Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
Konu | : | Mülteci Hakları Alt Komisyonunun hazırladığı Göç ve Uyum Raporu'na ilişkin görüşmeler |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 07 .03.2018 |
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Yok, yok, demeyeceğim ama birkaç düzeltme yapmamız gerekiyor.
Şimdi, Gamze Hanım bir cümle kurdu, kadın olarak da çok üzüldüm. Bizim kültürümüzde çocuk yaşta evlilik yok, 13 yaşında evlilik yok denildi ve ikinci eş olarak da Suriyelilerin alındığını söyledi. Çok talihsiz bir şeydir. Evet, Suriyeli 13 yaşındaki kız çocukları alınıyor ama kim alıyor? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı erkekler almıyor mu o çocukları. Dolayısıyla, burada istismar eden kim? Erkek. Bu ülkenin vatandaşı, gelen küçük çocukları istismar ediyor. Buradan böyle bakmak gerekir. Bu çok talihsiz bir yaklaşımdır. Hani "Uçaktakilerin hepsi Suriyeliydi." demek de yaklaşım olarak, dil olarak problemli bir dildir. Trabzon Ticaret Odası Başkanının yaptığı açıklama var, şimdi danışmanım aktardı bana. Diyor ki: "Uzungöl'e en çok Arap turistler geliyor." Burada, bu Arap turistlerin gelmesi veya orada Arapların, Katarlıların, Arabistanlıların, Sudanlıların orada olması bu ülke politikasından azade bir durum değil. Buradaki derdimiz, sığınmacılar ve mülteciler üzerinden bir cümle kuruyoruz, oradaki kadınların istismarından bahsediyoruz. O kadın istismarını nasıl engelleyebiliriz ona bakmamız gerekiyor. Tamam, 400 bini kamplarda, geriye kalan 3 milyonu dışarıda. Bu 3 milyonun, dışarıda olanların çoğu, büyük bir kısmı çocuk ve kadın. O çocuk ve kadınların ikinci eş, üçüncü eş olarak gitmesi bu ülkenin güvenliğini, iç politikasını, İçişleri Bakanlığını ve bir bütün olarak hepimizi ilgilendiren bir durumdur. Bunun istismara dönüştürülme sebeplerini bizim ortadan kaldırmamız gerekir dilimizle, sözümüzle, üslubumuzla, tarzımızla. Yani, hem böyle deyip hem de öyle demek olmaz.
Bir de asimilasyondan bahsediyoruz. Asimilasyon dediğiniz şey ülkelerin politikalarıyla alakalı bir şeydir. Eğer siz eğitim ve öğretim dilini ikinci bir dil olarak, hem çocuğun kendi dilini hem de eğitim öğretim dilini, Türkiye'nin kendi dilini verirseniz asimilasyon politikasını gerçekleştirmemiş olursunuz. Buna dair bir çalışma var mı, onu merak ediyorum.
Terolar da Alevilerin kaldığı bir köy; oraya kimler yerleştirildi bunu biliyoruz. Yani Terolar'ın bulunduğu yerde, Alevi köylerinin bulunduğu yerlere cihadist terörist gruplara yakın düşünce anlayışına sahip insanlar yerleştirildi. Şimdi, bu çatışma zemini yaratmayacak mı? Oranın demografisini bozmayacak mı? Biz kendi güvenliğimizi düşünmeliyiz bu ülkenin vatandaşları olarak ama genelin de güvenliğini düşünmeliyiz. Güvenlik iki taraflı olur. Siz hem orayı, hem burayı... Bir tarafı ötekileştirip kendi güvenliğinizi sağlayamazsınız. Ötekileştirdiğiniz her şey güvenlik tehdidi olarak size döner. Bu böyledir yani, bunu biz icat etmedik. Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Ötekileştirdiğiniz her yer güvenlik sorunu yaratır çünkü ötekileştiriyorsunuz, nefret dili kullanıyorsunuz ve dolayısıyla beraberinde onunla birlikte bir sürü kriminalize eden olaylarla karşı karşıya geliyorsunuz.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Ülkede tekleştirme politikaları yok.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sizin bakış açınız üzerinden buna cevap vermeyeceğim. Şimdi bu işin tartışmasını yürütmek isterseniz yürütürüz ama konumuz bu değil. Öyleyse yakın tarihe bakın, yakın arşive bakın, üç yıl önce sizin kendi söylediğiniz sözlere bakın. Onun için, tartışmayacağız.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Hem söyleyip hem suçlamak olmaz.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Şimdi, OHAL'le kapatılan derneklerden bahsediyoruz. OHAL döneminde kapatılan dernekler olmasaydı belki nispeten kamplara gidiş gelişleri daha çok açabilirdik, daha çok hizmet verilebilirdi, kadınlar ve çocuklar üzerine yapılan çalışmalar daha bir genişletilebilirdi, güçlendirilebilirdi. Biraz böyle bakalım. Yani bizim burada derdimiz kimseyi yargılamak -ilk konuşmamda da söyledim- tahkim etmek, tahkir etmek değil. Burada bizim derdimiz, bu insanların hem bu ülkenin vatandaşı olarak güvenliğini sağlayabilmek ya da giderlerse daha nasıl kolay sağlayabilmek. Bakın, Millî Güvenlik Kurulunun kendi açıklaması, kendi web sayfasına atıyor, günde 900 kişi Suriye sınırından Türkiye'ye gelirken yakalanıyor diye. Bu, doğal olarak bir problemdir yani; jeopolitik yerde olmasından kaynaklı problemdir, Suriye'deki durumlar problemdir ve bunların hepsi bir araya geldiğinde milyonlarca insanın buraya gelmesini sağlayan bir sebeptir. Aynı zamanda da dış diplomatik ilişkilerin, dış siyasetin, dış politikanın da çok büyük bir oranda etkisi vardır ve bugünkü mevcut durumun bire bir öznesi olarak görmek gerekir.
Tekrar söylüyorum, çocuk evliliği ne bizim kabul ettiğimiz bir şeydir ne de bunu normalleştirebiliriz. Yargılayacağımız kişiler o Suriyeli çocuklar değildir; yargılayacağımız, eğer gerçekten yargılayacaksak, o 13 yaşındaki kızı alan, o eril zihniyete sahip olan kişiler, zihniyet, siyaset -her neyse- bundaki sorumlulardır ve bu çok talihsiz bir yaklaşımdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Ben anlayamadım dediğinizi.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Hayır, şimdi dediniz ya "Bizim kültürümüzde 13 yaşında insanlar evlilik yapıyor."
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Aslında yasalarımızda yoktur.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Kültürümüzde var, bunu kabul edelim, var ama bunu kabul etmenin yanında da boşanmaların sebebi...
GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Ama söyledim, dedim ki: İstisnalar vardır ülkemizde ama belki kültürün yasa olarak düzeltilmesi...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Hayır, şey önemlidir yani.