KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu ittifak teklifinin belki de kamuoyu tarafından en çok dikkat çekilen maddelerinden biri de bu madde. Şüphesiz siyasi partiler seçimlere bireysel girebilecekleri gibi ittifaklar da yapabilirler, bunda hiç kimsenin ilkesel olarak itiraz edeceği bir nokta olmaz. Ancak bu ittifak yapılırken, esas itibarıyla, başka siyasi partilerin haklarının elinden alınması, aldıkları oyların, edindikleri milletvekilliklerinin gayriyasal yollarla elinden alınmasının da önüne geçilmesi lazım. Biz, tabii, 16 Nisan referandumunu yaşadık. Bizim o referanduma giderken Cumhuriyet Halk Partisi olarak, kurumsal olarak temel itirazlarımız oldu. Birincisi, OHAL şartlarında yapılacak bir referandum, meşruiyeti eksik olacaktır, tartışmalı olacaktır dedik. İkincisi, seçim günü uygulanan, oyunun kurallarının değiştiği YSK kararı, yine söz konusu referandumu meşruiyet açısından sakatlamıştır dedik ve milletin iradesinin tecelli ettiği yerin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, kendisinin verdiği bir kararın bir kurul tarafından görmezden gelindiğine ses çıkarması gerektiğini ifade etmiştik.

Tabii, biz bunları söyledik, bir değişikliğin meşruiyeti ayrıdır, yürürlükte olması ayrıdır. Şu anda tescil edilen hâliyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bir sistem yürürlükte. Bu sistemle 2019'da seçimlere gideceğiz. Şimdi, sisteme, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimine bu açıdan bakıldığında Anayasa'nın 67'nci maddesi -1995 yılında değiştirilen fıkrası uyarınca- der ki: "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir." Şimdi, buradan, "yönetimde istikrar ve temsilde adalet"ten ne anlamamız lazım? "Yönetimde istikrar"dan kasıt yani yüzde 10 barajı konulmasındaki gaye şuydu: Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok parçalı bir yapı olduğunda bir Hükûmet kurma, koalisyon kurma imkânı oldukça güçleşir, dolayısıyla bir istikrarlı hükûmet oluşmaz anlayışı vardı. Hâlbuki şimdi, yeni sisteme göre, Meclisten çıkacak bir hükûmet söz konusu değil. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında şu çok açık: Artık seçim barajının konulmasının gerekçesi ortadan kalkmış durumdadır yani Türkiye'deki yüzde 10'luk seçim barajının konulma amacı ortadan kalkmıştır, gerekçesi artık yoktur. Şimdi bunu bir defa ortaya koyalım. İkincisi "temsilde adalet" Şimdi, bu açıdan bakıldığında da şöyle bir sakatlık var: Bizim yaptığımız çalışmalar, simülasyonlar gösteriyor ki, bu hâliyle ittifaka gidildiğinde yani şu mevcut oy oranlarını en son girdiğimiz genel seçime uyarladığımız vakit Cumhuriyet Halk Partisinin neredeyse 10'a yakın milletvekilliği elinden alınmış oluyor, çalınmış olacak neredeyse çünkü ortada dezavantajlı, adaletsiz bir durum söz konusu oluyor.

Şimdi, böyle kanunlarla aslında gerçeği örtemeyiz. Gerçek şu, gerçeği açıkça konuşmak lazım: Yarın seçim oluyor olsa yani en güncel -hangi siyasi partinin elinde varsa bilmiyorum- anketlerde dahi şu anda şunu gösterse, "Tayyip Erdoğan ilk turda yüzde 60-70'le Cumhurbaşkanı seçiliyor, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 25-30'larla barajı geçiyor." diye belki bir veri olsa böyle bir ittifak teklifi dahi söz konusu olmayacak. Demek ki bu, şahsa ve kişilere, partilere bağlı özel bir düzenleme, özel bir amacı var.

Şimdi, bakın, burada yapılacak düzenleme bu hâliyle, teklifte geldiği gibi geçerse ortada şöyle bir gerçekle karşıya karşıya kalacağız: Biz, önümüzdeki seçim dönemine, hem seçimlerin güvenliği bakımından hem adalet açısından toplumun, vatandaşın artık sandığa inancının zayıfladığı bir döneme doğru gideceğiz çünkü burada, ne olursa olsun ne pahasına olursa olsun iktidarın iktidarda kalabilmesi açısından yapılan düzenlemeler var. Çoğunluk kullanılarak şahsa özgü, hukukun genel prensiplerine aykırı, adalete aykırı bir düzenleme olduğunu görüyoruz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine bir kez daha darbe vuracaktır, bizim açımızdan böyledir. Dolayısıyla, biz bunu Anayasa değişikliği esnasında da gördük yani mukayeseli hukuka baktığımızda, dünyadaki farklı anayasalara baktığımızda ne 16 Nisan referandumundaki Anayasa değişikliğiyle ortaya çıkan bir yönetim şekli var ne de bugün burada görüşülen maddeler, düzenlemeler sonucunda ortaya çıkacak bir yapı var. Dolayısıyla sistemle bu denli oynanmasının büyük problem yaratacağını düşünüyoruz. Seçim kanunlarıyla, Anayasa maddeleriyle böylesine, sadece bireysel ihtiyaçlar doğrultusunda oynatılması bir devletin içtihatlarının hepten değiştirilmesidir, hukuk devleti ekseninden de hızla uzaklaşması sonucunu doğurur. Bunun, seçime ilişkin düzenlemelerinin, Anayasa'nın genel ilkelerine, eşitlik ilkesine, bütünüyle aykırı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu maddenin tekrar değerlendirilip değiştirilmesini talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.