KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, daha önceki saygıdeğer hatiplerin genel olarak teklifimize dair açıklamaları, bizim asla kabul etmediğimiz değerlendirmeleri de var. Onlara daha derli toplu cevap verebilmek bakımından esasen bu maddeyle hiç ilgisi olmayan biraz önce Sayın Bekaroğlu'nun zikrettiği bir alanı önce bir temize çekelim, netleştirelim, sonra onlarla ilgili hususları ifade edeceğiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, esasen dün son konuşmamızdı, çerçeve 9'uncu maddemiz 98'inci maddeyi düzenliyor. Biraz önce Sayın Bekaroğlu da dedi ki: "'Sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarflar geçerli sayılır.' hükmündeki bu belirsizliği kim giderecek? Bu nasıl anlaşılacak, mahkeme kararıyla mı?" Ben de size şu anda üzerinde değişiklik olmayan, mevcut, yürürlükteki hâlini okuyorum, kayıtlara da geçsin: "Ancak zarfın üzerinde herhangi bir şekilde leke veya çizik olsa bile bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığının kesin olarak anlaşılamaması hâlinde bu zarflar geçerli sayılır."

Sayın milletvekilleri, mevcut düzenlemeyle bu yönü itibarıyla teklifte getirdiğimiz düzenlemenin hiçbir farkı yok. Şimdiye kadar kim karar veriyorduysa bundan sonra da onlar karar verecek.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kurtaralım onları, düzeltelim.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Dolayısıyla, buradan lüzumsuz yere istifham oluşturmanın, sanki yeni bir düzenleme geliyormuş da...

Burada düzeltilecek bir şey de yok, gerekli olan düzenlemeyi yapıyoruz. Ve yasal düzenleme bu şekilde gelmek durumunda olduğu için de bunu olması gerektiği gibi, doğru bir şekilde, isabetli bir şekilde teklifimize de taşıyoruz; bu kayıtlara geçsin. Bir kere o 9'uncu maddeyle ilgili tüm tartışmaları biz dün gecenin ilerleyen saatlerine kadar yaptık, tükettik, burada Sayın Akbaşoğlu uzun uzun bunlarla ilgili değerlendirmeler yaptı ama biraz da şöyle oluyor, usule dair de onu söylemiş olalım: Biz şimdi Anayasa Komisyonunun milletvekilleri olarak her siyasi partiden burada gayet saygın, zaman zaman gerginlikler vesaireler olsa da çok kaliteli, yerli yerinde, faydalı, verimli tartışmalar yürütüyoruz. Ama bu böyle zaman zaman diğer komisyon üyelerinin gelip de uzun mesaide sarf etmedikleri hâlde... Mesela, Sibel Hanım da herhâlde bizim Komisyonumuzun üyesi değil ama Komisyon çalışmalarının başından beri burada bulunduğu için mevzulara hâkim, usule dair de... Ama ne oldu? Biraz önce onun konuşması sırasında, aslında usulen beşer dakikalık bir süre belirlendiği için Sayın Başkan mikrofon sistemini açabilmek adına yeniden girişimde bulunduğunda, bir diğer CHP milletvekili, Sayın Milletvekili, mevzuya hâkim olmadığı için, evveliyatını bilmediği için gereksiz bir müdahalede bulunmak durumunda kaldı. Dolayısıyla ben şunu ifade etmek... Benim söylediklerimin tamamı bunun tamamı gerekli, burada da kayıtlarda olmasında fayda var. Umulur ki, bundan sonra da bunlar tekrar etmesin diye çok verimli, çok faydalı açıklamak olduğunu düşünüyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Parsak, ders vermeye gerek yok.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Gelelim bu maddeyle ilgili açıklamalarımıza. Ondan da önce gene usulle ilgili bir ekte bulunmayı da faydalı buluyorum. Sayın Hürriyet siyaset dilinin temizliği üzerinden bir vehimle, oradan dem vurarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Parsak...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Ama biz de katılırız ona. Siyaset dili temiz olmalı, aydın olmalı ama, bakın, bazı zikredilen kavramları sizinle burada paylaşmak zorundayım, tutanaklarda da var. Bir kısmını da kendisi ifade etti. "Oy hırsızlığı, siyasi yankesicilik, kirli ittifak, kuyruğa takılma, siyasi yağma, bazı partileri kurtarma, arkadan dolanma, korkaklık, kaçak güreşme..."

Yani bu dili kullanan sizin milletvekilleriniz Sayın Hürriyet. Bir kısmı da...

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Bunlar siyasi eleştiri Sayın Parsak.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - İşte ben de ifade ediyorum, siyasi eleştiri mi, değil mi bu tutanakları okuyanlar karar verecekler. Siz ifade ettiniz, ben hepsini gene sabırla, dikkatle, titizlikle dinledim, ben de bu noktadaki yaklaşımımızı ifade ediyorum. Burada sizin söylediğiniz mi doğru, bizim söylediğimiz veya bizim yaklaşımımız mı doğru? Bu tutanakları bugün haber yaptıklarında hemen milletimiz, yarın, gelecek nesiller bunları okuyacaklar, değerlendirecekler, kimin tutumu, yaklaşımı, söylemi doğru, isabetli, buna da karar verecekler. Bu bakımdan ifade ediyorum.

Şimdi şuradan başlayalım: Aslında buna dair çok açıklamalar yaptık da... "Koalisyonları bitirme sözü vermiştiniz, daha şimdiden koalisyonlar getiriyorsunuz." Bakın, yeniden söylüyoruz, kısa kısa. Yani, çok kıymetli zamanlarınızı da almayalım. Koalisyonlar seçimden sonra, seçimden önce birbirinden çok farklı programları, beyannameleri olan siyasi partilerin, birbirinden çok farklı beyannameleri olan, sözleri olan, vaatleri olan siyasi partilerin, seçimden sonra, ama bir siyasi hesapla, ama bir siyasi mecburiyetle bir araya gelmek durumunda kaldığı, ne kadar süreceği belli olmayan ve o beyannamelerine, o programlarına, o vaatlerine ne ölçüde uyabilecekleri de kestirilemeyen bir şekliyle yönetimi paylaşma modelidir. Burada ondan söz etmiyoruz. Burada zaten dünyada da ülkemizde de uzun yıllardır var olan ama yasal zemini bulunmadığı için -asıl o kavramı burada kullanmak lazım- kanunun arkasını dolanmak zorunda kalınarak, âdeta milletimiz kandırılmak suretiyle, fiilen uygulanmakta olan yöntemlerin, olması gerektiği gibi, yasal bir altyapıya, zemine kavuşturulması ve seçimlerden önce milletimizin karşısına çıkarken, "Biz şu, şu, şu siyasi partiler olarak, şu konularda da mutabık kaldığımız çerçevede ittifak protokolümüzü de düzenleyip sizin huzurunuza çıkıyoruz. Desteklerseniz oyunuza talibiz, desteklemezseniz, ittifak yapmayanlar var, onlara oyunuzu verin veya başta ittifaklar var, onlara oyunuzu verin." dediğimiz bir yöntemden söz ediyoruz. Dolayısıyla ittifak ile koalisyonu birbirine karıştırmamak lazım.

Gelelim, gene hatiplerden bir tanesi ifade etti, "Bir buçuk yılda ne değişti? Milliyetçi Hareket Partisi niye bu hâle geldi?" Bunu çokça duyuyoruz. Defalarca da açıkladık ama defalarca açıklamamıza rağmen hâlâ aynı haksız, mesnetsiz ithamlarda bulunulduğu için gene ifade etmek zorunda kalıyoruz. Ne oldu da bir buçuk yılda... E, bir buçuk yıl geriye gidelim o zaman? Ne olmuş bir buçuk yıl önce? 15 Temmuz olmuş. 15 Temmuzda Türk milleti, Türk devleti, tarihinin en büyük, en vahim ihanetlerinden bir tanesiyle karşılaşmış. Nitekim Cumhuriyet Halk Partisi de 15 Temmuza en başında karşı durduğunu ifade etti. Nitekim, hemen sonrasında, 20 Temmuzda olağanüstü hâl ilan edildi. Buna karşı çıkıldı, yanında duruldu, ayrı bir şey. Hemen akabinde de 7 Ağustosta Yenikapı'da tarihimizin en büyük duruşlarından birini gösterdi milletimiz. Bakınız, bir çelişkiye işaret etmek istiyorum. Şimdi bugün deniliyor ki...

TUFAN KÖSE (Çorum) - Efendim, şimdi bununla ne alakası var?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - İşte, ben de onu anlatacağım size. O kadar alakasız şeyler söylendi ki Sayın Köse burada, biz hepsini dinledik, cevap vermemiz gerekenlere de cevap verdik de bunun o kadar çok alakası var ki...

BAŞKAN - Sayın Parsak, lütfen...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - 20 Temmuzdan sonra 7 Ağustosta Yenikapı'da da bulunmasına rağmen Cumhuriyet Halk Partisi döndü, 20 Temmuza "darbe" demeye başladı.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - 20 Temmuzda kanun hükmünde kararnamelere efendim, 15 Temmuza...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Şimdi bakınız efendim, eğer 20 Temmuz darbe idiyse, 7 Ağustosta Yenikapı'da ne işiniz vardı? 7 Ağustosta Yenikapı'ya gelmişseniz, milletle o duruş noktasında, isteyerek veya istemeyerek bir arada durmuşsanız, 20 Temmuzla alakalı bunları söylemeye hakkınız var mı?

TUFAN KÖSE (Çorum) - Bekir Bozdağ "Üç ay bekleyeceğiz." demiyor muydu?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bilakis, biz de şunu söylüyoruz saygıdeğer milletvekilleri; 15 Temmuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Parsak, toparlar mıyız lütfen.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Toparlayacağım Sayın Başkanım. Saatlerce konuşuldu, takdir edin, her birine birer ikişer dakika cevap vermek zorundayım.

Şimdi, biz, burada, 15 Temmuzla birlikte, esasen, partimizin temel bir ilkesi olarak "önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben" anlayışımızın gereği olarak, bugün ülkemizin, milletimizin, devletimizin bir beka mücadelesi sürdürdüğü bir dönemde sorumlu, ilkeli bir siyaset yürütüyoruz. Bu kadar basit. Siz bu şekilde yürütmeyebilirsiniz. Bunu da takdir edecek gene milletimiz. Bakın, Afrin'de Ankara'nın güvenliği mücadelesi veriliyor, Afrin'de Trakya'nın güvenliği mücadelesi veriliyor, memleketim Afyon'un güvenliği mücadelesi veriliyor sayın milletvekilleri. Yani, tankın üstündeki askere "İstikamet neresi?" denildiğinde "Kızıl Elma'ya" diyorsa, geride kalanlara mesajı sorulduğunda "Beklemesinler" diyebiliyorsa bu başkaları için anlam ifade etmeyebilir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim için çok büyük anlamlar ifade etmekte ve bizim duruşumuzu, kimse kusura bakmasın, sadece ve ancak Türk milleti, Türk milletinin menfaatleri, Türk milletinin beklentileri tayin eder. Ama siz siyasi eleştiri yapma hakkına sahipsiniz. Bunları da eleştirirsiniz, sonra yarın milletimizin huzuruna çıkarız. Biz ittifakla çıkıyoruz. Cumhur ittifakıyla çıkıyoruz, bunu açıkladık. E, başka ittifaklar var, gizli, örtülü, arkasını dolanarak... Asıl onlara bu kavramları kullanmak lazım. Ama bunlar da resmiyet kazanacak mı, aleniyet kesbedecek mi? Kesbederse bunu milletimiz benimseyecek mi, benimsemeyecek mi, bunu hep birlikte göreceğiz sayın milletvekilleri. En geçiyle 3 Kasım 2019. Yani sabırlı olmak lazım. Bugün "Söz konusu vatansa gerisi teferruattır." diyerek, ülkemizin, milletimizin, devletimizin içinden geçmekte olduğu, ülkemizi, devletimizi çevreleyen politikaların karşısında, küresel güçlerin karşısında birlik ve beraberlik içerisinde hareket edip, siyasi değerlendirmelerimizi, eleştirilerimizi de mutlaka sıralayıp, daha iyisi olsun diye gayret göstermek lazım. Bakın, biraz önce Sayın Bekaroğlu dedi ki: "İki partinin oyu, reyi, çoğunluğu yeterli."

Bakın Sayın Bekaroğlu, Adalet ve Kalkınma Partisinin de yeterli. Kanun yapıyoruz nihayetinde. Ama biz, bakın her zaman ifade ediyoruz, her meselemizde, seyirci kalmak yerine inisiyatif almayı tercih ediyoruz, kenarda durmak yerine masada bulunmayı, kendi programımız, kendi siyasetimiz, kendi duruşumuz dâhilinde...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Muhalefet olunca masada olunmuyor mu?

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Türk milletinin, Türk devletinin menfaatlerini önceleyerek siyasetimizi yürütüyoruz. Siz böyle yapmayabilirsiniz. O da sizin tercihiniz.

BAŞKAN - Sayın Parsak, toparlarsanız...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Bu da nihayetinde milletimizin iradesiyle mutlaka karara bağlanacaktır.

Şimdi, sürekli olarak, sıklıkla, Avrupa ülkelerinde aslında bizim bu getirdiğimiz ittifak benzeri bir model olmadığı ortaya konuluyor. Şimdi, ben daha önce de atıfta bulundum, gene atıfta bulunuyorum çünkü bu süreçte çalışma genişletildi, birden fazla bu yönde çalışma vardı, bunlar birleştirildi, hem ülkemizdeki tarihî seyri hem de Avrupa ülkelerindeki uygulamalarını bizim Meclisimizin araştırma dairesi araştırmış. Kayıt da var, siz de alabilirsiniz. Tüm milletvekillerimize açık. Bakın, burada, evet, buna benzer bir ülke uygulaması göremeyebilirsiniz ama bundan daha büyük bir hakikati paylaşacağım sizinle. Burada araştırılmış, ülkelerin hiçbiri bir diğeriyle bire bir benzemiyor. Yani, işte, Macaristan Portekiz'in bire bir aynısı değil, İspanya Hırvatistan'ın bire bir aynısı değil, hatta buradaki ülkelerin hiçbiri herhangi bir diğeriyle bire bir aynı değil. Gayet de doğal, gayet de doğru. Her ülkenin kendine ait siyasi gerçekleri var, kendine ait sosyolojik gerçekleri var, dış politik tercihleri var, içerideki siyaset tecrübeleri var. Ondan dolayıdır ki, hiçbir ülkenin ittifak modeli bir diğer ülkenin ittifak modeliyle bire bir uymaz. Biz bizim gerçeklerimizi, ülkemizin gerçeklerini, ülkemizin sosyolojisini, ülkemizin siyasi geçmişini, tarihini, tecrübesini gözettiğimizde böyle bir ittifak modeli çıkarıyoruz ortaya ve bunun doğru olduğuna inanıyoruz. Gene bunu da doğru mu, değil mi göreceğiz.

Bir hatip dedi ki: "Efendim, size biz öğüt veriyoruz bu çerçevede." Zannediyorum Sayın Köse. Bakın, burada hiç kimsenin bir diğerine öğüt vermek gibi bir hakkı, yetkisi, görevi yok ama ne var? Biz birbirimize değil, Komisyona önerge verebiliriz. Nitekim vermeliyiz de. E, şimdi gene geldi benim önüme önerge, 10'uncu maddenin önergeleri: "Teklif metninden çıkarılsın." Şimdi bu öğüt de değil, önerge de değil, bize göre hiçbir şey değil. Şimdi dün pek çok önemli maddeyi görüştük. Mesela birini söyleyeyim: Engellilerin, işte, sağlık durumu elverişli olmayanların bakımında pozitif bir düzenleme ve bunu prensip olarak benimsediğinizi ama belli belirsizlikler olduğunu, düzenlemenin tamamlanması gerektiğini ifade ettiniz değil mi? Ama asla "Burası böyle kalsın ama şu belirsizlikleri çözebilmek bakımından biz şöyle bir teklifte bulunuyoruz." demediniz. 9 madde geçti, 10'uncu madde. Bir tane yapıcı, olumlu, katkı sağlayan önerge var mı? Kayıtlarımız açık. Yok. Böyle olursa da bir neticeye varamayız. Dolayısıyla, ben de size haddim değildir, öğüt vermeyeyim ama bir hatırlatmada bulunayım, burada kimse kimseye öğüt vermesin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sen bize öğüt verme hakkına sahipsin.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Ben onu kendime yakıştırmam. Ben öğüt verme hakkına sahip değilim Sayın Bekaroğlu. Biz burada hepimiz ayrı ayrı milletimizin görevlendirdiği saygın birer milletvekiliyiz. Birbirimize öğüt vermek durumunda da değiliz, hakka da sahip değiliz. Ben sadece bir hatırlatmada bulunuyorum. Öğüt vermeyelim, yerli yerinde, isabetli, doğru önergeler verelim, bunlardan da netice almaya bakalım.

Şimdi gelelim şu baraj meselesine...

Birkaç cümle de bununla ilgili etmek zorundayım Sayın Başkan. Bu faslı da böyle kapatalım, sonra belki gerek kalmaz burayı biraz uzun yaparsak.

Şimdi, denildi ki efendim "MHP'nin baraj kaygısı var, ondan dolayı siz ittifak modelinizi kurarken böyle kurdunuz." Yeniden hatırlatıyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin ferasetli lideri "Baraj tartışılsın." dediğinde hiç kimse bunu tartışmaya yanaşmadı. Herkes hemen Milliyetçi Hareket Partisinin bir baraja takılma kaygısı var, baraj endişesi var vehminden hareketle kendince siyasi değerlendirmeler yaptı. Aylar geçti üstünden, biz bu çalışmaları yürüttük, tartışmalar da bizim o Komisyon üyeleriyle birlikte uhdemizdedir. Yaklaşımlarımız da net. Bunlar da kayıttadır. Ama bu tartışmaları tükettik, teklifi getirdik, Cumhuriyet Halk Partisinden "Baraj sıfıra düşsün." diye öneri geldi. Ve ben size bir şey söyleyeyim: Eğer biz işbu kanun değişikliği teklifimizle barajın düşmesi yönünde bir düzenleme getirseydik bu sefer aynı dillerden, çok kuvvetle muhtemel, "MHP baraj kaygısı duyduğu için, barajın şuraya düşürülmesi, onun karşısında da şuna şu pazarlıkla, şu kirli ittifakla..." gibi lafları ne yazık ki duyacaktık ama bakın ben size söyleyeyim, Sayın Genel Başkanımızı iyi dinleyin. Üç ay önce, üç yıl önce, üç hafta önce, üç gün önce söylediği ve tamamında haklı çıktığı çok güzel öğütleri var. Biz burada öğüt vermeyiz ama ben size o yönüyle hatırlatmada bulunuyorum. Bakın, iyi dinleyin, bunu da, bir zaman gelecek, Sayın Genel Başkanımızın söylediği doğrultuda mutlaka çözüme kavuşturacağız. Onun da zamanı gelecek çünkü Sayın Genel Başkanımızın söyleyip de nihayetinde, ama üç gün sonra, ama üç ay sonra, ama üç yıl sonra haksız çıktığı bir tane durum yok. Dolayısıyla, bakın, bunları iyi okuyun, iyi dinleyin, iyi anlayın sayın milletvekilleri.

Şimdi, gene, aslında buranın...

TUFAN KÖSE (Çorum) - Sözleriniz rahatsızlık veriyor.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Rahatsızlık veriyor çünkü haksızsınız. Ne kadar çok haksızlıklarınız, ne kadar çok yanlışlıklarınız hatırlatılırsa, ifade edilirse rahatsız oluyorsunuz sayın milletvekilleri.

BAŞKAN - Sayın Parsak, lütfen Başkanlık Divanına hitaben konuşun.

TUFAN KÖSE (Çorum) - Gerçekleri söyle.

BAŞKAN - Sayın Köse, lütfen karşılıklı konuşmayın.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Şimdi, gene buranın konusu olmamakla birlikte ifade edildiği için söylüyorum, aynen şöyle: "Rejim değişikliği dediğimiz ülkenin yönetim sistemini değiştiren..." Sibel Hanım ifade etti.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Evet.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) -"Rejim değişikliği dediğimiz ülkenin yönetim sistemi..." İşte, biz aylardır tam da onu söylüyoruz. Anayasa değişikliğinde de bize şeytan taşlamaktan ibadet etmeye fırsat bırakmayacağımız çerçevede böyle milletimizin kafasını karıştırmaya yönelik ithamlarınız oldu. Gene söylüyoruz, biz 16 Nisanda milletimizin benimsediği çerçevedeki Anayasa değişikliğiyle rejim filan değiştirmedik.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Demokrasi ne oldu?

TUFAN KÖSE (Çorum) - Parlamenter demokrasi...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Rejimimiz Cumhuriyettir, Anayasa'mızın 1'inci maddesinde açıkça düzenlemektedir ve Anayasa'mızın 1'inci maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır ama Anayasa'mızın asla değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk 4 maddesine dair geçmişte değişiklik teklifi olanların, bugün bu yönde bir şey yokken, bir değişiklik önerisi yokken hâle bunları ısıtıp ısıtıp milletimizin önüne getirmesi...

BAŞKAN - Sayın Parsak...

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Hem de aslında âdeta bunu itiraf ederek... Bakın, yeniden okuyorum: "Rejim değişikliği dediğimiz ülkenin yönetim sistemini..." Biz de onu diyoruz işte sayın milletvekilleri. Ülkemizdeki hükûmet etme sistemini değiştirdik. 16 nisanda milletimiz bunu milyon farkla benimsedi. Bundan sonraki ilk seçimde de yürürlüğe girecek. Bundan böyle ülkemizin hükûmet etme sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemidir. Bu başkanlık sistemi değildir, bize özgüdür. Milletimiz seçimlerde de bu Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine göre seçeceği ilk Cumhurbaşkanını tayin edecektir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Vallahi ne mutlu AKP'ye böyle bir savunucu buldu.

MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Biz de milletimizin bu kararını her zaman olduğu gibi başımız gözümüz üstünde tutacağız. Şimdilik söyleyeceklerim bunlardan ibaret.

Teşekkür ediyorum.