KOMİSYON KONUŞMASI

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, Plan ve Bütçenin değerli yöneticileri, değerli bürokratlar, değerli basın; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Ben Türkiye'deki su politikalarıyla ilgili konuda konuşmak istiyorum.

Türkiye şu anda 112 milyon metreküp su kapasitesi olan, dünyada yeterli miktarda, daha doğrusu kendisine yeterli miktarda suyu az olan veya yeterli miktarda suyu olmayan ülkeler arasında. Kişi başına ortalama 4 metreküp, bütün kullanım alanıyla su düşmektedir. Onun için, ülkemizde kullanılabilir suların ehemmiyeti fazladır.

Biz elimizdeki mevcut suları gelecek nesillere sağlıklı olarak bırakmak zorundayız. Su kaynaklarımızın çıktığı noktadan, şehirlerimizin içinden çıktığı noktadan, göllere, denizlere akan noktaya kadar, çıktığı nokta ile ulaştığı nokta arasındaki temizliğinin aynı olmasını sağlamak zorundayız; gelecek nesillerimiz için, çocuklarımız için.

Su kıymetli, o zaman bu kıymetli suyu elimizde tutabilmemizin yolu nedir? Hepimiz köylü çocuğuyuz, geziyoruz veya ilçelerimize gidiyoruz, illerimize gidiyoruz. Dün içerisinde yüzdüğümüz, avuçlayarak içtiğimiz dere sularından, bırakın içmek, ellerimizi yıkamamız bile mümkün değil. Bununla ilgili bence acil bir program yapmak lazım. Dere boyunda, 30 metre, 250 metre, 500 metre uzaklıktaki derelerin olduğu yerlerde, köylerde tedbirler almamız lazım. Dün belki bu tedbirlere ihtiyaç yoktu. 2002'den önce köylerimizin -35 bin civarında köyümüz var- 15 bininin içerisinde su vardı, evlerinde su olan köy sayısı azdı. Ama 2002'den sonra, şu anda, aşağı yukarı herkesin evinde çeşme akıyor. O zamanları foseptikle idare edilebiliyordu, şimdi kanalizasyon ihtiyacı var. Kanalizasyon köylerde, beldelerde yapılmadı; yapılsa da yapılmasa da o suların hepsi -kanalizasyon yapılsa da- derelere akıyor, o dereler, derelerimizi kirletiyor. Bir üst köyden sonraki köylerdeki köylülerimizin su içme, kullanma haklarını ellerinden alıyoruz. Bence devlet acil bir program yapmalıdır. Dere kenarındaki, yakın dere kenarındaki köylerin hepsinin kanalizasyonunu ve doğal arıtmasını yapmalıdır. Şehirler için de geçerli. Şu anda şehirlerimizden kanalizasyonları derelere akan şehirlerimiz var. Benim ilimde bir tane, sadece Sarıkamış ilçemde arıtma var, Kars şehir merkezi dâhil arıtma yok.

"Su kıymetli." dedim. Peki, suları ne yapıyoruz? Büyükşehirlerde beton alanlar, asfaltlar; yer altı sularımızın olmaması için her pozisyonu hazırlıyoruz. Burada, bence Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bundan sonraki projelerinde nasıl garaj yapma ihtiyacı veya şartı koyuyorsa, yağmur suları için her binanın altında yağmur suları için depo olmalıdır. Bu suları kullanım suyu olarak kullanmalı. Bu sular ne fayda sağlayacak? Bir: Kullanım için suyu elde edecek. İki: Bu, aynı zamanda şehir içerisindeki selleri, afetleri, taşkınları, yolların kapanmasına engel olacaktır. Atık sularımızı yani yağmur sularını ve kanalizasyon sularını asla ve asla birbirine karıştırmadan devam ettirmek lazım. Bununla ilgili şimdiden projeler var, yapılıyor ama yeterli olduğu kanaatinde değilim. Mutlaka ve mutlaka bunları yapmalıyız.

Başka ne yapmamız lazım? Yer altı sularımızın güçlenmesi için geçirimli beton veya geçirimli asfaltlar üzerinde çalışmamız lazım. Geçirimli betonla yağan yağmur suları yer altına gider. Geçmişte, hepimiz biliyoruz, yollarımız asfalt değildi, sular direkt olarak geçiyordu; parklar, bahçeler vardı, direkt olarak geçiyordu. Şimdi bırakın yolları, kaldırımlardan da geçmiyor, kaldırımların altını da beton yapıyoruz, suların akacağı yer yok, ondan sonra da taşkın var. Nasıl taşkın olmasın, nasıl sel olmasın? Ülkemiz ve geleceğimiz için, çok uzak mesafede değil, yirmi yıl sonra böyle, köylerde, özellikle dere kenarındaki köylerin, beldelerin, ilçelerin kanalizasyonlarının derelere karışmasını engellemezsek o köylerde yaşamak mümkün olmayacak, o derelerde canlı hayvan olmayacak. Ben bu yaz köylerimizi gezdim. Köyleri gezerken çok üzülerek şunu tespit ettim: Derelerde, önceden yüzdüğümüz derelerde, elimizi yüzümüzü yıkadığımız derelerde, suyunu içtiğimiz derelerde bırakın beni, balıklar da yaşamıyor, niye? Köylü, evine su götürdük, foseptiği yok, kanalını direkt olarak dereye bağlıyor, hayvan atıklarını da dereye akıtıyor. Bunlarla ilgili kanuni mecburiyetler getirmeliyiz ve bu atıkların kesinlikle ve kesinlikle derelere akmasını engellememiz lazım. Bununla ilgili gerçekten Bakanlığımız ciddi oranda çalışıyor, çalışmaları güzel, yaptığı şeyler güzel ama ben, köyümdeki derenin kenarında kokudan oturamayacaksam artık o köylerden büyük şehirlere göç etmek zorunda kalabilirim, önemli faktörlerden bir tanesidir. Benim bu konuda özellikle istirhamım şudur: Bu konuda bir program, proje yapılmalıdır. Sadece şehir merkezleri değil, ilçe merkezleri değil, dere kenarındaki bütün köylerin acilen kanalizasyonlarının ve doğal arıtmalarının yapılması gerekiyor, aksi takdirde çocuklarımıza kötü bir gelecek bırakacağız diyorum.

Bakanlığımız güzel şeyler yapıyor, inşallah bunu da dikkate alacaktır, bununla ilgili de yatırımlara öncülük verecektir diyor, hepinize saygılar sunuyor ve bütçemizin hayırlar getirmesini temenni ediyorum.