Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
Konu | : | Yasa teklifinin birçok konuda yoğun bir şekilde tartışılmaya, müzakereye ihtiyacı olduğuna ve teklif sahiplerinin kanun teklifini geri çekmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 05 .03.2018 |
EROL DORA (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Komisyonun değerli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlar, değerli basın emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir bütün olarak ülke yönetim biçimine dair değişikliklerin, düzenlemelerin yapıldığı son Anayasa değişikliği paketinde olduğu gibi, yine bir bütün olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi işleyişinde değişikliklerin yapıldığı İç Tüzük düzenlemesinde olduğu gibi, aynı biçimde ülke demokrasisinin şekillenmesi noktasında son derece önemli bir işlevi olan ve üzerinde görüştüğümüz seçim yasalarına ilişkin düzenlemede de gördüğümüz üzere, iktidar partisi ve kamuoyunda ilan edilmiş hâliyle ittifak kurduğu Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte hazırlanan ancak diğer siyasi partilerle herhangi bir müzakere ya da uzlaşı aranmaksızın Meclis gündemine getirilen bir yasa teklifi var önümüzde.
Değerli arkadaşlar, Komisyonumuzun ilk toplantısında bu yasa teklifinin geneline ilişkin yapmış olduğumuz değerlendirmelerde de özellikle vurguladığımız birkaç noktayı tekrar dikkatinize sunmak istiyorum. Evet, hâlihazırda yürürlükte olan tüm seçim mevzuatımız değerlendirildiğinde bu mevzuatın birçok bakımdan değişikliklere ihtiyacı olduğu, çağın gerisinde ve acilen ortadan kaldırılması gereken kimi iptidai içerikler barındırdığı ve 21'inci yüzyıl Türkiyesi'ne yaraşır bir hâle getirilmesi gerektiği yadsınamaz gerçeklerdir. Buna karşın, altını çizerek belirtmemiz gerekir ki önümüzdeki yasa teklifini gerek içerik ve hazırlanış gerekse müzakere ediliş yöntemleri bakımından değerlendirdiğimizde demokrasi kültüründen, çağdaş dünyanın usul ve kaidelerinden son derece uzak bir tarz ve üsluba sahip olduğu açıktır. Bakınız, her şeyden önce, böylesine önemli bir konuda yapılacak yasa değişikliklerinin yoğun bir biçimde tartışılmaya ve müzakere edilmeye ihtiyacı vardır. Yani "seçim" dediğimiz olgu, halkın iradesinin ülke yönetimine en adaletli biçimde yansımasını sağlamak üzere derinlikli ve titiz çalışmaları gerektirir. Bunun için de özgür bir tartışma ve fikir beyan etme ortamının sağlanması gerekir. Şimdi bu mümkün müdür? Hepimiz biliyoruz ki OHAL koşullarında bu mümkün değildir. Bu nedenle, kendi kendimizi yanıltmamalıyız, kamuoyunu yanıltmamalıyız, iradelerini yansıtmak zorunda olduğumuz yurttaşlarımızı yanıltmamalıyız. Bunun için öncelikle OHAL kaldırılmalıdır diyoruz. Siyasi partilerin, milletvekillerinin, akademinin, basının, sivil toplum kuruluşlarının, daha genel olarak tüm yurttaşların özgürce fikirlerini beyan edebilecekleri bir ortamı tesis ederek işe başlamalıyız.
Değerli Komisyon üyeleri, bir de önemli husus şudur ki bu seçim yasalarında yapılması öngörülen değişiklikler tüm siyasi partileri yakından ilgilendirmektedir. Şu an ne yapıyoruz? Sadece Mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti oturmuşuz, 2 siyasi partinin kimseyle müzakere etme gereği dahi duymaksızın hazırladığı bir yasa paketini oy çokluğunu temel alarak Meclisten geçirmeye çabalıyoruz. Bu, çoğunlukçu anlayıştır. Bu anlayışın kendisi, bu yöntemin kendisi, bu üslubun kendisi çoğulculuğa karşıdır. Seçimlere sadece bu yasayı hazırlayan 2 siyasi parti katılmayacak, seçimlere sadece şu an burada temsilcileri bulunan ve Mecliste grubu bulunan 4 siyasi parti de katılmayacak; seçimlere Yüksek Seçim Kurulunun geçtiğimiz ay ilan ettiği en az 10 siyasi parti ve yine bağımsız adaylar da katılacaktır. Dolayısıyla, bu yasayı gerçekten müzakere etme niyetimiz var ise öncelikle asgari bu 10 siyasi partinin temsilcileri Komisyonumuza davet edilmelidir, onların da görüşleri alınmalıdır; asgari demokratik kültür bunu gerektirir, asgari çoğulculuk bunu gerektirir. Bunun aksi ne demokrasidir ne de çoğulculuktur, bunun adı çoğunluğun azınlığa tahakkümüdür. Bu ise gerek ülkemizin dış dünyadaki itibarı gerekse yurttaşlarımız ve gerekse ülkeyi emanet ettiğimiz çocuklarımız nazarında büyük bir demokrasi kıyımı olacaktır. Bu Komisyon bu tarz ve yöntemle tarihe geçmemelidir. Asgari demokratik ilkeleri işletebilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, seçim mevzuatımızda değişiklik dediğimizde, demokrasiye temelden zıt olan, uyuşmayan, halk iradesine engel olan yüzde 10 seçim barajı gibi garabet uygulamaları bir an önce kaldırmamız gerekmektedir. Yine, seçim yasalarımızda anlamlı bir değişikliğe gitmek istiyorsak "seçime girme yeterliliği" adı altında partilerin seçimlere girmesini engellemek üzere kurgulanmış, ülkenin yarısından fazlasında örgütlenme zorunluluğu getiren demokrasi dışı, çağ dışı uygulamaları ortadan kaldırmakla başlamalıyız. Geçen toplantımızda Avrupa ülkelerinde uygulanan seçime katılma yeterliliğine ilişkin örnekleri vermiştim. Burada yeniden tekrarlamayacağım. Avrupa'da siyasi partiler sembolik sayıda, örneğin, ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte 100 ile 5 bin arasında seçmenin imza toplaması şartı yerine geldiğinde seçimlere katılabilmektedir. Bizdeki uygulamaya baktığımızda, teşkilatı bulunmayan bir siyasi partinin en az 41 ilde seçimlere katılması mümkün değildir. Bu iki uygulama arasındaki uçurum aslında ülkemizin demokratik kültürle arasındaki mesafeyi göstermektedir. Bu mesafe ürkütücüdür. Bizim yurttaşlarımız da en az bir Avrupalı yurttaş kadar demokrasiyi hak etmektedir. Demokrasiyi halklarımızdan, yurttaşlarımızdan uzak tutmaya çalışarak bir yere varamayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakınız, böylesine önemli bir muhtevaya sahip olan yasa değişikliklerini gündeme aldığımız bir Komisyon toplantımıza konunun uzmanı tek bir akademisyeni dahi buraya davet etmiyor oluşumuz başlı başına demokrasi kültürüyle aramızda oluşan uçurumu göstermesi bakımından çarpıcıdır. Neden davet etmiyoruz akademisyenleri buraya? Çünkü bu yasa değişikliğinin çağdaş dünyada bir karşılığı yoktur, çünkü bu yasa değişikliklerinin demokratik ilkeler referans alınarak savunulur bir tarafı mevcut değildir ve bu durum ülkemiz açısından, demokrasimiz açısından son derece üzüntü verici bir durumdur.
Değerli Komisyon üyeleri, Komisyonumuzun ilk toplantısında yasa değişiklik teklifinin sözüm ona daha derinlikli irdelenmesi, tartışılması için alt komisyon oluşturuldu. Sözüm ona diyorum çünkü alt komisyon kavramının literatürdeki karşılığı toplumu yakından ilgilendirecek bir düzenleme yapıldığında bu yasanın gerek temel evrensel, demokratik birikimlerle karşılaştırılması gerekse yasa değişikliğinin yurttaşlarımızın, halklarımızın yaşamında yaratacağı olumlu etkilerin nasıl daha fazla artırılabileceği vesaire konularda nitelikli bir müzakere, istişare zemini oluşturmaktır. Oysa alt komisyonda böyle bir şey yapılmamıştır, yasa maddeleri okunmuş ve "Kabul edenler... Kabul etmeyenler..." biçiminde sonucu belli sembolik bir oylamayla, yasa teklifinin tek bir virgülünde dahi değişiklik yapılmaksızın aynen üst komisyona havalesi sağlanmıştır yani bir formalite yerine getirilmiş ama bu formalitenin hiçbir aşamasında demokrasinin veya çoğulculuğun kırıntısına dahi rastlanmamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa teklifiyle ülkenin ihtiyacı olan demokratik bir seçim mevzuatı yapmak şöyle dursun, seçim mevzuatı içerisinde yer alan asgari demokratik düzenlemeler de ortadan kaldırılmaktadır. Bir ülkenin seçimlere ilişkin mevzuatını bu denli antidemokratik bir yapıya hapsetmenin ülkeye nasıl bir menfaati olacaktır, yurttaşlarımızın geleceğine, ülkemizin itibarına nasıl bir faydası olacaktır, anlamak mümkün değildir. Hiçbir çağdaş demokraside valiler gibi merkezî hükûmet tarafından atanmış kişilerin seçimler gibi son derece hassas, sivil olması gereken, demokrasinin tezahürünü sağlayan bir sürece ilişkin böylesine muğlak, böylesine keyfiliklere yol açabilecek, böylesine halk iradesini engellemeye yol açabilecek yetkilerle donatılması düşünülemez. Bu yasa teklifiyle Hükûmetin atanmış memurları konumunda bulunan valilerin seçim süreçlerinde çok önemli tasarruflara gidebilmesinin önü açılmakta, seçmen iradesi âdeta hiçe sayılmaktadır çünkü bizler valilere burada verilmek istenen yetkilere ilişkin geçmişte YSK'nın vermiş olduğu birçok kararını biliyoruz. Sandık birleştirmeler, sandık kaydırmalar, sandığı seçmenin yerleşim alanından uzaklaştırmalar gibi birçok antidemokratik uygulamaya dair il ve ilçe seçim kurulları kararlar almak istemiş ve itirazlarımız neticesinde bu kararların birçoğunu YSK bozmuştur. Ancak, valilere verilecek yetkiyle bu kararlara itiraz mekanizması da büyük ölçüde çalışmayacak ve seçmen iradesinin engellenmesi riski artacaktır. Bu düzenlemenin kabul edilmesi mümkün değildir, demokrasi adına mümkün değildir, seçmen iradesinin sandığa yansıması bakımından mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yine, bu yasa teklifiyle seçimlerin sivil karakterine gölge düşürecek, seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürecek bir diğer tehlikeli düzenleme kolluk güçlerinin sandık bölgesine girebilmesini keyfiyet ölçüsünde kolaylaştıran herhangi bir vatandaşın ihbarını bunun için yeterli kabul eden düzenlemedir. Şunu sormak isterim: Televizyonlarda örneğin Almanya'daki seçimleri izlersek ve sandıkların başında silahlı kolluk güçleri olduğunu görürsek Almanya'da sivil bir seçimin yapıldığına inanır mıyız ya da Almanya'da yapılan seçimlerin sonuçlarının güvenilirliğine ilişkin fikrimiz ne olur? Yani, bu yapılacak değişiklik yasalaşırsa dünyanın Türkiye'de yapılacak seçimleri izlediğinde edineceği intibayı tahmin etmek güç değildir. Bakınız, Türkiye'yi daha fazla nasıl demokratikleştirebileceğimiz hususunda çaba göstermeliyiz, enerjimizi ve zamanımızı bu tür uygulamalar keşfetmeye çalışarak harcamamalıyız.
Şimdi, teklifte yer alan bir diğer garabet düzenleme, mühürsüz oy pusulalarının geçerli kabul edileceğine ilişkindir. Tabii, bu düzenleme öncelikle 16 Nisan referandumunda YSK tarafından alınan kararın açıkça yasaya aykırı olduğunun kabulüdür. Mevcut uygulamada sandık kurulu tarafından oy pusulasına basılan mühür seçimlerin güvenilirliği bağlamında asgari ölçüde bir denetim mekanizmasını mümkün kılmaktaydı. Bir başka madde de, sandık kurullarının yaptıkları iş ve işlemlerde hata payını, ihmalleri ortadan kaldırma bahanesiyle sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından belirleneceği hüküm altına alınırken, diğer taraftan, mühürsüz oy pusulalarını geçerli saymaya çalışmak, en basit ifadeyle, inandırıcılıktan yoksundur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak değinmek istediğim konu "ittifak" adı altında yol açılacak olan adaletsiz uygulamaya ilişkindir. Elbette, siyasi partilerin ittifak etmeleri demokrasi kültürünün içerisindeki bir husustur ancak "ittifak" adı altında herhangi bir siyasi partiye tanınmayan barajı geçme imkânının bu partilere sağlanacak olması kabul edilemezdir. Yine, ittifaka girecek olan partilerin normalde parti sütunundan taştığı gerekçesiyle geçersiz kabul edilecek oylarının ittifak partileri lehine geçerli kabul edilmesi, açıkça haksız bir oy, haksız bir kazanç ve haksız bir uygulamadır. Yurttaş iradesine, aslında, bir bakıma, saygısızlık anlamına gelecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, bu yasa teklifinin ülke demokrasimizi bir adım dahi olsa ileriye taşıyacak bir anlayışla ele alınmasını, ülkemizin farklı siyasi yapılarının yapıcı görüşlerinin alınmasını, nitelikli bir tartışma ve müzakere sürecinden geçirilerek Meclis gündemine getirilmesini ve bu bağlamda teklif sahiplerinin teklifi geri çekmelerini talep ediyor, bu duygularla yine hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.