KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bu yasayı bir yıl önce çıkardık sanıyorum ve o zaman söylediğimiz her şey bugün çıktı arkadaşlar. Bakın, Sayın Bakanım, tutanaklara bakabilirsiniz yasa çıkarken -siz mi vardınız bilmiyorum, gerçi daha çok Sayın Mehmet Şimşek anlatmıştı bunu ama sanıyorum yasayı beraber çıkardık- o günkü tutanaklara bakın. O gün muhalefet olarak neler söylediysek bugün karşımıza geldi. Sayın Mehmet Şimşek çok iddialıydı, diyordu ki: "Çok küçük caymalar olabilir yani caymalar yüzde 5 olur, 7 olur -televizyon yayınlarına bakın- yüzde 90 küsur oranında başarı elde edeceğiz." diye televizyonlara çıkıp söyledi. Bakın, bir hezimetle karşı karşıyayız. Yüzde 40... Ve o yüzde 40 da azalarak gidiyor. Önce yüzde 60'la başladı, cayma 60 küsurdu, 55 oldu, 50 oldu, 45 oldu, bakın 40'ın altına düşmüş kalanların oranı. Biz bunun gerekçelerini anlattık. Tabii ki o zaman şu anlatılıyordu, o zaman TÜİK daha güncellememişti rakamları. "Ya, bu ülke tasarruf etmiyor, tasarruf oranımız yüzde 14-15, bizim tasarruf etmemiz lazım." diye propaganda yapıldı. Tasarrufu da kim yapacak? "Geniş çalışan kesimler, dar gelirliler, tasarruf alışkanlıkları yok, bu kişileri tasarruf ettirmemiz lazım." dendi ve sonunda bu yasa teklifi geldi, o arada biz yasayı çıkardık, ardından TÜİK dedi ki: "Yok, bizim tasarruf oranımız yüzde 15 değil yüzde 25." Bakın, bir anda bütün paradigma değişti, hâlbuki tasarruf ediyormuşuz, ya birileri tasarruf ediyormuş daha doğrusu -hani dar gelirlinin tasarruf etme olasılığı yok, birazdan anlatacağım- yüzde 25'miş tasarruf oranımız ama zorunlu bir dayatmayla bu bireysel emeklilik sistemi zorunlu katılım yasasını geçirdik arkadaşlar.

Bakın, bir hezimetle karşı karşıyayız. O gün ne dedik biliyor musunuz? Dedik ki, bakın, iki aylık cayma süresi bir sefer çok kısa. Olamaz, daha yükseltin bunu dedik. Bakın, bugün altı aya çıkardınız. Dedik ki bu çok iyi anlatılmalı yani illa getirecekseniz; bir, zorunlu olmamalı; iki, çok iyi anlatılmalı; üçüncüde şunu söyledik: Geniş kesimler zaten tasarruf edemiyorlar. Evet, bir tasarruf alışkanlığı yok, bu doğru, tasarruf alışkanlığı anlatılmalı, oluşturulmalı, toplum geleceğe güvenle bakmalı yani tasarrufu olan bir insan bir yandan "İşsiz kalırsam, aşsız kalırsam tasarrufum var." diye güvende hisseder. Hem böyle bir alışkanlık yok hem de toplum büyük oranda borç altında.

Bakın, diyorum ya hep yüzde 1'e çalışıyor bu Hükûmet. Yüzde 1'i zenginleştiriyor. Geniş kesimler -tam oranını da siz verin- çok geniş kesimler borç altında. Yani bir yandan borç altında olan bir topluma yani her gün faiz ödeyen, bankaya tüketici kredisi, şu kredi, ev kredisi, Mortgage kredisi, bilmem ne, yetişmeye, parçalanmaya çalışan, o kredi kartından çekip bu kredi kartına yatıran, faizle, bakın, faizle bunun altında inim inim inleyen, ezilen bir topluma -çünkü faiz altında eziliyor bu toplum, hani hep faizden şikâyet ediyor ya bu Hükûmet- faizi ödeyen geniş borçlu kesimlere, onlara diyorsunuz ki: "Arkadaş, ben senin maaşından keseceğim, zorunlu tasarruf ettireceğim sana." Arkadaş, adam faiz ödüyor, borç altında. Buna göre bir yapılanma yapalım, buna göre bir düzenleme yapalım. Bu insanların borçluluklarını azaltacak bir düzenleme yapalım dedik, yapmadınız. Ne oldu? Faiz ödeyen bir insan şunu düşünür: "Arkadaşım, benim maaşımdan kesersen ben öbür tarafa faizimi yatıramıyorum, kredimi yatıramıyorum, kredi kartımı yatıramıyorum." Ondan cayar gider o faizlerini, borçlarını, taksitlerini yatırmaya çalışır. Ne oldu? Sonuç, bir hezimetle karşı karşıyayız arkadaşlar. Yani yasama kalitesi anlamında muhalefeti bu kadar yok sayan, muhalefetin uyarılarını yok sayan bir hükûmet yılda bir buraya getirip torbalarla -bir yıl geçmemiş bakın daha üzerinden, yeni başlamışız- bir hezimeti düzeltmeye çalışıyor. Ama bu şekilde bu hezimet düzelmez. Gerçekten, az önce Bihlun Hanım söyledi Ekonomik ve Sosyal Konseyde bunlar tartışılmalı. Niçin geniş kesimler tasarruf edemiyor? Niçin geniş kesimler borç altında inim inim inliyor? Niçin Gini katsayısı bozuluyor? Bakın, gelir eşitsizliği bozuluyor ve geniş kesimler borç altında inlerken bütün kaynaklar yüzde 1'e doğru akıyor. Buna dönük sosyal politikalar neler olmalı? Nasıl geniş kesimleri refah altında hissettiririz ve onlara tasarruf ettiririz. Yani gelir elde etmeleri lazım ki tasarruf edebilsinler. Bütün bunları Ekonomik ve Sosyal Konseylerde ve tabii ki öncelikle böyle meclislerde ve sosyal kesimlerle, sendikalarla tartışmamız gerekir arkadaşlar. Yoksa bu tip bir tepeden inmeci, finans kesimine rant sağlayacak düzenlemeler yapmayalım.

Bir konuda daha uyardık, bakın o da karşımıza çıktı. Dedik ki: "Bu sisteme çok iyi başlanmalı yani pilot uygulamalar yapılmalı, birkaç başarı örneği sunulmalı ki..." Yani düşünün ki bir yerde bir pilot uygulama başlar, diyelim ki 10 bin kişiye siz bu sistemi uygularsınız, devlet de gerçekten katkıyı koyar, ondan sonra da düşük riskli fonlara yatırılır bunlar değil mi? Hani yüksek riskli fonlar vardır, borsa, yok efendim şu, bu bilmem neye ve orada zarar edilmeyecek, düşük riskli fonlara yatırılır bunlar. Çünkü, işçinin zaten üç kuruşu; riske atmamak gerekir. O anlamda birkaç başarı hikâyesi ortaya konulur. Değil mi? Tasarruf etme alışkanlığı oluşturulur, illa zorla değil. Ondan sonra bu bütün topluma anlatılır, "Arkadaş bak, burada bir başarı hikâyesi var, düşük riskli fonlarla kamu da sana destek sunuyor, senin borcundan da eksiltiyoruz, sana da tasarruf sunuyoruz." diye anlatılır başarı hikâyesi, ondan sonra topluma dalga dalga giderdi. Ne oldu? Yanlış kurgulandı, bir hezimetle karşılaşıldı ve zorunlu tasarrufun iyi bir şey olmadığı noktasında bir algı net bir şekilde oluştu. Bunu böyle yasayla, böyle bir torbayla düzeltemeyiz arkadaşlar.

O açıdan, benim önerim bu tasarıyı Ekonomik ve Sosyal Konseylerle, sosyal taraflarla, sendikalarla, işçi kesimlerle geniş bir şekilde tartışıp ona göre tekrar getirin derim Sayın Bakan.