KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aslında ben söz almayacaktım ama Sayın Eseyan ismimizi de parti olarak zikredince...

Şimdi, bakın, burada biz düzenlemeleri konuşurken tabii ki soyut ve herkes için geçerli olan hususlar üzerinde yorumlar yapıyoruz. Burada aslında zarf meselesi ve sandık kurulunun mühründe, zarfta ve oy pusulalarındaki mühründe aslında geçmiş kanun koyucunun bir amacı var, bir kastı var. Durup dururken niye mühür olsun demiş? Şimdi, burada birtakım menfaatler çatışması var, doğru. Mesela nedir? Evet, ifade edildiği gibi, herhangi bir sandıkta sehven mühür vurulmamış olabilir ve o sandıkta mühürsüz oylar, zarflar kullanılır. Bunlar istisna ama şu anda getirilen kural genel bir kural, tüm sandıklar için geçerli oluyor, bir.

İkincisi, burada çatışan menfaat şu: İstisnai olarak belli sandıklarda veya belli sayıda zarfta halkın yansımayacak iradesindeki menfaat ile o bizim bahsettiğimiz YSK'den başlayarak silsileyle gelen, kontrolle gelen mühürlü zarflardaki denetim, seçim güvenliği arasındaki menfaat çatışması; hangisini önceleyeceğiz? Birinde, şu andaki düzenlemede ne yapmış olacağız? YSK'nin filigranlı zarfından başlayarak il seçim kurulu ve ilçe seçim kurullarının mühürleri var. Bu yetiyor mu? Pratikte yetmiyor. Neden yetmiyor? Şimdi, bütün bu saydığımız silsile yani o zarflar sandık kurulunun önüne gelinceye kadar bir şeyden geçiyor ama asıl hâkim kim, seçimi icra eden kim; denetleyen, gözetleyen, pratiğe geçiren kim? Sandık kurulu. Dolayısıyla, sandık kurulu kendisine sayılı miktarda gelen zarf ve mührü denetliyor, kontrol ediyor, kontrolünün altında. Onun kontrolünün dışında bir iradenin, sahte bir iradenin, sahte bir oyun, zarfın kullanılma şansı yoktur. Şimdi, biz bunu kaldırdığımız zaman bu silsilede, zincirin herhangi bir halkasında sahtecilik devreye girebilir hele ki günümüzün teknolojisinde. Zor mudur filigranlı şey bastırmak, imkânsız mıdır? Sahte mühür üretmek imkânsız mıdır? Şimdi, aradaki menfaat ilişkisini bu manada değerlendirdiğimizde eğer amaç güvenli ve adil bir seçim ise o zaman bizatihi icra eden sandık kurulunun denetimini hâkim kılmamız lazım ki geçmiş kanun koyucunun amacı da budur.

Sorduğunuz ikinci bir soru yine YSK'nin kararlarına ilişkindir. YSK'nin referanduma kadar istikrarlı bir kararı yoktur. Detaylarını arkadaşlar tartıştı, ben girmeyeceğim ona ama şu hakikati hepimiz gördük: Türkiye'de seçim saati Türkiye'nin doğusunda örneğin akşam dörtte biter, sandık kapanır ama batıda hâlâ oylar devam eder, bir saat fark var; tüm seçimlerde böyle. Dolayısıyla, sandıklar akşam saat 16.00'da açıldıktan sonra YSK'nin o kararının resmî olarak açıklanmasına kadar yaklaşık otuz beş-kırk dakika bir süre geçti. Ve ben bölgedeydim, o karar açıklanınca yani "Mühürsüz zarflar vesaire geçerlidir." kararı açıklandığı zaman sandıkların yüzde 70'i sayılmıştı, yüzde 80'i sayılmıştı. Şimdi burada, sanki hiçbir sandık açılmamış gibi henüz sandıklar kapalı, henüz işte oylama devam ediyor, bir karar verilmiş gibi bir şey yaratılıyor. Bu doğru değil, hepimiz tanık olduk. Doğudaki tüm illerde oyların yüzde 70'e yakını sayılmıştı, belki uzak köylerden henüz sonuçlar gelmemişti, böyle bir durum vardı. Herkes sayıyor, bekliyor seçim sonuçlarını ve bu karar açıklandı.

Şimdi, dolayısıyla, kanun koyucu bir irade koyacak, farklı bir şey ama tespitleri de doğru koymak lazım.

Teşekkür ediyorum.