KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

"Şehir üstüme gelir

Beton duvarları tüm süsü ile

Saklamaz, saklanmaz

Sırları ile

Şehir üstüme gelir.

Ay ışığı görmez,

Yıldızı bilmez gecesi

Karanlık, koyu ve donuk

Yapısı ile

Şehir üstüme gelir.

Sevdalarda ayak oyunları

Gömülen dostluklarda

Can bulamazsın

Canlı cesetleri ile

Şehir üstüme gelir.

Ve kuytu köşelerde

Tinerci çocukların acıları,

Halden bilmez

İnsafsız yanı ile

Şehir üstüme gelir.

Çaresizliklerin

Sokak ortasında

Gün ışığında, yok oluşu ile

Şehir üstüme üstüme gelir,

Üstüme üstüme gelir şehir."

Evet, bodoslama bir giriş ve bir şiir... Sayın Bakanım, şiirin müellifi yüreği, dimağı, zihni vatan sevgisiyle tezyin olunmuş bir özel isim, içimizden birisi, burada, Plan Bütçe Komisyonu Üyemiz Sami Çakır Bey. Az önce verdi ve hakikaten atmosferi ifade eden, özellikle de İbrahim Ayhan Bey'in konuşmasından sonra da daha da bir anlam kazanan şiirdi, ben de aktardım. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Sizin şahsınızda heyeti de saygıyla selamlıyorum Sayın Bakanım.

İBRAHİM AYHAN (Şanlıurfa) - Kıpkırmızı oldu, kızardı, utandı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, buradaki arkadaşlarımızın birçoğu bilir ki Sami Bey şiir okumakta çok mahirdir Sayın Bakanım ama yazmada da öyleymiş, ilk defa ben yazdığı şiiri okudum, hakikaten öyle; ağzına sağlık, yüreğine sağlık olsun.

Efendim, kültür ve medeniyet arasındaki başlıca farklardan birinin de gaye ile vasıta arasındaki ayrışmadan ibaret olduğu söylenir. Bu kanaatte olan ilim adamlarına göre medeniyet beşerî gayelerin elde edilmesi için kullanılan vasıtaların bütününü ifade eder. Bu bakımdan, teknolojik seviyede meydana getirilen eserler medeniyete aittir. Kültür kıymetleri ise kendi başlarına gaye olan şeylerdir. Bu enfes tespiti çok özel bir isim, bizim zihnimizi beslediğimiz, hakikaten "mütefekkir" kavramına birebir oturan rahmetli birine ait, Profesör Doktor Erol Güngör'e ait. Burada, kültür ve medeniyet arasındaki bağa ve aynı zamanda da farka işaret ediyor. Biz çevre ve şehircilik olayına bu açıdan bakıyoruz değerli arkadaşlarım. Bu tespitleri dikte etmemin amacı özellikle şehircilik yaklaşımımızın da ön sözünü ifade içindir.

Değerli Başkanım, hemen her alanda olduğu gibi, çevre ve şehircilikte de on altı yıldır hâkim olan ak bir vizyon var. Çağdaş yaşama imkân ve örgüleriyle ifade edilen bir şehircilik anlayışı, insana saygıyı amaçlayan bir şehircilik. Yaşanabilir çevre içinde ruhu olan şehirler, mazisiyle barışık yaşam alanları, medeniyet ve kültürümüzle özdeş bir yapılanma ve en önemlisi çarpık yapılaşmayla mücadele ve bizim medeniyetimizdeki şehir tarifine uygun bir dönüşüm. AK PARTİ bu alanda da ilkleri ve yenileri başlatarak reform düzeyinde yatırım ve yaptırımlar gerçekleştirdi. Geçmişte sadece hava ve gürültü kirliliğiyle ilgisi sınırlı olan Bakanlığımız on altı yıllık süreçte yeni bir fonksiyon ve işlev kazandı. Altyapı ve kentsel dönüşüm coğrafi bilgi sistemleri, çevre yönetimi, mekânsal planlama gibi ihtisas alanları oluşturuldu. Şehircilik alanında bir milat olan bu yaklaşımın temelini de "değerlerle buluşmak" anlayışı tekvin etti, meydana getirdi.

Şehircilikte bizi biz yapan kıymet hükümlerine dönüş, mazi ile hâlin aynı ruh temelinde buluşması ve dahası kendi kültürümüzle yüzleşmek ve yeniden kaynaşmak. Bu süreç tarihî şehirler konseptini de beraberinde getirdi. Millî irade ruhunun mayalandığı mekânlar yeniden ihya edildi. Bizim muhteşem asırlarımızda birer gönül adresleri olan şehircilik kabullerimiz yeniden gündeme geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Şehircilik Şûrası'nda kaydettiği gibin "Şehirlerin bir ruhu vardır ve insanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhuyla özdeş hâle gelir." gerçeği hayata geçirildi.

Değerli Bakanım, Sayın Başkanım; Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın en beliğ tariflerinden birisi, belki de başlıcası bu ay içinde yapılacak olan 2'nci Uluslararası Osmanlı Coğrafyası Arşiv Kongresi'nin amacında vurgulanıyor: Şehircilikte tarihle yüzleşmek, bizi medeni bir millet olarak tarihe kaydeden kültür değerlerimiz noktasında tarihî bir farkındalık atılımı.

Yine, Bakanlığımızın kentsel dönüşümde yeni tercihi "bina bazlı dönüşümden ziyade alan bazlı dönüşüm" şehircilikte ak yaklaşım ve felsefenin bir neticesidir. Yerinde dönüşüm, şehircilik alanında atılmış en büyük adımlardan biridir. Sayın Cumhurbaşkanımızın vurgusuyla: "Bir gerçektir ki Türkiye, tarihinin en kapsamlı, sosyal yönü en güçlü, halkımızın her kesimine hitap eden şehirleşme hamlesini bu dönemde gerçekleştirmiştir. Bu alandaki tarihî hamleye katkı veren herkes ve her kesime minnettarız."

Değerli arkadaşlarım, burada kentsel dönüşüm mihverinde yine Erzurum özelinde Bakanlığımızdan bazı beklentilerimizi ifade etmek durumundayım. Sayın Cumhurbaşkanımızın şu tespitlerini aktarmama izin verin lütfen. Türkiye'nin her alanda ak yenilenme ve doğuş sürecine önderlik eden Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki: "Bizler, her alanda olduğu gibi, şehircilik konusunda da tarihimizden ibret alarak, hataların tekerrürünü önlemek mecburiyetindeyiz. Geçtiğimiz on dört yılda bu konuda çok önemli adımlar attık." Ve diyor ki: "Bizim medeniyetimizde şehir, daha doğrusu binalar, sokaklar, mahalleler, insanın yaratıcısına yönelişinin simgeleridir, öyle olmak zorundadır. İbn-i Haldun'a göre, şehirlerin bir ruhu vardır ve insanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhuyla özdeş hâle gelir." Ekliyor ve diyor ki: "Düzenli ama karakteri olmayan şehirleşme, bizim idealimiz, modelimiz asla olamaz." Ve yine diyor ki: "Ben dikey mimariden yana değilim, ben yatay mimariden yanayım. İnsan topraktan uzak değil toprağa yakın olarak yaşamalıdır. Böyle düşünüyorum. Bugünün Türkiye'si böyle bir çirkinliği, böyle bir nobranlığı asla hak etmiyor." Sayın Cumhurbaşkanımız bu kayıtları düşüyor.

Bu tespitlerde temel ölçü şehirlerin insan öncelikli olmasıdır, insanın şerefine yaraşan ve yakışan şehirler. Ancak, büyük ilgi ve alaka merkezi olmasına rağmen kentsel dönüşüm odağında bazı yapılanmaların özellikle mahalle kültürünü ve dolayısıyla komşuluk kültürümüzü tehdit ettiğini esefle görüyoruz. Mahalleler hepimizin gönül durakları, kimliğimizi tarif eden mekânlar. Her mahallenin ayrı bir öyküsü ve şehir tarihi içinde ayrı bir sayfası vardır. Mahalle adları orada yetişmiş insanları tarif eder. Şehirlerin tarihî bütün içinde her mahallenin ayrı ve özgü bir manası vardır, onlar birer tarihî kayıttır. Şehirlerin tarihi, durum, adresi olduğu olayları ve yetiştirdiği şahsiyetleri ifade eder. Mahalle isimleri şehrin kültür tapuları, ekonomik vizyon adresleridir; mesela, Erzurum'da çoğu mahalle bir manevi duraktır, burada yetişmiş kanaat önderleriyle, tarihî şahsiyetleriyle kendini ifade eder. Gelecek nesiller için her mahalle adı bir şehir köprüsüdür. Bu köprülerin kaldırılmasıyla, daraltılıp azaltılmasıyla o şehirli kendini tarif edemez duruma düşer; bu durum, hatıralara yansıyan komşuluk ilişkilerini deforme eder, mahalle adlarının değiştirilmesi bir kültür erozyonuna da yol açar ve özellikle tarihî şehirlerde mahalle adları Sayın Bakanım, birer moral değerdir. Bunun altını özellikle çiziyorum Sayın Bakanım çünkü içimizde hakikaten müthiş bir acı var Erzurum bağlamında, bizatihi yaşadığımız bir hadise. Sayın Büyükşehir eski Belediye Başkanımızda burada, o da biliyor, konuya muttali. Biz diyoruz ki, mahalleler, mahalle isimleri, şehirlerin kimyalarını da vurgular Değerli Bakanım.

Ne ki, özellikle, Sayın Cumhurbaşkanımızın da asla tasvip etmediği dikey yapılaşma furyasıyla birlikte mahalle kavramı da kaybolmakta, komşuluk sadece bir kültür olgusu olarak hatıralara kalmaktadır. Büyükşehir Yasası'nda yer almamasına rağmen bu statüyü kazanmış Anadolu şehirlerinde, mahalle sayıları azaltılmış, dolayısıyla az önce tarif ettiğim mahalle bağlamındaki kültürümüz, isimlerimiz, değerlerimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - ...sadece ve sadece arşivlerde kalmıştır Sayın Bakanım.

Bu durum, bizi biz yapan değerlerin başında gelen komşuluk kavramını ve nimetini de yok etmektedir. Aynı sitelerde, gökdelenlerde oturanlar -biraz önce İbrahim Ayhan Bey de söyledi- artık birbirlerini tanımamakta ve aynı mekânda ciddi bir yabancılaşma süreci yaşanmaktadır, oysa komşumuz kardeşten de ileridir. Bizim yalnızca mekânsal ilişkilerimiz değil aynı zamanda ruh ahengimizin de ortakları, dahası mimarlarıdır. Komşuda pişenin komşuya düştüğü günler özlem hâline gelmemelidir Sayın Bakanım. Sizden beklentimiz, kentsel dönüşüm çalışmaları ve büyük şehirleşme etabında kaldırılan mahallelerimizin yeniden isimlerine ve şehirlerdeki hayati konumlarına kovuşturulmasıdır. Bu noktada özellikle çarpıcı bir örnek vereceğim Sayı Bakanım: Bizim Erzurum'da 1500'lü yıllardan tarif bulan mahalle ismi ceffelkalem, bir gecede silindi atıldı. Bunu yapanları ben her zeminde kınadım, ayıpladım, vazife yapan bizim arkadaşlarımız da olsa. Bunun behemahâl düzeltilmesi lazım Değerli Bakanım. Mahalle isimleri hakikaten çok çok önemli. Onun için burada bunu kayda geçiyorum ve sizden bu konuda yardım talep ediyorum. Yoksa gelecek nesillere ne kendimizi ne gönül adreslerimizi ne de ruhumuzu yapılandıran mekân ve alanları tanıtabiliriz. Hiçbir gökdelen ve site adı, ne mahallelerimizin ahengini taşır ne de bizi anlatır. Giriş bölümünde merhum Erol Güngör Hocamın tespitini de Değerli Bakanım, bu sebepten dolayı özellikle kayda geçtim aktardım.

Bizi anlatmayan bizden değildir, kültürel değerlerimizi yok edecek medeniyet anlayışı bizim değildir. Bizim medeniyetimiz ancak ve ancak kültür değerlerimizle vardır ve var olacaktır. Bu noktada yine kadim bir kentin evladı olan Sayın Bakanımızın özel bir hassasiyet göstereceği ve konuyu Bakanlık noktasında değerlendirerek, gerekirse bir yasayla düzenleteceğine inancımız tamdır. Belki de biraz da kayıt altına almak için, hususen icbar etmek için ifade ediyorum bunu. Kuvvetle muhtemel burada herkes düşünceme de iştirak eder.

Bakanlığımız bütçesinin hayırlı olacağını biliyorum, bereket getirsin inşallah diyor, hepinize saygılar sunuyorum.