KOMİSYON KONUŞMASI

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, ben de bu alt komisyon meselesine ilişkin önce görüşümü söyleyerek başlayayım. Doğru, o gün alt komisyona gitmesi yönünde partiler arasında bir uzlaşı, konsensüs oluştu ancak buradaki tartışmalarda alt komisyona giderken şöyle bir ortam oluştu: Yani söz isteyenler özellikle CHP Grubundandı ve bizden sonra "Tekrar geneli üzerinde konuşmalar yapacağız." dendi fakat "Hayır, alt komisyona gitsin, oradan rapor gelsin." denildi. Yani bildiğim kadarıyla İç Tüzük ve diğer ilgili mevzuata göre şu anda alt komisyondan gelen raporun geneli üzerinde konuşma yapmayacağız diye de bir kural yok. Yani gayet, tabii olarak biz maddeler üzerinde konuşurken...

BAŞKAN - Raporun geneli mi, teklifin geneli mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Tabii ki rapor geldi, esas komisyon burası.

BAŞKAN - Raporun geneli mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Alt komisyon raporunu hazırladı, bize sundu, biz de burada değerlendirmemiz içinde tabii ki geneli üzerinde de sözlerimizi söyleyeceğiz yani "Geneli üzerinde sözler söylenemez." diye açıkçası bir düzenleme söz konusu değil. Yani burada zaten açıkçası iktidar partisi ve şu anda ittifak ettiği partiyle birlikte uzun süredir bu ittifak yasası üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlardı yani bu konuda diğer partilerin katılımının, katkısının, şeffaf, adil, dürüst bir yöntemle yapıldığını söyleyemeyiz. İki parti bütün Türkiye için aslında böyle bir ittifak yasasını önümüze koydu. Biz de daha buraya gelmeden, basında, kamuoyunda, ara ara haber bültenlerinde sipariş edildiği şekliyle bu ittifak yasasının ayrıntılarını öğrendik. Bir kere bunun demokratik bir yöntem olduğunu söylemek mümkün değil. Şu anda iktidarda sadece 1 parti yok, 2 parti var ve iktidar partisi kendi hazırlıklarını muhalefete -aslında daha önce de ifade etmiştim- usulen sunup şekil şartlarını yerine getirip sonra sayısal çoğunluğuna dayanarak yasalaştırıyor. Bu yöntemin demokratik olduğunu kabul etmemiz asla mümkün değil. Ne bir uzmanın ne bir baronun ne YSK'nın ilgili birimlerinin ne de farklı kesimde çalışan, bu konuda gerçekten büyük çaba gösteren kişilerin bu yasaya bir katkısı yok. Tam tersine, eleştiriler ayyuka çıkmış durumda ama tek bir satır tartışmalar sırasında da alt komisyon sırasında da değiştirilmedi. "Biz buna karar verdik, önünüze getirdik, ister kabul edin ister etmeyin çünkü bizim oy çoğunluğumuz var, biz bunu zaten geçireceğiz." mantığı her zaman daimî olarak devam ettiriliyor. Bu nedenle, bir kere, bunun yöntemi demokratik değildir. Burada biz günlerce de konuşsak tek bir satırın değişmeyeceğine tanıklık ettik, defalarca, Anayasa Komisyonunda maalesef buna tanıklık ettik. Doğrusu akademisyen Burak Cop'un bir röportajındaki ihale şartnamesi tespitini desteklememek mümkün değil yani burada bir seçim ittifakından ziyade tarafların âdeta bir ihaleyi almak için hangi koşullarda hangi yöntemlerle hangi hakkın gasbıyla ya da hangi düzenlemenin değiştirilmesiyle bu ihaleyi -ihale de seçim tabii- kazanmak için bütün koşullar düşünülmüş çok titiz bir çalışma, çok büyük bir emek verilmiş ama bu emek, seçim hukukunun Anayasa'ya ya da uluslararası evrensel değerlere, hukuka uygun olması için yapılan bir çalışma ve emek verimi değil. Tersten "Biz hangi yöntemle yaparsak yani kamuoyunun ya da diğer partilerinin eleştirilerini daha rahat manipüle ederiz ve farklı kılarız." şeklinde bir yaklaşımı her yerde görebiliyoruz. İhale şartnamesi tespiti bu anlamıyla ciddi değerlendirmeye muhtaç ve gerçekten bu ittifak yasasının ayrıntılarında bu şartnamenin nasıl olduğunu, nasıl hukuka aykırı, nasıl keyfî düzenlemeler içerdiğini de görebiliyoruz.

Bir kere, ilk olarak, OHAL koşullarında seçim yapılması zaten demokratik değil. Olağanüstü hâl uygulamaları ilden ile değişiklik gösterse de, şu anda özgürlük-güvenlik dengesinde güvenlik dominant bir şekilde, ezici bir baskıyla her yerde, hayatın her alanında varlığını sürdürüyor. Dün, burada, Ankara'da Ankara Kadın Platformunun 8 Martla ilgili basın açıklamasında yüzlerce kadına gözümüzün önünde gaz atıldı, cop kullanıldı ve açıklamada aynı gün -ne talihsiz bir durum- Başbakan da diyor ki: "Kadına vuran eller kırılacak." Yani kim kırıyor, kim dövüyor, gerçekten bu irade nasıl bir iradedir; bunu tanımlamak mümkün değil ve OHAL koşullarında seçimin yapılmayacağını, bunun değiştirileceğini bizzat Sayın Başbakan ifade etmişti, sonradan bu değişti. Şimdi, OHAL koşullarında zaten seçime gideceğiz. OHAL ilden ile sıkıyönetime dönüşüyor, savaş hâline dönüşüyor; bir de böyle bir koşul var, bu koşullarda seçime gideceğiz. Zaten yeterince baskı var ve iradenin sandığa yansıması engelleniyor, şimdi bir de seçim yasası ittifakıyla yani ittifaklarla bu OHAL daha da ağırlaştırılıyor.

Şimdi açıkçası söyleyecek binlerce mesele var. Burada en basit tanımlamayla hukuksuzluk legalleştiriliyor, seçim hukuku güvenceye alınmıyor, seçim güvenliği garantiye alınmıyor, seçim güvenliği rafa kalkıyor. "Seçim güvenliğini biz kaldırdık." diyor bu ittifak yasası. "Seçim güvenliğini biz kendimize oy verildiği oranda değiştireceğiz, düzenleyeceğiz." yasasıdır aynı zamanda.

Genel gerekçenin başlangıç cümlesi var, imza atmamak mümkün değil, şu cümle, çok sevdim bu cümleyi: "Özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimler özgür, eşit, serbest ve dürüst şekilde yapılan seçimlere dayanmaktadır." Kesinlikle öyle, evet. Seçimler böyle bir dayanağa dayanır. Peki, bu gerekçeye bu maddeleri yazarken hiç mi eliniz titremedi, hiç mi rahatsız olmadınız? Burada ne diyor? "Özgür, eşit, serbest bir şekilde." Ne özgürlüğünü bırakmışsınız ne eşitliğini bırakmışsınız ne serbest bir oy verme işlemini bırakmışsınız, bir de bunu gerekçeye koymuşsunuz. Yani bu gerekçeyi imzalıyorum kesinlikle ama bu gerekçenin üzerine o maddeleri yazarken insanın eli kaleme gitmez. Yani "Nasıl ben bu ilkeleri bu kadar rahat bertaraf ederim, bu kadar rahat çiğnerim?" diye düşünmeliydi. Burada mühürsüz oy pusulalarını legalleştirirken nasıl bir dürüstlükten söz edeceğiz?

Şimdi, bir memur düşünün, sandık kurulu başkanı atıyorsunuz. Memurların iktidar partisinden yana olduğu tartışma götürmez zaten -geçen sefer söylediğim için hiç tartışmıyorum- yani iktidar partisinin memuru orada, ona bağlı, tıpkı valiler gibi. Sandık kurulu başkanına diyorsunuz ki...

BAŞKAN - İzin verir misiniz Meral Hanım?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bitiriyorum bu cümleyi, sonra.

BAŞKAN - Sadece bir bilgi olarak bir şey, yeni istedim de onun için.

Peki, bugüne kadar yapılan, son referandumdaki sandık başkanlarından kaçı kamu görevlisi, kaçı partilerin verdiği? Bu konuda bir fikri olan var mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Siz söyleyin, araştırdığınıza göre biliyorsunuz.

BAŞKAN - Ben söyleyeyim: 122.173'ü kamu görevlisi, bütün siyasi partilerin verdiklerinden çıkan kuralar da 54.498.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - O 54 bini de kaldırıyorsunuz.

BAŞKAN - Şimdi değişen o yani. Bugüne kadar zaten...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani hani diyorsunuz ki o 54 bin de fazla.

BAŞKAN - Bu niye böyle? Zaten bunların 54.498'inin de 18.281'i AK PARTİ'nin verdiği listeden çıkmış. Kendimizinkileri de kaldırıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya, siz zaten hepsini kendinizden atadığınız için öyle bir ihtiyaç kalmıyor.

BAŞKAN - Partisiz oluyor sandık başkanları.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bu mühürsüz oy meselesinde sandık kurulu başkanı olsam...

LEVENT GÖK (Ankara) - Parti devletine mensup.

BAŞKAN - Yok, partisiz...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Parti devleti, evet, tümüyle bir parti devleti koşulları oluşturuluyor.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Bu açıklama yerinde oldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, ben bunu bir örnekle açmak istiyorum: Farz edin siz ya da ben sandık kurulu başkanıyız, yasal olarak onu mühürlemem gerekiyor normalde. Filigranlı oy pusulası geliyor ve bunu mühürlemeden -seçim hukukuna göre- bunun geçersiz olduğuna dair bir arka plan yasası var -yani bu düzenleme- fakat yeni bir düzenleme yapılıyor, diyor ki: "Mühürsüz oylar da geçerli olacak." Bu mesajı sandık kurulu başkanı nasıl alır? Ben AKP'li bir sandık kurulu başkanı olarak... Allah korusun yani -tırnak içinde- böyle bir şey istemiyorum asla...

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Büyük konuşma... Büyük konuşma...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bu oldu, ben sandık kurulu başkanıyım. Bana dediler ki: "Mühürsüz oy pusulası geçersizdir." Ben hemen şöyle düşünürüm: Ya, bunlar mühürsüz oy pusulalarını, A4 kâğıtlarını gayet doğal olarak da hazırlayabilirler, filigranı da ayarlarlar. Ben mühürlüleri...

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Sayısını nasıl ayarlayacaksınız Meral Hanım?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Tamam, mühürleyeyim ama sonradan zaten ben bunu değiştirebilirim. "Ben niye mühürleyeyim?" der. Mühürlemez zaten.

ABDURRAHMAN ÖZ (Aydın) - Filigranı ayarlayan mührü de ayarlar.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Bu memlekette sorular çalındı, her şey olur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ya filigran da ayarlanır, mühürsüz de ayarlanır yani bu işte gerçekten... Bu konuda köşe yazılarında çokça yazılmıştı "A4 kâğıdı neden oy pusulası olmadı?" Neden?

BAŞKAN - Biz bilmiyoruz ama siz ayarlanabileceğini biliyorsunuz demek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Vallahi, bizim öyle bir yetkimiz olsa da asla böyle bir şeye tenezzül etmeyiz yani biz serbest seçime...

LEVENT GÖK (Ankara) - Mamak çöplüğünden oy çıktı 94'te.

BAŞKAN - 94'te mi?

LEVENT GÖK (Ankara) - 94'te.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Ben konuşurken nedense interaktif bir tartışma oluyor, aslında iyi bir şey bu tabii ki.

Bu nedenle, sandık mührü olmadan geçersiz olması 16 Nisanda hukuksuzluğun kabulüdür ama aynı zamanda "Bundan sonra da biz buna devam edeceğiz." iradesinin ittifak yasasına yansıtılmasıdır.

Şimdi, bununla birlikte bu 1'inci maddede sahte seçmenlerin önü açılıyor Sayın Başkan. Gerçekten şöyle bir denetim mekanizması -hepimiz oy kullandık, burada 18 yaşın altında kimse yok- vardır: Gittiğimizde, mesela ben annemi götürdüğümde komşularını tanır, akrabalarını tanır, orada birbirlerini denetlerler, bir denetim sistemi vardır. Orada, o binalarda oturmayan kimse gelip sahte oy kullanamaz çünkü herkes onun nerede oturduğunu aşağı yukarı bilir. Burada o kadar ince düşünülmüş ki "Komşu, akraba, aile bireyleri bile bu konuda bir denetim sağlayamasın ve istenildiği kadar sahte seçmenler yaratılabilir."in yolu açılıyor.

Şimdi, diğer maddelere ilişkin de zaten maddeler bölümünde söyleyeceğiz. Bununla birlikte, benim elimde 16 Nisanda yapılan hak ihlalleri var. Tonlarca, binlerce hak ihlalini tespit etmişiz, YSK'ye bildirmişiz, Yüksek Seçim Kurulu ve il seçim kurulları hiçbirini kabul etmemiş, ispatlamışız. Ben Adana'da şunu ispatladım: Sabah saat yedi buçukta, sekizde sandık kurulu üyeleri müşahitlere boş sonuç tutanağını imzalattılar ve gidip birçok sandık kurulunda bunu iptal ettirdim. "Niye imzalatıyorsunuz, daha içi dolu değil? Siz bunun içini istediğiniz gibi doldurursunuz..." "Efendim, biz erkenden iş yapıyoruz, beşten sonra belki sandık kurulu üyeleri ya da müşahitler olmaz diye..." Buna benzer binlerce seçim hukukuna ilişkin...

ZEKERİYA BİRKAN (Bursa) - Sizin müşahitleriniz yok muydu orada?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bizim müşahitlerimize de imzalatılmıştı işi kolaylaştırmak için, sorun orada ve bunun üzerinde epeyce de uğraştık, itirazlarımızı yaptık. Bizim müşahitlerimizin üzerindeki baskıyı... Şu belgeleri size takdim edeyim; kaçı gözaltına alındı, kaçı darbedildi...

BAŞKAN - Müşahitler imzalamıyor mu o tutanağı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan, olay şu: Sabah sandık kurulu toplanıyor...

BAŞKAN - Sandık kurulu üyeleri imzalıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Adana'da bizzat yaşadım, yüzlercesini iptal ettirdim seçim kuruluyla.

Gidiyor, diyor ki: "Şu, sandık sonuç tutanağı. Lütfen -müşahitleri de çağırıyor- beşten sonra bunu imzalamamız zor olabilir, gelin önce şunu bir imzalayalım." Yani müşahit de o anda fark etmeden... Zaten müşahitlerin bildirmesiyle bize ulaştı.

BAŞKAN - Hayır, müşahitler imzalamıyor tutanağı benim bildiğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Müşahitler dedi ki: "Niye biz imzalıyoruz?"

BAŞKAN - Hayır, müşahitler imzalamıyor zaten tutanağı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Hayır, onların da imzasını alıyorlar, sağlam olsun diye onların da imzasını alıyorlar. Yani sizin her şeye bir cevabınız var ama bizim de her olay hakkında korkunç deneyimlerimiz var yani çok ağır deneyimlerimiz var.

Burada, 16 Nisanda, mesela Muş Kızılyusuf köyünde -size köy ismi veriyorum- muhtara zorla açık oy kullandırılmış, bütün köylüler bize ulaştılar. Ceylanpınar Aydoğdu Mahallesi'nde sandık görevlimiz dövülerek çıkarıldı. Elâzığ Palu'da "tercih mührü" yerine "evet mührü" kullanıldı. Bunlar bizim tutanaklarımız, biz tespit etmişiz. Van ili Gürpınar ilçesinde askerler silahlı bir şekilde oy kullanmaya gittiler ve silahlarıyla orada gösteri yaptılar. Ağrı ili Büyükyazı'da -köy ismi yani bunların hepsi sabit, okusam beş saat alacak- açık oy kullanmaya zorlanıyor. Yine Şavata köyünde, Urfa Ceylânpınar'da sandık kurulu üyemiz darp edildi. Yine Diyarbakır Çermik Yabanardılı köyünde mesela iki ailenin seçim tartışması oldu, ölümler bile çıktı, askerin orada taraf tutmasıyla iş farklı bir yöne gitti. Şimdi, bu seçim ihlallerine karşın bizim tedbir almamız gerekirken bu ittifak yasası bu seçim ihlallerini yasallaştırıyor, hileleri yasallaştırıyor.

Şimdi, oy sayım süreci ve bu sandıkların taşınması, birleştirilmesi meselesinde yani şu söyleniyor. Şimdi, şöyle bir manzara düşünelim, buranın yarısı sandıkların kurulduğu bir alan olsun ve başında da polisler, askerler olsun silahlarıyla birlikte. Orada bir seçim güvenliğinden söz edebilir miyiz? Özgür iradesinin teşekkülünden söz edebilir miyiz? Hani 100 metre alan vardı, 15 metre dar alan vardı. Şimdi, bu yöntemle, bu ittifak yasasıyla özellikle Kürt illerinde; Diyarbakır'da, Mardin'de, Urfa'da, Hakkâri'de, Siirt'te, Batman'da, Erzurum'da, Ağrı'da kolluk gücünün baskısı, denetimi ve şiddeti altında seçmenler oy kullanacak. Burada da amaç ne? HDP'nin seçmen sayısının sandığa gidişinin engellenmesi. Biz, 7 Haziran ile 1 Kasım arasında bir kıyas yaptık, 7 Hazirandan sonra 1 Kasımda bizim seçmenlerimizin sandığa gidiş oranının nasıl düştüğünü tespit ettik çünkü seçmene şu deniyor: Burada kolluk olacak, burada her türlü tedbiri aldık -tırnak içinde- her türlü baskı uygulaması konusunda destek veriyoruz, siz sandığa gittiğinizde başınıza ne geleceğini bilmiyoruz, zaten istediğinizi de yapamayacaksınız. Bence ittifak yasasına şunu da mutlaka bırakın: Bir AKP'li, bir MHP'li sandık gözetmeni gitsin içeriye, perdenin arkasına ittifak yasasına oy da bastırsın, bence mührü de o alsın. Böylece hiç gerek yok başka bir şeye.

OKTAY ÖZTÜRK (Mersin) - Bazı yerlerde onu yapıyorlar zaten.

KEMALETTİN YILMAZTEKİN (Şanlıurfa) - HDP onu yapıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Yani şu anda bunu öneriyorum. Yani en azından bunu açıkça diyebiliriz ki, perdenin arkasında birileri oy kullandı, bu kullandırılmadı. Bu manzara başka bir ülkede olsa kolluk gücünün, askerin, polisin silahlarıyla orada durduğu bir ortamda seçmenin özgürce oy kullandığından söz edilebilir mi? Biz nasıl hissederiz? Dışarıdan böyle hissediliyor.

16 Nisanda ve diğer seçimlerde heyetler darp edildi alınmadı ve hele hele şu iklimde iktidar partisinin ve ittifak ettiği partinin baskısıyla televizyonları izlemeye tahammül edemiyoruz ya, böyle bir şey var mı? İzleyin lütfen. Siz rahatsız oluyor musunuz, bilmiyorum. Ben bir HDP milletvekili olarak CNN'de, NTV'de, Habertürk'te ya da herhangi bir kanalda bir tartışma programını izlediğimde dehşete düşüyorum. HDP'den öyle bir söz ediliyor ki: "HDP bile...", "HDP bile..." hep "bile" hani o da çok istisna geçiyor. Sanki bizim elimizde silah, biz Parlamentonun üçüncü büyük partisi değiliz, biz aynı yöntemlerle o Parlamentoya gitmedik, aynı demokratik ilkeler etrafında bu Parlamentoda siyaset yapmıyormuşuz gibi; HDP aleyhinde, HDP'nin olmadığı, HDP'nin tartışıldığı, kriminalize edildiği, ötekileştirildiği programlar dizayn ediliyor. Bizim HDP seçmenimizin her gün bu propaganda altında, bu manipülasyon altında, bu şiddet altında -bu psikolojik bir şiddettir aynı zamanda- burada bir de bu seçim yasasıyla nasıl özgür olduğunu söyleyebilirsiniz. Bunu gerçekten anlamamız mümkün değil. Bununla sandıklara abluka geliyor. Birleştirme, taşıma ve kolluk gücüne yetki verilerek tıpkı şehir ablukaları gibi sandıklar da ablukaya alınacak. Dediğim gibi içeriye de girilse, oya mühür basılsa çok daha iyi olacak. Şimdi, basının sadece iktidarın emrinde olduğu bir ortamda bunları dışarı yansıtma olanaklarımız bile elimizden alınmış. Seçmen kayıtlarının silinmesi mümkün hâle geliyor.

Yine şöyle bir durum var bu tabloda. Uzatmayacağım maddelere ilişkin de zaten tek tek söyleyeceğiz. Genel olarak bu ittifak yasası aslında başta da söyledik yani barajı kaldırmadan ama iktidar partisi hangi partinin baraj altında kalmasını istemiyorsa onlara işaret ediyor, Büyük Birlik Partisi ve şu anda Milliyetçi Hareket Partisi. Diğer partilere karşı temsilde adaletsizlik tescilleniyor. Yüzde 10 barajını kaldırmadan, "İttifak yasasıyla biz bunu öteliyoruz." demek -yani gerçekten bu kavramları kullanmak çok rahatsız ediyor beni ama- iki yüzlü bir politikadır. Madem öyle çıkarın, o yüzde 10 barajını kaldırın. İsteyen ittifak da yapsın, isteyen tek başına da girsin, isteyen başka yöntemler de denesin. Bunu niye yüzde 10 barajını tutarak "İttifakla biz barajı aşıyoruz." diyorsunuz. Yani kendi hazırladığınız taslağa mutlaka bir de böyle değişik garnitürler, soslar hazırlayarak demokratikmiş gibi, "mış" gibi yapıyorsunuz ama bu seçim güvenliğini ortadan kaldıran, seçmen iradesini gasbeden ve kesinlikle denetimi imkânsız hâle getiren bir düzenlemedir. Burada, bu koşullarda bir seçim yapılacaksa serbest -o genel gerekçede yazdığınız harika cümle var ya- "dürüst seçim" falan olmayacak. Bunun o genel gerekçedeki o cümleyi de çıkarın bari "objektif" yazın. Bu ittifak yasasının yüzde 51'i alabilmesi için her yol mubahtır, her türlü değişiklik yapılır, her türlü düzenleme yapılır. "Anayasa'yı değiştirdik şimdi sıra yasalarda" denirse ben kendimce daha dürüstçe bulurum ve saygı duyarım buna ama şu anda "mış" gibi yaparak bu uygulamaları toplumun kabul etmesi mümkün değildir.

Son olarak da ittifaklar ilkeler üzerinden yapılır. İttifaklar halkın talepleri, ihtiyaçları ve arzuları etrafında yapılır. İttifaklar partiler merkezden ittifak yapıyor da halkın açlık, yoksulluk, işsizlik, tecavüz, istismar bu kadar büyük problemleri varken bunlara karşı ittifakları konuşmamız lazım, ilkesel ittifakları konuşmamız lazım. Yani şu anda MHP ile iktidar partisinin ittifakında seçmenler kendilerini nerede görecekler? Sonuçta bir pazarlık sonucunda bu ittifak yasası hazırlanmış kendilerine ne vaat edildiği açıkçası çok muğlaktır, diyorum ve bence zaman geçirmeden bu ittifak yasası geri çekilmelidir diyorum ve teşekkür ediyorum.