KOMİSYON KONUŞMASI

İSMET UÇMA (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Sevgili YÖK Başkanım, Sevgili Müsteşarım; geçmiş olsun, gerçekten büyük fedakârlık, bu hâlde bile Müsteşarımız buradalar.

Efendim, ben bu yasa tasarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. YÖK'e gittiğimizde de üzerinde konuşuldu, çalışıldı. Şimdi Ziya Paşa'nın tarihe atanmış güzel bir sözü var: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmıyor.

Şimdi, Gaye Hanım için söylemek durumundayım. Biraz Aytuğ Bey ile Gaye Hanım sınırları zorladılar, öyle olmasaydı ben de bunları hiç söyleme ihtiyacı hissetmeyecektim. Gaye Hanım'a 16 kadar eseri olan Afet İnan'ın Mustafa Kemal'in bilimle ilgili söylediği şeyleri de içeren hatıralarına bakmasını öneririm.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Siz anlatın isterseniz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Sevgili arkadaşlar, bu yasalar, düzenlemeler ve mevzuat bir biçimde aşılır, aksayan yönleri varsa bunlar tekrar gözden geçirilir.

Çok değerli eleştiriler, hatta katkılar oldu. Ben gerçekten, başta Kamil Hocam ve Sayın İrgil ve diğer arkadaşlar olmak üzere, herkese çok teşekkür ediyorum. Yani, gerçekten de çok değerli katkılar verdiler, hepimizin dikkate alması gereken hususlara vurgu yaptılar. Ama biliyor musunuz, bu işler bir zihniyet sorunudur arkadaşlar. Eğer siz zihniyet olarak dünya medeniyet bileşkesindeki... Bu zihniyeti yalnız, sakın ha, farklı anlamamak lazım, tırnak içinde.

GAYE USLUER (Eskişehir) - Tam onu söylemiştik, aynı şeyi söylüyoruz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, eğer medeniyet bileşkesinde ağırlık teşkil etmeye, dünya medeniyetler yarışında ve muasır medeniyette öne geçmeye uygun bir zihniyet dönüşümünüz varsa gerisi teferruattır, tamamı teferruattır. Benim görebildiğim... Şimdi, bir de haksızlık yapmamak için ben devrisabık yaratmam, potansiyel suçlu da oluşturmam; bu, tarzısiyasetime aykırıdır ama yapılacak gayet basit bir şey var. Sevgili Gaye Hanım, Türkiye'de üniversitelerimizdeki on beş yıl öncesindeki bilimsel veriler ile on beş yıl içindeki verileri mukayese eder, önümüze koyar -Bakanlığımızın, YÖK'ün, Müsteşarlığımızın- bunlara önceden herkes baksa görür de, belki masamızın üzerinde de not olarak olursa iyi olurdu diye düşünüyorum. O itibarla, mukayese diye, kıyas diye, istatistik diye bir bilim var Sevgili Gaye Hanım; çok değer verdiğim bir hocam ve vekilimdir gerçekten ama çok militan bir çıkış oldu.

GAYE USLUER (Eskişehir) - "Ama" deyince önceki tüm söyledikleriniz olumsuzlaşıyor.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ama siyaset böyle bir şey, siz de öyle yapıyorsunuz, siz de öyle yapıyorsunuz.

GAYE USLUER (Eskişehir) - "Ama" öncekini olumsuzlaştırdı, onun için iltifat olarak almıyorum.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bakın, Gaye Hanım, öyle zannediyorum, bir ağabeyiniz, kardeşiniz olarak size bırakabileceğim en büyük dostluk mirası şudur: Eleştirilerinizi hangi konuda olursa olsun mescidin içinden yani aileden yapın. Ebu Cehil çadırından seslenmelerin tamamı mahzâ dünyanın en hakikati de olsa insanları içe kapatır ve bundan yararlanma imkânı olmaz. Sizin leyyinliğinize, hanımefendiliğinize yakışan hazık bir hekim hassasiyetiyle gerçekten de sorunlara dokunmaktır.

Tespit tamam, teşhis tamam, tedavi yok; bu olmaz arkadaşlar, o zaman tedaviye ihtiyaç var. Dil konusu... Yahu takıldık kaldık. İyi de niye biz İngilizce öğreniyoruz, Fransızca öğreniyoruz ya da niye edebiyat çalışanlar Farsça, Kürtçe, Arapça öğrenmek durumundalar? Çünkü arkadaşlar, bu bilim dallarına ait medeniyetleri oluşturan dil o da ondan. Şimdi, Türkçe tarihte olduğu gibi tekrar medeniyet bileşkesinde öne geçti, teknoloji üretti, bilimsel alanlarda sistem kurdu yani yeniden sistem oluşturdu, millet Türkçe öğrenmiyor öyle mi? Dünya sıraya girer Türkçe öğrenmek için sevgili arkadaş, zihniyet dediğim bu. O zaman önce ne yapacağız? Önce medeniyetimizin kodlarından hareketle bileşkemizi yükselteceğiz ve o terazide tartılacak duruma geleceğiz. Şimdi, Gaye Hanım'ın bu kadar yerden yere vurduğu ve Aytuğ Bey'in ki o kendi çizdiği sınırların dışına çıkmıştı, onu da zaten kibarca espriyle uyarmıştık... Şimdi, biz silah sanayisinde on beş yıl önce yüzde 80 bağımlıyız, enerjide de öyle; bugün silah sanayisinde yüzde 30'lara çektik dışa bağımlılığı. Ya, bu takdir edilmesi gereken bir şey; bunu biz eğitimle yaptık, bunu biz AR-GE'lerimizle yaptık, üniversitelerimizle yaptık. Dünyanın başka yerlerinden tabii ki akıl aldık, sorduk yani akıl akıldan üstündür dedik, istişareyi esas aldık. Tabii ki eksiğimiz, kusurumuz, kesrimiz elbette olacaktır, insanız ama ne olur arkadaşlar, hangi siyasi ya da ideolojik görüşe mensup olursak olalım bir ortak paydamız var, o da ülkemiz; onun üzerinde yapılan iyilikleri görmezden gelmeyelim. Bunun gayet basit bir mikyası var, ölçeği var; o da istatistik denilen bir bilim var, o gün ile bugünü kıyas edersiniz ve ortaya söylediğiniz şeylerin haklılığı ya da haksızlığı çıkar.

Ben katkı veren bütün arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Dil konusunda arkadaşlar olması gerekenleri söyledi.

Bu yardımcı doçentlerimiz, dünyada bunun örneği olmadığı için... Arkadaşlar, belki haklısınız, doktor öğretim üyesi belki tenzilirütbe de görecekler bunu, birden doçentlik talep edebilecekler belki; onun için de heyetler kurulmalı, nasıl olacaksa. Biraz önce Sevgili Akif'le de konuştuk, yüreğiniz yetiyorsa jüri üyelerini gelin hep birlikte karara bağlayalım, koyalım, kayda alsın, bakalım ne oluyor.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sözlü sınavdaki?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Sözlü sınav yapalım.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Her zaman, her zaman. Biz millî eğitimdeki öğretmen mülakatlarında bile aynı şeyi öneriyoruz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, şunlarla bitirmek istiyorum...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hocam, bunu Müsteşar Bey'e de söyleyin çünkü biz onu söylediğimizde yapmadılar.

BAŞKAN - Karşılıklı olmasın lütfen.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hayır, bu, her alanda çok seçkin bilim adamı yetiştirir.

Şununla bitiriyorum Sevgili İrgil...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Başkanım, bir önceki bölümde...

İSMET UÇMA (İstanbul) - Seni seviyorum İrgil.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ben de sizi seviyorum.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Eyvallah.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bizim öğrencilere güvenmemiz gerekiyor. Biraz önce her konuşan -akademisyenler için insanın dili varmıyor ama maalesef bu gerçeklikler var- arsızlık, hırsızlık, intihal vesaire iş görmeden kendi alanındaki eserinden bile haberi olmadan... Bunun basit bir yolu var sevgili arkadaşlar. Biz eğer öğrencilerimize... Gerçi bunun mahzurları da doğar, öğrenci kulüpleri örgütlenir, bir hocayı dışta tutmak için hareket edebilirler. Biz öğrencilerimizin sağduyusuna güvenelim ve şöyle yapalım: Öğretim elemanlarını öğrenci tercih etsin. Mesela, diyelim iktisat tarihinde 4 öğretim üyesi varsa öğrenci istediği öğretim üyesiyle lisans dersine girsin.

BAŞKAN - Var zaten.

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Var Hocam, seçmeli derslerde var.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hayır, seçmeli ders demiyorum, seçmeli hoca diyorum. Bakınız, ne olacak? Bu, Amerika'da var arkadaşlar. Ama, şimdi, çok ileri laflar ediyoruz da bu gelişmiş dünyadaki olguları ülkemize aktarma konusunda...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yapalım Hocam, iktidar sizsiniz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, şöyle: Siz destek olacaksınız.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Oluruz hemen.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bak, iktidar milletvekili olarak teklif ediyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Tamam, kabul ediyoruz, buyurun, hemen. Başkan burada, un var, şeker var, hemen helva yapalım.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Eğer öğrencilerimize lisansta hoca seçme hakkını verirsek o şikâyet ettiğimiz hususlar... Bunun da mahzurları olabilir ama diğerleri kadar olmaz. Sizi temin ederim ki arkadaşlar, bu arsızlık, hırsızlık, yetersiz olanların tamamı kelaynak kuşu gibi açıkta kalır, affedersiniz; bu, bir.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın ağabeyim, irmik burada, şeker burada, un burada, su var; buyurun, helvayı yapalım o zaman.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Sayın Bakanım, Sayın YÖK Başkanım; mesela, bir başka şey...

Sayın Başkanım, sabrınızı zorladığımı biliyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Çok önemli şeyler söylemediğimin de farkındayım ama ne yapalım.

BAŞKAN - Yok, çok müstefit olduk İsmet ağabey.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ben Sayın YÖK Başkanımdan özellikle alaylı yetişkinlerin değerlendirilmesini istiyorum, dünyada örnekleri var bunun. Emin Saraç Hoca ilahiyat fakültesinde derse giremiyor. Niye? Başka örnekler vereyim mi tarihten falan? Şimdi, onlarca kitap yazmış, seminerler veren çok değerli her kesimden tarihçilerimizi, sosyal bilimcilerimizi biliyorsunuz, filozof düzeyinde adamlar. Arkadaşlar, bu insanlar doktora yapmadığı için ya da şunu bunu yapmadığı için ders verdiremiyoruz. Diyelim Kürtçe öğreteceğiz, Arapça öğreteceğiz, ya adama statü veremiyoruz biliyor musunuz, kaçak kaçak başka odalarda adamdan yararlanmak istiyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Kapattınız, Kürtçeden örnek vermeyin bari.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Hayır, Üstat, Kürtçeye bizim kadar katkı veren, önünü açan, her türden ürününü ortaya koyan -yayınlarını biz yaptık- ikinci bir anlayış olmadı. Bunun eksiği olabilir ama bunu takdir edilmesi...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - İyi bir adımdı ama devamı gelmedi, o anlamda söyledim.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Örneğin, öğretmen atamalarında -bak açıkça kendimi eleştiriyorum- ihtiyaç yok, 17 öğretmen... Efendim, bize ne, biz 250 öğretmen atayalım örneğin, değil mi Sayın Bakanım? Bunu da yaparız.

Şimdi, bu alaylıların değerlendirilmesi...

YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Değerlendiriyoruz şu anda.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Değerlendiriyor musunuz şu an? Ama statü veremiyorsunuz, onu biliyorum.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. M. A. YEKTA SARAÇ - Hayır, dışarıdan ders saati karşılığı girebiliyorlar.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bir jüriyle, diyelim... Şimdi isim vereceğim, propaganda olacak, bunu yapmayacağım, isim vermeyeceğim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Mardin Artuklu'dan Kürdoloji Enstitüsündeki kaç öğretim üyesini ihraç ettiniz?

BAŞKAN - Sayın Uçma, tamamlayınız lütfen.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Başkanım, bu başka bir şey, söylediğim başka bir şey.

BAŞKAN - Buyurun.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ben üç maddeyle bitirmek istiyorum.

Şimdi, bilim dallarına göre de yabancı dillerin tasnif edilmesi lazım. Peygamberimiz "Her dil bir insandır." diyor; 5 dil biliyorsan 5 insansın, 10 dil biliyorsan 10 insansın, 3 biliyorsan 3 insansın. E, buna herkes teşvik edilmeli. Dil bilmek dünyanın en güzel şeyi hele bu çağda iletişim kurabilmek açısından ama diyelim, dinler tarihi çalışacak bir arkadaşın herhâlde öncelikle İbranice ya da Türk tarihi çalışacak bir arkadaşın...

Kâmil Hocam, Rusya'dan bir doküman geldi bana, sadece bibliyografya, Türk tarihiyle ilgili Rusça kaynaklar; ben üç günde çevirerek bitiremedim. Bak Hocam, sana gönderirsem kaç günde bitirirsin bilmiyorum.

Tabii, bunları çalışan arkadaşlarımızın, arşiv çalışanların ne yapması lazım? Türk tarihi çalışacaksa Rusça bilmesi lazım, dinler tarihi çalışacaksa İbranice, Farsça bilmesi lazım. Biz "İslam ülkeleri" diyoruz ama Çin'de 200 milyon Müslüman var yahu Çin arşivlerine giren yok, Hindistan'da var ama inşallah bütün bunlar Bakanlığımızın, YÖK'ümüzün...

Sevgili Başkanımızın bana nasıl baktığını görüyorum.

BAŞKAN - Estağfurullah.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Ben herkese büyük katkılarından dolayı ve... Gerçekten de bunun siyasetüstü bir konu olduğu -bir iki örnek dışında- burada da gösterildi. Katkı veren herkese çok teşekkür ediyorum. Bu Komisyon kadar uyumlu, bu Komisyon kadar değerli, birbiriyle uyum içinde, destek vererek çalışan başka bir komisyon yok, olamaz da. Gerekçe de şudur: Çünkü bu bir eğitim öğretim ve ülkenin, nesillerin geleceği sorunudur. Duyarlılığınız için herkese çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. Sağ olun.