KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Alt Komisyonu Başkanımız, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun çok değerli üyeleri, saygıdeğer basın mensupları; öncelikle hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum, çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Sözlerimin hemen başında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımız bünyesinde başarılı şekilde faaliyetlerini yürüten çalışma arkadaşlarımızı size tanıtmak istiyorum.

(Komisyona katılan bürokratlar tanıtıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sözlerimin hemen başında, öncelikle hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla Suriye'nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde PKK, KCK, PYD, YPG ve DEAŞ'a mensup teröristleri etkisiz hâle getirmek, meşru müdafaa hakkını kullanmak ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak üzere 20 Ocakta başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı'nı başarıyla icra eden Mehmetçiğimize Cenab-ı Hak'tan muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Bu vatan için canını ortaya koyan, bedenini siper eden tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun çok değerli üyeleri; bildiğiniz üzere, yurt dışında yaşayan ve sayıları 6 milyonu aşan vatandaşlarımızın ana dili, kimlik ve kültürlerini koruyarak ana vatana olan aidiyetlerini sürdürmeleri hepimiz için son derece önemli bir husustur. Aynı şekilde, vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerde ekonomik ve sosyal yönlerden güçlü ve öz güvenli olmaları, bilhassa toplumsal statülerinin yükseltilmesi önceliklerimiz arasında yer almaktadır.

Görev alanımda bulunan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı eliyle Türkiye'nin aktif dış politika perspektifiyle uyumlu bir şekilde yurt dışında yaşayan vatandaşlar, kardeş topluluklar ve uluslararası öğrencilerle ilgili ayrıntılı çalışmalar yürütülmektedir.

Bugün yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ne yazık ki birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye'ye duyulan güvene yaraşır şekilde bu sorunları yakından takip edip hızlı ve etkili bir şekilde çözüm üretmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Sayın Başbakanımızın öncülüğünde en üst düzeyde çaba sarf etmekteyiz.

Avrupa'da son yıllarda kendisine geniş bir zemin bulan yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve İslam düşmanlığı gibi nefret suçlarıyla mücadele eden vatandaşlarımız bir yandan da kültürel hasletlerini muhafaza etmek, sosyal, kültürel ve ekonomik zorluklarla başa çıkmak için uğraş vermektedirler. Aile bütünlüğünün korunması, ana dilde eğitim, din eğitimi, sosyal ve kültürel olanaklara erişim, istihdam ve işsizlik gibi neredeyse yaşamın bütün alanlarını kapsayan bu meselelerin hem yurt dışındaki vatandaşlarımızın hem de bizim gerekli özveriyi göstererek yapacağımız meşru ve haklı çalışmalar neticesinde çözüme ulaşacağı kanaatindeyim. Bu noktada, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sivil toplum alanında birlikte ve koordinasyon içinde hareket etmeleri, hak ve sorumluluklarının bilincinde olmaları da ayrıca önem taşıyor.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; yurt dışındaki vatandaşlarımızın hak ve hukukunu korumak, onlara yaşadıkları yerlerde yalnız olmadıklarını, Türk milletinin devletiyle beraber arkalarında olduğunu hissettirmek bin yıllık medeniyetimizin ve köklü tarihimizin bizlere yüklediği kutsal bir misyon olduğu gibi, Anayasa'nın da bizlere tevdi ettiği önemli bir sorumluluktur. Bu bakımdan, hepimizin üzerine düşen görevi büyük bir gayret ve titizlikle yerine getirmesi icap etmektedir. "Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşı olan ve vatandaşlıktan izinle çıkmış kadınların ve ailelerin sorunları ve çözüm önerileri" konulu alt komisyonunun çalışmalarının bu alanda atılacak önemli adımlara vesile olacağı inancını taşıyorum.

Özellikle, kadına dair konuların önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle, kadınların emeği ve katkısı olmayan her iş bize göre eksiktir. Kadını hor gören, üzerine düşmeyen her anlayışı reddediyoruz. Hazreti Peygamber'in "Cennet anaların ayakları altındadır." övgüsüne mazhar olan kadınlarımızın her sorununa büyük bir hassasiyetle eğilmeliyiz; kısacası, konuşulmayanı konuşmalıyız, sorunları el birliğiyle çözüme kavuşturmalıyız. Öyle temenni ediyorum ki Komisyonun gerçekleştireceği kıymetli çalışmalar yurt dışındaki vatandaşlarımızın içinde bulundukları zorlukların aşılması hususunda önemli bir eşik olacak ve yeni kapılar aralayacaktır. Bu vesileyle, sorun alanlarına ilişkin olarak spesifik anlamda değerlendirmelerimi yapmaya başlamak istiyorum.

"Yurt dışında yaşayan vatandaşlara dair temel nitelikli tespitler ve bu vatandaşların aile yapısı" başlığı altında: Yurt dışında yaklaşık 6 milyonun üzerinde vatandaşımız yaşamaktadır ve bunların büyük çoğunluğu Almanya'da bulunmaktadır, Almanya'yı sırayla Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İsviçre takip etmektedir. İlk göç hareketinin yaşandığı Kıta Avrupası ülkelerindeki Türk nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı Türkiye doğumludur. Reşit vatandaşlarımızın nüfus dağılımı değerlendirildiğinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın yüzde 30'unu 18-30 yaş arası, yüzde 33'ünü 31-45 yaş arası, yüzde 29'unu 46-65 yaş arası, yüzde 8'ini ise 65 yaş üstü vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Yurt dışında yaşayan vatandaşların geldikleri iller değerlendirildiğinde yaklaşık üçte 2'sinin sırasıyla İç Anadolu, Karadeniz ve Ege Bölgelerinde nüfusa kayıtlı olduğu bilinmektedir.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın aile yapısının muhafaza edilmesi önem arz etmektedir. Kültürel değerlerin muhafaza edilebilmesi Türk toplumunda aile müessesesinin sağlıklı olmasıyla mümkün olabilir. Yurt dışında bulunan yaklaşık 4 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının 1 milyon 782 bini evlidir, yaklaşık 170 bini ise boşanmış, 80 bini ise duldur. Son yıllarda maalesef, boşanma oranlarında artış yaşanmaktadır. Aile müessesesinin sarsıldığı durumlarda boşanmaların arttığı, nesiller arası bağların koptuğu, yaşlılara sahip çıkılmadığı, bağımlılar, ailelerinden ayrılan çocuklar, kimliğini unutan gençler gibi dezavantajlı grupların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu anlamda, aile bütünlüğünün korunmasına yönelik sorunları önleyici, ortaya çıktıklarında müdahale edici, mağdur kişileri destekleyici mekanizmaların kurulması ve bu yönde yapılan çalışmaların desteklenmesi çok önemlidir.

Bu çerçevede yapmış olduğumuz çalışmalar: Devletimiz, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yurt dışı aile müşavirlikleri yoluyla bu konuda destek sağlamakta ve aile bütünlüğünü korumaya yönelik politikalar geliştirmektedir. Türk devleti, aile ve sosyal konularda da yurt dışında yaşayan vatandaşlarını ve sivil toplum kuruluşlarını güçlendirme amacıyla mekanizmalar kurmuştur.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2010 yılında kurulduktan sonra gençlik daireleri ve aile konusuna özel önem vermiş, gerek iç gerek dış kamuoyunda konuyu gündeme taşıyarak farkındalık oluşturmuştur. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve Aile Bakanlığının 2012 yılında düzenlemiş olduğu çalıştay sonrası tespit edilen ihtiyaca binaen devletimiz, yurt dışında vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde aile ataşelikleri açmıştır. Bu ataşeliklerle sosyal konularda ailelerimize destek olunmakta, bireysel sosyal hizmet destekleri de sağlanmaya devam edilmektedir. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, aile bütünlüğünün korunmasına yönelik STK'lere destek sağlamakta, STK'lerin aile birimleri oluşturmasını teşvik etmektedir, aile danışmanlık merkezleri oluşturulmasını desteklemektedir. Bu konuda sahada ihtiyaç duyulan uzmanların yetişmesine yönelik destek ve burslandırma programları da uygulanmaya devam edilmektedir.

Aile bütünlüğünün korunması, aile birleşiminde dil ve vize şartı: Aile birleşimi ülkelerde farklı hukuki temellere dayandırılmaktadır. Avrupa'nın birçok ülkesi yabancılar ve göç hukukunda aile birleşimini öngörmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinde aile birleşimi şartlarının ağırlaştırılması suretiyle bu hakkın kısıtlandığı, hak ihlali kapsamına girecek uygulamalar görüldüğü ve evlilik yoluyla yapılan göçlerin önüne geçilmek istendiği görülmektedir. Başta Almanya olmak üzere Belçika, Danimarka gibi ülkeler aile birleşimi vize şartlarını maalesef zorlaştırmışlardır. Nitekim, Almanya'da Türk vatandaşlarının eşlerini getirmek için yaptığı vize başvurusunda Almanya'da bulunan eşin yeterli düzeyde geliri, uygun konutu, sağlık sigortası ve adli sicil gibi hususların arandığı görülürken gelecek eşin yaşı ve belirli düzeyi gösteren bir dil belgesi şartı bulunmaktadır. Aile birleşiminde vatandaşlarımıza yönelik bir ayrımcılığın varlığı dikkat çekmektedir. Almanya'da yaşayan bir ABD vatandaşı Türk vatandaşı eşini Almanya'ya getirmek istediğinde dil şartı aranmamaktadır, buna karşın, Almanya'da yaşayan Türk Alman vatandaşının aile birleşiminde aynı durum maalesef geçerli değildir. Aile bütünlüğü için vize başvurusunda aranan dil şartı kaldırılmalı ve eşlerin gidecekleri ülkelerde dil öğrenmesine imkân sağlanmalıdır. Aile birleşiminin belirli bir seviyede dil bilgisine bağlı kılınması uluslararası hukukta, Avrupa Birliği mevzuatında ve ulusal yasalarda yer alan ailenin korunmasıyla ilgili hükümlere aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, ülkeler tarafından uygulanan dil testi şartının kaldırılması yerinde olacaktır. Bir yabancı dilin en hızlı ve doğru şekilde öğrenilebilmesi o dilin kullanıldığı toplum içerisinde mümkündür. Bu zorunluluk vatandaşlarımız açısından maddi ve manevi sıkıntılara neden olmaktadır. Peki, biz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olarak bu konuda ne yapıyoruz? Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık hukukundan kaynaklanan haklar çerçevesinde konu yakinen takip edilmekte ve yapılan resmî görüşmelerde dil şartı uygulamasının Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları çerçevesinde kaldırılması talep edilmektedir. Ayrıca, emsal davalar takip edilerek hukuki destek sağlanmaktadır.

Gençlik daireleri: Yurt dışındaki çocuk esirgeme kurumlarının muadili olan gençlik daireleri, bir çocuğun tehlike altında olduğuna ve yeterince bakılmadığına karar verdiği durumlarda çocukları ailelerinden alabilmektedir. Vatandaşlarımızın ailelerinin çocukları da bu uygulamaya maruz kalabilmektedir. Bu uygulama, aile bütünlüğünü tehdit eden bir unsur olarak vatandaşlarımız tarafından sıkça dile getirilen sorunlardan birisidir. Ülkelerdeki vatandaşlarımıza karşı ön yargılar nedeniyle Türk çocukları basit nedenlerle ve kültürel farklılıkların anlaşılamaması nedeniyle ailelerinden alınarak farklı dil mensubu ailelere verilmekte, böylelikle hem dinî hem de millî konularda kültürel kimlik kaybına uğratılmaktadırlar. Uluslararası hukuk gereği ailelerinden alınan çocukların Türk vatandaşı olmaları durumunda bilgilerin ivedilikle dış temsilciliklerimizle paylaşılması gerekmektedir ancak bunun uygulamada yerine getirilmediği görülmektedir. Ayrıca, vatandaşımız olmayan Mavi Kartlı ailelerin çocuklarına ilişkin durumun tespit edilmesi konusunda da zorluk yaşamaktayız, aynı şekilde, çifte vatandaşlar için de bu durum geçerlidir. Bu bağlamda yapmış olduğumuz çalışmalar ilgili ülkelere yapılan resmî ziyaretlerde her kademede konu gündeme getirilmekte ve yansıtılmaktadır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bu konuda 2011 yılından beri yaptığı çalıştay, saha çalışmaları ve vakaların bizzat takip edilmesiyle hem ülkelerin gençlik daireleri nezdinde hem de toplumumuzda bu konuyla ilgili farkındalık oluşturmuştur; yanı sıra, yetersiz olan Türk koruyucu aile sayısının artırılmasına ve önleyici çalışmalar yapılmasına yönelik proje destekleri sağlayarak STK'lerin somut çalışmaları da teşvik edilmektedir, emsal teşkil edecek davalara hukuki destek sağlanmaktadır.

Bağımlılık konusuna gelince: Madde, kumar ve şans oyunu bağımlılığı yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız arasında son yıllarda giderek yaygınlaşmakta, çocuk yaşlarda başlayan bağımlılık süreci özellikle 25-34 yaş arasında patolojik bir hâl alabilmektedir. Erişimi kolay olan birçok yerde oyun makineleri bulunmakta ve çocuklar buralarda ilk kumar deneyimlerini yaşamaktadır. Bağımlıların büyük oranının bu kumar makinelerinde oynamaya başlayarak ilerleyen süreçte kumar bağımlısı olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, madde bağımlılığı gençler arasında giderek yaygınlaşmaktadır. Bu tür bağımlılıklar yurt dışındaki vatandaşlarımızın aile bütünlüğüne zarar verici duruma gelmiştir. Yaptığımız çalışmalara bakacak olursak: Konuya yönelik olarak yurt dışındaki STK'ler tarafından yapılan gençler ve aileleri bilinçlendirme çalışmaları desteklenmektedir. STK'ler tarafından Türk gençleri için sosyal aktivitelerin artırılması, kapsamlarının geliştirilmesi teşvik edilmektedir. Konuya ilişkin farkınladığın artması yönünde çalışmalara devam edilmektedir. Bunun yanı sıra, destek mekanizmaları kurularak rehabilite hizmetlerinin sağlanması, terapi hizmeti verecek insan kaynağının yetiştirilmesi ve ülke ve bölgeler özelinde durum tespit çalışmaları yapılması gerekmektedir.

Yaşlı bakım hizmetleri alanlarına gelince: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın özellikle birinci ve ikinci nesilleri bugün yaşlılık evresine girmiş, bakım ve sağlık yardımına muhtaç durumdadır. Örneğin, Almanya'da detaylı nüfus sayımı olan Mikrozensus 2014 verilerine göre 1,4 milyon olan 65 yaş üstü göçmen kökenli vatandaş sayısının 2030 yılında 2,8 milyona çıkması beklenmektedir. Burada tüm göçmenler ifade edilmektedir değerli Komisyon üyeleri. Yüzde 20'si yaklaşık olarak bizim vatandaşlarımıza tekabül etmektedir. Dil konusunda daha çok sıkıntı yaşadığı tespit edilen birinci nesil göçmenlerin ailelerinin ilgili ülkelerde olması nedeniyle Türkiye'ye dönmeyi düşünmedikleri ancak yaşanan ülkede dil sorunu yaşamaları ve ana dilde bakım hizmeti veren sınırlı sayıda yer olması nedeniyle ülkelerin sağladığı sağlık ve bakım hizmetlerinden çok daha az faydalandıkları tespit edilmiştir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bu anlamda farkındalığının düşük olduğu, ana dilde ve kültürel hassasiyetlere uygun bakım sağlayacak merkezlerin sayısının ihtiyaçlar değerlendirildiğinde çok düşük olduğu, bu alanda çalışacak insan kaynağının yetersiz olduğu bilinmektedir. Bu bizim aynı zamanda yükümüzü de sorumluluğumuzu artırmaktadır ve biz bunun bilincindeyiz. Bu çerçevede yapmış olduğumuz çalışmalar, yurt dışında yaşlanan ve kültürel farklılık ve beklentileri olan vatandaşlarımızın biyografik, kültürel, dil ve dinî hassasiyetlerine uygun olarak bakımının sağlanması, ihtiyaçlarının giderilmesi ve ülkelerin yaşlı bakım sistemlerine entegrasyonlarının sağlanmasına yönelik STK'lerin somut çalışmaları özenle desteklenmektedir. Yurt dışında faaliyet gösteren STK'lerin yaşlı bakımına yönelik çalışmalar gerçekleştirmesi özellikle teşvik edilmektedir.?

"Türk uzman sayısının yetersizliği" başlığı altında da söyleyebileceklerimiz: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza, başta aile bütünlüğünü korumaya yönelik çalışmalar olmak üzere, profesyonel ve ana dilde hizmet verebilecek Türk uzman sayısı ne yazık ki çok yetersizdir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız arasında din ve Türkçe öğretmeni, bilirkişi, sosyal çalışan, aile hukuku uzmanı avukat, pedagog, terapist ve psikolog sayısı ihtiyaç değerlendirildiğinde oldukça yetersiz kalmaktadır.

Bu nedenle, yeterli insan kaynağının sağlanmasına yönelik olarak üniversite okumayı düşünen gençlerin bu alanlara yönlendirilmesi, söz konusu alanlarda okuyan öğrencilere yönelik teşvik programları tasarlanarak destekler sunulmaktadır.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı acil ihtiyaç duyulması nedeniyle özellikle sosyal bölümlerde okuyan öğrencilere yönelik burslandırma programlarını başlatmıştır. Üniversite sonrası sosyal hizmet alanında alınması gereken terapi eğitimlerini karşılamak üzere destek programları da yürütülmeye devam etmektedir.

Eğitim, Türkçe öğretimi ve kültür aktarımı: Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın toplam sayısının 6 milyonun üzerinde olduğu bilinmektedir. Bu sayının içinde 19 yaş altındaki çocuk ve gençlerimizin sayısı ise 2 milyon civarındadır. Vatandaşlarımızın en yoğun yaşadığı ülke olarak bu genç nüfusun yarıya yakını yani 1 milyonu Almanya'da, diğer yarısı da Fransa ve Hollanda başta olmak üzere diğer ülkelerde yaşamaktadır.

Yurt dışındaki çocuk ve gençlerimizin, ülkelere göre değişmekle birlikte eğitim seviyesinin bulundukları ülkelerde düşük olduğu gözlemlenmektedir. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Örneğin ilgili ülkenin eğitim sistemi, öğretmenlerin ön yargılı tutumları... Saygıdeğer Komisyon üyeleri, burada öğretmenlerin tavsiye ve tercihleri öğrenciler için resmî makamlar nezdinde dikkate alındığı için, öğretmenlerin öğrencileri yönlendirdiği liseler bakımından değerlendirildiğinde de bir handikapla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmeliyim. Türk genç ve çocukların sistematik bir biçimde düşük seviyeli okullara ve mesleki eğitime yönlendirilmeleri, yabancı karşıtlığı nedeniyle eğitimde kurumsal ayrımcılığa uğramaları gibi nedenler çocuklarımızın eğitim seviyesinin düşük olmasında belirleyici rol oynamaktadır. Elbette velilerimizin ilgisi, eğitim sistemi ve haklarına ilişkin bilgilerinin artırılması yönündeki çalışmalar önem arz etmektedir.

Bir diğer önemli husus ise ana dilimiz olan Türkçenin korunması ve yeni nesillere kültürel değerlerimizle birlikte aktarılmasıdır. Bilimsel araştırmalar kendi dillerini öğrenen yabancıların diğer dili de iyi derecede öğrendiğini göstermektedir. Birçok araştırma göstermektedir ki yurt dışında yaşayan toplumumuz için en öncelikli sorun Türkçenin kaybedilmesidir. Maalesef yurt dışında yeni nesil Türkler ana dillerini hızla unutmaktadırlar. Toplumsal ilgisizliğin yanında Türkçenin resmî okullarda ders müfredatında yer almaması; son dönemlerde, başta Almanya olmak üzere, ülkelerin Türkçe ve Türk kültürü derslerine karşı olumsuz söylem ve uygulamaları, müfredat ve materyal konusundaki eksiklikleri bu durumu olumsuz etkilemektedir. Türkçenin kaybı dinî ve kültürel bağı zayıflatacağı gibi, yurt dışında yaşayan toplumumuzun ülkemizle ilişkilerine de olumsuz etki yapacaktır.

Bu çerçevede çift dilli anaokullarının kurulması ve teşvik edilmesi yönünde destekler sağlanmaya devam edilmektedir. STK'ler tarafından hafta sonu okullarının açılması ve yaygınlaştırılması teşvik edilmektedir. Yerinde Türkçe öğretmenlerinin yetiştirilmesi ve sayılarının artırılması için üniversitelerimizde özel programlar açılmakta ve getirilen bu öğrencilere burs desteği sağlanmaktadır. Örneğin Sakarya Üniversitesinde bu konuda özel bir yüksek lisans bölümü açılmıştır ve bu sene çok sayıda öğrencimiz eğitim almaya devam etmektedir.

Ailelerin çocuklarının okul durumlarıyla yakından ilgilenmeleri, ana dillerin öğrenilmesi konusunda çok hassas olunması, seçmeli ders olan Türkçe dersleri ve İslam din dersleri için okullarda sınıf açılması için şartları oluşturup başvuru yapılması, okul aile birliklerinde aktif olunması konusunda bilinçlendirme çalışmaları da yapılmaktadır, hızlandırılmıştır.

Eğitim sisteminde başarının artırılması için destekleyici programlar düzenlenmesi teşvik edilmektedir. Okul derslerine yardım kurslarının açılması desteklenmektedir.

Üniversite öğrencilerine yönelik burs ve eğitim destekleri verilmektedir.

Kültürel hareketlilik programlarıyla gençlerimizin kültürümüzü yerinde tanımaları ve ana vatanlarıyla bağlarının güçlendirilmesi sağlanmaktadır. Örneğin Evliya Çelebi Gençlik Köprüleri, Genç Liderler, Türkiye Stajları ve Gençlik Kampları gibi programlarla yaklaşık 6 bin gencimiz ülkemize getirilmiş ve bir farkındalık oluşturulmuştur. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın kullanımına sunmak üzere 1.001 kütüphane kurulması projesi de hayata geçirilmektedir.

Yargısal süreçlerde yaşanan sorunlara gelince, tanıma ve tenfiz konusu: Yurt dışındaki boşanma, miras gibi davalara ait sonuçların Türkiye'de de hüküm ve sonuç doğurabilmesi için ülkemizde tanıma ve tenfiz davaları açılması gerekmektedir. Belirli bir maddi külfeti olan ve çoğunlukla uzun takip süreçleri gerektiren bu işlemlerin hızlandırılması yönündeki vatandaşlarımızın talebi, şükürler olsun, karşılanmıştır.

29 Nisan 2017 tarihli 690 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yurt dışında yabancı ülke adli veya idari makamlarınca boşanmaya, evliliğin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen kararların yargı yoluna başvurulmaksızın doğrudan nüfus kütüğüne tescil edilmesine dair düzenleme getirilerek çözüme yönelik en büyük adım atılmıştır. Tanıma tenfize ilişkin uygulama yönetmelik çalışmaları da sonuçlanma aşamasındadır.

Vatandaşlarımızın bilgilerinin ülkemiz resmî makamlarıyla paylaşılması hususunun sürekli gündemde tutulması gerekmektedir.

Bir diğer önemli başlık, saygıdeğer üyeler, ırkçılık ve İslamofobi. Vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı ülkelerde son dönemde Müslümanlara ve Türklere karşı gerçekleştirilen saldırı ve eylemlerde ciddi bir artış gözlenmektedir. Neredeyse her hafta bir camiye ve bir Türk sivil toplum kuruluşuna yönelik bir kundaklama girişimi, mala zarar verme, duvarlara ırkçı slogan yazılması, domuz kafası bırakılması gibi eylemler gerçekleştirilmektedir. Saldırıların büyük çoğunluğunda ne yazık ki failler tespit edilememekte ve suçlular cezasız kalmaktadır. İlgili devletlerin yetkili mercilerinin, polis, savcılık, yargı ve medyanın bu saldırılarla mücadele etmesi çok önemlidir. Bu şekilde, eylemlerin gerçek sayıları ortaya çıkabilecek, saldırıların soruşturulması ve kovuşturulması hususları da daha şeffaf ve denetlenebilir hâle gelecektir. Söz konusu saldırıların faillerinin yetkililerce cezalandırılması ve olayların aydınlatılması beklenmektedir.

Bu kapsamda, cami ve STK'lerimizin saldırılardan sonra ülkenin ilgili makamlarına başvurmaları ve faillerin yargılanması için konuyu takip etmeleri, STK'lerin yerel ve ulusal zeminde birlik içerisinde hareket etmeleri teşvik edilmektedir. Çatı STK'lerimizin hukuk alanında kapasitelerini geliştirmeleri, insan hakları, ırkçı saikle işlenen suçlar ve ayrımcılık vakalarına ilişkin takip merkezleri kurmaları, veri toplamaları, vakaları yerel, ulusal ve uluslararası mercilere raporlaması desteklenmektedir. İnsan hakları ve hukuk eğitimi çerçevesinde üniversite öğrencileri ve hukukçulara yönelik farkındalık oluşturmak üzere eğitimler düzenlenmektedir. Vatandaşlarımızın uğradığı ırkçı saldırılar, ilgili ülkelerle gerçekleştirilen resmî temaslarda sürekli gündemde tutulmakta, faillerin bulunması, önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması da talep edilmektedir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, özetle sizlere yurt dışında yaşayan 6 milyonu aşkın vatandaşımızın karşı karşıya olduğu sorunları, riskleri ve geleceğe ilişkin kaygılarını açıklamaya çalıştım. İnşallah, bu anlamda alt komisyonumuzun yapmış olduğu çalışmalarına katkı sunacağına ümit ediyorum.

Sizleri bu vesileyle tekrardan selamlıyorum.

Teşekkür ederim.