KOMİSYON KONUŞMASI

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, Sayın Bakan; bir ülkede, özellikle bizim gibi modern ülkelerde en önemli unsur sözleşme serbestisidir. Sözleşme serbestisi ticaretin başladığı ilk günden bugüne kadar bütün hukuk düzenlerinin en temel, esaslı unsurudur. Yani, konsensüs, uzlaşma; RES, teslim yani taraflar aynı konuda uzlaşabildiklerine ve uzlaştıkları konuda da bir teslimin gerçekleşeceğine olan güvenle bütün bunları yaparlar.

Şimdi, iktidarınız döneminde beton inşa ettiniz ama maalesef güvende büyük bir enkaza doğru gidiyoruz. Güvende enkaza gitmenin ülkeye maliyetini bugün çıkarabilecek bir ekonomistin olduğunu ben düşünmüyorum. Sigorta bedellerinden faiz oranlarına kadar, güven yoksa her şey o ülkedeki sistemin, düzenin aleyhine işleyecektir. Türkiye bu güven unsurunun yıkılmasıyla birlikte son derece ağır bedeller ödüyor. Size birkaç tane fiilî örnek vermek isterim, ne olduğunu, nasıl geliştiğini belki de daha kolay anlayabilelim diye.

Bakın Sayın Bakan, sekiz yıldır devam ettirdiğimiz, takip ettiğimiz bor ipliği projesi. Türkiye uzun yılardır bu projeyi takip etmeye çalışıyor ve Türkiye'de bir bor tesisi kurulması için mücadele ediliyor ama tam imza aşamasına gelindiğinde Türkiye'deki hukuk düzeni gerekçe gösterilerek maalesef bu yatırımı yapmayı planlayanlar yatırımdan vazgeçiyorlar. Yine, daha birkaç gün önce hizmete açılan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu ama bu demir yolu üzerinde işletime konu olacak ve belki de bir kısmı Sivas'ta üretilecek, 70 bin, yanlış duymadınız, tam 70 bin adet taşıma vagonu üretiminden, Türkiye'de yapılacak yatırımdan vazgeçiliyor. Bitmedi, 3 milyon ton gübre açığımız var. Belki de uzun yıllardır Türkiye'de bu gübre açığının kapatılması için de büyük mücadele veriyoruz, yatırımcı bekliyoruz ama bu açığa yatırım yapacak olan firmalar da Türkiye'de yatırımdan vazgeçiyorlar. Yine, son dönemlerde Türkiye'de yoğun tartışılan konulardan bir tanesi rüzgâr türbinlerine ilişkin yatırımlar. Rüzgâr türbini bugünkü ölçümlenmiş kapasitesiyle 40 bin direk, bu direklerin tümü komple yatırıma dönüşmesi hâlinde 120 milyar dolar ama ne yazık ki Türkiye otomobil gibi, belki de tamamen popülist bir söylemden öte bir yere varmayacak bir konuyla meşgulken rüzgâr türbini üretiminde ciddiye alınabilir bir adım atmamakta ısrar ediyor. 120 milyar dolar. Rakamları siz bizzat bürokratlarınıza sorarsınız, onlar da bunu size teyit edeceklerdir.

Sayın Bakan, özeti şudur: Eğer ülkenizde uluslararası küresel sermayelerle iş birliği içerisinde olmayı iddia ediyorsanız o zaman uluslararası hukukun gereği olan konsensüs ve RES üzerine güven inşa etmeniz gerekiyor. Bu güveni ne uluslararası alanda ne de iç piyasada inşa edemiyorsunuz. Bakın, şu anda kamuoyunda en çok tartışılan konulardan bir tanesi araçların camlarına takılmış olan filmler. Yani, bir yıl önce kaldırdınız, şimdi bir gün önce tekrar koydunuz ve 427 lira trafik cezası getirdiniz, sökmeye gittiklerinde 150 lira. Tulumbanın suyunu buradan mı ikmal edeceksiniz ben merak ediyorum. Niçin insanlara birkaç aylık bir süre vermediniz; iki ay içerisinde, üç ay içerisinde, beş ay içerisinde, altı ay içerisinde sökme zorunluğu getirmediniz de yönetmeliği iptal ederek bunu derhâl uygulamaya koydunuz? Niye insanlar bunun bedelini, öngörüsüzlüğün bedelini ödesinler diye o zaman ben de soruyorum.

Şimdi, az önce benim şehrim Trabzon gündeme geldi. Trabzon'da neler yapmışsınız da biz görememişiz. Ben bir tek soru sorayım, bir de öğrenmiş olayım böylece. Hani bu Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde bir organize sanayi var, o organize sanayi içerisinde Allah aşkına çaktığınız bir çivi varsa -planladığınız günden bugüne kadar- ben de bilmek istiyorum. Trabzon'da bir yatırım adası planlaması yaptınız, biz de destek verdik çünkü bu söylem popülistti, oraya yapılacak olan hiçbir şey olmadığını biliyorduk, onun için size destek verdik, şimdi bir yatırım adası planı var ama Vakfıkebir'de bir organize sanayi bölgesi var, çaktığınız bir çivi yok. Türkiye'den fındık ithal eden firma tereyağını, sütü, şekeri, kakaoyu, fındığı birbirine karıştırıyor, 11 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşıyor ama maalesef Türkiye'de, bırakınız benim memleketim Trabzon'u, Ordu'da, Giresun'da, fındığın başkenti olan bölgelerde bile çikolata sanayine bir destek vermediniz. Bu anlamda Türkiye, maalesef, hâlâ en önemli ürününde bile yabancı sektörlere hizmet eder hâldedir. Bu itibarla, bu ülkenin sanayileşmesi adına betonlaşmanın dışında elle tutulur bir adımın atılmadığını görüyorum.