Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/887) ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/861) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent ve Marka Kurumu d) Türk Patent Enstitüsü e) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu f) Türkiye Bilimler Akademisi g) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ğ) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 06 .11.2017 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, Hükûmetinizde hangi bakanın yerinde olmak istemezdin diye sorsaydınız herhâlde sizin koltuğunuzda olmak istemezdim derdim. Çünkü gerçekten Çevre ve Şehircilik Bakanı. Yani öncelikle bir sefer gerçekten Bakanlığınızın isminde bir sorun var. Çünkü Çevre Bakanlığı dediğiniz diğer pek çok bakanlığa karşı çevrenin, doğanın hakkını koruyan bakan olması gereken bir bakan. Ama siz o koltuğa oturduğunuzda tabii ki doğanın, çevrenin, ekolojinin hakkını koruyan bir bakan olarak oturmak durumundasınız. Ama bir de yanında "ve" diyor "Şehircilik Bakanı"
şehirci. Arkadaşlar, Sayın Gizligider az önce limoncuların, patatesçilerin size teşekkürlerini sundu. Limoncu, patatesçi ve şehirci. Şehirci ne demek diye hiç düşündünüz mü? Siz şehircisiniz Sayın Bakan. Şehirci ne demektir? Ne satar, ne alır şehirci mesela? Yani bir dükkân olsa "şehirciyim ben" derseniz... Ama burada bir anlam... Şöyle bir sıkıntı var, hep Bakanlığınız kurumsal olarak şöyle anlaşıldı: "Ya bu imarcı bakan ya imar verir, şehircidir." Şehir eşittir, şehirci eşittir imarcıdır. Yani kapınızda kuyruk olur, sizin için söylemiyorum, Bakanlığınız kapısı olarak söylüyorum. Alır bir insan tapusunu eline "Ya şimdi belediyeye gitsem buna 1'e 1 bir emsal verir. Ben Ankara'ya giderim. Buna komşu da 1'e 5 imar almış, emsal almış. Ben de giderim Bakanın karşısına otururum, ben de belki 1'e 5 imar alırım." diye bakan Şehirci Bakanı mantığıyla bakılmış.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Öyle çok geliyorlar, avuçlarını yalayıp gidiyorlar.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama sizden önce avucunu yalayamayanlar oldu Sayın Bakan. 1'e 5, 1'e 7, 1'e 10, 1'e 13, rekor kaç 1'e 15 emsal de görmüşüz galiba. Yani 1'e 15 imar emsali görmüş maalesef sizin iktidarınız dönemlerinde kurumsal olarak Bakanlık; oysa bakın Sayın Bakan, size hemen öneriyorum, ya Bakanlığınızın ismini "Çevre ve Kent Savunması Bakanlığı" yapın gerçekten. Çünkü hani "kent savunması" diye sivil inisiyatifler var şehirlerde biliyorsunuz; Bakırköy Kent Savunması, İstanbul Kent Savunması, çeşitli illerin kent savunmaları var. Niye bu sivil toplum örgütleri kurulmuş? Çünkü şehirleri saldırı altında. Sizin Bakanlığınızın geçmişteki uygulamalarından dolayı saldırı altında veya başka bakanlıkların. Sanıyorum altı, belki daha fazla kurumun imar yetkisi var. Ya, belediye başkanını tabii ki eleştirme hakları var. Diyorlar ki mesela "Biz Kadir Topbaş'a gidiyoruz -kent savunması olarak gidiyorduk o zaman sivil toplum örgütleri olarak- ya, bu imar izinlerini nasıl verirsin?" diyoruz. "Ya, ben imzalamadım." diyor. "Bunu niye verdin?" Şurada bir şey yükseliyor, gökdelen yükseliyor "Ben vermedim, hiçbirini ben imzalamadım." diyor ama İstanbul halkı şöyle biliyordu: Ya, Kadir Bey buna nasıl imza atar? Kadir Bey bu gökdelene nasıl imza attı? Ama şunu biliyoruz ki bazılarına imza attı evet ama bazılarına da, pek çoğuna imza atmadı. Günahı kime, İstanbul halkı bilmiyor. Seçtiği belediye başkanını bir daha seçip seçmeyeceğine dair, tasarruflarıyla ilgili hiçbir şey bilmiyor Sayın Bakanım ama ben bir Bakırköylü olarak, bir İstanbullu olarak şunu biliyorum, Bakırköy'ün sahiline, Zeytinburnu'nun sahiline o beton perdeleri dikenler, imzalar sizin Bakanlığınız tarafından atıldı ve kurumsal olarak da gerçekten bir öz eleştiriyi hak ediyor. Sayın Cumhurbaşkanı bu yolu açtı, madem öyle siz de bu öz eleştiriyi yapın derim. Yapın ki bir daha olmasın ama inanın çok büyük tecavüzler, haksızlıklar ve ihanetler yapıldı ve bunu açıkça söyleyeyim, şehirlere sonuç olarak binalar yapıldığında, bu siluet çirkinlikleri yapıldığında üç yılı, beş yılı kapsamıyor, oraya çadır kurulmuş değil, on yıllarca belki o beton bloklarla, o çirkinliklerle karşı karşıya kalacağız.
Sayın Bakan, niye "kent savunması" dedim biliyor musunuz? Hani şehirci olmayın, Kent Savunması Bakanlığı olun niye dedim biliyor musunuz? Çünkü Çevre ve Kent Savunması Bakanlığı adına uyar. Neden? Çünkü kentlerin hafızası vardır, kentli diye bir nüfus vardır, o kentin hafızasını, hatırasını taşıyan insanlar vardır. Ama bakın, ben doğduğum zaman İstanbul'un nüfusu 2 milyon, şu anda 17 milyon; ya, sekiz katına çıkmış Sayın Bakan.
Şimdi, şöyle bir sarmala girdiği anda İstanbul veya diğer şehirlerimiz "Ya, emmioğlu sen de gel. İşte burada bir arsa aldım; bu arsa 1'e, 2'ye çıktı." diye baktığı zaman, o, kentli olmuş olmuyor, yalnızca o kente girip bir ev kuran, bir iş kuran insan oluyor. O kentle bir ilişki kurabilmiş olmuyor. Zaten bir kentin nüfusunu yirmi yılda, otuz yılda sekiz katına çıkardığınız anda o kentte ne kent kalır ne kent hafızası kalır. O açıdan önerim, gerçekten bu Bakanlığı bir an önce imar bakanlığı olmaktan çıkarın -Hükûmet olarak söylüyorum- ve bir Kent Savunması ve Çevre Bakanlığı hâline getirin ki burasını bir savunma bakanlığı olarak biz bilelim, kent savunması anlamında çevre savunması bakanlığı olarak bilelim ona göre sizinle iş birliği yapalım Sayın Bakan. İmar yetkisini de yerellere verin ama denetleyen mutlaka merkezden bir kuruluş olması lazım, buna da katılıyorum.
Sayın Bakan, imar yetkileri hep kötüye kullanıldı maalesef. Bu anlamda gerçekten Hükûmet olarak şapkayı önünüze koyup bütün bu imar yetkilerini ve rant dağıtmalarına geçmişte de bir bakmanız lazım. Yüz milyarlarca liralık rant dağıtıldı ve bakın siz bugün söylüyorsunuz "Rant vergilendirilmesiyle ilgili bir çalışma yapacağız." diye ama çok geç kaldınız maalesef. O yüz milyarlarca lira tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır ve ondan bırakın o rantı almayı bir vergilendiremedik bile. Belki o kaynaklar doğru düzgün, o rantlar dediğimiz şeyler planlı bir şekilde yapılabilseydi ve değer artışlarından dolayı vergiler alınabilseydi bugün o milyonlarca insanın, depreme dayanıksız evlerde yaşayan insanların evlerinin dönüşümü, sağlamlaştırılması, başka bir şekilde düzenlemeleri bu kaynaklarla yapılabilirdi Sayın Bakan ama çok geç kaldınız. Neden? Çünkü artık öyle bir canavara dönüştü ki o inşaat şirketleri, müteahhitler rantı yediler, yediler, yediler şiştiler oligarklara dönüştüler ve pedal çevirmek zorundalar şu anda ama pedal çevirecek durum da kalmadı artık rantlar şişti zirve noktasında. Bugünden sonra vergi koymaya kalksanız zaten inşaat fiyatları artık baş aşağı gitmeye başladı, geriye doğru gidiyor ve vergi koyacak bir şey de belki kalmamış olacak.
Sayın Bakan, bu rantla ilgili çalışmalar o anlamda olumlu ama gerçekten geç kalındı. Şu an şimdi bir İstanbullu olarak konuşacağım ve diğer şehirlere teşmil etmenizi rica edeceğim düşüncelerimi.
Sayın Bakan, bu depremle ilgili hassasiyetinizi önemsiyorum ve teşekkür ediyorum bunu dillendirdiğiniz için. Ancak bununla ilgili mutlaka Deprem Acil Eylem Planı'nı oluşturmamız gerekiyor bütün kentin vekilleri olarak, yerel yönetimleri olarak, merkezî yönetim olarak çünkü deprem kapıda ve şöyle bir gerçeklik var bakın. Siz "Dönüşüm oluyor." diyorsunuz ama dönüşümün nerede olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz. Ben size tekrar hatırlatayım, Komisyondaki arkadaşlarıma.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - "Oluyor" demiyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Oluyor, kısmen oluyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - "Onların hepsi hatalı yapılıyor." diyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır, oluyor, kısmen oluyor ama hatalı yapılıyor ve onun adı da "kentsel dönüşüm" filan da değil ancak binalar yıkılıyor yeniden yapılıyor, imar artışları veriliyor ve hem kent daha da yaşanmaz bir hâle geliyor hem de kentsel dönüşüm adında bir şey olmamış oluyor.
Öncelikle kentin hafızasını korumak sorumluluğumuz Sayın Bakan, bütün o hafıza dediğimiz yerleri. Bakın, o Tarlabaşı'na bir daldı Beyoğlu Belediyesi, orada yüzlerce yıllık binaları tarumar etti, hafızayı yok etti. Ne adına? Kentsel dönüşüm adına.
İkincisi; olan yerleri size söyleyeyim. Rantın olduğu yerlerde kentsel dönüşüm, daha doğrusu bina dönüşümü oluyor Sayın Bakan. Orada belli, zengin semtlerde, dairelerin ciddi rakamlar ettiği semtlere dönüşüm oluyor. Bunun örneği Kadıköy. Bunu iyi biliyorsunuz, orada yaşanmaz duruma geldi.
Bir yerden de imar artışı verdiğiniz yerlerde yani emsal artışı, 1'e 5, 1'e 10, 1'e 15 diyorum ya, emsal verdiğiniz yerlerde, Bakanlığınızın, sizin verdiğiniz demiyorum ama Bakanlığınızın verdiği yerlerde, Fikirtepe gibi dönüşüm adına o korkunç cinayetler işlendi maalesef. Fikirtepe, herhâlde Türkiye tarihinin en kötü dönüşüm, en büyük cinayetlerinden birine dönüştü.
Sayın Bakan, ama bakın milyonlarca insan o 1960'lı, 1970'yi, 1980'li ve 90'lı yıllarda yaptırılan kaçak, çok katlı, çok yoğun semtlerde yaşıyor. Bu semtleri saymayayım, 25 semt sayarım size ve bunlar daracık sokaklarda. Normalde 2 kat imarlı yerlerde 12, 15 katlı binalarda oturan insanlar. Allah korusun bir deprem durumunda o sokaklara günlerce, haftalarca hiç kimse giremeyebilir. Yüz binlerce kayıptan bahsediyoruz, 7,6'lık depremde yüz binlerce insanımızı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız ve o insanların dönüşüm yapma şansı yok. Zaten büyük oranda, gidin o mahallelere yüzde 90-95'i borçlu insanlardır, asgari ücretle çalışan insanlardır. Bu insanlar nasıl dönüşüm yapsınlar? Zaten 3 katlı olması gereken bir yerde 12 katlı, 15 katlı binalar var orada, 10 katlı binalar var. Bunların dönüşebilmesinin tek bir şansı var yeni bir deprem acil planını, bir mastır planını önümüze koymamız.
Şöyle bir durum da var. Bakın, yerinde dönüşüm elbette diyoruz ama sonuç olarak o alanı rahatlatma ihtiyacı var. Bu çerçevede, bir planı önümüze koyacağız ama şu plana da katılmıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamamlıyorum.
17 milyonluk bir şehri 20 milyona, 25 milyona taşıyamazsınız Sayın Bakan, bununla ilgili mutlaka bir plana ihtiyacımız var. Yani depreme dayanıksız olan binaların elbette yenilenmesi gerekiyor, bununla ilgili yerinde dönüşümün mümkün mertebe yapılması gerekiyor ama bütün insanlarımızın da çok kısa vadede o rant yaratmayan çok katlı yerlerden kurtarılması gerekiyor.
Sayın Bakan, madem artık "İstanbul'a ihanet" lafı ortaya konuldu Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, bunun telafileri de var. Bakın bazı önerilerim var. Üçüncü çevre yolunu yaptınız, üçüncü havalimanını yaptınız; maalesef yaptınız, o kuzey ormanlarını yararak yaptınız ve buna maalesef ÇED'i siz verdiniz, yol verdiniz Sayın Bakan; sizden önceki Bakan verdi ama kurumsal olarak siz verdiniz. Kuzey ormanlarının etrafındaki bütün araziler Sayın Bakan, simsarlar tarafından paylaşılıyor. "Burası şöyle imara açılacak, böyle olacak. Gel, dönümü 100 lira burası bin lira olacak." diye... Bütün o bölgeyi Sayın Bakan, korumaya aldığınızı ve imara açılmayacağını ilan edin, bakın size çağrıda bulunuyorum. Bütün o ikinci çevre yolunun etrafı İstanbul'u 5 milyondan 17 milyona taşıdı. Orayı korumaya alamazsak İstanbul 17 milyondan 25 milyona taşınır.
İkincisi; Kanal İstanbul Projesi'ni hemen askıya alın Sayın Bakanım. Böyle bir şey olamaz; bütün yer altı drenaj sularını, sulak alanları, orman alanlarını yok edecek bir projedir ve iki denizi de yutacak Karadeniz'i, Marmara'yı, bütün o doğal değişimi yok edecek bir projedir.
Üçüncüsü; askerî alanların taşınma durumu var Sayın Bakan. Askerî alanların mutlaka şehir ormanı ve sosyal donatı olarak kullanılacak alanlar olarak korunacağını ilan edin Sayın Bakanım.
Dördüncü olarak, sanayi alanları taşınacak; bu alanların da yine yeşil alan ve sosyal donatı alanı olarak kullanılacağını ilan edin Sayın Bakanım.
Beşinci olarak, Atatürk Havalimanı alanının bir kent ormanı olarak yeniden düzenleneceğini ilan edin Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlar mısınız.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Son cümlelerim.
Bunları ilan ederseniz belki İstanbul'a yapılan tecavüzü, ihaneti gerçekten telafi edecek bazı adımlar atmış olursunuz.
Son olarak, bir de Ergene havzası, sanıyorum, söylenmedi Sayın Bakan. Ergene'nin tertemiz olacağına dair bir iddianız vardı. Şu anda, ben geçenlerde gittim -Sevgili Eş Başkanım Selahattin Demirtaş'ı gerçi ziyaret edemiyoruz ama oraya kadar gidiyoruz, onun en azından kapısına gidiyoruz- orada Edirne'nin hâlâ Ergene havzasının kahverengi aktığını gördüm Sayın Bakan. Bununla ilgili taahhüdünüz vardı; bununla ilgili de, adımlarla ilgili önerilerinizi duymak isteriz.
Teşekkür ederim.