KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ben teşekkür ederim Başkanım.

Şimdi, tabii, rektörlük seçimleri ayrı bir mesele, o defaatle konuşulabilir, geçmişte tartıştık, yine tartışılabilir ama burada biraz önce gerçekten böyle bazen eleştirirken dozajı artırıyoruz, bunu Mecliste de yapıyoruz. Benim çok şoke olduğum bir şey milletvekili olduktan sonra, Meclis kürsüsünden en fazla milletvekilliği konseptine ve şahsi kişiliğe en büyük hakaretler kürsüden yapılıyor. Dolayısıyla tabii biz bunu yapınca dışarıdan bu hani şüyuu vukuundan büyük şekle dönüşüyor. Benim çok utandığım somut bir örnek vereyim, buna ışık tutması açısından söylüyorum. Bir milletvekili kürsüden diyor ki: "Siz işte şu kadar maaş alıyorsunuz, şu arabalara biniyorsunuz, hak ediyor musunuz? Vatandaş şöyle..." müthiş bir ajitasyon, bir duygu sömürüsü ama aynı şahsı dışarıda görüyorum, ben yerli arabayla yanından geçiyorum, o dediği arabaya kendisi biniyor. Bunu da hatırlatıyorum, diyor ki: "Ben milletvekilliğinden kazanmadım ki bunu, milletvekilliği maaşı ancak bana geliş gidiş, falan filan şu masraflarımı karşılıyor. Benim işte şöyle bir şirketim var, onunla..." Tamam, o zaman o kürsüde doğruyu söyleyeceksiniz. Yani ben dürüst, ilkeli, gerçekten dişiyle tırnağıyla belirli bir yere gelmiş bir memur çocuğuyum, kendim de memurluk yapmışım ve milletvekili olmakla da çok fazla bir şey olduğumu zannetmiyorum madden ve manen. Şimdi, böyle olunca inanın dışarıda itibarınız yerle bir ediliyor. Şimdi burada gerçekten saydığımız bütün bu yolsuzlukları, iltiması, usulsüzlükleri yapan insanlar vardır, olabilir, ha burada da muhatap kurumdur. Yani ben isterdim ki burada ÖSYM yetkilisi olsun, varsa ya da söz alsın, bir şeyler söylesin. YÖK kurulundan efendim, yetkililer var. Şimdi neydi, bugüne kadar gerçekten sınavlarda yolsuzluk olduğuna dair şaibeler var, söylentiler var, efendim kopyalar verildi, intihallerin çok bollukla yapıldığı söylendi. Yani burada muhatap kurum olarak YÖK'tür ya da Üniversitelerarası Kuruldur ya da efendim ÖSYM'dir. Çıksın, desin ki: Evet, bize şu kadar dilekçe geldi, şu sınavda şu kadar yolsuzluk iddiası var. Bunlarla ilgili biz hukuka da başvurduk, gerekli kovuşturmalar, araştırmalar yapılıyor, şu kadarı sonuca bağlandı idari ya da hukuki soruşturmalar sonucu, şu kadarı bağlanmadı. Dolayısıyla burada bizim bu suçlama iddialarını sanki böyle çok gerçekçiymiş gibi söyleyince gerçekten itibarsızlaştığımı hissediyorum biraz. Hakkımızda herhangi bir şey var mı? Yok. Peki, bu iddialar da var, o zaman muhatap kim? Efendim, yetkili kurumdur. Kurum çıksın desin ki: Bize de bu tür şikâyetler geliyor, bunların şu kadarını biz suç iddiası olarak aldık, inceledik, şu kadar intihali yakaladık; şunlara şu cezalar verildi ya da şunları da efendim adli yargıya intikal ettirdik derse gerçekten bu şaibeden kurtulmuş oluruz. Yoksa 5 binler, 10 binler, işte şunlar, bunlar denince bu bir gerçekten hak mahrumiyeti. Bir sorunu dile getirirken kendimize de hakaret etmeyelim.

Teşekkür ederim.