| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı'nın (1/914) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 08 .02.2018 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Önce Cemal Bey'e bir iki cümle...
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bana sataşmasan olmaz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cevap olarak düşünmesin.
Muhalefet "Ekonomi alanında kurallar bu kadar çok değişir, bu kadar çok düzenleme yapılır mı?" diye haklı olarak eleştiriyor dedi ama sonra ekledi: "Ama hayatın bir gerçeği." Evet yani bu, hayatın gerçeği. Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin ülkeyi ve ekonomiyi getirmiş olduğu hayatın bir gerçeği olarak yansıyor. Yoksa, normal bir ekonomide bu kadar değişiklik hiçbir zaman olmaz, beklenmez, hiç kimse de buna ayak uyduramaz. Gerçi, tırnak içinde anormal ekonomide de Türkiye'de kimse ayak uyduramıyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, Değerli Başkanım; Sayın Bakanımız sundu, biz tekrar etmeyelim. 82 maddelik -1 tane, 73'üncü maddeyi dışarı çıkarırsak, temel haklarla ilgili bir madde, onu bir tarafa koyarsak- bundan evvel yani aslında hep "15 Temmuz" deniliyor milat olarak ama çok daha önce, 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra başlayan bir panik hâlinde, palyatif -"aspirin" dedi yine Cemal Bey- "Aman işte, boru şuradan patlamış şurayı değiştirelim. Şurayı bir ekleyelim. Şurayı yapıştıralım." şeklinde yapılan ve Plan ve Bütçe Komisyonu üzerinden torba yasalarla yapılan değişikliklerden bir tanesi ve en kapsamlısıyla karşı karşıyayız. Grup sözcümüz, Sayın Bakanımız, Sayın Temizel ifade ettiler, elbette bu 82 madde içinde yapılan değişikliklerin bir kısmı gerçekten istihdamı artırıcı, üretimi artırıcı, beklenen, istenen -ha "Niye buraya gelindi? Niçin bu tedbirler alınmak zorundadır?" onu bir tarafa bırakarak- değişikliklerdir ve grubumuz da bunlara destek verecektir.
Şimdi, 19 milyar TL... Bir yıllık mı, yoksa iki yıllık mı onu da çok bilemiyoruz, tereddüt ortaya çıktı. Maliyeti 19 milyar TL'yi bulan bir takım teşvikler getiriliyor. Bakın, 1 Kasım 2015'ten başlayarak çok sayıda torba yasa çıktı. İşte, ilk 2016'nın Ocak ayında başladı -6661 sayılı- 14 Ocakta başladı, arkasından, hemen Ocak ayının sonunda başka bir torba geldi, Gelir Vergisi Kanunu'yla bazı kanunlarda değişiklik, dünya kadar teşvikler getirildi, muafiyetler getirildi. Arkasından, aynı sene içinde 4'üncü ayda geldi, çok güzel bir şeyle "65 yaş üstü muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına aylık bağlama" adıyla beraber geldi ama yine onlarca düzenleme yapıldı, teşvik getirildi. Uzatmayayım, bir ay geçmeden bir torba daha geldi, uzun değişiklikler yapıldı burada vergiden arsa tahsisine kadar. Bu arada "Üretsin, istihdam olsun da ne olursa olsun." tarzında maddeler de geldi. İşte, çevre, gelecek kuşaklar filan bunları hiç dikkate almayan... Çevre Bakanı değil ama Su Bakanı olduğu için çevreyle de ilgilidir, Sayın Bakanımız burada, onun alanlarını, ormanları, zeytinlikleri, tarım alanlarını, ne varsa, ne varsa verelim, yeter ki bir kişi daha fazla çalışsın, yeter ki ekonomide...
Değerli arkadaşlarım, çok uzatmamak adına, siz Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti -ben ekonomiyi burada öğreniyorum dolayısıyla alaylıyım, mektepli değilim; bana kulak verin, önemli bir şey söylüyorum- yıllarca ağustos böceği gibi şarkı, türkü söylediniz ama sonra işler tıkandı, 15 Temmuzdan çok önce işler tıkandı, problemler var. Millet geliyor, söylüyor: "Ya, burada problem var, sıkıntı var, orta gelir tuzağına takıldınız. Bu inşaat işi sizi bozdu, ekonomiyi bozdu. Bu rant paylaşma filan çok kötü; yapmayın, etmeyin. Sayın Bakan, çevreyi, ormanları, zeytinlikleri vermeyelim, evet, tamam, üretim olsun da..." Bir sürü uyarılar geldi, hiç dikkat...
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Ormanlar artıyor Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Artıyor tabii, ormanlar artıyor, bir şey demiyorum. Eminim, en iyi Orman Bakanı da sizsiniz, o konuyla ilgili size söyleyecek bir eleştirim yok.
Fakat bütün bunlar olurken yapılan uyarılara bütünüyle uzak duruldu. Şimdi mecburen... Ama ifade ettim, bir daha ifade ediyorum, herkes görüyor bunu, yatırımcı da görüyor, Türkiye üzerinde yazı yazanlar da, kredi derecelendirme kuruluşları da... Ya, bu kredi değerlendirme kuruluşları Sayın Bakanım, Hükûmetin lehine bir şey söyleyince "Aman, çok kıymetli bir kuruluş." oluyor; Hükûmeti rahatsız edecek bir şey söyleyince veryansın ediliyor. Sadece kredi değil yani uluslararası insan haklarıyla ilgili kuruluşlara da Hükûmeti ilgilendiren... Ki biliyorsunuz Türkiye'de, iktidarda tutunmaya çalıştığınız yıllarda çok sayıda da destek verdi bu uluslararası kuruluşlar, insan hakları ve diğer konularda, Avrupa Birliği filan. Çok da göklere çıkardınız ama Hükûmetin aleyhine bir şey yazınca "Haçlı, Haçlı seferleri, Haçlı iş birliği" falan. Sayın Cumhurbaşkanımızın ne işi vardı Roma'da arkadaşlar? Papa'yla niye oturdu?
KADİM DURMAZ (Tokat) - Mart 2017'de de tam tersini söylüyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse, yani şunu söylemeye çalışıyorum: Bütün bu olup bitenleri, bu panik içinde yapılanları bu kuruluşlar, bu insanların hepsi izliyor ve Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili bir kanaat oluşturuyorlar, bu kanaat de konuşuluyor. Şimdi, bunlar yapılıyor, bunların gerçekten gerekli olduğuna ve fayda sağlayacağına inanıyorum, daha evvelkilerin de fayda sağladığını gördük. Gördük ama yine su boruları patlıyor.
Sokakta Sayın Bakanımız bir sunuş yaptı, her şey çok güzel oldu, uyguladığımız bu teşvikler falan, hepsi iyi oldu. Bir rakam ya, büyüme rakamı; o da bir çeyrek ya, bir çeyrek ya, üçüncü çeyrek yani. Üçüncü çeyrek yüzde 11 falan oldu. Peki, diğerleri? İşte, cari açık, enflasyon, borçlar katlanıyor, istihdamda kur nerede, faizler nerede? "Faiz" diye bağırıp çağırıyor Sayın Cumhurbaşkanı, kimse dinlemiyor. Her konuda dinliyorlar, faiz konusunda Sayın Cumhurbaşkanını dinlemiyorlar; niye dinlemiyorlar, onu da anlamış değilim. Yani bütün bunlara rağmen, bu kadar teşvik... "Teşvik" derken şimdi ilk defa bize dört başı mamur bir etki analizi getirildi, değerlendirme getirildi, 19 milyar dolar diye biliyoruz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Dört başı mamur değil.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dört başı mamur değilmiş o da, Bülent Bey öyle diyorsa öyle.
Daha öncekiler... Burada benim elimde -yazmışım, çıkarmışım- en az 10 tane paket var. Bu paketlerin etki analizi, maliyeti nedir? Kaç milyar TL bunlara ayırdık ve bu gidenlerden sonra milyar TL olarak ne geldi? İstihdam olarak ne geldi? Toplumsal barış olarak ne geldi? Bunlarla ilgili de bir etki değerlendirme analizi yapılması gerekiyor. Şu kadar zamandan beri teşvik şeyleri çıkarıyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, çok fazla rahatsız etmek istemiyorum. Maddelerde herkes konuşacak, burada yapılmak istenenlerle ilgili teknik konuşmalar da yapacak, bu konuları çok iyi bilen arkadaşlarımız var, biz de onlardan öğreneceğiz ama bakın, baştan beri, bu ağustos böceği, gerçekten... Dünyada para vardı, her şey iyi gidiyordu; siz, dünyayla ilişkiler, içeride tutunmak için dışarıdaki çevrelerle... Her neyse, olan oldu, şimdi o konularla ilgili kimseyi yargılamak, şey yapmak falan, o anlamada birkaç kelime söyleminin çok fazla bir anlamı yok ama bakın, bu acil olarak yapılması gereken torbalar, bunları yapın zaten, yapmazsanız çok kötü olacak, çok belli ama temel problemleri var Türkiye'nin. Türkiye'nin siyasal sisteminin, demokrasisinin, ekonomisinin, piyasa işinin, bankacılık işinin... Bakın, "Bizim bankalarımız çok iyi." deyip duruyorsunuz, ben de okuyorum, bakıyorum; evet yani 2001'de bankalardaki sıkıntılardan dolayı Türkiye çok büyük bir bedel ödedi. Bakın, müthiş bir gevşeme oldu bankacılık sisteminde ve Türkiye yine bankacılık sisteminde -öyle çok da güvenmeyin- orada da bir patlak verebilir, ciddi problemler ortaya çıkabilir ama bunların ötesinde biz oturup gerçekten Türkiye'de dünyayla yarışabilecek, artan nüfusumuzun istihdamını, taleplerini karşılayabilecek, refah taleplerini karşılayabilecek işler yapmak istiyorsak yapılacak olanlar... O klasik kelimeyi kullanmak istemiyorum; temel reformlar, yapısal reformlar, o lafları kullanmak istemiyorum ama yapılmak istenen, yapılması gerekli olan şeyler o kadar açık ki dünyayı keşfetmeye falan gerek yok. Ha, kurumsal, kalıcı ve bütün dünyanın kabul ettiği, düşmanlarımızın bile kabul ettiği bir gelişme sağlamak istiyorsak kardeşim, demokrasimizi geliştireceğiz, hukuk sistemimizi kurumsallaştıracağız. Her konuda hukuk devleti olacak, her konuda; hak ve özgürlükler konusunda, ifade özgürlüğünde, ekonomide, yatırımda.
Ya, bir buçuk, iki sene içinde 15 milyar dolar servete el koymuş bir Türkiye'den söz ediyoruz, olmaz, gelmez. Gelir, nasıl gelir? Bireysel garantilerle falan. Bunu Çin min yapıyor. "Büyüyor." diyorsunuz ama ne olacak Çin, nereye gidecek, bu konuları bilmiyoruz.
Türkiye yönünü seçmiş demokratik bir ülkeyse bu anlamda gerçekten Türkiye'nin demokrasisini geliştirecek, ekonomisiyle ilgili... Böyle bir şey olmaz. Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bu faizler niye düşmüyor?" Merkez Bankası orada duruyor, düşürecekseniz düşürün. Kanun mu var, kanun hükmünde kararname mi var? Öyle de olmuyor, biliyoruz ama "Niye düşmüyor?" diye bağırıp çağırana kadar gereğini yapın Sayın Cumhurbaşkanı, Hükûmet.
Yani şunu anlatmaya çalışıyorum arkadaşlar, bir cümleyle bitireyim: Yapılan bu açıklamalar, bu duruş ciddi bir şekilde yatırım ortamını bozuyor. Siz ne kadar "Evrakçılık, bürokrasi, bunları düzeltelim." falan -ki bunlar doğru şeyler, iyi şeyler yapıyorsunuz, destekliyoruz bunları da- yaparsanız yapın, bu güvensiz durum devam ettiği müddetçe Türkiye'de gerçek anlamda sürdürülebilen bir büyüme, refah ve bu refahın adil bir şekilde paylaşımı hiçbir zaman mümkün olmayacak.
Bu OHAL'le ilgili de bir ihtiyaç kalmamıştır. Bunu hepimiz biliyoruz, siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Türkiye terörle mücadele... Kaçıncı OHAL bu? Afrin'e gittik diye OHAL devam edemez değerli arkadaşlarım. Zaten OHAL'i niye ilan ettik? 15 Temmuzdan dolayı ilan ettik. 15 Temmuzda ilan edilen OHAL'in sebepleri bütünüyle ortadan kalkmıştır, bir an evvel normal düzene geçilmesi gerekiyor. OHAL devam ettikçe siz ekonomide de OHAL anlayışıyla birtakım değişiklikler yapıyorsunuz ve bu değişikliklerde hem güveni kaybediyorsunuz hem dünya kadar veriyorsunuz ama onun karşılığında ne geldiği belli değil. İstihdam iki basamak, ne oldu? Enflasyonu kimse bilmiyor, hiç konuşulmadı. Niye enflasyonda ocak ayında bir düşme oldu, nasıl oldu, sebze fiyatları diyorlar, ne oldu, bunlarla ilgili bir şey bilmiyoruz ama mart ayında ne olacağı konusunda da bir beklenti yok. Bu şekilde devam edemez, Hükûmet çıkacak "Biz bunları, bunları yanlış yaptık -milletin önüne bir şey koyacak- şu hedeflerimizi tekrar ortaya koyuyoruz ve paylaşıyoruz." Muhalefete de anlatacak. Bu şekilde bir ekonomi, bu şekilde düzenlemeler yapmaya kalkarsanız Türkiye'nin önü açılır, yoksa her şeyi 2019 seçimine endekslemiş bir şekilde palyatif ve gerçekleri göstermeyen açıklamalarla, tozpembe göstererek Türkiye bir yere gidemez. Belki 2019'a gider, 2019'u belki de kazanırsınız ama ondan sonrası ekonomik olarak da yok, toplumsal barış olarak da yok, yokoğluyok değerli arkadaşlarım.
Saygılarımı sunuyorum, kolay gelsin.