KOMİSYON KONUŞMASI

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önceki konuşmacıların da belirttiği gibi, gerçekten çok zor bir bakanlıktasınız ve bu ülkede en önemli sorun alanlarına sahip bir bakanlık, bizler de bu sorunları dile getirmeye çalışıyoruz. Öncelikle, 2018 bütçesinin herkesin ulaşabildiği, eşit, parasız, bilimsel eğitim bütçesi olmasını dileyerek başlamak istiyorum ben.

Sayın Bakan, tabii, bu kadar çok sorun alanının olması demek şunu aklımıza getiriyor: Bilim, eğitim alanındaki temel ilkeler sayılır herkes tarafından. İşte, siz de saydınız hatta, bilimsel, liyakate dayalı...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Demokratik, laik, eşitlik, fırsat eşitliği...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - ...laik, demokratik, eşitlikçi, fırsat eşitlikçi; siz de tamamlıyorsunuz. Doğrudur, bu temel ilkelere bizler de katılıyoruz, Türkiye toplumu da hemfikir ve hatta bunlar evrensel temel ilkeler. Ancak, bu ilkelerden uzaklaştığımız her adım bize sorun alanı olarak geri dönüyor. İlk bakışta yani her bir birey, ortalama bir birey de dâhil, herkes 30'dan fazla sorun alanı sayabilir aslında, şu an içinde bulunduğunuz koşullar itibarıyla da bu böyle. Sabahki sunuşunuz, işte bu sorun alanlarının hiçbirine neredeyse değinmeden yapılmış bir sunuştu, özel olarak tebrik etmek gerekir. Yani, bu kadar çok sorun alanını görmeden yapılan bir sunuş, açıklama -hakikaten nasıl tarif edeceğimi bilememekle beraber- Türkiye toplumunun özellikle bugün bütçe sunuşunda beklediği açıklamalar bunlar değildi. Bu yaklaşım, Hükûmetin bu tavrı aslında -diğer bakanlıklarda da aşağı yukarı karşılaştığımız tavır bu- görmezden gelme anlayışına tekabül ediyor. Biliyorsunuz görmezden gelmek demek başka anlamlara da gelebilir yani görmezden geliyorsanız önemsemiyorsunuzdur. Bir sorunu çözmek onu görmekle başlar. Böyle bir çözüm niyetinizin olmadığı aslında anlaşılıyor. Bugün OHAL sebebiyle, OHAL koşullarının yarattığı iklim hakikaten bilimsel eğitiminden, liyakatten gittikçe uzaklaştığımızı açık seçik ortaya koyuyor. Özellikle, OHAL fırsat bilinerek üniversitelerden, akademi yuvalarından ihraç edilenlere, eğitim alanındaki ihraçlara baktığınızda ve ihraç profillerine baktığınızda aşağı yukarı bir resim çıkıyor ortaya, anlıyoruz ki böyle bir derdiniz yok. Yani, bugün Nuriye Gülmen ve Semih Özakça iki yüz kırk dört gündür açlık grevinde, bunun sebebi toplumu nefessiz bırakan OHAL uygulamalarına karşı bir güçlü itirazdan başka bir şey değildi; çok masum, çok insani bir talep. İşini o kadar çok seven, öğrencilerini o kadar çok seven Nuriye ve Semih meydanlara çıkarak "Ben işimi istiyorum." dedi ve başlarına gelmeyen kalmadı; yargılandılar, tutuklandılar, örgüt üyeliğiyle, terör örgütü üyeliğiyle vesaire bunlarla suçlandılar ve şu an Nuriye hâlâ hapiste sırf sözünü söylemeye devam ettiği için.

Ben de diğer arkadaşlar gibi, özellikle TEOG'a dair açıklamalarınıza değinmeden edemeyeceğim, bunu bireysel olarak tepki gösterdiğim için değil, tekrar etmek istiyorum. Normalde tekrara girmek istemiyordum, diğer konuşma başlıklarından farklı bir sunuş yapmayı planlamıştım. Ancak, hakikaten bu sunuşta, hafta sonu yaptığınız lise geçiş sistemine dair yeni sistemi açıklamaya çalıştınız diyebilirim. Çünkü, siz de çok zorluk çektiniz, bunu anladık, ekran karşısında sizi izlerken de bunu anlayabildim, oldukça zor bir durumdaydınız. Çünkü, hemen bu sistemin değişmesinin öncesinde Sayın Cumhurbaşkanının bir röportajında dile getirdiği bir cümleden sonra alelacele değişti. Bir ülkede sistem hele hele milyonları ilgilendiriyorsa, milyonlarca öğrenciyi, veliyi, yakınlarını ilgilendiriyorsa ve hatta bütün toplumun eğitim konusuna olan güveni sarsılıyorsa bu konuda tek bir kişinin isteğiyle sistem değişikliği söz konusu olmaması gerekir, demokratik ülkelerde böyle olmaması gerekir.

BAŞKAN - Arkadaşlar, çok uğultu var, lütfen...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Ve siz açıklamanızı yaparken bütün okullarda nitelikli eğitim ve niteliksiz eğitim tartışması... Yani "Yüzde 90 niteliksiz okullar var." demiş oldunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Demedim de, siz demiş gibi...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Demiş oldunuz Sayın Bakan. Yüzde 10 nitelikli yani bir ayrım yaptığınız zaman....

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sınavla öğrenci alması... Dediğiniz doğru değil. Sizin konuştuğunuz...

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Şimdi, ben sözümü bitireyim müsaadenizle.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sayın Bakan, hepsi eşitse o zaman sınav yapmayalım, onlar da mahalleden yerleşsinler.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Yani, atılan bir "tweet" de var.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz Sayın Özgökçe konuşuyor.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - Evet, süremden gidiyor Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

Evet, eşitlikçi bir eğitim modeli sağlamakla sorumlu olan birinci şahıs sizsiniz aslında Sayın Bakan. Yani, bu okulların, bütün okulların niteliğinden öncelikle siz sorumlusunuz; bunu söylemek istiyorum. On beş yılda geldiğimiz sonuç ve eğitim sistemini getirmiş olduğunuz seviyenin hesabını kim verecek o zaman? Biz bunu anlamaya çalışıyoruz.

Evet, OECD, PISA, UNICEF tarafından belirtilen, açıklanan sonuçlar sayıldı; bunlar hakikaten ülkemiz açısından son derece utanç verici. Türkiye, eğitim kategorisi listesinde 41 ülkeden 41'inci olmuş UNICEF tarafından çocukların yaşam koşullarına yönelik birkaç kategoride hazırlanan bir performans raporu var. Ve siz sunuşunuzda şöyle bir açıklama yaptınız: Özel okulları ve imam-hatip okullarını önceleyen politikalar sonucunda -yani açıklamanız böyle değil de benim çıkarımım bu- yüzde 7 olan özel sektör payını, OECD ortalaması olan yüzde 15'in de üzerine çıkararak yüzde 25 yapma niyetinde olduğunuzu açıklamış oldunuz. Bu alan, eğitimin ticarileştirilmesi, ticari alana terk edilmesi, piyasalaştırılması anlamına gelir ve aynı zamanda bu açıklama o yoksul halkın çocuklarını, yoksul halkı o kastettiğiniz niteliksiz okullara mahkûm etme anlayışını doğurur, açıkça bu sonucu doğurmaktadır. Bunu yapacağınıza altyapıyı güçlendirin, öğretmenlerin niteliğini artırın, liyakatli eğitime öncelik verin, eğitimin odağına çocuğu ve öğrenciyi alın ve bilimsel standartların olduğu bir politikayı hayata geçirin ve biz bunu hep birlikte yapabiliriz. Talep eden, beklenti içerisinde olan milyonların sesine kulak verin, tek taraflı bir sistemi dayatmaktansa halkın beklentilerine kulak verirseniz bence çok daha başarılı olursunuz.

Şimdi, müfredat değişti, bu konuda herkesin şikâyetleri var. Özellikle, oyun çağındaki çocuklara ders kitaplarındaki önermeleri gördünüz mü bilmiyorum ama ben birkaçını söylemek istiyorum, sürem hâlâ var. Örneğin: "Bekârlık sultanlık değil henüz karar verilememiş bir sürecin sancılı bekleyişidir. Evlilik, zihni sürekli meşgul eden gönlün sesini dindirmektir. Erkekler güç ve kuvvet yönünden daha ileri olduğundan ailenin sorumluluğu birinci derecede onlara yüklenmiştir. Kadın kocasına karşı görevlerinde titiz davranmalı, evine ve çocuklarına sahip çıkmalı, sabırlı ve kanaat ehli olmalı, israftan kaçınmalı. İslam, erkeğin üstlendiği mesuliyetlere karşılık kadının da kocasına itaat etmesini istemiş ve bu itaati ibadet saymıştır." gibi birçok önerme var. Şimdi, bu önermeler tek tipleştirmeden başka bir önermesi olmayan bir müfredat anlayışıdır ve açıkça tek tipleştirmedir. Yani 5-6 yaşındaki çocuklar bu öğrendiklerinden hareketle anne babalarına "Ben günahkârım, ölmem lazım." demeye başlamışlar yani bu çok vahim bir sonuçtur Sayın Bakan.

Eğitim ticarileştirilmiştir, onu söyledim. Bu alanda, özellikle en mutlu kesim yine bu işin ticaretini yapan kesim olmuştur. "Paran kadar eğitim" şeklinde tezahür ediyor çünkü topluma, getirilen sistem. Çünkü, ailelerin eğitim harcamaları zaten artmışken özel okul, özel dershane, özel öğretmen gibi harcamalar artmışken bir de bu yeni sistemle özellikle, yeni açıkladığınız sistemle herkes kendini yüzde 10 içerisinde görüyor Sayın Bakan ve çocuğunu o yüzde 10 içerisinde görmek zorunda kalıyor. Ve yarattığı stresle daha çok para kaynağı bulma, daha çok çalışma ve daha çok sıkıntısını yaşama anlamına gelecek. Yani bunun tek sonucu var: "Paran kadar eğitim" şeklindedir ve bu asla eşitlikçi, parasız eğitim anlayışıyla örtüşmeyen bir yaklaşımdır. O yüzden uyarılarımızı yapmak istiyoruz.

Hâlâ eğitim kurumlarındaki sorunlar çözülebilmiş değil. Özellikle, evvelce de çok sorunluydu, 4+4+4...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özgökçe, son cümlelerinizi alalım.

BEDİA ÖZGÖKÇE ERTAN (Van) - O sisteme dair eleştirilerimizi çokça söyledik, özellikle kız çocuklarının eve mahkûm olması ya da potansiyel çalışma gücünün ele geçirilmesi anlamına gelen birçok eleştiri yapmıştık.

Son olarak şunu söyleyeyim: Özellikle, cinsel istismar vakalarının eğitim kurumlarında yaygınlaşması ve Sayın Bakanın, Bakanlığınızın bu konuda hiçbir söz sarf etmemesi gerçekten kaygı vericidir. Bu, son dönem, 2017 yılının ilk beş ayında eğitim kurumlarında cinsel istismara uğradığı tespit edilebilen 182 çocuk olmuştur, bunlar sadece tespit edilebilen. Cezasızlık, yaklaşım, işte bu cinsel istismarla anılan vakıfların Hükûmet tarafından ısrarla korunması ve onlarla anlaşmalar imzalanmaya devam edilmesi karşısında, istismar vakaları karşısında susan çok daha fazla insan olduğunu da biliyoruz.

Özellikle cezasızlık konusu çok yakıcı. Yakın zamanda, yine bahsetmiştim, Erciş'te 10 çocuğun istismarından tutuklanan bir öğretmen ilk duruşmada tahliye edildi, buna başka örnekler de katıldı. Bu kesimler korunuyor, çocuklar korumasız yaşamaya devam ediyorlar ve ne yazık ki mahkûm hâldeler. Bu konularda hangi tedbirleri aldınız, alıyorsunuz, bu anlamdaki politikanız nedir? Buna da cevap vermenizi bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.