkadaşlar, hepimiz siyasetçiyiz ve hata da yapabiliriz, yanlış bir şey de söyleyebiliriz. Yani her birimizin burada müktesebatına baktığımızda birbirimize kızabileceğimiz ifadeleri olmuştur. Ancak söze sözle cevap verilir. Yani geçen hafta burada bir milletvekilimizin omzu kırıldı, linç girişimi oldu, açık bir nefret söylemiyle, nefret suçuyla bir linç girişimi oldu. Aynı şeyde, bu linç girişiminde bana karşı da bir saldırı söz konusu oldu. Bu Mecliste eğer ki söze sözle karşılık verilemeyecekse, milletin temsilcileri bu noktada olursa sokaktaki insanlarımız ne yapsın?
Sayın Başkan siz de dinlerseniz memnun olurum.
Söze sözle cevap verilir arkadaşlar, varsa bir müeyyidesi hukuk yolunda açılır, verilir, var tazminat davaları, bunlar yapılır ama bir linç girişimi özellikle Meclisin çatısı altında kabul edilemez.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Bu konuda görüş açıklayacak kimse varsa söylesin, beyan etsin, en son ben bir şey söyleyeceğim. Açıktan söyleyelim, hiç sağını solunu kıvırmayalım.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben bitirdim.
BAŞKAN - Yani normal konuşmanız da mı bitti?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, değil. Yani bir talebi var vekilimizin de söyleyeceği bir şey.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Benim talebimin ne olduğunu orası anladı, siz bana tercüman olmayın.
BAŞKAN - Siz devam edin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum tekrar.
Sayın Bakan, bu torbayı Hükûmet sözcünüz bir vergi reformu olarak müjdeledi bundan bir ay kadar önce "Bir vergi reformu getiriyoruz. Ey vatandaş! Müjdeler olsun, vergi reformu getiriyoruz." dedi. Sayın Bakan da buradaki gerekçede bir vergi reformu olarak tanımlamış ve kamuoyuna da böyle anlatıyorlar. Yani vatandaş da "Herhâlde bana bir faydası olacak, herhâlde bu bana dokunacak, bir etkisi olacak." diye düşünüyor.
Sayın Bakan, burayı dinlerseniz memnun olacağım, insicamım bozuluyor da.
Biz hep diyoruz: Bu Hükûmetin iki buçuk yıldır Plan ve Bütçe Komisyonuna getirdiği her şey yüzde biri ilgilendiren palyatif tedbirlerdir çünkü iktidar, demokratik yoldan çıktığından beri, kurumları aşındırdığından beri piyasa ancak ittirilerek götürülebiliyor. Yani piyasa, kamu eliyle, Keynesyen politikalarla, can verildikçe, kredi garanti fonları verildikçe, piyasaya can suları verildikçe ayakta durabiliyor ve hep Hükûmetin kapısında bekliyorlar, gidiyorlar, diyorlar ki: "Arkadaş, çarkları çevirmemiz için değirmene su lazım." "Ne lazım?" "Değirmene suyu sen vereceksin." "Ne yapacağız?" "Kredi Garanti Fonu'nu devreye sokacaksın, teşvik vereceksin, vergi indirimi vereceksin." Hep bu çerçevede bir canlanma hayal ediliyor ve bütün bunlar da reform olarak vatandaşımıza, tırnak içinde söylüyorum, yutturulmaya çalışılıyor.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; yüzde biri ilgilendiren elbette maddeler olabilir yani yatırımcıyı rahatlatan maddeler söz konusu olabilir.
Sayın Başkan, ben bu şekilde devam edemeyeceğim. Sayın Bakan insicamımı bozuyor, ne yapacağız bu konuda?
BAŞKAN - Sayın Bakan pürdikkat sizi dinliyor, o arada da alması gereken bilgileri alıyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN - Sayın Bakan, sizin açıklama yapmanızı gerektirecek bir şey yok.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir cümleyle açıklayabilir miyim?
BAŞKAN - Konuyla ilgili mi?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Evet, konuyla ilgili.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ses geliyor oradan efendim.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Çok değerli vekillerim, siz sorular soruyorsunuz, benden bilgiler istiyorsunuz, açıklamalar istiyorsunuz. Ben şu anda o açıklamaları ve soruları cevaplayabilmek adına bir çalışma sergiliyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, ara talep edin o zaman.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Konuşmanızı Komisyona yapıyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, efendim, olur mu? Hükûmet tasarısı, Komisyona yapıyorum, size yapıyorum ve bürokratlara yapıyorum.
BAŞKAN - Dinliyor Sayın Bakan, herkes dinliyor.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sizin burada bana yönelttiğiniz her soruyu benim bütün ekibim dinliyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam efendim, ben de diyorum ki: Orada birisi konuşurken burada birisi nasıl konuşabilir? Birbirimize saygılı olalım. Talebiniz varsa ara versin Sayın Başkan, siz o hazırlıklarınızı yapın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Peki, bundan sonra hiçbir hazırlık yapmayacağım Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, ara verilsin efendim, hazırlıklar yapılsın, niye yapılmasın?
Arkadaşlar, bir vergi reformu ortaya koyuyorsak toplumun yüzde yüzünü ilgilendirmeli. "KDV" dediğimiz şey bütün vatandaşlarımızın her gün hayatına dokunan bir vergi, her gün. Sabah gidiyoruz bakkalımıza ufacık bir şeyler alırken KDV'ler var yüzde 8, yüzde 1, yüzde 18. Vatandaş benzin istasyonuna girer KDV... Hayat, nefes alırken, su faturası öderken, her noktada, her anda, çocuğundan dedelerimize, ninelerimize kadar her gün KDV'yle tanışıyoruz, KDV ödüyoruz devlete ve diyoruz ki: "Yüzde yüz ödüyor." Şimdi, KDV'yle ilgili, âlâyıvâlâyla bir vergi reformu anlatıyorsak vergi reformu yüzde yüzü ilgilendirmeli çünkü bu vergiyi tüketici ödüyor, adı üzerinde, bir tüketim vergisi ortada var, tüketirken ödüyoruz biz bunu. Arada aracılar var, evet, ithalatçı yurt dışından getirirken, gümrükten sokarken KDV'sini ödüyor, toptancıya devrediyor, o KDV, bir bölüm stok varsa alacağı söz konusu oluyor; o, perakendeciye gönderiyor, perakendeci satarken alıyor, fazlası varsa devlete veriyor, vermiyorsa borç olarak kalıyor ama 80 milyonu ilgilendiren bir vergi var ortada. Değerli arkadaşlar, eğer ki bir reformdan bahsedeceksek o reform da 80 milyonu ilgilendirmeli.
Sayın Bakan, şu maddelere baktığımızda yüzde yüzü ilgilendiren bir madde gösterebilir misiniz? Hayır. Bakın, adı üzerinde zaten, tamamen yatırım ortamının iyileştirilmesi üzerine, zaten gerekçesine de koymuş. Yani yüzde biri ilgilendiren, yatırımcıyı, sanayiciyi, işte büyük işletmeleri ilgilendiren bir torba. Evet, küçük esnafla da ilgili bir düzenleme var ama ona maddelerde geleceğim, onun da pek çok handikapları var çünkü.
Değerli arkadaşlar, eğer ki bir reformdan bahsedeceksek bu maddeleri gerçek anlamda bir reforma çevirmemiz lazım. Hükûmetin vaadidir, yıllardır... Eski Maliye Bakanımızdan beri, söyledi Mehmet Şimşek "Bir gelir vergisi reformu getireceğiz. Dolaylı vergi oranlarını, dolaysız vergi oranlarında olan adaletsiz oranları düzelteceğiz." dedi yani dolaylı vergileri azaltacağız, doğrudan vergileri yükselteceğiz diye bir vaatte bulundu. Ama Sayın Cumhurbaşkanı o anda müdahale edip bu konuda bunun geri plana atılması yönünde bir irade gösterdi ve o günden beri gerçek anlamda reformlar yapmıyoruz, palyatif tedbirlerle günü kurtarmaya çalışıyoruz. Bu da geçen sene, biliyorsunuz, ülkemizde ciddi bir iktisadi krize doğru yürüyorduk ve piyasada bir sıkışıklık vardı, piyasadaki bu sıkışıklığı gidermek anlamında, iktidar, şapkadan bir tavşan çıkardı, dedi ki: "Kredi Garanti Fonu'nu ortaya koyacağım." Kredi Garanti Fonu'nda da 250 milyarlık bir kredi tanımladı. Evet, piyasayı canlandırdı, gerçekten piyasaya bir can suyu oldu ama o zaman da uyarmıştık: "Siz eğer ki bu kadar parayı piyasaya sürerseniz bunların yan etkileri olur." dedik. Evet, sonucunda bir büyüme söz konusu oldu ama yan etkileri de oldu.
Bakın, ne oldu? Piyasaya bir para sürdünüz, sonucunda enflasyon hedefimiz yüzde 5-5,5'lardayken sonra 7'ye revize edilmişken yüzde 12 ve üzerlerine yükseldi. Sonuçta ne oldu arkadaşlar? Enflasyon yükseldi, bunun sonucunda faizler yükseldi, faizlerle beraber döviz kuru yükseldi ve ülkemiz bir sarmala girdi yani bu genişlemeci politikalar ülkemizi dövizin asla düşmediği ve hep yukarı doğru ataklar yaptığı... Ki sepet kura baktığımızda -sırf dolara bakılır pariteden dolayı- euronun dün 4,80'i gördüğü, faizlerin 1 puan yükselip 13'lere çıktığı, mevduat faizlerinin 15-16 aralığına yükseldiği bir makroekonomik dengeler silsilesiyle karşı karşıyayız. Siz, genişlemeci politikaları yaptığınızda, o Kredi Garanti Fonu'nu verdiğinizde, bunun nereye dönüşeceğini bilmeden piyasaya rastgele verdiğinizde bu, tüketime dönüştü arkadaşlar ve tüketime dönüşüp üretim ekonomisini canlandırmadığı için de bakın, ne oldu? Bir yıl sonunda 51,7 milyar dolar cari açık veren bir ülke durumuna geldik, gayrisafi yurt içi hasılaya göre yüzde 6'lık bir orana denk geldik.
Değerli arkadaşlar, bu, tam 2000 yılındaki dengedir, 1993 yılındaki dengedir ve 2007 yılındaki, 2008 yılındaki dengedir. O yıllardan hemen sonra da 1994 ekonomik krizini yaşadık, 2002 ekonomik krizini yaşadık, 2009 ekonomik krizini yaşıyorduk, evet, teğet geçti, sebebi şuydu: Bütün dünyada para muslukları açıldı, Amerikan Merkez Bankası piyasaya parayı sürdü, Avrupa Merkez Bankası piyasaya parayı sürdü ve biz on yıldır bu fazla paranın, bol paranın nimetini yaşıyoruz. Şimdi, on yılın sonunda, arkadaşlar, bu parti bitiyor artık, müzik durmak üzere çünkü Amerikan Merkez Bankası da, Avrupa Merkez Bankası da "Artık bu parayı toplayacağım." diyor.
Her yerde bir sohbet var ya.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Herkes seni dinliyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Eyvallah, sağ olun, teşekkürler. Yok, hayır, oradan Başkan bir konuşma yapıyor, oradan...
BAŞKAN - Ya, müsaade edin ama, yani, siz de beni terbiye mi edeceksiniz Sayın Paylan?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Estağfurullah efendim, oturumu yönetiyorsunuz...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öğrenmenin yaşı yoktur Başkanım.
BAŞKAN - Yani, yapmayın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Estağfurullah, yok.
BAŞKAN - Benim sorumluluğum sadece sizi dinlemek değil ki; Komisyonu yönetmek, buradaki idari işleri de yapmak. Ya, yapmayın lütfen ya. Buyurun, devam edin.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öğrenmenin yaşı yoktur Başkanım, bir şeyler öğren.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, Komisyon üyemiz olmayan bir üye gelip sizden bir şey istiyor; onu da mı yönetmek durumundasınız, anlamadım?
BAŞKAN - Yani, tabii ki yasama süreciyle ilgili bir milletvekilinin gelip herhangi bir şey söyleme hakkı yok mudur yani?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, o arada vardır tabii ki, yani, yönetirken değil Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yapmayın lütfen ya, yapmayın, rica ediyorum.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Biz seni dinliyoruz, merak etme.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim, onun farkındayım, sağ olun, teşekkür ederim.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Son on yılda geldi, evet...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, bu para bolluğu döneminin bitmek üzere olduğu bir dönemde biz öyle bir noktadayız ki hem bütçe açığı noktasında yükselen bir noktadayız, enflasyonumuzun yükselmekte olduğu, faizlerin yükselmekte olduğu ve cari açığımızın -bakın, en önemlisi; içerideki açığımızı bir şekilde yönetiriz çünkü sonuç olarak Türk lirasıyla; en kötüsü, enflasyon yaratılır, borçlarınızı TL basıp ödersiniz ama- en kötüsü cari açığın yıllık 52 milyar dolar olduğu bir noktada yakalandık biz, yani o para musluğunun bitmekte olduğu, para musluğunun kapatılmakta olduğu dönemde ve Hükûmet, maalesef, bu noktada hiçbir tedbir almıyor. Yani, 52 milyar dolarlık cari açık... Bakın, son iki ayda 15 milyar dolar; bu, yıllığa vurduğunuzda, 80 milyar doların üzerine taşınacak bir cari açık demek. Bu noktayı görüp hiçbir tedbir almıyor. Ve en son geçen hafta -biz bunu anlattık, dilimizde tüy bitti ama- Moody's bizim -biliyorsunuz- notumuzu kırdı. Sayın Bakan Mecliste dedi ki benim uyarım sonucunda: "Arkadaşlar, Moody's raporu bizim için beş para etmez; Moody's Moody's takmayız, biz tam yol yolumuza devam edeceğiz." Ekonomi Bakanımız eksik durur mu? O da çıktı, Moody's'in raporunu aşağıladı, "Yok hükmündedir, çöp hükmündedir."
Bakın, pazartesi günü Moody's'in raporu piyasayı etkilememişti; 3,80'di dolar o gün ama bu açıklamalar, Maliye Bakanının ve ekonomiden sorumlu bakanın, Ekonomi Bakanımızın, dış ticaret bakanımızın yaptığı açıklamalar sonrası dün bir anda... Çünkü bu kadar yok sayarsanız...
BAŞKAN - Dış ticaret bakanımız yok bizim ama.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani, o "Ekonomi Bakanı" diye geçiyor da esas dış ticaretten sorumlu bakandır. Yani, Ekonomi Bakanımız esas Mehmet Şimşek diye biliyoruz, ekonomiden sorumlu bakanımız.
Dün, arkadaşlar, dolar -biliyorsunuz- 3,87'nin üzerine çıktı, euro da 4,80'in üzerine çıktı.
Değerli arkadaşlar, bakın, insanlarımız, biliyorsunuz, bütün ekonomimiz... İthalata bağlı bir ihracat sistemimiz var. Ekonomimiz de cari açığa bağımlı bir ekonomi hâline gelmiş durumda; son on beş yılda 555 milyar dolar cari açık verdik ama artık "Bunu sürdürebilir miyiz?" diye sormamız lazım. Bakın, sürdürebilmemizin şartı vardı, ülkemizin bir hikâyesi vardı, "Ülkemiz Avrupa Birliğinin bir üyesi olacak, demokratik dünyanın bir üyesi olacak." diye bir iddiamız vardı ama kurumları çökerttiğimizden beri yani çökertmeye başladığımızdan beri, Merkez Bankasının itibarını yok ettiğimizden beri, yakın zamanda Anayasa Mahkemesi kararlarını dahi uygulamadığımızdan beri, Meclisimizi bu hâle getirdiğimizden beri şüpheler artmaya başladı. Burası artık bir hukuk devleti değil; burası artık denge ve denetim kurullarının olmadığı bir ülke. Ekonomi kurumlarının, Merkez Bankasının bağımsız olmadığı bir ülke algısı yükselmeye başladı. Bu da, bakın, borç verenlerde bir kaygı yaratmaya başladı.
Şimdi, Moody's kime not veriyor? Bu Moody's bütün dünyada binlerce şirkete not veriyor, ülkelere not veriyor. Borç verenler neye bakar arkadaşlar? Bu tip kurumlara bakıyorlar. "Ya, Singapur'un karnesi nasıl? Türkiye'nin karnesi nasıl? Meksika'nın karnesi nasıl?"
Şimdi, biz zayıf bir not almışız; ya, bunu eleştirebiliriz olarak iktisadi olarak, diyebiliriz ki: "Arkadaş, sen haksız bir not verdin." Hocaya "Takmış." denir ya, "Hoca bana taktı, yanlış not verdi hoca bana." diyebilir...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bunun tasarıyla ne alakası var, ne alakası var?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Geliyorum efendim, geliyorum, geliyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok canım, yani, ilgili olmadığını bile bile konuşuyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, çok alakası var, çok alakası var. Geliyorum, beklerseniz göreceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Bakan, söylediklerinizin hiçbiri tutanaklara girmiyor. Önemli şeyler söylüyorsunuz, girsin istiyorum yani. Onun için, evet, buyurun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani, bunun tasarıyla ne alakası var?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tarafsız Başkan, sağ olun.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Biz burada katma değer vergisi reformunu konuşuyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Geliyorum efendim, geliyorum.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani, Genel Kurulda hevesimizi alamamışız anlaşılan, hâlâ burada aynı Moody's teranelerine devam ediyoruz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yok, hevesimiz... Ama siz ülkeye zarar veriyorsunuz, onun için bunları anlatıyorum. Şimdi, birazdan geleceğim efendim. Birazdan geleceğiz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu katma değerle Moody's'in hiçbir ilgisi yok mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Moody's'çiler çoğaldı bu ülkede, böyle "Moody's bir rapor yazsa da onu kullansak." diyen bir güruh var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, biz anlatıyoruz, dinlemiyorsunuz. Ama, bari, diyoruz ki: "Yurt dışından bir karne verilmiş, onu dikkate alın, bakın, ara satırlarında ne diyor."