KOMİSYON KONUŞMASI

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, alışveriş merkezlerinin imar konularıyla ilgili yaptıklarını tasvip etmiyorum. Efendim, girişin oradan verilmesi, buradan verilmesiyle, yer altından plan notuyla, bilmem neyle büyük imar alanlarını oluşturmasını ve hatta yolları, trafiği çok olumsuz etkileyen örneklerini görüyoruz ve yaşıyoruz. Bunları zerre kadar tasvip etmiyorum, bir.

İki: Esnaflık yapmış olan bir kardeşiniz olarak esnafın korunması gerektiğine de yürekten inanıyorum. Laf olarak değil, getirelim, kriteri nereye koyacaksak koyalım, yazalım. Yalnız, mülkiyet hakkı, girişim hakkı konusunda dikkatli olmalıyız. Kriteri net olmalı, kriteri belli olmalı. O belli kriterleri herkes bilmeli, ayağını ona göre denk almalı, ona göre adım atmalı. Kimseye tuzak kuracak taraf olamayız. Devlet tuzak kurmaz, devlet tuzakları kaldırır. Savunacağımızı mertçe savunalım.

"Ben aslında buraya alışveriş merkezi yapılmasını istemiyorum." diyebilir birisi. Niye istemiyorsun? "10 bin nüfuslu yere alışveriş merkezi olmasın." diye düşünebilirsiniz. Getirin yazın, kanuna koyun. "10 bin nüfuslu olan yerde olmaz." deyin. Bunu siz düşünmediyseniz, Bakanlar Kuruluna verdiyseniz yetkiyi Bakanlar Kurulu desin. "10 bin nüfuslu olan yerde olmaz kardeşim." desin, mesela yani. Efendim, 2 tane alışveriş merkezinin arasında şu kadar mesafe olur, olmaz desin. Caddesini belirlesin, köşesini belirlesin ama şeffaf olsun. Herkes bilsin ki burada böyle bir kural var. Ha geçiş dönemi verilir. Denilir ki müracaat edenlere, şöyle olur, şu tarihten geçerlidir, bilmem nedir. Mülkiyet haklarına saygılı olunur, o da olabilir.

Net, engelleyeceksek net engelleyelim. Açık açık diyelim, yazalım çizelim, açık açık. "Yok, ben taraftarım, buraya da yazamıyorum, öyleyse şuraya bir şey koyayım, yarın biz bunu şuradan bir görüşle engelleriz." Bu olmaz. Benim şahsen itirazım bunadır ve üzülüyorum ben alışveriş merkezleri gibi vahşi kapitalizmin bir mekanizmasını savunur noktaya düşmekten de hakikaten utanıyorum. Bu değil ama ben haktan yanayım. Dürüst, mertçe karşı çıkıyorsak buyurun yazalım. Öbür türlü ayak oyunuyla, şuraya şunu yazalım, şurada şunu yapalım; olmaz bu, ben buna katılmıyorum.

Bakın, ben gıda toptancılığı yaptım. Fabrika belirlemiş, bu malın fiyatı 100 lira. Yüzde 10 indirimimiz vardı, bize geliyor 90 liraya. Biz bunu perakendeciye satıyoruz 100 liraya, yüzde 10 para kazanıyoruz. Perakendeci de yüzde 25 kâr payı koyuyor, 125 liraya satıyordu, böyle gidiyordu bu iş. Bunlar yaklaşık tabii, narh yok bunun içerisinde. Bu böyle giderken bir baktık, devasa şirketler çıktı, geldiler. 100 liralık liste fiyatı olan, benim 90 liraya aldığım malı bir baktım ki o markette, o mağazada adam 80 liraya satıyor. Ben 90'a alıyorum toptancıyım, o adam 80'e satıyor. Niye? Ona yüzde 40 iskonto yapmış adam, 60'a alıyor. Anlatabildim mi? Bunu düzeltebiliyor muyuz? Gelin, bunu düzeltelim. Hangi kanunda da düzelteceksek düzeltelim. Gelin, bunu düzeltelim düzeltebiliyorsak.

Şimdi, çok büyük mal alanlar... Kamyon kamyon, tır tır kola alanların aldığı fiyata bak, benim mahalledeki gariban bakkalımın aldığı fiyatı bak. Ben merak ediyorum. Akşamdan önceki oturumda arkadaşlarıma söyledim, size de söyledim. Şu Rekabet Kurumundan yetkililer çağıralım. Bu rekabete aykırı durum. Bunu nasıl çözeceğiz, onlar da bize bir yol göstersinler.

Ana meselelerden bir tanesi de bu. Açık seçik olaya bakmalıyız. Devlet tuzak kurmaz. Yazacaksak mertçe yazalım. Öbür türlü de birilerine, efendim, uygunsuz kapılar açmayalım diye düşünürüm. Ha, şimdi bu biraz merkezileştirince uygunsuz kapılar biraz kapanıyor ama hepimizin arzusu herhâlde hiç uygunsuz kapı olmasın.