KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın ÇAYKUR yöneticileri; hepinizi selamlıyorum. Ben geçtiğimiz yıllarda Fındıklı'da çay üreticileriyle sohbet etme imkânı buldum. Tabii ÇAYKUR'u çok daha öncesinden beri takip ediyoruz. Çay üreticileri, bildiğiniz gibi hayli dertli, hem Hükûmetten yana hem ÇAYKUR yönetiminden yana. Özellikle bu çay politikalarıyla ilgili geçmişte eylemler yaptılar, çayları sokağa döktüler, benzeri tepkileri olmuştu. Şimdi ben onları özellikle paylaşmak istiyorum hem üreticiler yönüyle hem çalışan işçiler yönüyle. Çünkü biliyoruz ki birçok çalışan aynı zamanda üretici durumunda. ÇAYKUR çokça da mevsimlik işçi pozisyonunda işçi de çalıştırıyor bildiğim kadarıyla.

Şimdi ben, hem onların söylediklerini sizlerle paylaşmak hem de burada kimi sorulara yanıt aramak istiyorum. Öncelikle ÇAYKUR'un özelleştirilmesi gibi bir yaklaşıma yani neden zarar ettiğini sorgulayalım hep birlikte ama bunun çaresi, ilacı özelleştirme olmamalı. Aksine, birazdan söyleyeceğim, köylüler daha çok ÇAYKUR gibi fabrikaların açılmasını istiyorlar haklı olarak.

Şimdi ÇAYKUR'da ruhsatsız çaylıkların ruhsatlandırılacağı mesajı gelmiş. Bunun akıbeti ne? Yalnız bu benim dediklerim epey bir zaman önce, geçmiş yılda. Özel sektörün düşük fiyatla çay almasında ÇAYKUR'un özellikle sorumlu olduğunu ifade ettiler. Bu kaçak çayın önlenememesi yani yerli çay yerine bu üretimde kotalar vesaireler var ama bir taraftan da kaçak çay artan oranlarda tüketiliyor.

Çalışanlar açısından taşeron uygulamasından şikâyet var yani eskiden 4 işçinin yaptığı işi şimdi 2 işçi yapmak durumunda.

Bir diğer şey dere ıslahı yani DSİ "dere ıslahı" adı altında HES'lere hazırlık yapıyor ki birazdan Orman Su İşlerinde de bu konu dile getirilecek elbette. Karadeniz hat boyunca biliyorsunuz çokça dereler üzerinde HES'ler yapılıyor ve bu derelerin ıslahına harcanan paralarla bir ÇAYKUR daha yapılır diye açıkçası köylüler hem bu politikayı eleştiriyorlar hem de talep ediyorlar.

"ÇAYKUR şirketlere kredi teşvik veriyor ama üreticiye gelince kota koyuyor." deniyor ve "en fazla 7 bin ton işleyebilirim" yani ÇAYKUR'un bilmiyorum o zamanki kapasitesi mi ama "7 bin ton işleyebilirim" yani fazlasını alamaması, kota koyması gerekçesi, "daha fazla çay fabrikası kur o zaman" gibi bir talep var.

Bu çay borsası üreticiden kesinti yapıyor ama çay borsada işlem görmüyor yani bu nedir, ne işe yarar gibi. Doğrudan gelir desteği yerine ürüne destek verilmeli yani üreticiyi teşvik etmek anlamında.

"Çayımızı ÇAYKUR alsın ve özele kendisi versin." yani çayımız kendi karşılığını hak ettiği değeri görmesi açısından ve ÇAYKUR'a sahip çıkmak açısından "Bizim çayımızı ÇAYKUR alsın, kendisi özel fabrikalara versin." gibi ve her halükârda yani değil kota, kısıtlama üretici daha çok üretim yapmak istiyor ve bunu da gerekli görüyor. Çayın tarımda, ekonomide üretici köylünün yaşatılmasında, doğanın aslında korunmasında Karadeniz halkının yaşatılması açısından çayın vazgeçilmezliği var. Kesinlikle özelleştirme gibi şeyler bizden uzak olmalı ama ÇAY-KUR'un yönetimi, üretim politikaları işçi ve sendika sorunlarına yaklaşımı ki orada sendikasından şikâyetçi olan işçilerin yeni arayışları olduğunu da biliyoruz. Bu dolaylı olarak tabii ÇAY-KUR yönetimini de bir şekilde ilgilendiriyor.

Benim üretici köylülerden çay üreticilerinden dinlediklerim ana başlıklarıyla bunlardı. Şimdilik bunları Komisyonumuza ve ÇAYKUR yöneticileriyle paylaşmış olayım.

Teşekkür ederim.