KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, bürokratlar, Sayın Bakan, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık iki buçuk yıldır Plan Bütçe Komisyonu olarak Sayın Maliye Bakanının ve diğer bir iki bakanımızın getirdiği torba yasaları görüşüyoruz ve iki buçuk yıldır da arkadaşlar, bize hep getirdiklerinde bu torba yasaları Maliye Bakanımız hep şunu söyledi: "Yatırım ortamını iyileştireceğiz." Sayın Bakan, bu yatırım ortamı ne zaman iyileşecek yani kaç yüz maddelik torba yasa geçirdikten sonra iyileşecek? Biz size "Yanlış yerde arıyorsunuz bu yatırım ortamının iyileştirilmesini." diye defalarca söyledik.

Bakın, dünyada iki şey hareket hâlinde arkadaşlar, şu anda bu neoliberal vahşi kapitalist sistemde iki şey hareket hâlinde. Bir, para sahipleri hareket hâlinde, para sahipleri sürekli dünyaya bakıyorlar ve bir "Benim param nerede güvende olur." diye bakıyorlar. İki, "Parama nerede para katarım." diye bakıyorlar, "Kolay para nerede katarım." diye bakıyorlar.

Şimdi, güvenli para noktasında tabii ki hukuk devletleri öne çıkıyor. "Eğer ki orada bir hukuk devleti varsa, kurumlar işliyorsa benim param orada güvenli olur." diyor ama orada az kâr elde edebiliyor. Bir de hukuk devleti olmayan, otoriter rejimlere doğru bakıyor "Evet orada risk var, orada param çok güvenli değil ama ben eğer ki Hükûmete de yakınsam, Hükûmet de bana bir şeyler vadediyorsa ben paramı oraya götürürüm, bazı kamusal güvenceler de alırım, devlet güvencesi alırım, hazine güvencesi alırım ve parama para katarım:" diye bakıyor. Maalesef, iki yılı aşkın süredir Hükûmetimiz demokratikleşme yolundan koptuğundan beri, hani demokrasi vadedemediği için, "Parana hukuk güvencesi veremiyorum ama ben senin parana para katabileceğin devlet güvencelerini veriyorum ve ayrıca -şunları veriyorum, verebileceği çünkü başka bir şey yok- vergi almayacağım." diyor. Ya uzun vadeli vergi teşvikleri vadediyor. "İşçiler grev yapmayacak, ben işçileri baskıladım, sendikaları susturdum, toplumu susturdum, sen burada işçileri rahat rahat sömürebilirsin." diyor.

Yakın zamana kadar, ekolojiyi korumak anlamında ÇED raporlarımız vardı, "Merak etme onları ben geçiririm, ÇED'leri baypas ederiz ve bürokraside de birkaç imzayla senin yatırımını ortaya koyarız." diye bakıyor. Maalesef, iktidarın dünyada dolaşan paraya vadedebileceği bunlar. Bunlar yatırım için tabii. Bir de daha vahimi var, biz bir süredir bunları vadettiğimiz hâlde yatırımları çekemiyoruz, açıklarımızı neyle kapatıyoruz? Sıcak parayla. Bunun için de ne yapmak lazım? Hep bu vahşi para -biliyorsunuz- eğer ki hukuk güvencesi azsa risk alan para daha yüksek faiz talep eder, maalesef açıklarımızı da Hükûmet bir süredir demokratikleşme yolundan koptuğundan beri bu sıcak parayla kapatmaya çalışıyor.

İkinci hareket hâlinde olan şey de arkadaşlar, beyindir, yetişmiş beyinlerdir, yaratıcı beyinlerdir; bunlar da özgürlük alanı ararlar. "Benim bir fikrim var, ben bu fikrimi hangi habitatta geliştirebilirim." diye bakar. Bu anlamda dünyadaki özgürlük sıralamalarına bakar. Maalesef, nal topluyoruz arkadaşlar özgürlük sıralamalarının tamamında. Hukuk devleti olma anlamında da, üniversitelerimizin hâline bakın, basın özgürlüğünün hâline bakın, akademinin hâline bakın. Bütün bunlara baktığımızda özgürlük alanlarında nal topladığımız için yetişmiş beyinlerimiz maalesef, büyük oranda arkadaşlar, ya ülkeyi terk ettiler ya da terk etmeyi düşünüyorlar. Bu anlamda yapabileceğimiz tek şey var, dışarıdaki yetişmiş beyinlere, fikirlere, yalnızca burada işçilik yapmak, onların taşeronu olmak. Bu girdap da hepimizi içine çekiyor. Bakın, otoriter rejimler de büyürler. Dünya tarihine bakın, çeşitli dönemlerde faşizan dönemler olmuştur, Hitler faşizmi dönemi, Mussolini faşizmi dönemi, dünyada başka faşizm örnekleri de var, bu dönemlerde o ekonomiler çok ciddi oranlarda büyümüşlerdir; yıllık yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20'lik büyümeler katetmişlerdir ama ne pahasına? Ülkelerini ve dünyayı ateşe verme pahasına ve işçi sınıfını çok daha ucuza çalıştırma pahasına. AKP Hükûmeti asgari ücreti 200 eurodan aldı, 200 euroyu bugüne taşıdığınız zaman 350 euroluk bir enflasyon gelişiyle beraber bir rakama tekabül eder. Bakın, AKP Hükûmeti en yüksek döneminde asgari ücreti 500 euroya taşıdı arkadaşlar, 520 euroya kadar taşıdı, asgari ücret en yüksek rakamını orada buldu. Şimdi kaç lira biliyor musunuz asgari ücret? 330 euro, 330 küsur Eurolarda, işçimizi, ulusal, uluslararası sermayeye çalıştırıyoruz. İşçi kaybetmiş. Peki, biz ne vadediyoruz, hani iyileştirme, hep böyle vergileri yapılandırma, teşvikler vadediyoruz ya? Bakın, hep yüzde 1'e çalışıyoruz. Dünyada da bu yüzde 1 var. Bütün küresel servetin çok büyük oranına sahip olan bir yüzde 1 var dünyada, Türkiye'de de bir yüzde 1 var, bu yüzde 1'ler hep daha fazlasını istiyor, ulusal ve uluslararası sermaye. Hükûmetin kapısına geliyor "Ben sana yatırım yapacağım ama sen beni iyi hissettirecek misin, ne vereceksin?" diyor. Hani Ekonomi Bakanımız açıkladı: "Butik, açacağız butik, sıfır vergi, bedava arazi, ucuz iş gücü, grev yok, bütün bunları butikten seç beğen al ey ulusal, uluslararası sermaye." Bunları vadedecekler maalesef ve yüzde 1'i iyi hissettirecek bu iktidar arkadaşlar. Bakın, bu torbada yüzde 99'u iyi hissettirecek tek bir madde yok. Ne veriyor?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Kendini iyi hissetmiyorsa niye AK PARTİ vatandaştan yüzde 50'den fazla destek alıyor ya?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Susturdunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hangi dünyada yaşıyorsunuz?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Efendim, basını bir susturmayın bakalım, orada her şey konuşulsun.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye? Basın serbest.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Serbest tabii, tabii serbest... Bir RTÜK'e sorun bakalım basın serbest miymiş? Evet, istibdat rejiminin şartlarında yaşıyoruz efendim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sen inanıyor musun bu söylediklerine?

GARO PAYLAN (İstanbul) - İnanmaz mıyız efendim. Bakın, iki buçuk yıl öncesine kadar ben haftada ortalama iki gün, üç gün televizyonlara çıkardım, iki buçuk yıldır tek bir ana akım kanala çıkamadım efendim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ratingin yoktur.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tabii, iki buçuk yıl önceye kadar vardı, şimdi ratingim durdu, tabii, doğru.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ratingi olanları çıkarıyorlar.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani iki buçuk yıldır ratingim durdu, ondan önce her hafta 3 kere televizyonlardaydım, iki buçuk yıl önce bir anda ratingim durdu.

BAŞKAN - Sayın Paylan, Fransa'da çıkmaya başladın da ondan dolayı.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Fransa'da çıkıyorsun, bir şey olmaz yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben ülkemde çıkmak istiyorum arkadaşlar, bütün dünyada da çıkarım. Recep Tayyip Erdoğan Fransa'dayken bir şey yok, ben de bu ülkede siyasetçiyim, ben de çıkarım, dünyanın her yerinde çıkarım arkadaşlar. Biz Avrupa Birliğine aday bir ülkeyiz ve dünyayla da...

BAŞKAN - Ya, Sevgili Paylan, kimse bir şey söylemedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani her seferinde Fransa'yı söylemeyin o zaman.

BAŞKAN - Söylemeyin kardeşim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben ülkemde çıkayım istiyorum. Bakın, RTÜK Başkanına söyleyin. Her televizyon kanalına bir komiser atamışsınız, her televizyon kanalında...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Her yerde olamazsın ki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şu listeler var önlerinde biliyor musunuz: "Şu isimler çıkmayacak arkadaş." Bu kadar basit. Belli isimler var, o basın kuruluşlarındaki komiserler bunları denetliyorlar.

Sayın Bakan, bir tek burada söylüyoruz, bu da ne kadar yansırsa buradaki basın emekçisi arkadaşlarımızdan yansır.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, lütfen, kurmaca düşünceler ve fikirler üzerinden...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Kurmaca değil efendim. İki buçuk yıl önce ratingim durmuş benim, doğru.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tutanaklara geçmedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, müdahale etmeyin.

BAŞKAN - Sizin Sayın Paylan'ın ratingiyle ilgili mi bir sorununuz var?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben söyledim, eğer çıkamıyorsa bu televizyon kanalları işini bilir, rating yok.

BAŞKAN - Anladım, kayıtlara girdi.

Sayın Paylan, devam edin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Her akşam HDP'yi konuşsunlar, tek bir HDP'li oraya çıkıp da cevap hakkını kullanamasın, çok demokratik bir ülkede yaşıyoruz, Türkiye'nin 3'üncü büyük partisi tek bir kez çıkamasın.

Bakın, pazar günü 30 bin kişiyle kongre yaptık arkadaşlar. Bütün engellemelerinize rağmen -otobüslerimiz durduruldu- 30 bin kişiyle Ankara'da kongre yaptık.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye İstiklal Marşı'nı okumadınız?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, tek bir televizyon kanalı yayınlamadı.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, niye İstiklal Marşı okunmadı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, ben konuşuyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye İstiklal Marşı okunmuyor? Bir cevap versene şuna, ya bir cevap ver.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben konuşuyorum. Ben size soru soruyorum, siz cevap verin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bugüne kadar hep soruları sen sordun, bir de ben soruyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben soruyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye İstiklal Marşı okunmuyor? Bir cevap verin, ne olacak yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben soruyorum efendim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Var mı özel bir sebebi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ben soruyorum. Siz söz hakkınız geldiğinde cevap verirsiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Var mı, HDP'nin bu ülkenin İstiklal Marşı'yla bir problemi var mı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hiçbir sorunumuz yok efendim, hiçbir sorunumuz yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye o zaman okunmuyor?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bayrakla probleminiz var mı?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Niye okumuyorsunuz, korkuyor musunuz okumaktan?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne sorunumuz olacak?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şaşırıyorum ya! Yani bir İstiklal Marşı'nı okumaktan bile çekiniyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika... Soruları soracak olan Sayın Paylan, siz niye soru soruyorsunuz Sayın Paylan'a?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kendi özgür iradeleriyle İstiklal Marşı'nı okumadılar, reddediyorlar yani, ne var?

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bayrak da yoktu.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Bakın, buna cevap vermeniz lazım Sayın Paylan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Gerçekten bu cevabı bekliyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Paylan sıkıştı.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sıkıştığımız bir şey yok arkadaşlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sıkıştı Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hiçbir şeyle bir derdimiz yok, sizin dertleriniz var. Siz ayrımcı ve bölücüsünüz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Cevap ver. Fransız bayrağının altında...

BAŞKAN - Sayın Özkan...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz ayrımcı ve bölücüsünüz, başka bir şey yok. Siz ayrımcı ve bölücü davranıyorsunuz, başka bir şey değil efendim. Bizim barışçı bir kongremiz oldu, başka bir şey yok, barıştan başka da bir şey demedik.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu torbada ikinci...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yani İstiklal Marşı'nı okumak barışçı değil mi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakana söz verir misiniz?

BAŞKAN - Sayın Bakan, hakikaten...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, ben cevabımı alamadım da onun için.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Soruları ben soruyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Yani cevabı olmayan sorular soruyorsunuz Sayın Paylan'a.

Sayın Paylan, buyurun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, bu torbada yine yüzde 1'i iyi hissettirecek maddelerle karşı karşıyayız, ben size örneklerini sunacağım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, nasıl yüzde 1?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Öyle.

BAŞKAN - Ama Sayın Bakanım, size söz vermeyeceğim, bakın, geneli bitince.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika ama bunu söyleyeyim: 11 milyon 800 bin çalışanı ilgilendiren sadece 1 madde var ya. Bu torba yasa 80 milyonun tamamını ilgilendiriyor ve tamamına iyilik getiriyor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, 11 milyon 800 bin kişinin cebine 1 lira giriyor mu? Hayır. Patronuna diyorsunuz ki: "100 lira masrafın düşecek." 1.600 lira gelir 1.601 lira oluyor mu? Hayır. Patrona, yüzde 1'e diyorsun ki: "100 lira eksik ödeyeceksin." Sayın Bakan ve onu da nereden yapıyorsun? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan. İşçinin cebinden alıyorsun, patronun cebine veriyorsun, yüzde 99'dan alıyorsun, yüzde 1'e veriyorsun. Nerede, işçinin cebine giren bir şey yok.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Buna cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bunların hepsine cevap vereceksiniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Patronu iyi hissettirin, bu kadar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - İstiklal Marşı'nı niye okumadınız?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yeter artık yani Allah'ım, Ya Rabb'im ya!

Soruları ben soracağım, siz cevap vereceksiniz.

BAŞKAN - O lafın patenti bana ait, hemen aldın benden Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, kurumsal çöküşler yaşıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararının bile uygulanmadığı bir ülkenin milletvekilleriyiz ve Hükûmet ve Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmamasına maalesef neden oldu. Burada hukuk devletinden bahsedemeyiz arkadaşlar. Bu noktada ne olacak? Devletler arası ve yatırımcılarla Hükûmet arası iyi ilişkiler kurabilen yatırım grupları ve hükûmetler gelip yatırım yapacaklar. Bakın, hemen bir örnek vereceğim, ya torbada çok tehlikeli bir madde var, kamu ahlakı anlamında. Akkuyu'yla ilgili bir teşvik getiriyor Hükûmet, bakın, Akkuyu ve Mersin'le ilgili. Diyor ki bakın...

BAŞKAN - Nükleerle ilgili demek istiyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, biz nükleer santrallerle ilgili biliyorsunuz Akkuyu Nükleer Santral ihalesini yaptık, değil mi, ne oldu? Rus firması kazandı. Anlaşma imzalandı mı imtiyaz anlaşması? İmzalandı. Yani maçın kuralları belli, kaç paraya elektrik alacağımız, kaç yıl alacağımız belli, herhâlde 10-15 milyar dolarlık bir yatırım. Şimdi, maç başlamış, yatırım başlamış, ne döndüyse, ne alındıysa, ne verildiyse, Rusya'ya ne konularda gebeysek bir anda böyle bir torba geldi. Şu maddenin sonucu, benim tahminim 1 milyar dolarlık veya fazlası da olabilir, bir artı geliri Rusların cebine sokmak anlamına gelir. Yani bu ülkenin 80 milyon insanının cebinden alıp en az 1 milyar dolar -belki fazlası vardır, Sayın Bakan söylesin- Rusların cebine... İmtiyaz anlaşması imzalanmış, anlaşmalar yapılmış, ondan sonra bu Hükûmet en az 1 milyar doları cebimizden alıp Rusların cebine koyuyor. Acaba ne konuda bir gebeliğimiz var ki, ne aldık ne verdi ki bu imtiyaz bu noktada genişletiliyor? Japonlarla yapılacak anlaşmada -tabii ki daha o anlaşma imzalanmadı benim bildiğim kadarıyla- onda bir sorun yok, ona göre bir fiyat alınır, yeni şartlara göre, maçın yeni şartlarına göre...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, bir dakika Sayın Paylan...

BAŞKAN - Sayın Bakan, sabır işi bu işler.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya ama sözümü kesmesin.

BAŞKAN - Sayın Bakanın, müsaade...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır ama olmaz yani olmaz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, söz vermeyeceğim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, olmaz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Şuna razı değilim: Yani eleştirebilirsiniz, tenkit edebilirsiniz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama soruyorum. Allah Allah!

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bakın, tutanaklarda var.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne alındı, ne verildi diyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir dakika... "Ne alındı ne verildi?" lafını bile...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Veriyorsunuz bir şey, bir şey veriyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Kime karşı gebe" falan ne biçim laflar.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama bir şey veriyorsunuz efendim.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, ne biçim laflar ama size yakışıyor mu?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama ben iddia etmek zorundayım.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ben eleştiriye açığım ama ifadeler nasıl ifadeler?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, ne alındı ne verildi diyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ya, tamam, öyle de ama öbür söylediğin...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne dedim?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Kime gebesiniz? diyorsunuz, bu ne biçim laf ya?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, gebe miyiz acaba?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ne demek yani?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani anlaşma imzalanmış.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ya, bu nasıl laf ya?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz maçın şartlarını değiştiriyorsunuz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sokak ağzıyla, yakışık alır bir laf...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır efendim. Ne demek? Yok, olur mu?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - O lafınızı lütfen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir şey demedim efendim, ne alınıp ne verildi diyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru değil ya. Eleştiriye tamam ama ifade doğru bir ifade değil yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, şu olabilir: Bakın, anlaşma değiştiyse...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bakın, anlaşmanın şartları değişebilir.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, o konuyla ilgili madde gelir, burada Hükûmet olarak açıklamamızı yaparız ama maksadını aşan ifadeler kullanmayın.

BAŞKAN - Sayın Bakan, müsaade ederseniz Komisyonu ben yöneteyim ya da yer değişelim, ben ona razıyım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz kamu adına bu anlaşmayı imzalıyorsunuz Sayın Bakan. Bakın, maddelere geçmeden önce bu açıklamayı yapmak durumundasınız. Çünkü siz hepimiz adına bu anlaşmayı imzalıyorsunuz ve maçın şartları belliyse, değiştirdiyseniz kuralları, 1 milyar dolar daha fazla, belki 2 milyar dolar -bilmiyoruz- fazla Rusların cebine para girecekse bunun karşılığında, 15 sentse o da diyecek ki: "Ben 10 sente Türkiye vatandaşlarına elektrik satacağım." Öyle olmalı Sayın Bakan, başka türlüsü kabul edilemez ki. Yani bir şey veriyorsak bir şey alacağız, ben de ne alındı ne verildi diye soruyorum.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Doğru kelimeleri kullanın.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Allah Allah! "Ne alındı ne verildi?" dememde ne var, anlamadım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz de konuşursunuz "Sizin düsturunuz almaya vermeye dayalı Sayın Paylan." falan dersiniz, bu şekilde cevaplarsınız ama araya girmeyin, hakikaten girmeyin.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bir önceki soruma takılıp kaldığı için, o soruya hâlâ cevap veremedi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, şundan dolayı diyorum: Rusya'yla bir yakınlaşmamız var, tamam mı? Ciddi bir yakınlaşma var. Bu anlamda da doğal gaz anlaşmaları imzalandı bir anda, nükleer anlaşma imzalandı, başka türlü anlaşmalar var. Bu noktada, siyasi anlamda da Rusya'yla beraber yürüyoruz, Amerika'yla sıkıntılarımız var, uluslararası anlamda Rusya'ya doğru yaklaşıyoruz. Bütün bunlarda başka şeyler olabilir yani uluslararası başka ittifaklar anlamında yakınlaşma...

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ne olabilir?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Atıyorum, silah anlaşması olur, başka şey olur "S 400 anlaşmasında biraz daha ucuza alacağım da bunu vereceğim." diyebilir. Bunları Hükûmet açıklasın diyorum işte. Ne aldık, ne verdik? Budur.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam öyle, o kadar sor.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, bu kadar soruyorum.

Diğer bir mesele: Bakın, başka bir imtiyaz daha var, hep imtiyaz veriyorsunuz kurumsal çöküş yüzünden. Avrasya Tüneli'nde... Ya, arkadaş, 15,5 liraydı, bir anda 21 küsur liraya çıktı. O gece Maliye Bakanı dedi ki: "Arkadaş, ben yüzde 18'le seninle anlaşma imzaladım ama KDV üzerinden, yüzde 8'e düşürdüm." Bak, bak, bak! On beş yıllık anlaşma imzalamış "18'den alacağım KDV'yi." diyor...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Paylan, bir dakika... KDV oranları üzerinden anlaşma diye bir şey yok. Bak, yanlış söylüyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Nasıl yok? Var anlaşma.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hiçbir şekilde kontratta vergi oranları... Bugüne kadar yapılan hiçbir anlaşmada vergi oranlarına dair yatırımcılara bir garanti verildiği yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, hayır, öyle değil.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, siz cevapları verirken ben sürekli olarak Sayın Paylan'ın mikrofonunu açık tutacağım aynı şekilde.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yüzde 18'i 8'e düşürürseniz oradan geçecek araç sayısı tabii artar, adamın cebine daha çok para girer, böyle bir mutluluk yaşar Sayın Bakan. Böyle bir şey olmaz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama vergi oranlarıyla ilgili bir garanti yok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, elbette ama böyle bir şey olamaz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama Maliye hiçbir yerde böyle bir düzenleme yapmadı, bir tek Avrasya Tüneli'nde ilk defa böyle bir şey yapıyorsunuz. Hiç böyle spesifik bir şey yapılmadı şimdiye kadar.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır, Osman Gazi'de de yaptık, vergi oranlarını orada da aşağı çektik.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - O da kötü. Yani bütçeye koymuyorsunuz, oradan KDV'yi şey yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Başka konuşacaklar varsa açayım ben mikrofonları.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, hayır. Şöyle: Bu tamamen vergi oranlarına ilişkin bir politika değişikliği, olabilir ama bu, yatırımcının ilgili olduğu bir konu değil.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani Maliyenin prensiplerinden değil ama, doğru değil bu. Spesifik, belli yerlere özgü yapılır ama...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, sonuç olarak kamu denetimi anlamında Parlamento işlemediği için, yargı işlemediği için, medya görevini etkin bir şekilde yapamadığı için, sivil toplum denetim yapamadığı için siz maalesef, böyle, ikili, devletler arası ilişkiler, bazı yatırım gruplarıyla olan ilişkiler çerçevesinde al ver durumlarına sokuyorsunuz ülkemizi. Bunlar doğru değil. Yapmamız gereken, ülkemizin demokratik şartlarını daha iyileştirip böyle tavizler, böyle imtiyazlar vermeyecek duruma gelmemiz. Mesela, şehir hastaneleriyle ilgili verdiğimiz... Bütün bu imtiyazlar gelecekte Maliyenin üzerine, Hazinenin üzerine ciddi yükler getirecek. Bu anlamda, kendi kaynaklarımızla mümkün mertebe bunları yapabileceğimiz, en az imtiyazı verebileceğimiz ve vatandaşımızın en uygun şartlarda bu hizmetleri alabileceği iklimi yaratmamız lazım. Bu da otoriterleşmeyle olmaz -çünkü sermaye o zaman daha fazlasını ister- bu, demokratikleşmeyle olur Sayın Bakan. Onları saymayacağım, biliyorsunuz, bütün demokratik şartlarımızı daha iyi hâle getirirsek daha iyi şartlarda yatırımcı gelir ve bunlar da saydığım unsurlar tarafından denetlenir etkin bir şekilde ve o zaman vatandaşımız çok daha uygun fiyata çok daha etkin ve çevreyi kirletmeyen, daha iyi fiyata hizmetlere kavuşur.

Bakın, vaatleriniz şu bu torbada ve gelen torbalarda, benim hissettiğimi söyleyeyim: Bunlar seçim vaatleri Sayın Bakan. Seçim vaatleri şunlar mesela: 16 yaş üstü hurda araç indirimi ciddi bir seçim vaadidir, onu söyleyeyim. Herhâlde seçim gelecek yıl olur, bu yıl olur, martta var... Ciddi anlamda 2019'un sonuna kadar da bütün teşvikleri veriyorsunuz, 2020 yok çünkü kaldırmazsınız, sürdürülebilirliği yok. O anlamda "Şu iki yılda ben yatırım ortamını ne kadar canlandırırsam o kadar iyi." diye 2019'un sonuna kadar teşvikler veriyorsunuz. Mesela, araç teşviki çok önemli bir teşvik. Evet, eski teknoloji araçların piyasadan çekilmesi önemli ama yalnızca bu iki yıl için verilmesi çok yanlış değil mi? Şundan dolayı: Bakın, kampanya önemlidir tabii ama bir anda piyasayı canlandırıp yani fabrikalar tam kapasite çalışır ama yetmez, Türkiye'nin araç üretim kapasitesi belli. Ne olacak? İthalatı körükleyecek.

Bakın, arkadaşlar, ocak ayında sanıyorum 12 milyar dolarlık mal sattık, ihracat yaptık, 22 milyar dolarlık ithalat yaptık, 10 milyar dolara yakın dış ticaret açığımız var. Çok ciddi bir risk değil mi? Ya, Merkez Bankası rezervi belli, bu dış ticaret açığını kaldırma kapasitesi belli, ülkemizin Merkez Bankası rezervi artmıyor ve cari açığı bu kadar körükleyecek bakın, milyarlarca dolar... Hesabını beraber yapalım. Belki 10 milyar dolarlık artı bir cari açık yaratma potansiyeli olan -hepsi alırsa tabii ki- bir madde geçiriyoruz. Yani cari açığı iki yılda 10 milyar dolar daha körükleyecek bir maddeyi geçirmemiz ne kadar doğru? Yani dünyada bu kadar frene basıldığı bir iklimde... Bakın, Amerika faizleri artırıyor, Avrupa Merkez Bankası çok yakında faizleri artıracak yani para genişlemesi yavaşlayacak, para yavaş yavaş evine doğru dönecek. Böyle bir iklimde cari açığı bu kadar körükleyecek madde geçirmemiz ne kadar anlamlı?

Bir diğer konu da makine teşviki. Orada da ciddi bir cari açığı körükleme potansiyeli var çünkü biliyorsunuz, makinelerin, sanıyorum, yüzde 75'i ithal ediliyor hâlâ -oranını siz söyleyin- ve bu da cari açığı ciddi anlamda körükleyecek bir teşvik maddesi. Evet, geçici olarak yatırımcımız sevinebilir ama burada yine yüzde 1'i sevindiriyorsunuz. İkincisi, cari açığı pompalamak ciddi bir risktir Sayın Bakan.

Diğer bir konu "Bir yatırımcı parayı yurt dışından getirirse..." diyorsunuz... Bakın, çok tehlikeli bir madde arkadaşlar, lütfen dinleyin, bu önemli. Diyelim ki 1 milyar dolarlık bir yatırım yapacaksın "Getir parayı." diyor. Bugün kur kaç para? 3,80. İki yıl sonra dolar oldu 4,5 lira. Diyor ki: "Ben bu iki yıllık kur farkı gelirinin vergisini senden almayacağım."

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ne güzel.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Güzel mi?

Peki, şimdi o zaman şunu açıklayalım: Diyelim ki 1 milyar dolarlık yatırım yaptı, 700 milyon liralık da vergi istisnası, yüzde 22'den geldi, 200 milyon, 300 milyon liralık vergi avantajı oldu. Buna herkes koşar.

BAŞKAN - Nasıl vergi avantajı oldu? Bu hesabı nasıl yaptınız?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Vergi avantajı. Kur farkı gelirini...

BAŞKAN - Yani "Matrah oluştu." demek istiyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - 700 milyon liralık matrah, yüzde 22'den 170-180-200 milyon liralık vergi.

BAŞKAN - 700 milyon vergi matrahı mı oluşturdunuz 1 milyarlık yatırımda? Olmaz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, 700 milyon lira vergi, 3,80'den 4,5'a çıktı, 700 milyon lira vergi matrahı. İki yıl sonra...

BAŞKAN - Kuru siz 3'e katladınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, 3'e değil, 3,80'den 4,5'a çıktı dedim.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Düşerse ne olacak?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yani düşebilir.

Şimdi, mesele şu, değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Gene de o 1 milyarlık yatırımda o kur farkı 700 milyon olmaz yani 0,70'ten 70 milyon gibi bir rakama tekabül eder.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Arkadaşlar, 3,80'den 4,5'a çıkmaz mı 2020'ye kadar?

BAŞKAN - Ben öyle bir şey söylemiyorum, onu siz söylüyorsunuz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Çıkabilir diyorum, enflasyona göre diyorum yani.

BAŞKAN - Siz dua edin.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Diyorsunuz ki: "Ben bundan vergi almayacağım."

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Ama yatırım yapacak.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yatırım yapacak.

Bu ne olur arkadaşlar, biliyor musunuz? Bakın, Türkiye'de şimdi pek çok yatırım yapılıyor ve Türkiye bankaları genelde bu kredileri verdiler. Çok iyi bilir genel müdürümüz.

BAŞKAN - Sayın Paylan, size ilave bir on beş dakika daha süre veriyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Olur, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ama hep kayıtlara giriyor söyledikleriniz de o yüzden...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu noktada, Türkiye bankalarından bu kredileri büyük oranda alırlar veya yabancı konsorsiyumlar da girer bu kredilere. Şimdi, siz derseniz ki: "Ben yurt dışından getirilen paradan kur farkı vergisi almayacağım." Bakın, bıyıklı yatırımcıların tamamı parayı yurt dışında bir şekilde dolaştırırlar...

BAŞKAN - Nasıl yatırımcılar?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bıyıklı yatırımcılar. Eskiden borsa tabiri vardır, "bıyıklı yatırımcı "derdik biz onlara, bıyıklı yatırımcılar...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bıyıklı yabancı.

BAŞKAN - Niye hemen Bihlun Hanım'a döndünüz?

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Beni hatırlıyor, ben de ona...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Onlar yurt dışından yatırım yaptıklarında vergi avantajı vardı onların zamanında borsaya -onları çok iyi bilir borsacılar, Bihlun Hanım çok iyi bilir- yani buradaki paralar giderdi yurt dışına, yurt dışından hisse senedi alıyormuş gibi yapardı ve bizdeki vergiden kaçardı bıyıklı yatırımcılar. Türkiye'de de kaynaklar bir şekilde dışarıya dolaştırılır, orada hatta teminat konulur, oradan kredi alınır 1 milyar dolar, para buraya gelir ve Sayın Bakan, hem Türk bankaları, Türkiye'nin bankaları iş yapamamış olur hem de siz verginizden olursunuz. Çok büyük bir risktir bu. Bu yola girmeyin. Bankalar Birliği -burada mı bilmiyorum- bu konuda acilen müdahil olsun, böyle bir şey kabul edilemez. Yani varsa bir teşvik her yere vereceksiniz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bu ülkeyi kim yönetiyor?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, her yere vereceksiniz. Bankalar Birliği...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Müdahil olsun." ne demek?

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Müdahil olsun." şu: Çünkü Türkiye bankaları para kaybedecek Sayın Bakan. Yabancı bankalar para kazanacak...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Açıklama yapsın." diyebilirsiniz yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır. Türkiye bankaları para kaybeder...

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Açıklama yapsın." diyebilirsiniz, "Bunlar müdahil olsun..."

GARO PAYLAN (İstanbul) - Açıklama yapsın yani müdahil olsun. Niye? Müdahil olsun, gelsin, sözlerini söylesin burada.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Burada siyasi sürece müdahale...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye? Burada gelip söz söyleyemezler mi?

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Açıklama yapsın işte.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Onu diyorum, açıklama... Müdahil olmayı o anlamda söylüyorum, açıklama yapsınlar.

Bu çok tehlikeli bir madde.

Sayın Bakan, diğer bir madde, bu asgari ücret teşvikiyle ilgili 100 lira, onu söyledim. İşçiye vermiyorsunuz, yüzde 1'e veriyorsunuz.

İşçi alımında bakın, çok tehlikeli bir madde daha var arkadaşlar.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Savaş.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Arkadaşlarını da eleştirmeyecek mi Sayın Paylan?

BAŞKAN - Yok, hepsini bir seferde bitiriyor.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - O zaman maddelerde konuşmayacak demek ki arkadaş.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Asgari ücret desteğinden işçi çalıştıran herkes yararlanmıyor mu? O zaman benim gariban esnafım...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, gariban o esnaftan, onlardan almayın o zaman Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Allah Allah! Öyle bir şey söylüyorsun ki, söylediğin o kadar yanlış ki...

GARO PAYLAN (İstanbul) - İşçilerin yüzde 80'ini yüzde 1 çalıştırıyor, bu kadar basit.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bak, Türkiye'de 2,5 milyon işveren var, bunların hepsi bu destekten yararlanıyor.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen ya...

GARO PAYLAN (İstanbul) - İşçilerin yüzde 80'ini en zengin yüzde 1 çalıştırıyor.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bu kanun tasarısı 83 madde, sizin tarafınızdan geldi.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Okuduğun yanlış bir kere.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Öyle, taşeronlarla beraber.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır. Bak, çok yanlış bir şey söylüyorsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yok, öyle değil.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - "Yüzde 1, yüzde 80'i çalıştırıyor." dersen külliyen yanlış.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, evet. Yüzde 99, yüzde1'e çalışıyor zaten. Bu böyle.

BAŞKAN - Sayın Paylan, son cümlelerinizi alayım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, şöyle bir durum var: Çok tehlikeli bir madde daha var. Eskiden şöyleydi, arkadaşlar, ben de işçi olarak çalıştım ve sigortasız çalıştırdı beni patronum, dedi ki: "Bak, sigorta müfettişi geldiğinde 'Bugün işe girdim.' diyeceksin ya da 'Bu hafta işe girdim." diyeceksin. Çünkü o zaman on günlük bildirim süresi vardı -patron bizi hep böyle tembihlerdi- ve çok kayıt dışılık vardı, sonra Hükûmet bunu değiştirdi -aynı gün bildirim- "On gün sonra bildirim yapmayın." dedi. Şimdi bir madde getiriyor ki, diyor ki: "Sigortalı aynı gün bildirilebilir." yani "Çalışmaya başladığı gün bildirilebilir." Ne olur biliyor musunuz? Sigorta müfettişleri gider işletmeye, işçiler tembihlenmiştir "Ben bugün işe girdim arkadaş." der ve ondan sonra kayıt dışılık hortlar Sayın Bakan. Bu maddeye tevessül etmeyin. Özellikle istirham ediyorum.

Bitireyim. Son olarak bu internet yasaklarıyla ilgili...

BAŞKAN - O uzun sürer, onu maddesinde konuş istersen.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, kısacak birkaç cümle edeyim çünkü yarın olamayacağım, Selahattin Demirtaş'ın duruşması var.

BAŞKAN - O yarın gelmez, 73'üncü madde o.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Peki, birkaç cümle edeyim, bitireyim.

Sayın Bakan, bakın, dünyadaki özgürlükler liginde önemli, iyi noktalarda olmamızı önemsediğinizi biliyorum. Siz de -bunları konuştuk- eminim ki her Hükûmet üyesi de her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da bunu ister ama bu noktalarda çok gerilerdeyiz yani özgürlükler liginde çok gerilerdeyiz. Mesela, bir Wikipedia'nın kapalı olması, inanın, dünyada hiç kimseye anlatamadığımız bir durum. Eminim siz de anlatamıyorsunuzdur. Bakın, bu madde geçsin, emin olun, YouTube'undan Netflix'ine bütün uluslararası portallar ve o kadar geniş yorumlanırsa şu cep telefonlarıyla yaptığımız yayınların bile...

BAŞKAN - Netflix Hollanda kökenli, değil mi?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bilmiyorum.

BAŞKAN - O, Hollanda'nın RTÜK'üne tabi, nasıl oluyor?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bilmiyorum onu.

BAŞKAN - Orada denetime tabi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ya, yapmayın Allah aşkına.

BAŞKAN - Öyle, orada denetime tabi.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama buradaki süzgeç...

BAŞKAN - Yani Hollandalı denetleyince olur, benim İlhan abim, RTÜK denetleyince olmaz. Nasıl mantık bu?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır. Bakın, şöyle söyleyeyim: Onlar vergi denetiminde olabilir de buradaki süzgeç...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Hayır, her açıdan denetleniyor, içerik denetimi var, yapmayın.

BAŞKAN - İçerikte, yayın denetiminde...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sorun şu, söyleyeyim Sayın Başkan: Bakın, özgürlükler yolunda olsaydık...

BAŞKAN - Ya, efendim, içerik denetiminde...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sorun şu: Özgürlükler yolunda olsaydık bu yasayı beraber çıkarabilirdik yani özgürlük alanının çok genişletildiği, özgürlük yorumlarının çok geniş yorumlandığı bir iklimde olsaydık yasal anlamda tabii ki vergi almanız lazım ama özgürlük alanının bu kadar dar olduğu, kısıtlandığı, "Savaşa hayır." demenin bile terörle eş değer sayıldığı, insanların tutuklandığı bir iklimde bu yasayı çıkarırsak televizyon, medya alanına ne yaptıysa RTÜK -daha doğrusu yaptırdıysanız- bunun aynısı internet alanına da yansıyacaktır ve bu, dünyada, bizi özgürlük alanında, özgürlük liginde çok daha gerilere itecektir.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Her yerde düzenleme var bu konuda.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bunu daha özgürlüklerin konuşulduğu bir alanda tartışalım derim.

Son olarak bir şey daha söyleyip bitiriyorum: Süryani vakıflarına mülklerin iadesi var, bu önemli. Ben Vakıflar Genel Müdürüyle konuştum bu anlamda. Orada bazı konulmamış kiliseler, mezarlıklar var, onların bir önergeyle konulmasını özellikle istirham ediyoruz.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Siz istirham etmeyin, biz zaten yapıyoruz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama ben kaç gündür bununla ilgili şey yürütüyorum, siz yapmadınız.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yok, hayır yani ben kendim oturdum, çalıştım, bütün şeyleri yaptım.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, ben de destek verdim diyeyim; tamam, beraber yaptık diyelim, peki.

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - AK PARTİ olarak oradaki bütün vatandaşlarımızın mülk talebiyle ilgili çalışmayı yaptık, getirdik.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama Sayın Bakan, bunun gibi binlerce kilise, manastır ve mezarlık yeri var. Bütün bunlarla ilgili bence -sırf mülkiyeti değil, bu kiliselerin ihyası anlamında- master bir plan yapmak gerekir -yani kültürel varlığın ihyası anlamında- yoksa sırf mülkü vermek değil, aynı zamanda ihyasına da ihtiyaç var.

Teşekkür ederim.