KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, biz HDP olarak nükleer santrallere 2010 yılında yapılan anlaşma sırasında da karşı çıktık, 2013'te Japonya'yla yapılan anlaşma sırasında da karşı çıktık. Elbette ülkemizin enerji ihtiyacı var ama hep şunu söyledik: Dünya nükleer santrallerden uzaklaşırken biz niye nükleer bir ülke oluyoruz? Çünkü alternatif bazı biliyorsunuz gelişen başka kaynaklar var ve ülkemizde de bunlar mevcut. Bir güneş ülkesiyiz ve 2010 yılından 2018 yılına güneş enerji yatırımlarının maliyeti üçte 1'e düştü ve ciddi anlamda nükleer enerji yatırımlarından çok daha verimli bir şekilde ve çok daha çevreci bir şekilde bu yatırımlar yapılabiliyor. Bakın, sekiz yıldaki değişimi söylüyorum. Bu iki yıl sonra çok daha fazla olacak. Yani bu santralin 2023'te bitirilmesi hedefleniyor, çok daha fazla olacak.

Sayın Başkan, Sayın Bakanımız Komisyon görüşmelerinin yarısını telefon görüşmeleriyle geçiriyor. Biz de sonuçta tabii ki Komisyon arkadaşlarımıza konuşuyoruz ama Sayın Bakanın da Komisyon görüşmelerinin yarısını telefonla geçirmesi gerçekten sıkıntı yaratıyor.

BAŞKAN - Biraz abartılı oldu gibime geldi ama...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bence yarısına yakınını telefonla geçiriyor. Üçte 1'i diyelim peki.

BAŞKAN - Oradan öyle görünüyor demek ki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Aralarda yapın Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bana telefon geliyor acil, ne yapabilirim? Size geliyor, siz konuşuyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama siz, bakın, teksiniz. Yani siz teksiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bütün ekibimle buradayız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz teksiniz. Yani Hükûmeti siz temsil ediyorsunuz.

BAŞKAN - Bu görüşmelerin başından bu yana Sayın Maliye Bakanı hiç tek olmadı. Her daim yanında müsteşarı, müsteşar yardımcısı, Gelir İdaresi Başkanı, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı, Bütçe Kontrol Genel Müdürü, Vergi Politikaları Genel Müdürü... İşte, bakın, bütün kadro orada. Diğer bakanlıklarla ilgili bir şey söyleyebilirsiniz ama Maliyeyle ilgili herhâlde pek bir şey söyleme hakkımız yok burada.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, bir de insicamımız da bozuluyor. Sayın Bakan hararetle bir şeyler konuşuyor, biz de burada konuşmaya çalışıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Sancarbaba da burada. Tabii, sizi ihmal etmememiz lazım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sağ olsunlar hepsi. Teşekkür ederiz.

Sayın Bakan, sonuç olarak: Nükleer enerji noktasında 2010 yılından, 2013 yılından daha dezavantajlı bir noktadayız yani güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi konusundan. Bakın, yeni ihale yaptı geçen yıl Enerji Bakanlığımız. Ve rüzgâr enerjisinde inanılmaz bir rakama ulaştı yani nükleerden çok daha avantajlı bir rakama ulaştı. Kaç sentti? 3,48'e bakın rüzgârla, ne güzel... Rüzgâr her yerde ülkemizde de var. Püfür püfür esiyor ülkemizin her yeri ve çok avantajlı yani nükleere göre çok daha avantajlı bir fiyat var. Güneş enerjisi de ihaleye çıktı. Orada da inanılmaz bir rakama ulaştık. Yani o konuda biraz geç kalmamız, aslında belki de bir avantaja dönüştü yani rüzgâr ve güneşte yapacağımız yatırımları çok daha avantajlı bir şekilde ülkemize sokabileceğiz. Yani diğer ülkeler çok daha erken yaptılar ve maliyetleri daha yüksek, teknoloji gelişti güneş enerjisi konusunda, rüzgâr enerjisi konusunda maliyetler düştü ve çok avantajlı fiyatlara geldiler.

Şimdi, ülkemiz nükleer enerji anlaşmasını ne zaman yaptı Rusya'yla? Bakın, 2010 yılı, sekiz yıl geçti üzerinden Sayın Bakan. Japonya'yla 2013'te yaptık, beş yıl geçti tam üzerinden. Ve beş yılda dünyadaki enerji piyasasında bütün rakamlar oynadı. Yani rüzgâr ve güneş öne geçti, herkes artık rüzgâr ve güneş yatırımları yapıyor, başka yatırımlar da var -Sayın Bakanım bunlardan bahseder, avantajlı, ülkemizin jeotermal konusunda, diğer konularda, başka avantajlı olan noktalar da var- ama nükleer daha da dezavantajlı bir noktaya geçti. Bu konuda belki Sayın Müsteşar Yardımcımız rakamları da verir.

Şimdi, biz 12-15 sent arası bir rakama imza attık değil mi Ruslarla? Baktığımızda bu çok dezavantajlı bir rakam şu anda rüzgâr ve güneşe göre. Mevcut nükleer programa göre bile dezavantajlı. Bakın, bugün imzalasak nükleer anlaşmasını çok daha avantajlı bir rakama belki kavuşacağız çünkü orada da teknolojik anlamda gelişmeler var.

Şimdi siz diyorsunuz ki: Arkadaş, ben senden bunca yıl alım garantisi yapacağım, bu yetmez. Ne yapacağız? Daha da teşvik vereceğim. Yani bu yatırım belki fizibıl olmaktan çıkmış olabilir; onu bilmiyoruz. Nükleer enerji teknolojisi konusunda birisi gelip burada, belki Atom Enerjisi Kurumundan, başka yerden, bilgi verse bize yani nükleer santral yatırımları daha mı maliyetli hâle geldi bu sekiz yılda, yoksa daha az maliyetli hâle mi geldi, bu konuda bizi aydınlatsa çok memnun oluruz.

Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? Bakın, geçen gün Hürriyet gazetesinde bir haber çıktı. Yana yakıla bir ortak aranıyor bu Akkuyu Nükleer Santraline. Yani Ruslar bu kadar yatırımı yapmak istemiyorlar. Şimdi, Türklerle bu ara ilişkimiz iyi, şimdi Afrin'de beraber bir şeyler yapıyoruz ama yarın belki aramız tekrar bozulabilir, Amerikalılara tekrar yaklaşır Türkiye, tekrar bizim ilişkimiz bozulur çünkü Suriye'de her gün değişiyor. Bugün "Zeytin Dalı" ismini Amerikan Konsolosluğunun önüne yazdık, bakarsınız on gün sonra Rus Konsolosluğunun önüne "Zeytin Dalı" yazabiliriz, hiç belli olmaz. Çünkü konjonktürel olarak bu Zeytin Dalı ismi konsolosluk konsolosluk gezebilir. Yani bizim bir ayda bir dış politikamız değişiyor, üç ayda bir değişebiliyor.

Şimdi, Rusya da diyor ki: Ben bu kadar büyük bir riske girmek istemiyorum arkadaş çünkü yarın Türkiye'yle aram bozulabilir. Belki böyle bakıyor. Ne diyor biliyor musunuz? Yana yakıla bir anlaşma arıyor. Cengiz-Kolin-Limak üçlüsüyle bir anlaşma yani yüzde 49'unu -sanıyorum- ortak etmeye çalıştılar. İki yıldır bu çaba var. Hükûmet de bu çaba içinde. Rusları ikna etmeye çalışıyor. "Arkadaş, benim 3 tane müteahhidim var. Bütün ihaleleri bunlara veriyorum. Sen bunları ortak al..." Ama ne hikmetse ortaklık görüşmelerinde anlaşmayla çıkmamış ama hâlâ Cengiz İnşaatı -diğerleri çekilmiş, Limak ve Kolin- bu konsorsiyuma ortak etmeye çalışıyor. Ve Rusların da taşeron olarak Cengizi kullanması isteniyor, Cengiz İnşaatı kullanması isteniyor. Belki de bu anlaşma olmamasının...

Ben bunu sorguluyorum tabii, Hükûmeti bu anlamda sorguluyorum. Cengiz diyordur ki: Arkadaş, ben buna ortak olurum ama bu kadar para yatıracağız, risk alacağız, şu kadar milyar lira yatıracağız. Bu teşviklerden faydalanırsam rakamı vermediniz. Bu teşvikler karşılığı ne kadardır, bu rakamı vermediniz Değerli Müsteşarım. Yani bütün bu yatırım kaç milyar dolar? 10 milyar dolar mıydı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI NECATİ YAMAÇ - Yaklaşık 20 milyar...

GARO PAYLAN (İstanbul) - 20 milyar dolar, doğru.

Bu teşviklerle 20 milyar dolardan 2 milyar dolar mı avantaj sağlıyor, 3 milyar dolar mı avantaj sağlıyor, bunu bize vermediniz.

Şimdi, Cengizin de belki bu projeye ortak olması için bu teşvikleri öne koymuş olabilir ve ortada böyle bir durumla karşı karşıyayız çünkü Genel Kuruldaki tartışmaları söylüyorum size. Genel Kurulda bunlar tartışıyor Cengizi ortak etmeye çalışılıyor, Limak ve Kolin vazgeçmiş. Belki bu teşvik çıkarsa onlar da ikna edilebilirler çünkü yerli bir ortak aranıyor şu anda bu projeye.

"Yerli" deyince, hemen "Yerli, millî Cengiz-Kolin-Limak" Bunu artık her yerde ezberledik. Havalimanında da öyle, yolda da öyle, Karadeniz yolunda da öyle, Güneydoğu'nun yolunda da öyle, her yerde Cengiz-Kolin-Limak. Nükleer santrale de bunları ortak edelim.

Bunun ortak edilmesi demek, şu demek: Hükûmetin güdümündeki 3 müteahhidin bu projeye ortak edilme çabasıdır bir şekilde. Ve bununla ilgili de teşvikler verilecek.

Şimdi, bu teşvikler ne kadarlık olacak? Bunun bize çerçevesini verin. Yani 5'inci bölge teşviklerinden yararlandığı anda... Çünkü makinelerini, bilmem nesini, şusunu busunu Rusya'dan getirecek. Yereldeki taşeron da onun betonarme işlerini, bilme nelerini, şunları bunları... Yerli olarak yapılması gereken yatırımları yapacak, reaktörler, bilmem neler Rusya'dan gelecek. Buna göre bütün kalemlerdeki bu 20 milyar dolarlık yatırım bu teşviklerden faydalandığında kaç milyar dolara düşüyor ve kaç milyar dolarlık bir teşvik elde ediyor bu yatırımcılar, bunu bir bilelim.

Diğer noktası, değerli arkadaşlar, bu teşviklerle diyelim ki 3 milyar dolarlık bir avantaj elde edecekler, herhâlde yaklaşık olarak öyle bir rakama tekabül eder. Belki 2 milyar dolardır, siz söyleyin, bilmiyorum, 2 milyar dolar diyelim. Bunun bu anlaşmada, tarifelerde on beş yıl mı alım garantisi vardı, on beş yıl, her yıl kârıyla beraber en az 1,5-2 milyar dolar ödeyeceğiz buraya alım garantisi çerçevesinde. Siz cari açığı düşürme gerekçesini koydunuz tekrar, o zaman da itiraz etmiştik. Ya, şimdi, Allah'ınızı severseniz, Rusya bu yatırımı yapacak da her yıl 1,5-2 milyar doları alacak da ülkemizde mi tutacak bu parayı? Alıp götürecek. Yani biz enerji ithal eden bir ülkeyiz, bakın, avantajlı bir fiyata alırsak ancak cari açığımız düşer. Kömür yatırımı nükleerden ucuz, rüzgâr yatırımı nükleerden ucuz, güneş yatırımı nükleerden ucuz, siz diyorsunuz ki: "Cari açığımıza faydası olacak." Nasıl olacak? Olmayacak, tam tersine cari açığımızı artırıcı etki yapacak, 3'üne göre de daha pahalı çünkü. Bir tek doğal gaz çevrim santrallerine göre biraz avantajlı olabilir, onda da rakamları siz verin lütfen. Son durumda, 2018 yılı rakamlarıyla nükleer enerji yatırımlarının sıralamasını bize verin fiyat avantajı olarak, en son yaptığınız rüzgâr ve güneş anlaşmasına göre, en son yaptığınız kömür anlaşmasına göre, en son yaptığınız doğal gaz anlaşmalarına göre verin bunları.

Peki, diyelim ki 2 milyar dolar avantaj sağladı, bunu fiyata nasıl yansıtacaksınız? Sayın Bakanımız söyledi, uluslararası bir anlaşma var ortada, orada böyle bir hüküm yok. Siz yasayla diyorsunuz ki: "Bakın, ben yararlandıracağım seni bundan." Diyelim ki yararlandırdınız, reaktörü falan, bilmem neyi de getirdi buraya, yararlandı. Sonra iş ödemeye geldi, "Arkadaş, 12 sente anlaşmıştık. Bak, ben sana avantaj sağladım, 11 sent ödeyeceğim ben sana." dedin. Bir anda Rusya uluslararası tahkim mahkemesine gitti, "Uluslararası anlaşmada böyle bir şey yok, iç hukukta çıkan yasa beni bağlamaz." dedi çünkü uluslararası anlaşmalar Sayın Bakanımızın söylediği gibi iç hukukun üzerinde. Ne yapacaksınız? Uluslararası anlaşmada öyle bir madde yoksa, uluslararası anlaşmayı revize etmeden iç hukukla o avantajı sağlayıp onların vereceği avantajı buna dercetmeden, ikna etmeden veya uluslararası anlaşmayı değiştirmeden bu avantajı verirsek sonra nasıl hak iddia edeceğiz uluslararası tahkim mahkemesinde? Bakın, biz İran'la bir tahkim mahkemesine gittik ve kazandık. Neye göre kazandık? Uluslararası anlaşmaya göre kazandık. İran yarın bir yasa çıkarsaydı, "Ben bunu böyle ödemem." deseydi bağlar mıydı bizi? Hayır, bağlamazdı. Uluslararası tahkim mahkemesi uluslararası anlaşmaya bakarak karar verir arkadaşlar.

Bütün bu sorularıma eğer ki cevap verirseniz... Bir de Hükûmete şu soruyu sorabilirim: Sayın Bakan, bu teşvikleri vermemizin arkasında bir yandan da Rusya'dan S-400'ü almamız lazım, acaba onunla ilgili başka bir pazarlığın bir parçası mı var? Yani S-400'ü vermek için bu şartları mı koyuyor Rusya? Başka türlü silah anlaşmaları acaba bunun üzerinden mi yapılıyor? Ya, bu pazarlık yalnızca nükleerle mi ilgili yoksa artık Amerika'yla aramız bozulacak, yarın Rusya'ya yakınlaşacağız, bunun diyetini mi ödüyoruz, burada ortada bir diyet mi var? Bu diyetin karşılığında ne alıyoruz, tekrar ne veriyoruz, bunun da sizden hassaten cevabını bekliyorum.

Teşekkür ederim.